9 Şubat 2007 Sayı: 2007/05(05)

  Kızıl Bayrak'tan
   Tırmanan bölgesel gerici savaş karşısında güncel devrimci görevler
  “Derin devlet” tartışmaları neye hizmet ediyor?
  DİSK ve 2007!
  Merkez Bankası Başkanı uyardı, Türk-İş ağalarına peşreve çıkmak şart oldu!..
Birleşik Metal-İş ve “ulusal çıkarlar”
Kadınlara yönelik etkinlikler ve 8 Mart çalışmalarından...
Ücretsiz, nitelikli kreş istiyoruz!
 Hrant’ın katili sermaye devleti!
  Güçlü politik ve örgütsel bir hazırlıkla 8 Mart’ı ve baharı kazanmaya!
  Dünyadan...
  Emperyalistler Ortadoğu’dan defolsun!
  Eğitim-Sen Program Kurultayı üzerine notlar...
  Sermayenin kasasında “bilim insanlığı”
  İstanbul’da Devrim Okulu tartışmaları
  Bertold Brecht (10 Şubat 1898- 14 Ağustos 1956): Proleter sanatın çalışkan işçisi... - A Aras
  Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!
  Bir cinayet ve ortaya çıkardığı gerçekler -
M. Can Yüce
  Günlük Kızıl Bayrak sitesi Ocak ayı rakamları:
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kan sesi...

Hiçbir şeye bu kadar çok heveslenmediler.

Ancak “Ogün Samast” olmaya heveslendiler. Maçlarda binlercesi “Hepimiz Ogün Samast’ız” diye bağırıyorlar.

Demokrasi mücadelelerini sevmediler.

Gericiliğe ve irticaya karşı tepki göstermeyi sevmediler.

Temiz toplum istemeyi sevmediler.

Soygunlarla-hırsızlıkla kavga etmeyi sevmediler.

Bir tek gün olsun yoksulluk için, açlık için ağızlarını açmadılar, güçsüz yoksullar adına haykırmayı sevmediler.

Ama “birer Ogün Samast olmaya” bayıldılar.

Hafta sonları tribünlerde “Hepimiz Ogün Samast’ız” diye bağırıyorlar avaz avaz.

Ogün Samast; katil...

“Hepimiz Ogün Samast’ız” diyorlar.

Ve ne kadar da çoklar.

Bin, iki bin, üç bin, on bin, yüz bin...

*

Biz geri zekalılar da “derin devlet”i, “katil kim”i, “dış mihraklar”ı, “gizli örgütler”i, “cinayetin arkasındaki sır”rı tartışıyoruz.

Oysa gerçek orada bağırıyor:

“Hepimiz Ogün Samast’ız...”

Kimisi katilin beyaz beresinden bulup kafasına dahi geçiriyor, daha da iyi benzemek ve daha da onun gibi olmak için...

Her taraf onlarla dolu, etrafınıza bakın.

Ben kimi zaman onlarla karşılaştığımda “birazdan bağıracak” diye beklerim. Zaten o da “bağırsam mı?” diye etrafına bakınır, anlarım.

Bu tribünlerde gördükleriniz bağırma olanağı bulanlar.

Birer “Ogün Samast” olduklarını haykırıyorlar.

Ogün Samast; katil...

Donanımlı, kültürlü, akıllı, bilinçli, birer iyi vatandaş olmak... Ülkelerinin ve ailelerinin gurur duyacağı birer kimlik sahibi olmak için hiçbir zaman tepkileri yok.

Adam olmak için bir gün olsun bağırmış değiller...

İnsan olmak umurlarında değil...

“Ogün Samast olmak” istiyorlar.

Ve bağırıyorlar hep birlikte:

“Hepimiz Ogün Samast’ız...”

İyi haltsınız...

Bu ülkeye barışın, sevginin hiçbir zaman gelmeyeceğinin gür sesidir o, dinleyin...

Kan sesi...

Bekir Coşkun

(Hürriyet, 6 Şubat 07)


Hepimiz delirmişsek!

Afyon’da maçta, bir kısım seyirci, “Hepimiz Türk’üz” diyebilmek için, önüne “Hepimiz Ogün’üz”ü de koymuşlar.

Koymuşlar ki, hem kafiye, hem mana tutsun.

“Türk olmayı” ister ırk, ister milliyet, ister vatandaşlık olarak kavrayın; “Hepimiz Türk’üz” ile “hepimiz Ogün’üz” arasında kurulan “yakın bağ”a bir itirazınız var mı, yok mu, kendinizi az yoklayın.

Kahpe bir cinayetle, daha çocuk sayılan bir genci”suikast aktörü, katil sanığı” yapan bir süreçle, onu muhakemeden ve vicdandan azade kılıp kalleşliğe sürükleyen bir zihniyetle nasıl akrabalık, nasıl ırkdaşlık, milliyet, vatandaşlık, ortaklık bağı kurulabilir; bir düşünün.

Kimliğimin o doğal ve önemli parçasıyla bu bağı kurmayı reddediyorum.

Çünkü bir mağdurla, bir maktulle kurulan “empati” filan değil; kahpeliğe, kalleşliğe, adiliğe, vahşete, faşizme övgüdür.

Onunla özdeşleşmek; o rolü üstlenmek, bir de bunu ırkının, milliyetinin, vatandaşlığının parçası yapmaktır.

***

Bildiğim kadarıyla ilk kez, en azından yıllardan beri ilk kez, Lig’de üç takımı birden bulunan Sicilya’da ölümcül “Futbol şiddeti”, İtalya’da maçların durdurulmasına yol açtı.

Çünkü fazlasıyla kitlesel, lakin ziyadesiyle şoven, aşırı saldırgan, epeyce nefret dolu kafa ve bedenlere de yataklık yapabilen güzelim futbol, onlara terk edilemeyecek kadar

“Hepimiz”in.

Bağıran ama pek düşünemeyen arkadaşlar, bu ülkenin,

“Milli Takım”ın gelmiş geçmiş en büyük 11 futbolcusundan birinin, Kaptan Lefter olduğunu da bilir mi?

40 yaşında dahi, onca Fenerbahçe zirvesinden sonra hala 2. Lig’de, Bolu’da forma giydiğini, asla terk etmediğini bilir mi?

Ama kendileri gibi birileri, bir gün sevgili adasında, “Rum diye” onu dahi dövebilmişti.

Ne demeliydik: “Hepimiz Türk’üz; Lefter’i de döveriz”

Bir başka Ogün; 10 Kasım 1938 doğumlu, Karşıyaka ve Fenerbahçe “milli” forveti Ogün Altıparmak onlara anlatır belki, Ogün olmayı da, Lefter olmayı da, Lefter’le omuz omuza oynamayı ve yaşamayı da!

(…)

Umur Talu

(Sabah, 6 Şubat ‘07)


Yeni hayaller lazım

Bir arkadaşım anlattı:

Hrant Dink’in cenazesinde 100 bin kişi “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüdü ya...

Gösteride görevli bir polis memuru, yanındakinin kulağına eğilip hayretle şöyle demiş:

“Amma da çok Ermeni varmış Türkiye’de...”

***

Önceki gün Afyonkarahisar Atatürk Stadı’nda, tribünler Hrant’ın katilini destekleyen sloganlarla “Hepimiz Ogün’üz” diye bağırınca, bazıları ona özenip beyaz bere takınca, benim zihnimde de benzer bir hayret nidası belirdi:

“Amma da çok katil varmış Türkiye’de...”

***

Her ülkede siyasi cinayetler olabilir.

En uygar toplumlarda bile aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler öldürülebilir.

Dink cinayeti bizi dehşete düşürdüyse de hayrete düşürmedi; bir mukadderat gibi biliyoruz Türkiye’de muhalif olmanın bedelini...

Sistemin serseri mayınlarını, polisin koruma kalkanlarını, jandarma-polis kavgalarını, istihbarat kirliliğiyle hava bulandırma çabalarını da maziden tanıyoruz.

Burada belki bilmediğimiz; bilsek de kabullenemediğimiz şey, insanlık dışı bir barbarlığın, tribünler dolusu insanın alkışına mazhar olabilmesi...

Bir hain cinayetin topyekûn üstlenilmesi...

Bu vicdansızlığı -tahlil etmek mümkünse de- hazmetmek zor.

Yara, asıl orada kanıyor._

***

10 yılda 15 milyon işsiz yarattık her yaştan...

Kazara bir işi olsa da mesleği olmayan, yarın umudu taşımayan, yılgın, umutsuz, çaresiz, öfkeli, bağnaz kalabalıklar...

Yaşadığı kuşatılmışlığın hıncını kendisini kuşatan sisteme değil, o sistemin diğer kurbanlarına yönelten çaresizler...

Celladına âşık cellat adayları...

Nasıl olup da böyle “katilsever”lere dönüşebildiler?

Başta “bütün dünyanın saydığı bir başkumandan” olmadığından mı? _Siyasal bilinç, apolitik gözbağları sayesinde nicedir yerini kör inanca bıraktığından mı?

Katillerin, televizyon dizisinde, siyaset sahnesinde, sokakta, mahkemede, üniversitede kahraman muamelesiyle itibar görmesinden mi?

(...)

Can Dündar

(Milliyet, 6 Şubat 07)