23 Mart 2007 Sayı: 2007/11(11)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist işgalin dördüncü yılında Irak…
  Newroz’un gösterdikleri
Newroz Türkiye’nin dört bir yanında coşkuyla kutlandı
Emperyalist saldırganlık ülkenin dört bir yanında protesto edildi...
“Beyazıt ve Halepçe katliamlarını unutmadık, unutturmayacağız!”
 Eğitim-Sen alanlara çıkmaya hazırlanıyor!
  Tarımda yoksulluk, kentte yoksulluk -
Yüksel Akkaya
  Parti programımızda ulusal sorun / 2
II. Bölüm
  ABD taşeronlarının Filistin sorununa “çözüm” arayışı
  ABD ve İsrail’in İran ve Suriye’ye yönelik tehditleri - Abu Şehmuz Demir
  Kapkaç, hırsızlık, çetecilik, fuhuş, uyuşturucu, yolsuzluk ve çürüme...
  “Dünyanın Bütün Dillerini Konuşuyoruz!”
çağrısı İstanbul’un dört bir yanına yayılıyor!
  Sermayenin kölesi, diplomalı işsiz olmamak için birleşik devrimci mücadeleye!
  Devrimci Yurtsever Gençlik, durumu,
görev ve sorumlulukları / III
  Bültenlerden...
  Pusulanız neyi işaret ediyor?
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Beyazıt ve Halepçe katliamlarını unutmadık, unutturmayacağız!”

Cebeci’de katliamlar lanetlendi

 15 Mart günü Cebeci Kampüsü’nde gerçekleştirilen eylemle Beyazıt ve Halepçe katliamları protesto edildi. Öğlen saat 12.30’da Eğitim Bilimleri Fakültesi kantininde konuşmalarla, alkışlarla ve sloganlarla başlayan yürüyüşte sırasıyla İletişim, Siyasal Bilgiler ve Hukuk fakülteleri dolaşıldı. Katliamlar ve katliamların faili olan devlet teşhir edildi. Yürüyüş kolu tekrar İletişim Fakültesi önüne geldi. Beyazıt’ta katledilen 7 devrimci öğrenci ve Halepçe’de katledilenle anısına bir fidan dikildi. Dikilen fidanın başında Beyazıt Marşı’nın söylenmesinin ardından eylem sona erdi. Cebeci Anti-Faşist Öğrenci Birliği tarafından düzenlenen eyleme yaklaşık 60 öğrenci katıldı.

Ekim Gençliği/Cebeci


ÇÜ’de faşizme ve şovenizme öfke!

Çukurova Üniversitesi’nde 14 Mart günü Halepçe ve Beyazıt katliamlarını kınamak için bir eylem gerçekleştirildi. R1’de “Beyazıt ve Halepçe katliamlarını unutmadık, unutturmayacağız!/ÇÜ Öğrencileri” yazılı pankartın arkasında biraraya gelen kitle, R1 derslikleri binasının içerisinden sloganlarla geçerek Fen-Edebiyatın önüne doğru yürüyüşe geçti. Fen-Edebiyatın önünde bir süre durduktan sonra Amfi Kantini’ne doğru yürüyüşe devam edildi. Kantin içerisinde kitle toplandıktan sonra Halepçe ve Beyazıt katliamlarında ölenler adına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Ardından Ey Raqip ve Beyazıt marşı okundu ve tekrar sloganlarla R1 önüne doğru yürüyüşe geçildi. R1 önünde basın metninin okunmasının ardından eylem bitirildi.

Eylemde “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”, “Yaşasın hakların kardeşliği!”, “İmralı’ya bağımsız doktor heyeti!” sloganları atıldı. Eyleme yaklaşık 120 kişi katıldı.

Eylem bitirildikten sonra R2 dersliklerinde eyleme katılan arkadaşlara yönelik laf atılmasına devrimci-demokrat öğrenciler müdahale etti. Bu müdahale üzerine polislerle öğrenciler arasında bir arbede yaşandı. Polisin müdahalesi kitle tarafından alkış ve sloganları protesto edildi. Kitlenin “Polis defol üniversiteler bizimdir!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atılması ile polis R2 binasını terketti. R1 önünde tekrar biraraya gelen kitle kısa bir süre sonra dağıldı.

Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği


Adana’da 16 Mart protestosu

Beyazıt ve Halepçe katliamları 16 Mart günü saat 12:30’da İHD Adana Şubesi önünde yapılan basın açıklamasıyla protesto edildi. Eylemde Halepçe katliamını teşhir eden fotoğraflar taşındı. Basın metnini İHD Adana Şube Sekreteri Ethem Açıkalın okudu. 16 Mart katliamlarının sorumlularına işaret eden açıklama DTP’ye yönelik baskıların teşhir edilmesi ile sürdü.

İHD, KESK, ESP, EMEP, SDP, DTP, ÇHKM, BDSP, Halkevleri tarafından düzenlen eylem, basın metninin okunmasının ardından sloganlarla sona erdi.

Adana Gençlik Derneği de Çukurova Üniversitesi’nde saat 13.00’te bir eylem gerçekleştirdi.

“16 Mart Beyazıt katliamını unutmadık, unutturmayacağız!” pankartının açıldığı eylemde yapılan açıklamada katliamlar lanetlendi. Eylem okunan şiirin ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak/Adana


Cebeci’de 16 Mart katliamı protestosu

16 Mart Beyazıt katliamı 16 Mart günü, Cebeci Kampüsü Eğitim Fakültesi kantininde yapılan panel ve sonrası gerçekleştirilen basın açıklaması ile lanetlendi. Etkinlik Eğitim Bilimleri Fakültesi kantininde yapılan panel ile başladı. Panel, konuşmaların ardından Beyazıt katliamını anlatan “O” Gün isimli kısa bir belgesel gösterimi ile devam etti. Belgesel gösterimi sırasında kantindeki öğrenci sayısı 100’ü aştı.

Panelin ardından öğrenciler Eğitim Fakültesi’nden “16 Mart’tan bugüne katliamların sorumlusu devlettir!” yazılı pankart açarak alkış ve sloganlarla yürüyüşe geçti. “Katil devlet hesap verecek!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”, “16 Mart’ı unutmadık!”, “Beyazıt’ın hesabı sorulacak!”, “Kahrolsun faşizm, yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganları atıldı ve Cebeci Kampüsü giriş kapısına kadar yüründü. Yapılan açıklamanın ardından 7 karanfil anısına marşlar söylendi ve eylem sona erdi.

Eylemi Ankara Sosyalist Gençlik Derneği, Ankara Gençlik Derneği, DGH, EHP, Ekim Gençliği, Genç Direnişçi, Marksist Bakış, Öğrenci Kolektifleri, Özgür Eğitim Platformu ve Tüm-İGD birlikte örgütledi.

16 Mart’ta Halepçe katliamında ölenler İletişim Fakültesi kantininde düzenlenen bir etkinlikle de anıldı. Etkinlik kısa bir açılış konuşmasının ardında gerçekleştirilen saygı duruşu ile başladı. Ardından katliama ilişkin hazırlanan slaytların sunumu ile devam etti. Müzik dinletisinin ardından etkinlik sona erdi. Anmaya yaklaşık 60 öğrenci katıldı.

Ekim Gençliği/Cebeci Kampüsü


Eskişehir: Katil devlet hesap verecek!

16 Mart günü Anadolu Üniversitesi Cumhuriyet kapısı önünde AÜ ve OGÜ Öğrencileri tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Beyazıt’tan Gazi’ye tüm katliamlar protesto edildi. Açıklamada, “Bizler devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler olarak bugün de dün olduğu gibi, katliamları ve katliamcıları unutmayacak ve unutturmayacağız.” denildi. Hürriyet ve Beyazıt marşları söylenerek basın açıklaması sona erdi.

Ekim Gençliği, EHP Gençliği, Gençlik Derneği, Öğrenci Kolektifleri ve SGD’nin örgütlediği basın açıklamasına, DGH, DPG, Mücadele Birliği Platformu, ESP, SDP, Kaldıraç, ODAK, TKP, ÖDP ve İHD destek verdi.

Eylemde “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Beyazıt, Gazi, şehitleri ölümsüzdür!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!” sloganları atıldı. Eyleme yaklaşık 70 kişi katıldı.      

Ekim Gençliği/Eskişehir


Samsun: Katliamın hesabını soralım!

Samsun’da 17 Mart günü gerçekleştirilen bir basın açıklaması ile Gazi, Halepçe ve Beyazıt katliamlar protesto edildi. Bir grup faşist güruh tarafından eylem provoke edilmeye çalışıldı. Polis destekli grup slogan atmaya başlayınca kolluk güçleri “şimdi değil daha sonra” diye eylemi ne zaman provoke etmeleri gerektiğini gösterdi. Olayı büyütmeye çalışan faşistler kitlenin üzerine sopa, çakmak vb. maddeler attılar. Eylemi provoke etme girişimini geri püskürten kitle, pankartı kapatmayıp sloganları daha gür olarak haykırdı.

Eylem, Çiflik Vakıfbank önünden Süleymaniye Geçidi’ne kadar devam eden meşaleli bir yürüyüşle başladı. Süleymaniye Geçiti’nde basın açıklaması okundu. Eylemde “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Daha fazla Gazi, daha fazla direniş!”, “Beyazıt şehitleri ölümsüzdür!”, “Halepçeyi unutmadık!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Katiller halka hesap verecek!”, “Türk, Kürt, Ermeni yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları atıldı.

Eylemi BDSP, ESP, HÖC, Kaldıraç ve DSÖB birlikte örgütledi. Eyleme yaklaşık 40 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/Samsun


 

Beyazıt faşizme mezar olacak!

Beyazıt ve Halepçe katliamları 16 Mart günü Beyazıt Meydanı’nda bulunan İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde yapılan basın açıklamalarıyla protesto edildi. Protestolar boyunca polis binlerce çevik kuvvet ve panzer ile Beyazıt’ı abluka altına aldı.

İlk olarak saat 12.00’de Beyazıt otobüs duraklarında toplanan DTP Gençlik Meclisleri, YÖGEH, EMEP Gençliği, SGD, EHP Gençliği, ÖGD, SGD, DGD üyeleri burada “16 Mart’tan Newroz’a özgürlük ve kardeşlik kazanacak!” pankartı açtı. Kitle sloganlarla Eczacılık Fakültesi‘ne yürüdü. Katliamın gerçekleştiği yere karanfillerin bırakılması ve saygı duruşunun ardından, Beyazıt katliamının tanıklarından birisi katliamın öncesi ve sonrasını anlatan bir konuşma yaptı. Konuşmanın ardından basın açıklaması okundu. Açıklamada, devletin katliamları ve siyasi cinayetleri bir yöntem olarak kullandığı söylendi. Yıllardır 16 Martlar’da alanlara çıkarken bunun geçmişi anmak olmadığı, 16 Mart’tan önce de sonra da bu ülkede yüzlerce ‘faali belli’ katliam yapıldığı, tam da bu sebeple bugün alanlarda olmanın güncel bir görev ve sorumluluk olduğu vurgulandı.

1988 Halepçe katliamına ilişkin ise binlerce Kürt’ün ABD desteğiyle kimyasal silahlarla katledildiği, Ortadoğu’yu kana bulamaya devam eden, halklara dönük katliamlarını sürdüren ABD’nin şimdi de İran’a saldırı hazırlıkları kapsamında Türk devletiyle sınır ötesi operasyon pazarlıkları sürdürdüğü, böylece yeni Halepçeler’e davetiye çıkardığı söylendi.

Yaklaşık 250 kişinin katıldığı eylemde sıklıkla “Beyazıt faşizme mezar olacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Türk, Kürt, Ermeni yaşasın halkların kardeşliği!”,  “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”sloganları atıldı. 

Saat 13.00’te; Ekim Gençliği, Öğrenci Kollektifleri,  Gençlik Federasyonu, DPG, DGH, DSG, EHP Gençliği, Öğrenci Muhalefeti, ÖDP Gençliği, Öğrenci Otonomları, ÇHD ortak bir basın açıklaması yaptı.

İÜ Edebiyat Fakültesi, Merkez Kampüs öğrencileri ve diğer üniversitelerden gelen öğrenciler üç koldan yürüyerek İstanbul Üniversitesi ana kapısı önünde birleşti. Burada  “16 Mart, Hrant Dink, Metin Kurt, Katil devlet hesap verecek!”, “Hepimiz Kürd’üz, hepimiz Ermeni’yiz!” şiarlı iki ayrı pankart açan öğrenciler ana kapı önünden Eczacılık Fakültesi’ne kadar “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”, “Beyazıt faşizme mezar olacak!”, “Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Beyazıt şehitleri ölümsüzdür!” sloganları ile yürüdü.

Burada yapılan saygı duruşunun ardından basın metni okundu. Yapılan ortak açıklamada bu yıl 16 Mart katliamının yıldönümünde bu alanda olmanın her zamankinden daha anlamlı olduğu, 16 Mart Beyazıt katliamının ardından bugün Hrant Dink cinayetiyle devlet bağlantısının bir kez daha ortaya çıktığı ifade edildi. Saddam’ın Halepçe’de Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği imha operasyonunun bir benzerinin bugün Türkiye egemenleri tarafından tartışıldığı söylendi.

Açıklama şöyle devam etti: “Biliyoruz ki böyle dönemlerde faşist saldırılar, faili meçhul cinayetler, devlet provokasyonları artar. Bu ülkenin tarihi 16 Mart gibi daha nice katliamları görmüştür. Bu katliamların ve saldırıların sorumlusu olan devlet hesap vermelidir. Kürt halkına dönük saldırılar sonlandırılmalıdır. Üniversitelerimizde ve ülkemizde 16 Mart gibi devlet eliyle yapılan katliamlar yaşandığı sürece, bölgemiz emperyalistlerin projeleri doğrultusunda savaşlara ve işgallere gömüldüğü sürece bu alanlar boş kalmayacak. Üniversite öğrencileri olarak karanlığın üstüne yürümeye devam edeceğiz.”

Basın metninin okunmasının ardından Grup Yorum ‘16 Mart’ ve ‘Bize ölüm yok’ marşlarını söyledi. Eylem fakülte önüne karanfillerin bırakılması ile son buldu. Eyleme yaklaşık 250 kişi katıldı.

Ayrıca Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe, Kaldıraç ve ÇHD’de katliamı lanetleyen eylemler gerçekleştirdi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Beyaz Saray Ermeni yasa tasarısına neden karşı...

ABD emperyalizmi gerçekte neden korkuyor!

ABD senatosu Ermeni soykırımına ilişkin yasa tasarısını 24 Nisan’da görüşecek. Tasarıya ilişkin görüşler, Türkiye’de haftalar öncesinden konuşulup tartışılıyor. Denebilir ki Türkiye, bu tasarı ile Amerika’dan da fazla ilgileniyor.

ABD’den yansıtılan bilgilere bakılırsa, tasarı Demokratlar’ca savunulurken, yönetimdeki Cumhuriyetçiler pek sıcak yaklaşmıyor. Sıcak yaklaşmamalarınınsa soykırım yapılmadığını düşünmeleriyle bir ilgisi yok. Hatta tasarının BM yaklaşımıyla uyumlu olduğundan da kuşku duymuyorlar. Bununla birlikte yasalaşmamasına çalışıyor, yasalaştığı durumda bir takım sorunlar yaratacağı iddialarıyla tasarıya karşı çıkıyorlar.

Beyaz Saray sakinlerinin öne sürdüğü sorunlardan biri, Türkiye ile ilişkilerin bozulacağı, Türk devletinin ABD’ye desteğinin azalabileceğidir. Ki bu, en geçersiz tezlerden biridir. ABD’den gelen hiçbir kötülüğün ilişkileri zedelemediği, desteği azaltmadığı biliniyor. Çuval vakasının bile zedeleyemediği kölelik ilişkilerinin bir yasa tasarısıyla zedelenebileceğini iddia etmek, ahmaklığın da ötesinde kitleleri ahmak yerine koymakla aynı anlama geliyor. Dolayısıyla bu iddiaya iki muhatap da inanmadığı gibi, ahmak yerine konmaya çalışılan kitleler hiç inanmıyor.

Bush yönetiminin biraz daha inandırıcı görünen (aslında Türkiye’deki Bush’çular tarafından inandırıcı kılınmaya çalışılan) bir diğer iddiası, Türkiye’de yükselen milliyetçiliğe katkıda bulunacağıdır. Güya Amerikan yönetimi, Türkiye’de yükselen bu ırkçı/gerici akımdan kaygı duymakta, Amerikan karşıtlığını artıracağından korkmaktadır. Türkiye’ye yansıtılan, kitlelere empoze edilmeye çalışılan görüş budur. Peki, acaba bu görüş gerçeğin neresinde durmaktadır. Amerikan emperyalizmi, gerçekten, Amerikan karşıtlığını dahi barındırsa, sömürgelerinde ırkçı-şoven gericiliğin yükselmesinden korku mu duyuyor? Yoksa ‘korku’ olarak yansıtılan bu görüşler bu ülkelerde, konumuz itibarıyla Türkiye’de, ırkçı-şoven gericiliğin desteklenmesi anlamına mı geliyor?..

ABD’nin içerde ne kadar ırkçı, şoven, gerici düşünce ve akım varsa beslediği, dünya halklarına kan kusturma stratejisini de bunun üzerine inşa ettiği ortada. Diğer yandan, geçmişte, örneğin Arap milliyetçiliğine karşı ortaya koyduğu tepkiler de biliniyor, ki bugün, Türkiye’de yükselen milliyetçilikten kaygılandığı tezi, biraz da bu Arap milliyetçiliğine karşı tutumları üzerinden açıklanmaya çalışılıyor. Fakat, 1900’lerin ortasındaki Arabistan ile 2000’li yıllardaki Türkiye tablosunun (dolayısıyla milliyetçiliğinin) çok farklı olduğundan hiç söz edilmiyor. Geçmişte ABD’nin büyük tepkileri, hatta baskıları, darbe girişimlerine varan komplolarla önünü alma çabaları ile karşılaşan Arap milliyetçiliği, resmi ideolojilerin değil, tersine, Amerikancı resmi ideolojilere karşı kitlesel tepkilerin ortaya konduğu bir akım şeklinde gelişti. Mısır, Suriye ve Irak gibi yönetime geldiği ülkelerde, kayda değer ileri hamlelere dayanak oldu.

Bugün Türkiye için tartışılan milliyetçiliğe gelince, bu, sadece bugün de değil, on yıllardır bir yandan faşist partilerin diğer yandan devletin resmi ideolojisi olarak kitlelere dayatılmaya çalışılan; bırakın anti-emperyalizm gibi ‘ileri’ bir görüş benimsemeyi, ırkçılık, katliamcılık, kontrgerillacılık türünden bilumum gerici-faşist görüşü benimseyen ve propagandasını yapan bir akımdır. Bir Amerikan projesi olan Türk-İslam sentezini Türkiye topraklarında uygulamaya sokan da, başta darbeci ordu olmak üzere devletteki ve başta MHP olmak üzere sözde sivildeki uzantılarıyla Türk milliyetçiliğidir. Bu emperyalist projenin uygulamaya sokulabilmesinin, Türkiye’de, ‘Amerika’nın oğlanları’ çetesinin darbe yapması, işçi ve emekçi kitlelerin istemlerinin ve bu istemlerle yöneldiği devrimci hareketin kanla bastırılması gerekmiştir.

Yakın tarihimize ilişkin bu kısa hatırlatma bile, ABD emperyalizminin asıl korkusunun milliyetçi gericilik olmadığını, tam tersine, her türlü gericilik yanında milliyetçi gericiliğin de en büyük destekçisi olduğunu göstermeye yetecektir. Onun asıl korkusu, 1917’de başlayan ve ‘tamam, artık bitti’ demesine rağmen hala ve bir türlü kurtulamadığı en büyük korkusu, anti-Amerikancılığın devrimci kanallara yönelmesidir. Türkiye sözkonusu olduğunda ise, Amerika da gayet iyi biliyor ki, milliyetçi gericilikte antiemperyalist bir kanal yoktur. Antiemperyalist mücadele, onyıllardır devrimci kanallarda süregelmiştir.

Bu böyleyken, yönetimin Ermeni tasarısına karşı görüşünü en akla yatkın gerekçelendiren, Dışişleri Bakanı’nın son açıklaması oldu. ‘Bu tasarının Türkiye Ermenistan ilişkilerine hiçbir katkısı olmayacak’ diyen Rice, aslında, Türkiye halkları nezdinde Türk-Amerikan ilişkilerine demek istiyordu. İlişkiler gerçekte bir tasarıyla zedelenemeyecek denli sağlam -Türk devletinin pek sevdiği tabirle stratejikti- ama, böyle bir tasarının yasalaşması, bu kölelik ilişkilerinin teşhirini sağlayacağından riskliydi. Oysa ABD’nin, başta Ortadoğu seferi olmak üzere, Türkiye’nin piyonluğuna ihtiyaç duyduğu daha pek çok alan, pek çok cephe bulunuyordu.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitlelere gelince, onlar, düzen cephesinde ABD senatosunda görüşülecek bu tasarı tartışılırken, asıl ilgi alanlarını anlatan eylemlerle alanlardaydı. Irak işgalinin 4. yıldönümü nedeniyle gerçekleştirilen bu eylemlerin organizasyonu ve içeriği, Türkiye’de antiemperyalizmin hangi kanalda geliştiği ve gelişebileceğinin somut kanıtı oldu.