18 Ağustos 2006 Sayı: 2006/32 (32)
  Kızıl Bayrak'tan
   Halklar direnecek, emekçiler savaşarak özgürleşecek!
  Kanlı ve barbar saldırılarının karşılığını mutlaka alacaklar!
  İncirlik emperyalist-siyonist saldırganlığın saldırı üssü olarak kullanılıyor
  İşbirlikçi iktidarın Amerikan taşeronluğu ve Kürt sorunu
  Emperyalist-siyonist saldırganlığı protesto gösterilerinden
OSİM-DER Kadın İşçi Komisyonu'ndan Ortadoğu halklarıyla dayanışma çağrısı
Kamuda toplu görüşme süreci başladı
Eylem ve etkinliklerden
  Seçim Yasası tartışmaları; Kürt halkına "demokrasi" yok!
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali Kültür Sempozyumu tepliğlerinden ; Kültür-Sanat Sorunları üzerine /Orta sayfa
  3. Mamak Kültür-Sanat Festivali'nden izlenimler..
  Festivale gelen mesajlardan
  Savaşı BM kararları değil, anti-emperyalist/ anti-siyonist direniş bitirecek!
  Toplumları "terör paranoyası" ile sersemletme seferberliği devam ediyor
  Suudi Arabistan kralının Türkiye ziyareti
  Dünyada savaş karşıtı gösterilerden
  Her savaş aynı zamanda bir devrim çağrısıdır / Yüksel Akkaya
  Aydınlardan ortak açıklama; "Lübnan'a asker gönderme!"
  Üniversitelerdeki soruşturma ve okuldan atma terörüne tepki
  Adana polisinden yargısız infaz; Katiller hesap verecek!
  Açık Gazete'de Richard Falk ile söyleşi ; "Bölge çok karanlık bir dönem yaşıyor"
  Yaşasın 15 Ağustos atılımımız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Seçim Yasası tartışmaları...

Kürt halkına “demokrasi” yok!

Düzen siyasetinin değişmez kuralı bir kez daha işlemeye başladı. Genel seçimler giderek yaklaşırken Seçim Yasası üzerine tartışmalar da yeniden yoğunlaşıyor.

Seçim Yasası'nın bu kez biraz daha erken gündeme gelmesinin temelde iki nedeni var. Bunlardan birincisi ve görünür olanı, Avrupa Birliği'nin bu konudaki talepleri. Bilindiği gibi, Avrupa Birliği'nin yetkili organları Türkiye'de yürürlükte olan Seçim Yasası'nın bazı hükümlerini “anti-demokratik” buluyorlar ve değiştirilmesini istiyorlar. Bu hükümlerin başında da yüzde 10'dan az oy alan partilerin meclise girmesini engelleyen düzenleme yer alıyor. AB bu barajın düşürülmesi gerektiğini söylüyor.

Fakat bütün mesele bundan ibaret olsaydı, çözülmesi de çok kolay olurdu. ABD ve AB emperyalizminin dayatmaları doğrultusunda yasa tasarısı hazırlayıp bir gecede yasalaştırma konusunda hayli deneyim sahibi olan hükümet ve meclis açısından bu bir çocuk oyuncağı sayılırdı. Nitekim Tayyip Erdoğan Tunus gezisinden dönerken yüzde 10 barajını düşürmeye hazırlandıkları yönünde bir açıklama da yaptı.

Düzen cephesi açısından bu meselenin çok daha önemli yanlarının bulunduğu geçen hafta yapılan açıklamalar sayesinde anlaşıldı. AKP hükümetinin Seçim Yasası'nda yapılmasını planladığı değişikliklerin Kürt halkına dönük baskı siyasetinin bir parçası olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.

Bilindiği gibi Kürdistan illerinden meclise girmiş olan AKP milletvekilleri yeni bir seçim olasılığının gündeme gelmesinden bu yana “Önlem alınmazsa DTP Meclis'e bağımsız milletvekilleriyle girecek” propagandası eşliğinde hummalı bir lobi faaliyeti yürütmeye soyunmuşlardı. Şayet DTP bağımsız adaylarla seçime girecek olursa, mevcut Seçim Yasası sayesinde 40 civarında milletvekili çıkartması pekala mümkündü. O halde ne yapılıp edilmeli, bunun önü kesilmeliydi. Bunun üzerine AKP yönetimi muhtemel bir seçimde DTP'nin önünü kesmenin yollarını aramaya başladı.

Kürt halkına dönük baskı, inkar ve imha siyasetinin yeniden yoğun bir biçimde uygulamaya sokulmuş olması, düzen cephesinden DTP'ye dönük her türlü saldırıyı meşru kılmıştı. Bu ortam AKP yönetimini ayrıca cesaretlendirdi. Ve nihayet geçtiğimiz hafta AKP bu konudaki planlarını kamuoyuna açıkladı. Seçim Yasası'nda yapmayı düşündükleri değişiklikler ile ilgili bilgi veren Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, üstü kapalı bir biçimde, DTP'nin yüzde 10'luk barajı aşmak için bağımsız adaylarla seçime girmeyi planladığını, kendilerine gelen bilgilerin “seçimlerde DTP'nin bağımsız adaylarla 40-45 milletvekili çıkartacağı yönünde” olduğunu ifade etti. DTP'nin partiyi kapattırıp bağımsız olarak Meclis'e girmenin yolunu aradığını öne süren Burhan Kuzu, “Bir siyasi parti (DTP) yüzde 10'luk barajı aşmak için hile-i şeriye yoluna başvuruyorsa, yasanın arkasından dolanıp sonuç almayı umuyorsa, buna bir sınırlama getirilebilir” diye konuştu. Bu sınırlamanın seçime bağımsız girenler için de bir baraj sistemi getirilmesiyle mümkün olabileceğini savunan Burhan Kuzu, bunun AB'ye uyum konusunda bir sorun oluşturmayacağını, zira geçmişte benzer bir uygulamanın Yunanistan tarafından Batı Trakya Türk azınlığı için hayata geçirildiğini söyledi.

Gerek Burhan Kuzu'nun yaptığı açıklamanın tamamı, gerekse bu konudaki diğer bilgiler, AKP'nin DTP'nin seçimlerden başarıyla çıkmasını engellemek için üzerinde çalıştığı birden fazla formül olduğunu ortaya koyuyor.

Bağımsız adaylara da baraj getirilmesi bunlardan ilkini oluşturuyor. Ayrıca adaylık koşullarının yeniden düzenlenmesi ve bağımsız adaylığın zorlaştırılması, bağımsız milletvekillerinin seçildikleri takdirde parti kurmalarının engellenmesi, kurulu bir partiye geçişlerinin sınırlanması, bağımsız adaylar için birleşik oy pusulası kullanılması gibi düzenlemeler de AKP'nin gündeminde.

Seçim Yasası'nı değiştirme çabaları Kürt halkına dönük saldırının bir parçasıdır

AKP yönetiminin Burhan Kuzu üzerinden tartışmaya açtığı bu planın genel bir kabul gördüğünü söylemek mümkün değil. Başta Meclis Başkanı Bülent Arınç olmak üzere bazı AKP milletvekilleri doğrudan DTP'yi hedef alarak yapılacak düzenlemelerin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı ve anti-demokratik olduğunu, dolayısıyla kabul edilemeyeceğini öne sürüyorlar. Gene aynı şekilde bazı CHP milletvekillerinden de benzer itirazların geldiği görülüyor.

İtirazların AKP yönetimi üzerinde caydırıcı bir etkisi olup olmayacağını zaman gösterecek. Şayet Seçim Yasası'nda değişiklik girişimi, küçük bir olasılık olmakla birlikte, sadece AKP yönetiminin sahiplendiği bir proje ise ve öylece kalacak olursa, özellikle AKP içerisinden gelecek itirazların etkili olma ihtimali mevcuttur. Fakat bu planın gerisinde AKP yönetimi değil de doğrudan doğruya sermaye devletinin karar odakları varsa, bu karar odakları tarafından DTP'yi ne pahasına olursa olsun seçimlerin dışına itme amaçlı bir politika hayata geçirilmek isteniyorsa tablo çok daha farklı olacaktır.

Hükümetin bir yandan seçim barajlarını kaldırmak yönünde AB'ye sözler verirken, diğer yandan aynı seçim yasasında bu denli anti-demokratik düzenlemeler önermeye yeltenmesi ikinci ihtimalin geçerli olduğunu yani DTP'yi meclis dışında tutmaya dönük bir devlet politikasının işletildiğini göstermektedir. Kaldı ki, sermaye devletinin böyle bir politikayı uygulamaya koyması, Kürt halkına karşı yürütülen genel inkar ve imha siyasetiyle de son derece uyumludur.

Dolayısıyla yapılacak düzenlemelere ilişkin itirazların görüntüyü kurtarmaktan başka bir işlevi olmayacaktır. Seçim zamanı yaklaştıkça ve bunun bir devlet politikası anlaşıldıkça meclis içinden gelen itirazlar da giderek ortadan kalkacak ya da etkisizleşecektir. Böyle bir politikayı boşa çıkartacak tek güç Kürt halkının temel demokratik hakları için militan mücadeleyi yükseltmesidir.

İşte burjuva demokrasisi!

AKP'nin bir yandan yüzde 10'luk barajı indirmeye hazırlanırken, diğer yandan DTP'yi meclisten uzak tutmak için Seçim Yasası'nı değiştirmeye çalışması burjuva demokrasisinin ne olduğunu da gözler önüne sermiştir. Kimi milletvekilleri yapılmak istenen düzenlemeyi “anti-demokratik” olmakla eleştirsinler, burjuvazinin demokrasi anlayışı tam da budur. Burjuvazi, sınıf çıkarları söz konusu olduğunda kendi hukukunu bile en kaba biçimde çiğneyerek işçi ve emekçilere, ezilenlere saldırmaktan, onların en temel, en meşru hak ve özgürlüklerini ayaklar altına almaktan geri durmaz, çekinmez. Sermaye düzeninde demokrasi sadece burjuva sınıfı için vardır.

Kürt halkı sermaye ile iyi geçinerek, uzlaşma arayarak kendi sorunlarını çözemez. Demokratik hak ve özgürlüklerini kazanamaz, güvence altına alamaz. Bütün bunları kimilerinin çok güvendiği Avrupa Birliği de sağlamaz. Her gün yaşanan sayısız örnek döne döne bu gerçeğe işaret etmektedir.