18 Ağustos 2006 Sayı: 2006/32 (32)
  Kızıl Bayrak'tan
   Halklar direnecek, emekçiler savaşarak özgürleşecek!
  Kanlı ve barbar saldırılarının karşılığını mutlaka alacaklar!
  İncirlik emperyalist-siyonist saldırganlığın saldırı üssü olarak kullanılıyor
  İşbirlikçi iktidarın Amerikan taşeronluğu ve Kürt sorunu
  Emperyalist-siyonist saldırganlığı protesto gösterilerinden
OSİM-DER Kadın İşçi Komisyonu'ndan Ortadoğu halklarıyla dayanışma çağrısı
Kamuda toplu görüşme süreci başladı
Eylem ve etkinliklerden
  Seçim Yasası tartışmaları; Kürt halkına "demokrasi" yok!
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali Kültür Sempozyumu tepliğlerinden ; Kültür-Sanat Sorunları üzerine /Orta sayfa
  3. Mamak Kültür-Sanat Festivali'nden izlenimler..
  Festivale gelen mesajlardan
  Savaşı BM kararları değil, anti-emperyalist/ anti-siyonist direniş bitirecek!
  Toplumları "terör paranoyası" ile sersemletme seferberliği devam ediyor
  Suudi Arabistan kralının Türkiye ziyareti
  Dünyada savaş karşıtı gösterilerden
  Her savaş aynı zamanda bir devrim çağrısıdır / Yüksel Akkaya
  Aydınlardan ortak açıklama; "Lübnan'a asker gönderme!"
  Üniversitelerdeki soruşturma ve okuldan atma terörüne tepki
  Adana polisinden yargısız infaz; Katiller hesap verecek!
  Açık Gazete'de Richard Falk ile söyleşi ; "Bölge çok karanlık bir dönem yaşıyor"
  Yaşasın 15 Ağustos atılımımız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Emperyalist terör devletlerini korku yönetiyor!

Kanlı ve barbar saldırılarının karşılığını mutlaka alacaklar!

Faşizmi anlattığı şiirlerinden birinde Brecht, Nazi Almanyası'nı korkunun yönettiğini söyler. Faşizmin bugünkü temsilcileri, Brecht'in sadece ne kadar iyi bir gözlemci olduğunu değil, gözlemlerinin günü ve sınırları aşan gücünü de kanıtlıyorlar.

İngiltere'nin sözde istihbarat bilgilerine dayanarak hava yollarında uygulamaya başladığı önlemler paketi, bu kana susamış emperyalist devletin ne Bush'un fino köpeği ne de başkaları tarafından değil, doğrudan doğruya korku tarafından yönetildiğini gösteriyor. Korkuyorlar, çünkü kanlı ve barbar saldırılarına mutlaka bir yanıt alacaklarını düşünüyorlar. ABD emperyalizminin peşinden girdikleri her ülkede, karıştıkları her katliamla bu korkuları bin kat daha büyüyor.

Kapitalizmin gelişmeye başladığı yerde kentlerin varoşları vardı. Burjuvazinin hem vazgeçemediği hem de ölesiye korktuğu... Buralarda dolaşmaya cesaretleri olmadığı için, sosyalizmin doğuşunu göremediler ama, heyulası bile korkularını büyütmeye yetti. Sonrasında ise gerçeğini gördüler ve korkmakta ne kadar haklı olduklarını anladılar. Gerçeğini görmek korkularını azaltmadı kuşkusuz. Ancak, artık neyle savaştıklarını biliyorlardı, nasıl savaşacaklarını da süreç içinde öğrendiler. Kapitalist sistemin karakterine uygun her türden kirli-kanlı yöntemi kullandılar ve sonunda nihai zaferlerini ilan ettiler. Onlara göre bu, “tarihin sonu”ydu.

Kazandıkları zafer sosyalizmin sonu olsaydı eğer, bu gerçekten de “tarihin sonu” anlamına gelecekti. İnsanlığın, dünyanın ve bu dünyadaki yaşamın... Çünkü kapitalizm adeta bunları yok etmeye ant içmiş gibidir. Bu doğrultuda hiçbir özel çabaya girişmeseler, halklara karşı kirli imha savaşları sürdürmeseler, nükleer silahlar kullanmasalar vb., gene bu son değişmeyecektir. Sadece sanayi üretiminin kapitalist tarzı bile, bu gezegenin sonunu getirmeye yeterlidir çünkü.

Fakat buna izin verilmeyecek. Çünkü sözünü ettikleri zaferi sosyalizme karşı değil, bürokratik yozlaşmaya uğramış rejimlere karşı kazanmışlardır. Sosyalizme, insanlığın sosyalist kurtuluş umuduna, işçi sınıflarının sosyalizm mücadelesine karşı kazanılmış bir zafer değildir bu. Zaten daha şölen sona ermeden onlar da anladılar ne kadar iğreti bir zafer kazandıklarını. Zafer naraları yerini anında savaş naralarına bıraktı.

Ama artık, hem birbirlerine karşı egemenlik savaşını yeniden alevlendirmek zorundaydılar, hem de, küreselleştirdikleri dünyanın yeni varoşlarında dolaşmaya başlayan sosyalizm heyulasına karşı yeni bir savaş taktiği geliştirmek. Emperyalist korku cumhuriyetlerinin ateşli silahlarıyla dünya yeniden ısınmaya başladı. Emperyalist dünyanın şefi ABD, başkanı Bush'un fino köpeği Blair'in yönetimindeki İngiltere'yi de peşine takarak Ortadoğu'ya bir haçlı seferi başlattılar önce. Afganistan ve ardından da Irak kan gölüne döndü. Ancak bu kadar kan yetmemişti korkularını yatıştırmaya. Bu kez İsrail siyonistlerinin eliyle ateşlendi emperyalizmin kan kusan bombaları. Filistin ve Lübnan'da taş üstünde taş bırakmamacasına bombalanıyor. Her gün onlarca sivil katlediliyor. Tüm dünya -tıpkı ABD'nin Irak için yaptığı gibi- bahane yaratmak için uydurulmuş yalanlar olduğunu düşünse de, İsrail'in saldırı bahanesi olarak öne sürdüklerinde de korkunun kokusu yayılıyor.

Emperyalistler ve işbirlikçileri ve uşakları korkmakta son derece haklılar ve haklı oldukları tek konu da budur. Haklılar, çünkü saçtıkları dehşet, uyguladıkları vahşet, yaşattıkları yıkım, sosyalizm hayaletini büyütmeye devam ediyor. Hayalet dünyanın varoşlarında büyüyor, ama onlar onu her yerde görüyorlar. Tıpkı kendileri gibi, dünyanın her yanına ulaşabileceğini, kale gibi korumaya çalıştıkları metropollerinde de güven içinde olmadıklarını biliyorlar. 11 Eylül'de bunu tüm yakıcılığıyla gördü, yaşadılar.

Yeni düşmanın adını “küresel terörizm” koydular. Ortaya da zamanında kendi elleriyle besleyip büyüttükleri birkaç İslamcı örgütün adını sürdüler. Ama bunlar sadece dünya kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerdir. Asıl düşmanlarının kim olduğunu kendileri gayet iyi biliyorlar. Zarar verdikleri, kan kusturdukları yoksul halklar, bu halkların içinde büyüyen anti-emperyalist, anti-kapitalist düşünce ve bilinçtir mezarlarını kazacak olan. Dünya işçileri, mazlum halkların bu bilincini arkasına alarak, onlara önderlik ederek getirecektir sonlarını. Bu yüzden, ABD'nin savaşı Taliban'a, Saddam'a vb. değil, Afganistan, Irak vb. halklarına karşıdır. İsrail'in savaşı, tüm dünyanın izlediği gibi, Hamas'a, Hizbullah'a değil, Filistin ve Lübnan halklarına karşıdır. Sivil hedefler onun için sistemli bir biçimde vurulmaktadır.

Dünyayı, emperyalist barbarlık içinde çöküşe terk etmemek için, emperyalist-kapitalist düzene karşı savaşın yaygınlaştırılması, güçlendirilmesi gerekiyor. İşçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarını tüm bölgede ve dünyada yaygınlaştırmak için, Ortadoğu'da akan kanı durdurmak için daha etkin bir mücadele görevi önümüzde duruyor.