8 Temmuz 2006 Sayı: 2006/26
  Kızıl Bayrak'tan
   Kurultay çalışmasının hedefleri ve başarı ölçütleri
  Köhne düzeninizi yeni “terör” yasanız da kurtaramayacak!
  Yeni TMY CHP’nin tam desteğiyle çıktı
  Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltelim!
  Tersane İşçileri Birliği’nden işçi cinayetini protesto eylemi
  Sivas katliamını unutmayacağız, utturmayacağız!
2 Temmuz eylemlerinden...
DİSK Genel-İş Sendikası 1 No’lu Şube Sekreteri Kemal İkisivri...
Sendikal ihaneti aşmanın yolu
Ludist hareketten ‘’mevzuatiçi’’ sendikacılığa: Y. Akkaya
Reformist solda “Zeytin Dalı” heyecanı
  Gençlik kampında buluşalım!
  Siyonistlerden Filistin halkına toplu cezalandırma...
  Savaş kundakçıları terörist İsrail devletinin kalkanı
  ABD emperyalizmi Nepal halkının iradesini kırmaya çalışıyor
  General Motors işçileri Portekiz’deki sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi’nde 2 Temmuz etkinliği...
  TUYAB Ulucanlar’daki kadın tutsaklara saldırıyı protesto etti...
  Mamak’ta 2 Temmuz mitingine çağrı yürüyüşü...
  Partizan ile sınıfın mücadele ve örgütlenmesinin önündeki engeller üzerine konuştuk...
  Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için...
  Ortadoğu’da çirkin pazarlıklar dönüyor
  Filistin, Afganistan, Irak... Sırada İran var...
  Bir-Kar: Filistin halkıyla dayanışmaya!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sermaye iktidarı sağlıkla oynamaya devam ediyor!

Geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanlığı, 2006 yılı sağlık harcamalarında 1.4 milyar YTL tutarında tasarruf sağlamak amacıyla ayakta tedavi hizmetleri için paket tedavi ücretlerini belirlediğini açıkladı. Buna göre, sağlık kuruluşları bu paketin dışında kalan sağlık harcamaları için devletten gelir talep edemeyecek. GSS ve SGY gibi adımlardan sonra sağlıkta özelleştirme politikasının son halkasını oluşturan bu gelişme ile hem belirlenen paket dışında kalan sağlık harcamalarının bedelini hastalar ödemek zorunda kalacak, hem de özel sağlık kuruluşları teşvik edilecek. Kelimenin tam anlamıyla sağlığın paralı hale getirildiğini gösteren bu yasal düzenleme halihazırda atılmış olan adımların yalnızca somut örneklerinden biri.
Yürürlüğe giren bu Bütçe Uygulama Tebliği’ne göre, birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarındaki ayakta tedaviler için vaka başına ödeme yapılacak. Birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarında vaka başına yapılacak ödeme 11 YTL olacak. Özel sağlık kuruluşları için yüzde 20 artırılarak uygulanacak. Özel sağlık kuruluşlarına yüzde 20 daha fazla kaynak aktarımı; sağlıkta özelleştirmenin, yani yalnızca parası olanın sağlık hakkından yararlanabilmesinin bir diğer adıdır. Özel sağlık kuruluşlarına gidemeyecek olan emekçilerse giderek özelleşen devlet hastanelerinde ek tedavi masraflarını ödemeye mahkum bırakılacaklar.
Amacın kamu ve özel hastanelerde ayakta tedavi ücretlerinin ‘’gereksiz’’ tetkik ve tedavilerle şişirilmemesi olduğu iddia edilen düzenlemeyle paket tedavi ücretleri de belirlendi. Paket ücretler, kamu kurumlarıyla sosyal güvenlik kurumlarının hastanelere ödeyeceği tedavi bedellerinde esas alınacak. Dahası açıklamaya göre sağlık kuruluşları, ayakta verdikleri tedavi hizmetleri için belirlenen paket ücretin dışında tetkik, tahlil gibi adlar altında ilave ücret talep edemeyecek. Kanser ve genetik hastalıklar gibi istisnalar dışında paket dışı tedaviler ödenmeyecek. ‘’Vaka başına yapılan ödeme tutarına; muayene, konsültasyon, tetkik, tahlil, müdahale, girişimsel işlemler ve radyolojik görüntüleme işlemleri dahil olacak. İstisnai nitelik taşıyan bazı biyokimya, parazitoloji, hematoloji testleri ile kontrastlı tetkikler içinse ayrıca ücret tarifesi belirlendi.’’ (Radikal, 2 Temmuz 2006)
Bir insan hakkı olan sağlık için ücret tarifesinin paket olarak belirleniyor olması ve hastanelere buna göre kaynak aktarılması, iktidarın sağlık sistemine nasıl baktığının bir göstergesidir. Herhangi bir metaya ücret belirlenmesi gibi sağlık hakkına da bir ücret belirlenmekte, diğer bir deyişle sağlık pazara sunulan bir meta görünümüne bürünmektedir. Bazı muayenelerin paket dışında tutulmasıyla ise hastaların sırtına binen yük daha da artacak ve istismara giderek daha fazla açık hale gelecektir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ve Genel Sağlık Sigortası’nın izinden devam eden bu yasal düzenleme belli bir dönemdir öngörülmekteydi. Temel Teminat Paketi’nin sigorta kapsamına alınması, diğer bir takım hastalıkların tedavi giderlerinin ise doğrudan hasta tarafından karşılanması GSS’nin içeriğinde de mevcuttu. Bu yasa, GSS karşıtı toplumsal muhalefetin yeterince etkili olamaması ve burjuvazinin giderek daha da saldırganlaşan politikaları sonucu meclisten geçirilmişti.
Paket tedavi ücretlerinin belirlenmesi ve vaka başına ödeme yapılması işçi ve emekçilerin sağlık hakkına yönelik bir tehdittir. İşçi ve emekçiler haklarına ve geleceklerine sahip çıkmalıdır.

 

 

-------------------------

Şahintepe’de sağlık semineri

Şahintepe’de yaşayan kadınları sağlık sorunları konusunda bilinçlendirmek için Dr. Ayşe Öztürk’ün sunumuyla Şahintepe İşçi Kültür Evi’nde bir seminer gerçekleştirdik.
Seminerin duyurusunu yaparken kadınların sağlık sorunlarına karşı duyarsız olduklarını gördük. Bu bölgede yaşayan kadınların sosyal bir yaşantısı olmadığı için seminer günü de kendilerini ifade etmekte zorluk yaşadılar. Semineri gerçekten ihtiyaç olarak gören kadınlar ise soru sorarak kendilerini ifade ettiler. Şahintepe’de yaşayan kadınlar kırsal bölgede yaşamanın gereği olarak evin büyük bir sorumluluğunu  üstleniyorlar. Eşlerinden gördükleri baskıları ve yüklendikleri sorumlulukları kendilerinin doğal bir görevi olarak görüyorlar.
Herşeye rağmen seminer oldukça anlamlıydı. Bundan sonra bu tür faaliyetleri örgütlemeye devam edeceğiz.

Şahintepe İşçi Kültür Evi çalışanları

 

-------------------------------

İşçi ve emekçilere geleceksizlik,
milletvekili ailesine kıyak!

İşçi ve emekçilere sosyal yıkım dayatan ve parası olmayanı ölüme mahkum eden sermayenin meclisteki uşakları, meclis tatile girmeden kendilerine bir kıyak daha yaptılar. Trilyonlarca lirayı bulan sağlık harcamalarını TBMM’ye yıktılar. Yeni düzenleme ile milletvekili çocukları 25 yaşına gelinceye kadar sağlık harcamalarının TBMM tarafından karşılanması hükmü getirildi. 2 Temmuz tarihli Sabah gazetesinde yer alan haberin ayrıntıları şöyle:
* Önceden alınan ilaç sonra ödenecek: Sigortasız olanları bir tarafa bırakırsak, işçi ve emekçiler primleri yatmamışa hastane kapılarından döndürülürken, dolardaki artış bahane edilerek ilaca yüzde 30 zam yapılırken, dahası ‘’sağlıkta tasarruf tedbirleri’’ adı altında Maliye Bakanlığı birinci basamak resmi ve özel sağlık kuruluşlarına başvuran hastalar için vaka başına ödeme yapılması esasını getirirken, milletvekilleri ayakta yapılan tedavilerinde yüzde 20’lik yapılan ilaç katkı paylarını hemen ödemeyecek. Bu para vekillerin maaşlarından kesilecek. İthal ilaçların bedelinin tamamı da meclis tarafından ödenecek.
* İşitme cihazı için rapor istenmeyecek: İşitme sorunu yaşayan emekçiler hastaneden hastaneye dolaştırılıp binbir tür zorlukla karşılaşır ve bir sürü rapor istenirken, vekil ve ailesinin işitme cihazlarının bedellerini ödemek için resmi sağlık kurumu raporu istenmeyecek. Bunun için uzman bir doktorun reçetesi yeterli olacak. İşitme cihazı kalıbı ve pil bedelleri de meclis tarafından karşılanacak.
* Klinik ve dispanserlerden yararlanma: Meclisin sağlık anlaşması yaptığı kurumlar arasına özel klinikler ve dispanserler de eklendi. Milletvekilleri daha önce sadece özel hastaneleri kullanabiliyordu.
* Milletvekiline Prof. ayrıcalığı: Milletvekili, profesör ve doçentlere muayene ve tedavi olması halinde, fark bedelini meclis ödeyecek.
* Vekil çocukları: Milletvekillerinin evli veya çalışmayan çocuklarının sağlık harcamalarını 25 yaşına kadar meclis karşılayacak.
Burjuvazinin ahırındaki bu domuzlar hastaneleri parça parça özelleştiriyor, işçi ve emekçilerin sağlık hakkını gaspeden yasaları jet hızıyla meclisten geçiriyorlar. Parası olmayana ilaç vermeyerek göz göre göre ölüme terkederlerken, kendilerini ömür boyu rahat yaşam ve güvenli gelecek sağlayan yasalar hazırlıyorlar. Onların çocukları sağlıklı ve refah içinde yaşarken işçi ve emekçilerin çocukları geleceksiz, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor. Bu sömürücü asalakların ahırlarını ve düzenlerini başlarına yıkmadığımız sürece geleceğimizi çalmaya devam edecekler.