28 Eylül 2007 Sayı: 2007/38(38)

  Kızıl Bayrak'tan
   Egemenler içerde ve dışarda saldırı hazırlığında…
  Anayasa tartışmaları üzerine...
"Yeni dönem" ve emekçileri bekleyen seçim!
Ulucanlar katliamı ve direnişi anıldı...
Novamed grevi ve öğrettikleri - Yüksel Akkaya
TİS süreçleri “elde”kini korumakla sınırlı geçti...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  “Yalanlarınızı da alın gidin!” başlıklı kampanya çalışmamız ile onbinlerce gencin mücadele
soluğu olacağız...
  Seçimler ve yeni dönem / 5 22 Temmuz seçimleri ve Kürt hareketi
  Kapitalizmde öldürmek “para eder!”
  ABD’de onbin kişi ırkçılığa karşı yürüdü
  Birmanya halkı cuntaya karşı sokaklarda...
  Dünyadan...
  Ortadoğu’dan...
  Şoven-faşist kudurganlık siyah göçmenleri de hedefliyor…
  Ortadoğu’da havalar toz duman
Abu Şehmuz Demir
  Ulusal sorun üzerine notlar/1 - Volkan Yaraşır
  Anayasa tartışmaları…
M. Can. Yüce
  Burjuvazinin hizmetinde politik bir
sanat etkinliği!
  Gericiliğe ve ırkçılığa karşı gerçeğin safında yürüyen yazar:
Emile Zola
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Birmanya halkı cuntaya karşı sokaklarda...

Birmanya’da bir kez daha devlet terörü!

Birmanya’da bir ay önce petrol fiyatlarına yapılan büyük zamma karşı gelişen tepkiler sürüyor. Protesto eylemlerine askeri rejimin emriyle saldırılması üzerine rahipler göstericilere destek olmak amacıyla bir eylem gerçekleştirdiler. Sert bir müdahale ile karşılaşan rahipler, cuntacıların kendilerinden özür dilemesi için süre tanıdılar. Bu talebin karşılanmaması üzerine rahipler eylemlerini yeniden başlattılar.

Eylemler askeri rejimle yönetilen ülkede son 20 yıl içerisinde gerçekleştirilen en kitlesel gösterilere dönüştü. Ülkenin en az 25 kentinde onbinlerce kişi alanlara çıktı.

Yaklaşık bir hafta önce petrol zammı üzerine başlayan gösteriler, bir hafta içerisinde kitleselleşerek siyasal talepleri de kapsayan bir içeriğe büründü. Gösterilerin başından bu yana eylemlerin aktif bileşeni olan gruplar halka daha güçlü bir katılım ve şer iktidarını devirme çağrısı yaptılar. Turuncu giysileriyle sokakları dolduran budist rahiplerin de bulunduğu yürüyüşe katılım Rangun’da 100 bini aştı. Bazı kentlerde de halkın katılımı onbinleri buldu.

20 yıl sonra bir daha!

1948 yılında İngiliz egemenliğine karşı bağımsızlığını kazanan Birmanya 1962’den bu yana askeri diktatörlük altında yönetiliyor. ‘88 yılında rejim karşıtı kitlesel gösteriler devlet terörü ile bastırılmış, 3 gösterici ölmüştü.

Birmanya’daki gösteriler ’88’den bu yana gerçekleştirilen en kitlesel tepkiler olarak değerlendiriliyor. Cuntacıların eylemlere müdahalesi ise 26 Eylül tarihine kadar gözaltı terörü ve göz yaşartıcı gaz kullanılması biçiminde oldu. Ancak 26 Eylül günü eylemlere yönelik devlet terörünün sonucunda yüzlerce kişinin gözaltına alındığı, 3’ü rahip 5 kişinin öldüğü söyleniyor.

Bu haliyle uygulanan devlet terörü 20 önceseni aratmıyor!

“Siyasi tutsaklara özgürlük” talebi yükseltiliyor!

Gösterilerde öne çıkan bir diğer talep, siyasi tutsakların serbest bırakılması. 1990 yılında yapılan ilk ve son genel seçimde muhalefet partisi olan Ulusal Demokrasi Partisi’nin lideri Aung San Su Kyi, oyların %60’ını alarak seçimlerden büyük bir zaferle çıkmıştı. Ancak bu başarı Aung San Su Kyi’ye pahalıya mal oldu, askeri rejim tarafından ev hapsine alındı. Darbeciler seçim sonuçlarını tanımadı. Askerlerin desteklediği parti ise bu dönemde yalnızca %2 oy alabilmişti.

Rangun’da 100 bini aşkın insanın katıldığı gösteride eylemciler, Birmanya’daki demokrasi mücadelesinin simgesi olarak görülen Aung San Su Kyi’nin tutuklu bulunduğu eve kadar yürüyerek, onunla görüştüler.

Birmanya’da önümüzdeki dönemin nasıl gelişeceği henüz belirsiz. Cuntacıların katliamlarının ardından sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülkede baskı ve terör kol geziyor.

Ancak herşeye rağmen askeri yönetimin püskürtülmesi, Birmanya halkının sergileyeceği kararlılığa bağlı.


 

İsviçre’de inşaat işçilerinin görkemli yürüyüşü

İnşaat işçileri, İsviçre’nin Zürich kentinde 22 Eylül günü, işçi ve emekçilerin katılımıyla görkemli bir yürüyüş gerçekleştirdiler.

3 yıl önce inşaat işçileri kararlı bir direnişle bu sektördeki emeklilik yaşını 65’ten 60’a indirmeyi başarmışlardı. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi İsviçre’de de inşaat sektörü inanılmaz kârlar elde etmekte, buna rağmen işçilerin sosyal haklarına ve ücretlerine göz dikmektedirler.

1937 yılından bugüne bu sektördeki işçiler toplu sözleşme hakkına sahipler. Sendika üyesi olsun olmasın, bu sektördeki irili-ufaklı işyerleri, bu sözleşmenin asgari kararlarına uymak zorunda. İnşaat İşverenleri Sendikası, 1 Ekim 2007’den itibaren varolan toplu sözleşme hakkını tek taraflı olarak feshetti.

Bu ne anlama gelmektedir?

Birincisi, bu sektördeki saldırı başarı elde ederse diğer sektörler de bunu izleyecektir.

İkincisi, bunun gerçekleşmesi durumunda “Mindestlohn” diye tabir edilen asgari ücret ortadan kalkacak ve işçiler karın tokluğuna çalışmaya zorlanacaklar. 13. aylıklar kalkacak, senelik izinler yılda 4 haftaya indirilecek, haftalık çalışma süresi 50 saate kadar çıkartılabilecek. Hastalık durumunda 720 günlük güvence iptal edilecek, vb...

Saldırı şu anda sadece inşaat sektörüne yönelik gibi görünse de, gerçekleşmesi durumunda sınıfın tümüne yönelik boyutlar kazanacak kapsamlı bir saldırı olacaktır.

Bu sektörde çalışan 36 bin işçinin yüzde 30’u zaten daha şimdiden taşeron firmalar aracılığı ile sömürü cenderesinin içine sokulmuş durumdadırlar.

22 Eylül günü gerçekleşen yürüyüş öncesi, patronların geri adım atmaması durumuda greve gidilip gidilmemesi konusunda bir referandum yapıldı. Grev oylamasına 30 bin civarında işçi katıldı ve yüzde 84.5’i greve “evet” dedi. Zürich’teki yürüyüş de bu kararlığın bir göstergesi oldu. Yürüyüş öncesi ve sonrası kamuoyu ve basının yoğun ilgisini çeken bu tablo önümüzdeki süreçte de kamuoyunun dikkatini üzerinde toplayacak gibi görünüyor.

Yürüyüşe İsviçre’nin her bölgesinden tren ve otobüslerle gelen işçiler katıldı. Eyleme coşkulu bir hava hakimdi. En görkemli kortej İsviçre’nin İtalyan kantonu TICINO’dan katılan işçilerin kortejiydi. Sendikalarının pankartının tam ortasında orak çekiçli amblem yeralmaktaydı.

Önümüzdeki günlerde İsviçre işçi sınıfını ve özellikle de inşaat işçilerini sıcak günler bekliyor. Şu ana kadar işçilerin taleplerini kararlılıkla savunan Unia Sendikası bu kararlılığını sürdürür ve desteğini aldığı diğer sektörlerin ve kamuoyunun gücünü iyi bir biçimde değerlendirebilirse, kazanmamak için bir neden yok gibi görünüyor. Eğer tersi olursa saldırı dalgası diğer sektörlere yayılarak genişleyecektir.

Bir-Kar/İsviçre