13 Ekim 2006 Sayı: 2006/40 (40)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye düzeni tüm kurum ve kesimleriyle emperyalizmin hizmetinde
  Askeri darbe tartışmaları ve sınıfsal tutum
  Sivilleşme iddiaları ve ordu-polis çatışması üzerine
  AKP hükümeti ve ordu
  ABD Türkiye'yi ikinci bir İsrail yapmak istiyor
Ekonomideki yıkım tablosu ve sermayenin “yabancılaşma” korkusu
Gençliğin baskı ve soruşturma karşıtı
eylemlerinden
Eski bir talebenin hatıra defteri veya notlarına dair/ Yüksel Akkaya
 İstanbul İşçi Kurultayı'na doğru...
Daha fazla çaba, daha fazla inisiyatif, daha fazla enerji, başarıya daha etkin bir kilitlenme! / Orta sayfa
  Kurultay çalışmalarından
  Eylem ve etkinliklerden
  Tuzla Deri-İş Genel Başkan Yardımcısı
Musa Servi ile sınıf hareketinin sorunları
üzerine konuştuk
  Düzen medyasındaki avanaklar halkı “avanak” yerine koymaya çalışıyor.
  Devlet terörüne karşı omuz omuza!
  Ekim Gençliği’nden
  Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryollş
Sendikası Genel Başkanı Ergün Atalay'dan Kızıl Bayrak'a yanıt
  Rice'ın gezisi ve Ortadoğu'da kirli oyunlar
  Morales yönetimi maden işçilerinin
katledilmesini önleyemed
i
  Dünyadan
  “Yeni bir dünya, yeni bir kültür için enternasyonal gençlik buluşması''
başarıyla gerçekleştirildi!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Filistin hükümeti Katar rejiminin hazırladığı ABD patentli “barış planı”nı reddetti!

Filistin, Irak, Lübnan halkları emperyalist/siyonist ordular eliyle katledilirken kayda değer bir tepki vermeyen gerici Arap rejimleri, abluka altındaki Filistin'in iç savaşa sürüklenmesini izlemekle yetiniyor. Ancak bu aynı rejimler ABD direktifiyle Filistin sorununa “çözüm planı” hazırlamakta bir sakınca görmüyor. 2002 yılında Beyrut'ta yayınlanan “Suudi Arabistan”ın hazırladığı “Arap Planı” nın bir benzeri bu sefer Katar tarafından hazırlandı. Bilindiği gibi siyonistler, daha önce “Arap Palnı”nı reddetmişlerdi. Bu plan, İsrail'in 1967 yılında işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi karşılığında barışı öngörüyor.

Emperyalistlerin petrol kuyuları üzerine bayrak dikerek kuruduğu “devletler”den biri olan Katar'ın sunduğu plan, Filistin halkı değil siyonist rejim düşünülerek hazırlanmış.

Planın ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın bölge ziyaretinin hemen ardından piyasaya sürülmesi, doğal olarak dikkat çekici bulundu. Planın içeriğiyle zamanlaması, Ortaçağ kalıntısı Katar rejiminin Washington direktifiyle harekete geçtiğini göstermeye yetiyor.

Filistin halkının temel sorunlarını görmezden gelen planda şu maddeler yer alıyor:

1- Ulusal birlik hükümeti uluslararası anlaşmalara bağlı kalmalıdır.

2- Ulusal birlik hükümeti, FKÖ tarafından imzalanan anlaşmalara, bu cümleden de İsrail'le yapılan anlaşmalara bağlı kalmalıdır.

3- 1967 sınırlarında, İsrail'le yan yana bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ABD Başkanı George Bush'un belirlediği şekilde garanti edilmelidir.

4- Filistin ve İsrail arasındaki tüm şiddete son verilmelidir.

5- 17 Mart 2005 tarihinde Kahire'de sağlanan anlaşma doğrultusunda Filistin Kurtuluş Örgütü'nün aktif hale getirilmesi için çaba gösterilmelidir.

6- Barış müzakerelerinden Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin Özerk Yönetimi, sorumludur.

Görüldüğü üzere benzerleri gibi bu planda da Filistin halkının temel sorunları gözardı edilmiştir. Planı hazırlayan ortaçağ kalıntısı Katar krallık rejimi, milyonlarca Filistinli mültecinin dönüş hakkından söz etmiyor; Yahudi yerleşimlerinin tahliye edilmesini gündeme getirmiyor; onbin Filistinli tutsağın serbest bırakılmasını talep etmiyor; Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını yok sayıyor. Buna karşın Filistin devletinin kurulması, “ABD Başkanı George Bush'un belirlediği şekilde garanti ediliyor.”

Siyonist işgal, yıkım, katliam ve vahşetin tüm hızıyla devam ettiğini görmezden gelerek, Filistin halkının açlıkla terbiye edilmesine itiraz etmeyerek “Filistin barış planı” hazırlamak, ancak soysuzlaşmada sınır tanımayan Amerikancılar'ın işi olabilir. Bu plan, Filistin halkına düpedüz köleliği reva görmektedir.

Hamas ABD patentli planı anında reddetti. Konuya dair açıklamada bulunan başbakan İsmail Haniye, “Arap planı sorunludur, zira metinde İsrail'in tanınması bulunmaktadır; halbuki biz İsrail'i asla tanımayacağımızı ilan ettik” dedi. “Asıl çelişki İsrail işgalciliğidir, bizim asıl sorunumuz da işgaldir. Biz bunun dışındaki çelişkileri parlamentodaki ya da başka zeminlerdeki siyasi tartışmalarımızda dile getiriyoruz” diyen Haniye, İsrail'in tanınmasını öngören Arap planının kabul edilmez olduğunu ifade etti.

Hamas'ın planı reddetmesinden rahatsız olan Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad bin Casim Al-Sani, planı “Filistin'in uluslararası yalıtmadan kurtarılması için” önerdiğini söyledi. Bu düşkün takımına göre Filistin halkı, ablukadan kurtulmak için emperyalist/siyonist güçlerin tüm dayatmalarını kabul etmelidir.

Filistin halkı elbette bu ablukayı parçalayacaktır. Ancak köleliği kabul ederek değil, enternasyonal dayanışma ve direnişle bu hedefe ulaşacaktır.

--------------------------------------------------------------------------------------

Morales yönetimi maden işçilerinin katledilmesini önleyemedi

Dünyanın en büyük kalay yataklarından biri olan Huanuni madenini çalıştıran işçilere, mülk sahibi kooperatistalar (kendi adına çalışan küçük işletmeciler-bağımsız madenciler) tarafından yapılan saldırıda onlarca kişi hayatını kaybetti. Geçtiğimiz Perşembe günü madeni zorla ele geçirmeye karar veren çapulcu kooperatistalar, dinamit ve ateşli silahlar kullanarak, madeni savunan işçilere saldırdılar.

Saldırı üzerine açıklama yapan Madenciler Sendikası FMSTB yöneticilerinden Alfredo Aguilar, bütün madencilerin Huanuni maden yataklarını savunmak için birlikte direneceklerini söyledi. Bolivya İşçi Sendikaları Merkez (COB) lideri Pedro Montes ise, hükümetten defalarca kooperatistaların saldırısının engellemesi için maden kaynağının yeniden kamulaştırılmasını talep ettiklerini söyledi. Bölgeye güvenlik güçleri yollanmasını istediklerini, ancak hükümetin bu istemleri karşılamadığını belirtti.

Maden, önceleri İngiltere'de kayıtlı RBG şirketi tarafından işletiliyordu. Ancak şirket yöneticileri dolandırıcılıktan hapse atılınca şirketin kontratı feshedildi. Ara vermeden üretimi sürdüren işçiler, bir süredir madenin kamulaştırılması için mücadele ediyorlardı. Nitekim geçen hafta yolları trafiğe kapatarak barikatlar kuran maden işçileri ile Morales hükümeti 8 maddelik bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma gereği hükümet maden kaynaklarının korunacağını taahhüt etmişti.

İşçilere verdiği taahhütlere rağmen kısa süre önce yeniden Bolivya Maden İşletmeleri (COMİBOL) kapsamına alınan madenin korunması için gerekli önlemleri almayan Morales yönetimi, katliamdan sorumlu tutuluyor. Morales'in olaylardan sonra Maden Bakanı'nı görevden alması ise gecikmiş bir önlem sayılıyor. COB lideri Montes, “Morales'in ellerine kan lekesi bulaştı” ifadeleriyle tepkisini dile getirirken, madende çalışan kadınlar, Başkan Evo Morales'in olaylara müdahale etmesini isteyerek, göreve başladığı sırada kendi hükümeti altında kimsenin ölmeyeceği sözünü verdiğini hatırlattılar.

Gerici Carlos Mesa hükümetinin kredi sözü vermesi üzerine rejimin saldırı birlikleri rolünü üstlenen kooperatistalar, Morales hükümetinde de bakan düzeyinde temsil ediliyor. Katliama göz yuman Maden Bakanı Walter Villaroel, kooperatistaların eski başkanı ve hükümete doğrudan kooperatistaların temsilcisi olarak girdi. Bu nedenle, madenlerin ulusallaştırılması için mücadele eden Huanuni maden işçileri, saldırı dolayısıyla Bakan Villareal'i suçluyor. Morales'in MAS partisi temsilcilerinin bir kısmının da madenin özelleştirilmesinden yana olması, hükümetin sorumluluğunu arttırıyor.

Militan mücadele geleneği ile tanınan Bolivya maden işçileri, yüz ağartıcı bir mücadele tarihinin yanısıra 2003-2005 yıllarında gerçekleşen ayaklanmalar sürecinde de aktif rol oynadılar. Emekçiler lehine attığı bazı adımlara düşmanlık gösteren ABD emperyalizmi ile Bolivya'daki işbirlikçilerinin basıncı altında bulunan Morales yönetimi, direnişçi maden işçilerine gerekli dayanışmayı sunamadı.

Hanuni katliamı ve maden işçilerinin başkente kadar yayılan direnişi sonucunda Morales hükümeti madenleri tekrar kamulaştırdı ve yeterince teşhir olan maden bakanını görevden aldı.