9 Şubat 2007 Sayı: 2007/05(05)

  Kızıl Bayrak'tan
   Tırmanan bölgesel gerici savaş karşısında güncel devrimci görevler
  “Derin devlet” tartışmaları neye hizmet ediyor?
  DİSK ve 2007!
  Merkez Bankası Başkanı uyardı, Türk-İş ağalarına peşreve çıkmak şart oldu!..
Birleşik Metal-İş ve “ulusal çıkarlar”
Kadınlara yönelik etkinlikler ve 8 Mart çalışmalarından...
Ücretsiz, nitelikli kreş istiyoruz!
 Hrant’ın katili sermaye devleti!
  Güçlü politik ve örgütsel bir hazırlıkla 8 Mart’ı ve baharı kazanmaya!
  Dünyadan...
  Emperyalistler Ortadoğu’dan defolsun!
  Eğitim-Sen Program Kurultayı üzerine notlar...
  Sermayenin kasasında “bilim insanlığı”
  İstanbul’da Devrim Okulu tartışmaları
  Bertold Brecht (10 Şubat 1898- 14 Ağustos 1956): Proleter sanatın çalışkan işçisi... - A Aras
  Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!
  Bir cinayet ve ortaya çıkardığı gerçekler -
M. Can Yüce
  Günlük Kızıl Bayrak sitesi Ocak ayı rakamları:
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Afganistan’da kukla rejim rüşvet batağında yüzüyor...

Halklara bomba, katillere dolar!

ABD emperyalizmi ile suç ortakları Afganistan’ı Ortaçağ karanlığına sürükleyen yıkım ve savaşlar zincirine yeni bir halka ekleyerek, bu yoksul ülkeyi tahrip etmekte büyük bir başarı gösterdiler. İşgalin ardından CIA fideliğinde yetiştirilen Hamit Karzai başkanlığında bir kukla yönetim kurarak güya “yeniden inşa sürecini” başlattılar. Ancak bombardıman uçaklarıyla kısa sürede Afganistan’ı yakıp yıkan emperyalist işgalciler, aradan geçen yıllara rağmen, bu ülkenin yeniden inşasında bir arpa boyu bile yol almadılar. Salt bu durum bile, yeniden inşa söyleminin kaba bir ikiyüzlülükten ibaret olduğunu göstermeye yetiyor.

Harabeye çevirdikleri ülkenin vahim durumuyla ilgilenmeyen emperyalist güçler, işgal birliklerinin giderleri, lojistik destek, silah/cephanelik, kısacası Afgan halklarına dünyayı dar etmek için ne gerekiyorsa eksiksiz bir şekilde Afganistan’a taşıyorlar. İşgal birliklerine yapılan harcamaların on milyarlarca doları bulduğu tahmin ediliyor.

ABD ile suç ortakları “yeniden inşa” adı altında Afganistan’a sınırlı da olsa kaynak aktardılar. Ancak sözkonusu kaynağın “yeniden inşa” çalışmalarıyla bir ilgisi yok. Bu kanlı para başta Hamit Karzai olmak üzere işgalcilerle işbirliği yapan soysuzlara dağıtılan rüşvetten ibaret kaldı. Bu ise “yeniden inşa” söylemini daha da iğrenç kılmaktadır.

Bu durum elbette yıllardan beri biliniyordu. Ancak gelinen yerde bizzat işgalciler de bunu teslim etmek zorunda kalıyorlar. Basına yansıyan haberlerde, Afganistan halkının, ülkeye gönderilen uluslararası yardımlardan da yaygın rüşvet ve yolsuzluk olayları nedeniyle yararlanamadıkları dile getiriliyor. Afganistan’a gönderilen “yardım”ların, hükümet yetkilileri ve savaş ağaları tarafından çalındığı artık herkes tarafından biliniyor.

ABD’de yayımlanan The Sunday Telegraph gazetesinin verdiği haberde, aşiret ağalarının da gönderilen mallara, inşaat malzemelerine ve petrole el koyup, satarak yolsuzluğa ortak oldukları belirtiliyor. 20 yaşındaki Afganlı durumu, “Askerler buraya geldiler ve malları zenginlere teslim ettiler. Ağalar malları kendilerine aldı. Bize bir şey kalmadı” sözleriyle izah ediyor.

Geçen yaz Afganistan’ı ziyaret eden İngiltere Savunma Sekreteri Liam Fox da konuyla ilgili açıklamasında, “Ülkedeki yolsuzluk, hükümet kademelerini baştan aşağı sarmış. ” ifadelerini kullandı.

Pentagon ise, Afgan polisine “görevde kullanım amaçlı” olarak verilen binlerce aracın da yasadışı bir biçimde satıldığını açıkladı. Bu arada İnsan Hakları İzleme örgütü, ABD askerleriyle işgalin ardından iktidara getirilen Hamid Karzai’nin, yolsuzluğa batmış kişilerle işbirliği yaptığını belirterek, savaş suçları işleyen bu kişileri devlet görevlerine atadığı konusunda uyardı.

Bütün bu ifşaatların ortak özelliği, yolsuzluğa batanların kukla yönetimin mensupları veya destekçilerinden ibaretmiş gibi gösterilmesidir. Bu madalyonun sadece bir yüzüdür. Zira bu işbirlikçi düşkünler takımının yaptığı şey, efendileri, yani ABD ile müttefikleri tarafından önlerine atılan rüşvetleri paylaşmaktan ibarettir. Demek oluyor ki, rüşveti işgal orduları dağıtıyor, Karzai ve soysuz takımı komisyonculuk yapıyor. Bu durumda gelen “yardım”ın savaş suçluları/savaş ağaları gibi zorba güçler arasında pay edilmesi şaşırtıcı değil.

Afganistan’daki halklar emperyalizmin vurucu gücü NATO birlikleri ile geçmişin ABD yetiştirmesi savaş ağaları arasında sıkışıp kalmış durumda. Yazık ki bu halklar, kanla beslenen bu güçlerle hesaplaşma gücünü kendilerinde bulana kadar ağır bedeller ödemekten kurtulamayacaklar.


Mısır’da binlerce tekstil işçisi
greve çıktı

Ortadoğu’dan işçi grevlerine dair haberlere pek sık rastlamıyoruz. Bunun bir nedeni yaygın bir sınıf hareketinin olmaması ise, diğeri yapılan grevlerin basına yansıtılmamasıdır. Mısır’da binlerce tekstil işçisinin grev yaptığı haberi, bu kuşatmanın delinmeye başladığını gösteriyor.

Bu engelleri aşan binlerce Mısırlı tekstil işçisinin grev haberini BBC radyosu/internet sitesi verdi. Haber içinde geçen bir ifadeden, yine Mısır’da geçen yılın son günlerinde Mahalla Kobra tekstil fabrikasının 27 bin işçisinin greve çıktığını, bu sayede yıl sonu ikramiyelerini gaspetmeye hazırlanan patronlara geri adım attırdığını öğreniyoruz.

Bu defa Mısır’ın kuzeyindeki Delta ve çevresinde üç büyük tekstil fabrikasında çalışan binlerce işçi, daha iyi ücret ve ikramiye talebiyle grev düzenliyor. Belli ki, 27 bin işçinin başarılı grevi diğer sınıf kardeşlerine örnek olmuştur.

Emek gücünün Türkiye’deki kapitalistlere bile cazip gelecek kadar ucuz olduğu Mısır’da grev halen yasak. Daha önce yaşanan grevler genelde kolluk kuvvetlerinin zorbalığıyla bitirildiği için patronlara geri adım attıran grevler pek alışıldık değildi. Bu örnekler, Mısır işçi sınıfının sessizliği parçalamaya başladığının işaretlerini veriyor. İşçi sınıfının gücünü hissettirmesi kaçınılmazdı. Zira işçi sınıfının yoğun emek sömürüsüne sonsuza kadar sessiz kalması eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu arada yabancı sermayenin ucuz işgücünü sömürmek uğruna işletmelerini Mısır’a taşıması, işçi sınıfının saflarına yeni bölükleri katmıştır. Bu gelişmenin sınıfın saflarından daha güçlü seslerin yükselmesine ivme katması kaçınılmazdır.


Arap Birliği ABD-İsrail planları konusunda uyardı

Suudi Arabistan-Mısır-Ürdün rejimleri, Şii-Sünni çatışmasını tüm Ortadoğu’ya yaymak için kirli oyunlar tezgahlayan ABD-İsrail ikilisinin izinden giderken, Arap dünyasında bu planın tehlikeli olduğuna dikkat çeken sesler yükselmeye başladı. Arap Birliği, Arap medyasının bazı tanınmış simaları ile Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez ülkeleri, İran’la çatışmanın değil anlaşmanın gerekli olduğunu dile getirerek, bölgenin geleceğini tehdit eden gidişata dikkat çekiyor.

Açıklamaları üye ülkeleri bağlamamakla birlikte Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa önemli uyarılarda bulundu. Bir süre önce Şark el Avsat gazetesine demeç veren, bölgede güvenliğin ancak Arap ülkeleri ve İran arasında varılacak bir anlaşma ile sağlanabileceğini, Arap ülkeleri ve İran arasında görüşmelerin bir an önce yapılması gerektiğini vurgulayan Musa, bu görüşmelerin bölgenin geleceği açısından belirleyici olacağını ifade etmişti. Bölgenin nükleer silahlardan arınması gerektiğini de dile getiren Musa, bir gazetecinin, “İran’ı mı kastediyorsunuz?” şeklindeki sorusunu “Hayır, zira İran’ın nükleer çalışmaları zaten şeffaf ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetiminde” diye cevaplamış, böylece İsrail’deki nükleer silahlara dikkat çekmişti.

Davos zirvesinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken de bölgeyi tehdit eden planlara dikkat çeken Amr Musa, İran’a karşı olası bir askeri saldırının bütün Ortadoğu’yu cehenneme çevireceğini söyledi.

Bu arada İran’a giden Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah, Tahran’da yaptığı açıklamalarda, ABD ile suç ortaklığına girmeyeceklerini, İsrail ve ABD’nin İran’a muhtemel askeri müdahalesinde komşu ülkelerin hava sahasını kullanmasının ise büyük bir çılgınlık olacağını söyledi. “İran ile Birleşik Arap Emirlikleri sürekli dost olmuştur ve bundan sonra da dost olacaklardır” şeklinde konuştu.

İran’a karşı olası bir askeri harekatı doğru bulmayan Kuveyt yönetimi de bir süre önce bazı Iraklı Sünni çevrelerin Kuveyt’te konferans yapmasına izin vermemişti.

Kuveyt’in tutumu, İran’la ilişkileri geliştirmek şeklide ifade edilmiyor, ancak ABD yönetiminin İran ve Suriye ile işbirliğini geliştirmesi gerektiğini savunarak Suudi Arabistan-Mısır-Ürdün üçlüsünden faklı bir tutum sergiliyor.

Emperyalist/siyonist güçlerin bölge halklarını birbirine kırdırma hazırlığı içinde olduğuna dikkat çekerek bu kanlı planı teşhir eden birçok Arap yayın kuruluşu bulunuyor. Mısır’da yayınlanan Arap medyasının en etkili gazetelerinden el-Ahram da bu eğilimi destekliyor. “İran Mısır’ın düşmanı mı?” başlıklı bir değerlendirme yayınlayan gazete, ABD ve İsrail’in Sünnilerle Şiiler arasında mezhep çatışması çıkarmaya çalıştığı belirtilerek, bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için İran’ı Arap ülkelerine karşı bir düşman olarak gösterdiği dile getirildi. ABD’nin Arapları İsrail’in değil İran’ın tehdit ettiğine ikna etmeye çalıştığını yazan gazete, “böl ve yönet” silahının sultacı güçlerin her zaman başvurduğu en etkili silah olduğunu vurgulayarak, “bu politika şu an Ortadoğu’da uygulamaya konulmuştur” ifadesine yer verdi.

Bu tepkiler kuşkusuz anti-emperyalist tutumların yansıması değil. Ancak İran’a dönük olası bir ABD-İsrail saldırısının tüm bölgeyi yıkıma sürükleyeceği konusunda bir bilincin oluştuğunu gösteriyor.