8 Temmuz 2006 Sayı: 2006/26
  Kızıl Bayrak'tan
   Kurultay çalışmasının hedefleri ve başarı ölçütleri
  Köhne düzeninizi yeni “terör” yasanız da kurtaramayacak!
  Yeni TMY CHP’nin tam desteğiyle çıktı
  Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltelim!
  Tersane İşçileri Birliği’nden işçi cinayetini protesto eylemi
  Sivas katliamını unutmayacağız, utturmayacağız!
2 Temmuz eylemlerinden...
DİSK Genel-İş Sendikası 1 No’lu Şube Sekreteri Kemal İkisivri...
Sendikal ihaneti aşmanın yolu
Ludist hareketten ‘’mevzuatiçi’’ sendikacılığa: Y. Akkaya
Reformist solda “Zeytin Dalı” heyecanı
  Gençlik kampında buluşalım!
  Siyonistlerden Filistin halkına toplu cezalandırma...
  Savaş kundakçıları terörist İsrail devletinin kalkanı
  ABD emperyalizmi Nepal halkının iradesini kırmaya çalışıyor
  General Motors işçileri Portekiz’deki sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi’nde 2 Temmuz etkinliği...
  TUYAB Ulucanlar’daki kadın tutsaklara saldırıyı protesto etti...
  Mamak’ta 2 Temmuz mitingine çağrı yürüyüşü...
  Partizan ile sınıfın mücadele ve örgütlenmesinin önündeki engeller üzerine konuştuk...
  Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için...
  Ortadoğu’da çirkin pazarlıklar dönüyor
  Filistin, Afganistan, Irak... Sırada İran var...
  Bir-Kar: Filistin halkıyla dayanışmaya!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ortadoğu’da çirkin pazarlıklar dönüyor

Abu Şehmuz Demir

Ehud Olmert, İsrail’in savaş aparatından ‘’teröristler ve ideologlarına ve onları gönderenlere, ayrıca terörü finanse edenlere, İsrail  ordusunun kollarının nerelere erişebileceğini göstermeyi amaçladığını’’ söylüyor ve Suriye’yi bu provokasyonun içine çekmeye çalışıyor. İsrail ordusunun yaklaşık bir haftadır Filistin topraklarına yönelik sürdürdüğü saldırının tarihi çok ilginç. Çünkü bundan tam 60 yıl önce günü gününe Hagana, Irgun ve Balmak gibi Siyonist Yıldızlar grubunun İngiltere sömürgesi altındaki Filistin topraklarına yönelik, estirdiği terör ve Hagana tarafından 29 Haziran 1946’da birkaç köprünün havaya uçurulması tarihine denk getirilmesi düşündürücüdür. İngilizler bu örgütlere yönelik başlattıkları operasyona ‘’Agahta’’ olarak kodlamışlardı. İsrail’de bu yeni işgal hareketinin adını ‘’Yaz yağmuru’’ olarak kodlayıp hedefindeki erişilmemiş bereketli topraklara ulaşmanın emelleri bulunmakta. İsrail, Filistinliler’in Arap dünyasıyla irtibatını kesmek için elektrik trafo ve köprü  gibi stratejik noktaları bombalamakta.
İsrail, ABD ve müttefiklerinin Irak’ın işgalinden sonra, bölge devletleri ve bölge dışı devletlerin bölgenin geleceğine yönelik diplomasinin karanlık dehlizlerinde, bu güçler tarafından çirkin pazarlıklar devam ediyor. Şu son dönemlerde Türkiye’nin hariciye bakanlığının iki de bir İran’ı ziyaret etmesi, her ne kadar ABD ile İran arasında ‘’arabulucu’’ olarak yansıtılsa da, asıl buluşmaların amacı ve hedefinde Kürtler’e ve emekçi halklara karşı stratejik ortaklığın temelleri atılmakta. Diğer yandan İran etkinliğinin bölgede önünün alınması için, Türkiye de içinde olmakla birlikte birçok Ortadoğu devletleri ve ABD arasında bölgenin geleceğine yönelik kirli pazarlıklar revaçta. Bu kesimlerin birbirine karşı ayrı ayrı hesapları bulunmakta. Nasıl ki İsrail, Filistin topraklarının yeniden işgal etmeyi çok önceden planlayıp hazırladığı planını, bölgenin kimi devletlerine açması bu çirkin pazarlıkların bir halkasıdır. Arap topraklarında istediği an istediği gibi keyfi davranışlara sahip olan İsrail, bölge gerici devletleri ile mazlum Filistin halkının kaderini pazarlık ediyor ve pazarlığa yanaşmayan devletleri de tehdit ediyor. Bu gerici devletlerden Ürdün, Mısır vs. gibi batının sadık kulları olup sırtlarını batıya dayayarak, koltuklarını koruma babında Filistin topraklarını ve mücadelesini birkaç kuruşa sattıkları gibi, hep arkadan hançerleyip yaralı kalmasına sebep olmuşlardır.
Malumdur, İsrail Filistin topraklarına saldırıyı başlatmazdan önce başta Batılı devletler olmak üzere, bölgenin Mısır ve Ürdün gibi kimi devletleriyle bu amaç ve hedeflerini görüşmüştür. Her ne kadar meselenin dünyaya bir askerin (Gilad Şalit’in) kurtarılması olarak yansıtılsa da, asıl amacın bu olmadığı bilinmekte. İsrail’in ‘’Kuşatma ve Güvenlik stratejisinin’’ hedefinde Hamas’ı devirmenin veya dize getirmenin yanısıra, Lübnan Hizbullah’ı ile gerginliğin tırmanması ve Suriye’ye yönelik devam eden tehdit sürecinin hızlandırılması var.
Siyonizm’in revizyonist düşünürlerinden bir olan Vladimir Jabotinsky, İsrail’in geleceği için ‘’Demir Duvar konsepti’’ doğrultusunda “‘’Filistinliler’e ulusal hak ve mülkiyet hakkı tanınmamalı ve bunlar köleleştirilmelidir’’ diyor ve ekliyordu; ‘’Suriye’nin bağımsız bir devlet olarak var olma hakkı yoktur ve Akdeniz’in hakimiyeti batının tekeline bırakılmalı’’ (Aktaran Ali Kaemmakami, İran’ın Filistin Politikası) konsepti bölgede işletiliyor. Siyonizm’in fikir babalarının ürettiği bu ve buna benzeri çeşitli konsept ve stratejiler doğrultusunda, İsrail Batı emperyalist devletlerden aldığı sınırsız güç ile elli yılı aşkındır Filistin topraklarının yanısıra çeper ülkelerin topraklarında da işgal hareketini sürdürdü ve Arap ülkelerinin 600 bin km karelik topraklarını işgal etti.  Emperyalist devletler tarafından Doğu Arap ile Batı Arap ülkeleri arasındaki Filistin topraklarına gayri meşru bir şekilde yerleştirilen yapay İsrail devleti, yarım asrı aşkındır resmi olarak Ortadoğu güvenliğini tehdit ettiği gibi, bölgenin güvenliğini de sürekli krizlerle karşı karşıya getirmekte. İsrail’in temel stratejilerinden biri, bölgedeki kriz ve sorunları kullanarak veya yaratarak, kendi konumunu pekiştirmeye çalışmasıdır. Mevcut krizleri kendi lehine kullanıp, siyasi ve stratejik hedeflerinde bir adım daha ileriye doğru ilerlemeye çabalıyor.
Bu vesileyle, Mars Mars (Kadima) partisinin lideri Ehud Olmert, 28 Şubat 2006’da yapılan İsrail seçimleri döneminde ‘’Geçmiş stratejilerimizde herhangi bir değişiklik olmayacak’’ ve ‘’temel politikalarımız devam edecek’’ diyerek, yeni bir işgal hareketinin ve çatışmaların (daha önceki yazılarda da belirttik) sinyallerini veriyordu. Çünkü İsrail’in ‘’Büyük İsrail olarak çağrışım yapan Arz-ı Mevud Ahd-i Atik (Tanrının vaatettiği topraklar) veya Kitab-ı Mukaddes’in anlayışı doğrultusunda çatışmacı ve çekişmeci siyasetin devamından yana olup, onun yayılmacı politikalarının önündeki engelleyici güçlerin bertaraf edilmesi veya zayıflatılması bulunmaktadır. Bu anlayışa göre, İsrail bölgede varlığını sürdürebilmek için hiçbir zaman Arap-İsrail barışına yanaşmamıştır. Yanaşmadığı gibi de, Ortadoğu’da hep nifakçı siyasette ısrar edip Arap dünyasının teşrihi ve iyi komşuluk usullerine yayılmacı anlayışından dolayı yabancı kalmayı tercih etmiştir.
Zira bugüne kadar Filistin ve İsrail arasında yapılan çeşitli zirve ve buluşmalar, İsrail ve müttefiklerinin sadece nefes alma taktikleri olup, Tel Aviv’in maceraperest şahinlerinin aynı aparatı tarafından, hep reddedilmiştir. İsrail cezaevlerinde bulunan 10 bini aşkın tutukluların temsilcileri El Fetih’den Merwan Barguti, Hamas’lı Abdülhalik Al Natçe, FHKC’den Abdulrahim Malluh, Filistin Özgürlüğü İçin Demokratik Cephe’den Mustafa Badarneh, ve İslami Cihad’tan Bassam Al Saadi tarafından hazırlanan, 18 maddelik ‘’Uzlaşı Belgesi’’nin tartışılması ve görüşülmesine imkan tanımayan İsrail, işgal ve saldırıları hızlandırdı.                         İsrail’in Filistin toprakları üzerinde kontrolü sağladığı alanlarda keyfi davranışları sürdürdüğü gibi, halkı aç, susuz ve elektriksiz bırakarak tüm altyapı sistemini çökerttiği gibi, cana hayat veren içme sularının sterilize edilmemiş olması şu sıcak yaz aylarında mikrobik hastalıkların çoğalması demektir. İsrail’in Kuşatma ve Güvenlik Stratejisi uyarınca ‘’yaşayan Arap iyi değil, ölen Arap en iyi Arap’tı, daha çok öldürmek lazım, Filistinliler anavatanlarından sürülmeliler.’’ (Emperyalizmin Petro-Savaş Alanı Ortadoğu) adlı çalışmamdan.
İsrail hükümeti, demokratik seçimlerle iktidara gelen Hamas’ı gerekçe göstererek, ‘’ya Hamasla aranıza sınır korsunuz, ya da bu acılara katlanırsınız’’ gibi politik etütlerde yer almayan, salt savaş, psikolojilik ve vahşi dayatmalarla Filistin halkını toplu cezalandırmaya tabi tutmakta. İsrail’in, 28 Haziran 2006’dan bu yana devam eden saldırı ve vahşeti kaçırılan askerini kurtarmanın amaçlarını da aşan bir stratejidir. Doğrudur. İsrail ordusunun kayıp askerine sahip çıkma diye bir geleneği var. Ancak salt bir askerin kurtarılması için İsrail vahşetine ‘’haklıdır’’ deyip göz yuman mağrur Batı ve bölge gericiliği Filistin halkını gözden çıkarıp, İsrail vahşetine seyirci kalmaktalar.
Bu vesileyle İsrail’in stratejisinde, iki devletli bir çözüm ölmüş ve sadece uluslararası topluluk tarafından halen tanınmamıştır. Yani İsrail’in hedefinde herhangi bir bağımsız Filistin devleti bulunmamakta. Çünkü İsrail, Siyonist ideolojiden bir devlet olarak arınmadığı sürece, o topraklarda adil ve mukaddes barıştan, özgür bir Filistin’den söz etmek çok zor! Siyasal Siyonizm’in ideolojisine göre, ‘’Filistin devletine evet demek, Yahudi devletine hayır demektir ve Yahudi devletine evet demek Filistin devletine hayır demektir”. Bu görüş açısına sahip olan İsrail yöneticileri, Filistinliler’in hayati alanlarına yönelik keyfi uygulamalarını sürdürüyor ve onları kendi ana vatanlarında insanlık dışı muamelelere tabi tutuyor. Güney-Afrika’nın Apartheit rejiminin yapmadığını yapan İsrail rejimi, Filistinli tutuklulara yönelik insanlık dışı zulmü reva görüyor. Yemek, içme vs. gibi sorunlarını robotların getirip götürmesi külli vahşiliktir.
İsrail’in, Filistinliler’in etrafını grotesk duvarlarla çevreleyip, getto yaşamlarına zorlaması... Filistinliler bir yolunu bulup, bu zulme karşı er ve geç yanıt vereceklerdir. Bunun adı da ‘’duvar arkası Kassam intifadası’’ olarak tarihe geçer ve bundan da çok söz edilir.   
Özetle İsrail, Filistin topraklarında sınırlarını daha fazla genişleterek Batı Şeria ve Doğu Kudüs’deki sınırlarını, Ürdün Nehri’ni içine alacak şekilde planlıyor. Eğer İsrail böyle bir çılgınlığa kalkışırsa, Filistinliler’in bu plan doğrultusunda asıl ülkeleri eski Kudüs’te sadece yüzde 22 hakları kalmış olacak.
Böyle bir temel siyasete sahip olan İsrail, bölgede çelişkilerin çetrefilli hale girmesi için önümüzdeki süreçte bölge güvenliğini fay hatlarını daha çok tehdit etmeyi sürdürecektir.
Ve Filistinli Mahir Fakhouri’nin dediği gibi; ‘’İsrail’in sahilde çuvalını kilimini yıkayan Huda Galya’nın ailesini toplu olarak katlettiği dönemde sesini çıkarmayan dünyadan cesaret alan İsrail, şimdide sağı solu bombalıyor’’ ve ‘’dünyanın sadece İsrail’in vahşetine seyirci kaldığını’’ söylüyordu. Hem de çok haklı olarak. 
5 Temmuz ‘06