1 Aralık 2006 Sayı: 2006/47 (47)
  Kızıl Bayrak'tan
   Dinler-medeniyetler arası çatışma değil devrimci sınıf kavgası!
  Emperyalist dünyanın efendileri ile yerli uzantıları İstanbul’da buluştu…
  Cargill Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası’nı değiştirtti...
  TEKEL’de özelleştirme adımları hızlanıyor..
Sömürü ve soyguna karşı çıkmak için örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
Süresiz iş bırakma eylemine hazırlanalım!
MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/2 - Yüksel Akkaya
 İsviçre’de “Direnen Halklar Kazanacak” gecesi...
  “Direnen Halklar Kazanacak” gecesinde yapılan konuşma...
  Türkiye, Ortadoğu ve devrimci önderlik sorunları - Haluk Gerger
  BDSP’nin “Direnen Halklar Kazanacak” Gecesine mesajı...
  Komünistler’den “Direnen Halklar Kazanacak” gecesine mesajlar...
  Ekim Devrimi ve Parti etkinliklerinden...
  25 Kasım kapitalizme karşı mücadele günüdür!
  25 Kasım eylemlerinden...
  Volkswagen’de grev ve işgal sürüyor!
  İşgal Irak’ı cehenneme çevirdi!
  Emperyalizmin haçlı ordusu NATO halkların başına bela olmayı sürdürüyor
  Trakya Sanayi işçilerinin grevi 19. gününde!
  Kuklalar devrilirse Mumia Abu-Jamal
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Trakya Sanayi işçilerinin grevi 19. gününde!

Kocaeli’nin Uzunçiftlik Beldesi’nde son dönemde militan işçi direnişleri yaşanıyor. Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlenen Tabosan ve AL-CO Tencere işçileri patronun sendikasızlaştırma saldırısına karşı militan eylemler gerçekleştirdiler.

AL-CO Tencere’nin de yeraldığı Trakya Sanayi AŞ içerisinde bulunan Berolina, Haddane, Bakır, Trakya Sanayi, Taurus isimli fabrikaları 1995 yılından itibaren Hayyam Garipoğlu satın almaya başladı. Tüm bu fabrikalar Garipoğlu Şirketler Grubu’na ait oldular. Trakya Sanayi AŞ işçileri 1996 yılında Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldular ve patronun saldırısıyla karşılaştılar. Bu süreçte tıpkı AL-CO Tencere işçileri gibi çetin mücadelelerden geçtiklerini ifade eden işçiler sendikanın fabrikaya kolay girmediğini her fırsatta tekrarlıyorlar.

Trakya Sanayi işçileri, 2001 krizinde fabrikanın üretim rekorları kırdığını ve çeşitli ödüller aldığını söylüyorlar. “Bu fabrikayı bugünlere biz getirdik, buraya bizim emeklerimizle gelindi” diyorlar. Ancak 2006 yılının 9 Haziran tarihinde başlayan TİS sürecinde patron masaya oturmaya yanaşmadığı için grev kararı alındığını ifade ediyorlar.

Trakya Sanayi işçileri 10 Kasım’da greve çıktılar. Yapılan iki görüşmede idari maddelerde anlaşma sağlandı. Ancak patronun ücret konusunda masaya oturmaması üzerine işçiler sendikayla beraber grev kararı aldılar. AL-CO Tencere işçilerinin işten atmalardan sonra beklediği alanda “Bu işyerinde grev vardır!” pankartını açarak üç vardiya halinde beklemeye başlayan işçiler nöbetleri dörder kişi tutuyorlar.

Bilindiği üzere grev, BMİS Genel Merkez yöneticileri ve çeşitli sendikaların da desteğiyle başladı. Greve çıkıldığı gün BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu; “Bu grev düğün gibi başladı bayram gibi bitecek!” demişti. Ancak işçilerin anlatımlarından grev gibi bir silahın çok güçlü kullanılmadığı yansıyor. Sendikanın grevdeki işçilerle dayanışmayı yükseltecek herhangi programının olmadığı biliniyor. Herşeye rağmen işçiler “grevin iyi gittiğini” söylüyorlar.

Fabrikada ise sınırlı sayıda işçi Haddane bölümünde çalışmaya devam ediyor. Basının grev haberlerini “AL-CO Tencere greve çıktı!” şeklinde vermesinden rahatsız olan işçiler bugüne kadar kendilerini partilerin, sendikaların, gazetelerin ziyarete geldiğini ifade ediyorlar. Ancak çevre fabrikalardan fazla destek gelmediğini söylüyorlar. Grevin, Trakya Sanayi patronuna geri adım attırıp attıramayacağını ise ilerleyen süreçte işçilerin ve sendikanın tavrı belirleyecek.

Kızıl Bayrak/Kartal


İstanbul Ekim Gençliği:

“Gelecek ve özgürlük istiyoruz!”

Ekim Gençliği, üniversitelerde eğitimin ticarileştirilmesinin bir ayağı olan mesleki yeterlilik yasaları tasarısına, ticari eğitime ve gençliğin geleceksizleştirilmesine karşı 26 Kasım günü Galatasaray Postanesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Eylemde “Ortadoğu’da işgalci, okulda müşteri olmayacağız! Gelecek ve özgürlük istiyoruz! Alacağız!” pankartı açıldı. “Özel eğitim kurumları kapatılsın!”, “Faşizme geçit yok!”, “YÖK’e hayır!”, “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”, “Özgürlük, devrim, sosyalizm!”, “Mesleki yeterlilik yasaları geri çekilsin!”, “İşsizliğe, geleceksizliğe hayır!”, “Soruşturmalar geri çekilsin!”, “Paralı eğitime hayır!”, “Özerk-demokratik üniversite istiyoruz!”, “Emperyalist savaşa ve işgale hayır!” yazılı dövizler taşındı. “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Savaşa değil eğitime bütçe!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


ODTÜ: Arkadaşıma dokunma, soruşturma!

Geçen sene Doğu Perinçek’in katıldığı sempozyumu protesto eden arkadaşlarımıza yönelik saldırının ardından “Arkadaşıma dokunma!” adı altında yürütülen kampanya devam etti. Açılan soruşturmaların hukuki olmadığını ifade eden ve durdurulmasını talep eden bir imza kampanyası düzenlendi. Toplanan yüzlerce imza 29 Kasım günü Hazırlık bölümünden Rektörlüğe yapılan yürüyüşle teslim edildi.

Eylemde “Soruşturmalara son! Arkadaşıma dokunma!” yazılı pankart açıldı. Coşkulu geçen yürüyüş boyunca sloganlar atıldı. Rektörlüğe gelindiğinde imzaların verilmesi ve rektörlükle görüşülmesi talebiyle eylem devam etti.

Toplanan imzaların verilmesinin ardından iki arkadaşımız Rektör Danışmanı Nezih Güven’le görüştü. Soruşturmaların durdurulması talebimizi iletti. Ancak aldığımız yanıtlar ilginçti. Bize “Rektörlük kimseyi araştırıp soruşturma açmaz. Bize gelen yazılar ve dilekçeler doğrultusunda soruşturma açarız, başka isim eklemeyiz” yanıtını verdiler. “Resmi yazılar kimden gelir” sorumuza ise yanıt veremeyecekelerini söylediler. Ancak bizler Rektörlüğün polis ve jandarmanın yazdıkları “resmi yazılar” ile bu soruşturmaları açtığını biliyoruz. Rektörlük tarafından verilen yanıtlar onların kime hizmet ettiğini göstermektedir.

Eylemin sonunda soruşturmalara karşı mücadelemize devam edeceğimizi, arkadaşlarımıza ve geleceğimize sahip çıkacağımızı ifade ettik. Eyleme 80 kişi katıldı.

ODTÜ Ekim Gençliği


Sözleşmelilere sendikalı olma yolu “hukuki” olarak açıldı

Türk Sağlık-Sen Genel Merkezi’nin, Devlet Memurları Kanunu kapsamında 4/b statüsünde çalışan ‘’sözleşmeli personel’’in sendika üyesi olamaması sebebiyle Ankara 2. İş Mahkemesi’nde açtığı dava, sendikanın talebi doğrultusunda sonuçlandı. Kararda, “Sözleşmeli olarak çalışan kamu görevlilerinin 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu doğrultusunda memur sendikalarına üye olabilecekleri’’ belirtildi.

Ancak asıl önemli olan sendikalı olmanın önündeki fiili engelleri aşmaktır. Zira imzalanan sözleşmelere göre toplu iş yavaşlatmaktan dilekçe vermeye kadar bir dizi fiil sözleşmenin feshi için yeterli neden durumundadır. Sendikalı ve örgütlü olmak kağıt üzerinde kalmayacaksa, başta işgüvencesi olmak üzere hak ve özgürlükler için fiili-meşru mücadeleyi yükseltmekten başka bir yol bulunmamaktadır.


İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret!

Asgari ücrete zam tartışmalarının yapıldığı bugünlerde, Çiğli İşçi Platformu olarak “İnsanca yaşamaya yetecek asgari ücret!” talebiyle bir kampanya başlatıyoruz. Amacımız, Çiğli Organize işçilerini bu konuda bilinçlendirmek ve mücadeleye çağırmak. Bu kampanya ile biz işçilerin düşük ücrete mahkum olmadığını, ancak örgütlü mücadele ile taleplerimizi kazanabileceğimizi ve haklarımızı genişletebileceğimizi çeşitli araçlar kullanarak sınıfın gündemine taşıyacağız. Yanısıra bulunduğumuz fabrikalarda ücretlerimize yapılacak zammın biz işçilerin taleplerine göre belirlenmesi için çalışma yürüteceğiz. Asgari ücret ile ilgili çalışmamızı 30 Kasım günü İzmir Çalışma Bölge Müdürlüğü önünde yapacağımız bir basın açıklamasıyla başlatacağız.

Çiğli İşçi Platformu olarak sermayenin belirlediği asgari ücreti kabul etmeyelim. “İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret istiyoruz!” talebini hep birlikte haykıralım.

Çiğli İşçi Platformu


Hollanda’da genel seçim sonuçları

Hollanda’da 22 Kasım’da yapılan genel seçimlerde CDA (Hıristiyan Demokrat Parti) 3 sandalye kaybetmesine rağmen birinci parti durumunu korudu.

PvdA (İşçi Partisi) ise 10 sandalye kaybederek ikinciliğini korumayı başardı. VVD (Özgür Demokrat Halklar) Partisi de (Bolkstein’in geçmişte başkanı olduğu parti) 6 sandalye kaybederek üçüncülükten dördüncü parti durumuna düştü.

LPF (Pim Fortuyn) partisi tarihin çöplüğünde yerini aldı. D 66 (Demokraten 66) partisi de gerileyen partilerden biriydi. Yıllardır sol görünüp sağ partilerle koalisyon kuran bu parti 6 sandalyeden 3’ünü kaybetti.

SP (Sosyalist Parti) 9 olan sandalyesine 17 sandalye daha ekledi ve seçimlerden başarıyla çıkarak üçüncü büyük parti durumuna geldi. GroenLinks (Yeşil Sol) 1 sandalye kaybederek gerileyen partiler listesinde yerini aldı. Gerek politikacılar gerekse de medya bu seçimlerden tek kazançlı çıkan partinin SP olduğunu söylüyor..

Ne var ki mevcut sandalye dağılımıyla hiçbir partinin tek başına hükümet olma olanağı zaten yok. Ne sağ, ne de sol partilerin koalisyon hükümeti kurma olanağı bulunmuyor. Sağ partilerin hükümet kurmak sandalye sayıları yetersiz. Soldan bir partiyi de aralarına almaları gerekiyor, ki bu mümkün görünmüyor.

Aynı şekilde sol partilerin de koalisyon kurmak için sandalye sayıları yetersiz. Ancak yeni kurulan liberal partilerden ya da küçük dinci partilerden birisini yanlarına alarak hükümet kurabilirler.

Hollanda burjuvazisi, Alman burjuvazisi gibi CDA ve PvdA ile bir koalisyon hükümeti kurmaya sıcak bakıyor. Dolayısıyla ufukta CDA PvdA koalisyonu gözüküyor. Seçim öncesi gündeme gelen ve seçimden dolayı hayata geçirilmeyen sosyal saldırıları pervasızca hayata geçirmek ve saldırıların önünü açmak için bu gerekli.

İşçi ve emekçiler için değişen bir şey yok. Seçim sonuçları onlara sadece gelecek saldırı dalgasına karşı şimdiden hazırlıklı olmaları gerektiğini anlatıyor. Zira hangi hükümet kurulursa kurulsun, bir saldırı ve yıkım hükümeti olacaktır.

Kızıl Bayrak/Hollanda