8 Temmuz 2006 Sayı: 2006/26
  Kızıl Bayrak'tan
   Kurultay çalışmasının hedefleri ve başarı ölçütleri
  Köhne düzeninizi yeni “terör” yasanız da kurtaramayacak!
  Yeni TMY CHP’nin tam desteğiyle çıktı
  Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltelim!
  Tersane İşçileri Birliği’nden işçi cinayetini protesto eylemi
  Sivas katliamını unutmayacağız, utturmayacağız!
2 Temmuz eylemlerinden...
DİSK Genel-İş Sendikası 1 No’lu Şube Sekreteri Kemal İkisivri...
Sendikal ihaneti aşmanın yolu
Ludist hareketten ‘’mevzuatiçi’’ sendikacılığa: Y. Akkaya
Reformist solda “Zeytin Dalı” heyecanı
  Gençlik kampında buluşalım!
  Siyonistlerden Filistin halkına toplu cezalandırma...
  Savaş kundakçıları terörist İsrail devletinin kalkanı
  ABD emperyalizmi Nepal halkının iradesini kırmaya çalışıyor
  General Motors işçileri Portekiz’deki sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi’nde 2 Temmuz etkinliği...
  TUYAB Ulucanlar’daki kadın tutsaklara saldırıyı protesto etti...
  Mamak’ta 2 Temmuz mitingine çağrı yürüyüşü...
  Partizan ile sınıfın mücadele ve örgütlenmesinin önündeki engeller üzerine konuştuk...
  Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için...
  Ortadoğu’da çirkin pazarlıklar dönüyor
  Filistin, Afganistan, Irak... Sırada İran var...
  Bir-Kar: Filistin halkıyla dayanışmaya!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

General Motors işçileri Portekiz’deki
sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde

Büyük tekellerin pervasız saldırılarının hedefinde bu defa Portekizli işçiler var. GM’nin yetkilileri, Ekim ayının sonunda Portekiz Azambuja’daki fabrikayı kapatıp 1150 işçiyi kapı dışarı edeceklerini bir süre önce ilan etmişlerdi. Şirket adına yapılan açıklamada, üretimin, araç başına 500 Avro tasarruf yapılmak üzere Portekiz’den İspanya’ya kaydırılacağı bildirilmişti.
Gerçekte bu saldırı, Avrupa’daki GM fabrikalarında çalışan bütün işçileri kapsamaktadır. Ancak silah ve otomotiv tekeli GM, işçilerin kıta çapında birleşik mücadelesini engellemek için saldırıyı zamana yayma taktiği izliyor. Gelinen aşamada içiler de bunun farkında. Topun ağzındaki Portekizli işçilerle dayanışmanın yayılması da bunun göstergesidir.
Geçen hafta Rüsselsheim Opel Fabrikası’nda 5 bin işçinin iş bırakmasının ardından Bochum ve Eisenach’taki Opel işletmelerinde dayanışma eylemleri yapıldı. Bu arada İsveç’te de, GM’ye bağlı üç Saab fabrikasında çalışan işçiler, Portekizli sınıf kardeşleriyle dayanışmak için işbıraktı.
Dayanışma eylemleriyle ilgili IG Metall Sendikası adına yapılan açıklamada, Azambuja’daki işçilerin başına gelenin 2008’e kadar Avrupa’daki 12 GM fabrikası işçilerinin başına geleceği belirtildi. Şirketin 2008 yılına kadar 30 bin işçiyi sokağa atmayı planladığını bildiren IG Metall temsilcisi Ulrike Kleinebrahm, bu nedenle dayanışmanın çok önemli olduğunu ifade etti.
Aynı sendikanın Kuzey Ren Vestfalya sözcüsü Wolfgang Nettelstroth da, Bochum ve diğer yerlerde yapılacak dayanışma eylemleriyle şirkete baskı yapmayı amaçladıklarını söyledi. Avrupa’daki GM fabrikalarındaki sorunların “işçi ücretlerinin yüksek olmasından değil, şirketin kendi hatalarından kaynaklandığını” belirten sendikacı, Azambuja ile dayanışmanın yaygınlaştırılacağını ve sürekli kılınacağını ifade etti.
IG Metall Sendikası’nın siciline bakıldığında, bu söylemlerin pek bir değer taşımadığı görülüyor. Nitekim Bochum’daki işyeri temsilcileri, 2004 yılında Opel Bochum işçilerinin işyerlerini korumak için başlattıkları grevlerin IG Metal İkinci Başkanı Bertholt Huber ve Opel Tekeli BR Başkanı Klaus Franz tarafından kırıldığını hatırlatarak, işçilerin eylemlerin sembolik olarak kalacağı korkusu taşıdıklarına dikkat çektiler.
Patronun değişik ülkelerdeki, hatta aynı ülkedeki değişik fabrikalardaki işçileri birbirine düşürmek için çaba harcadığını dile getiren temsilciler, bu nedenle dayanışma eylemlerinin yasak savmak sınırlarında tutulması halinde bir işe yaramayacağını hatırlatıyorlar.
Avrupa’daki 12 fabrikanın işçileri ortak bir direniş örebilirlerse eğer, GM patronlarına geri adım attırmak hiç de zor olmayacak.


---------------------------------------

100 bini aşkın Avustralyalı işçi ve emekçi
iş yasasını protesto etti

Emekçiler üzerine zehir saçan düzenin propaganda araçları, Avustralya’yı, sorunlardan arınmış, herşeyin düzgün işlediği, refah düzeyi yüksek, bütçesi fazla veren örnek ülke olarak gösterir. Bu propaganda ile sömürü, yağma ve kölelik ile özdeşleşen kapitalist sistem şirin gösterilmeye çalışılır. Oysa Avustralyalı işçi ve emekçilerin tepkilerine bakıldığında, tablonun yansıtıldığı gibi “pembe” olmadığı kolaylıkla anlaşılır.
Bütçesi “fazla veren” Avustralya burjuvazisi, işbaşındaki hükümet eliyle çıkardığı yeni iş yasaları ile sosyal hakları gaspetmeye, hatta işçi sınıfının sendikalaşma hakkını ortadan kaldırmaya teşebbüs etmektedir.
Geçen yılın sonunda yürürlüğe giren sözkonusu yasaların geri çekilmesi talebiyle alanlara inen 100 bini aşkın işçi ve emekçi, gerici hükümete ciddi bir uyarı yaptı. Ülkenin dört bir yanında yaptıkları eylemlerle hayatı durduran işçiler, başkent Sydney, Melbourne ve diğer kentlerde gerçekleştirdikleri eylemlerde, hükümet ve yeni yasa karşıtı şiarlar yükselttiler.
Sermaye hükümeti, işçi sınıfını hedef alan yasanın “üretimi arttıracağını” öne sürerek saldırıyı gerekçelendiriyor. Gerici hükümet, yeni yasa uyarınca patronlar işçilere bireysel sözleşmeler imzalatacakları için “sendikal faaliyete gerek kalmayacağını” da ifade ediyor. Böylece hangi sınıfın hizmetinde olduğunu da açıkça ortaya koyuyor.
Hükümetin demagojik açıklamalarına tepki gösteren işçi sendikaları, yasanın ücretlerde düşüşe neden olacağını, işten çıkarmaları kolaylaştıracağını ve iş güvenliğini azaltacağını belirtiyorlar.
Kazanılmış hakları hedef alan yeni iş yasası ve buna karşı Avustralya çapında yapılan protestoların, emek hareketinin canlanmasının yanı sıra, hükümetin ve icraatlarının sorgulanmasına da neden olduğu bildiriliyor. Bazı kaynaklar, Avustralyalı işçi ve emekçilerin temel hakları için hareketlenmesinin, Irak’ta devam eden emperyalist işgale asker göndererek, savaş kundakçılarının suç ortağı olan muhafazakar parti hükümetinin, gelecek yıl yapılacak seçimlerde hezimete uğramasının zeminini de hazırlayacağı bildiriliyor.

 

-----------------------------------------

“Guantanamo mahkemeleri yasadışı”

Amerikan Yüksek Mahkemesi, Guantanamo’da tutulan esirlerin yargılanması için Bush yönetiminin kurduğu askeri mahkemelerin yasadışı olduğuna hükmetti. Mahkeme, bu mahkemelerle Cenevre Konvansiyonu ve Amerikan yasalarının ihlal edildiğine işaret ediyor...
Amerikan Yüksek Mahkemesi, Guantanamo üssünde tutulan kişilerin yargılamanması amacıyla kurulan askeri mahkemelerin yargılama yetkisinin bulunmadığına ve hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Mahkemenin hakimlerinden Paul Stevens, Amerikan Anayasası ve Cenevre Konvansiyonu’na göre bu mahkemelerin yasadışı sayıldığını belirterek kararın gerekçesini açıkladı.
Bush yönetiminin terörle mücadele politikasına darbe olarak değerlendirilen bu karar, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerikan başkanlarının yetkisi hakkında verilen en önemli kararlardan biri olarak değerlendiriliyor. Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin kararı 3 ret oyuna karşı, 5 evet oyuyla alındı.
Emsal teşkil ediyor
Karar, bir zamanlar El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in şoförü olduğu belirtilen Yemenli tutuklu Salim Ahmed Hamdan’ın, savaş esirlerinin haklarını düzenleyen Cenevre Konvansiyonu’nun ihlal edildiği şikayeti üzerine alındı. Guantanamo’da 4 yıl bulunan Hamdan’ın şikayetini değerlendiren mahkeme, sanığın askeri mahkemede yargılanmasına devam edilemeyeceği sonucuna vardı.
Kararda, ‘’Hamdan’ı yargılamak için toplanan askeri komisyonun yetkisi olmadığına karar verildi, çünkü komisyonun yapısı ve işleyişi, savaş suçlularına muameleyle ilgili uluslararası anlaşmayı ve Amerikan askeri yasalarını ihlal etmektedir’’ ifadeleri yer aldı. Karar, yeni kurulan askeri mahkemede yargılanan 10 tutsak için de emsal teşkil ediyor.
Bush’a Guantanamo baskısı
ABD Başkanı George Bush ve yönetimi, terör şüphelilerini yargılanma hakkı tanımadan tuttuğu Guantanamo üssü nedeniyle uzun zamandır baskı altındaydı. Avrupa Birliği, bu konudaki rahatsızlığını geçen hafta Viyana’da yapılan ABD – AB Zirvesi’nde Başkan Bush’a doğrudan iletmişlerdi. Avrupalı politikacılar, Guantanamo’nun kapatılmasını talep ederken, Bush da bu kaygıları anladığını ve üssün kapatılmasını kendisinin de istediğini söylemişti. Ancak tutukluların serbest bırakılmasının ise mümkün olmadığını savunmuştu.
Guantanamo’da tuttuğu kişileri “savaş esiri” kapsamında değerlendirmeyen ABD, uluslararası tepkilere rağmen üssün kapatılmasına yanaşmıyor. Mahkeme, iki yıl önce de Bush’un terör şüphelilerinin yakalanması, mahkeme önüne çıkarılması ve avukatla görüşmelerinin süresiz ertelenmesi yetkisinin bulunduğu iddiasını reddetmişti. Afganistan’daki savaşın ardından terör şüphelilerinin getirildiği Guantanamo’da 450 esir tutuluyor.
Ajanslar
(DW-WORLD.DE)