28 Mayıs 2005
Sayı: 2005/21 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  Her yerde devlet terörü ve her yerde saldırı!
  Ordu buyurdu, cüppeliler ipi çekti,
Eğitim-Sen’e kapatma kararı verildi
  Yargıtay'ın Eğitim-Sen kararı; İnkar politikasına devam!
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden
  Kapatma kararına karşı eğitim emekçileri alanlarda
  Seydişehir direnişi
  İSDEMİR’de TİS kazanımla sonuçlandı
  Kamu TİS görüşmeleri başladı
  İşten atılan Coca-Cola işçileri direnişte!
  AKP hükümeti Beyaz Saray yolunda...
  Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran’da yürürlükte
  Derviş evine döndü!
  Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/2
(Orta sayfa)
  KESK Kongresi/Yüksel Akkaya
  Arap halkı Sünni-Şii çatışmasına
sürüklenmek isteniyor
  Caferi’yi ağırlayan işbirlikçiler
Washington’daki efendilerine
yaranmaya çalışıyor

  Kontra şefleri koruyan Bush yönetimi Havana ve Caracas’ta protesto
edildi

  Özbekistan; Emekçi halkların örgütlü gücü
zorba diktatörlerden hesap soracaktır!
  Almanya’da eyalet seçimleri ve SDP’nin çöküşü
  Bir kez daha “savaş” üzerine
  İ.Ü.'’nde militan yaz okulu eylemi
  Sakarya’da faşist saldırılara karşı yürüyüş
  19 Aralık davası
  İşçi Kültür Evleri; Etkin bir kampanya hazırlığı
içindeyiz
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kapitalizmde futbol sömürünün bir parçasıdır!

Kapitalist barbarlık düzeni ayakta kalabilmek için yaşamın her alanında bataklık üretmeye, insanlığı zehirlemeye devam ediyor. Elbette burjuvazinin kendi sınıf çıkarları doğrultusunda zehir üretmesi doğaldır. Ama biz işçiler kendi sınıf çıkarlarımız doğrultusunda bu çürümüş düzenin mikroplarını damarlarımızdan söküp atmak yerine her geçen gün biraz daha zehirlenmeyi tercih ediyoruz.

Günümüzde aldığımız zehirler o kadar çeşitli ki... Bunların en önde geleni genelde spor özelde ise futbol diyebiliriz. Olması gereken şudur; bir takım oyunu olarak futbol kolektif olarak düşünmenin, paylaşmanın hayata renk katacak araçlarından birisidir. Ama kapitalizm toplumsal yaşamı kendine göre düzenliyor. Amaç bir avuç asalağın servetine servet katması. Futbolu da kendine kâr getirecek bir sektör yapmış durumda. Hem de milyar dolarların döndüğü büyük bir sektör. Ayrıca futbol emekçi yığınları zehirlemenin de büyük bir aracı olmuş durumda.

Buna kendi çalıştığım fabrikadan da bir örnek verebilirim. Özellikle bu 1 Mayıs sürecinde daha çok dikkatimi çekti. Biz işçiler Amerikalı sınıf kardeşlerimizin can bedeli yaratmış olduğu 1 Mayıslar'ı rehber edinmemiz gerekirken, lafta dahi olsa sözünü bile etmiyoruz. Oysa 30 Nisan'da oynanacak olan Fener-Trabzon maçını sürekli konuşuyoruz. Maçtan önce skorun bizim yaşamımızda hiçbir değişiklik yaratmayacağını bildiğimiz halde, hatta maçı kaybetme riskini göze alarak, yeri geliyor arkadaşlarımızla iddialara girerek aylığımızın yarısını verebiliyoruz. Maçtan sonraki haftalarda ise evimizde, fabrikada çay ve yemek molalarında maçların değerlendirmesini yapıyoruz. Yeri geliyor rakip taraftara aşırı derecede tepki veriyor, yeri geliyor hakemlere ağza alınmayacak küfürler ediyoruz. Elimizde olsa o an öldürme isteği bile geçiyor içimizden.

Peki, neden bizim hayatımızı doğrudan etkilemeyen, çalışma yaşamımızda bir yer tutmayan bu maçlardan en çok etkilenen biz işçi ve emekçiler oluyoruz? Şu bir gerçek ki maçları seyredenlerin çoğunluğunu bu düzende ezilen emekçi yığınlar. Ve küçük bir azınlık da maçları “şeref” tribününden seyrediyor. Emekçi yığınlar gerçek düşmanlarının kim olduğunu bilemediklerinden, biriktirdikleri öfkeyi karşı takımın taraftarlarından çıkarıyorlar ve kinlerini boşaltıyorlar.

İşçi sınıfı ve emekçi yığınlar için futbol bu kadar önemli olurken, asıl kazanan kim oluyor? Tuttuğumuz takım kazanmış dahi olsa, futbol zehiri ile uyutulmuş olduğumuz için işçi sınıfı yenilmiş, kapitalistler kazanmış oluyor. Fabrikalarda sömürü, emekçi semtlerinde yıkım, sefalet ve yozlaşma her geçen gün derinleşiyor. Kapitalizmde toplumsal yaşamın kendisi yoksulluk, yozlaşma ve sömürüyse, spor da bunun bir parçası oluyor. Spor hiç de onların iddia ettiği gibi barışa ve kardeşliğe hizmet etmiyor. Dünyaya gerçek barış ve kardeşlik ancak sosyalizmle gelecek. Spor da o zaman gerçek işlevini görecek. Spor şu an küçük bir azınlığın elinden çıkıp gerçek sahiplerinin, emekçi yığınların olacak. Bu da ancak sınıfın devrimci partisi öncülüğünde sınıf devrimcilerinin sabırla çalışması sayesinde olacak.

Bir metal işçisi/İzmir

-------------------------------------------------------------------------------------------

Alternatifi yapılamayınca rektörlük şenlikleri ilgi gördü

ZKÜ Rektörlüğü'nün 11.'sini düzenlediği kültür, sanat, spor şenlikleri 16-21 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirildi. Şenliğin ilk günü bir magazin programının sunucusu bir “panel” sundu. İlerleyen günlerde ise bir dizi pop müzik söyleyen grup ve kişiler konser verdi.

Kültürel ve sanatsal olanakların çok fazla olmadığı Zonguldak'ta üniversite gençliği rektörlüğün düzenlemiş olduğu şenliğe oldukça ilgi gösterdi. Neredeyse her gün Ereğli ve Karabük Teknik Eğitim Fakültesi'nden yüzlerce öğrenci üniversite araçlarıyla merkez kampüse geldi. Yanısıra Zonguldaklı lise ve dersane öğrencileri de şenliklere katıldı.

ZKÜ'deki uzaklaştırma ve atılmalardan sonra mücadelede bir gerileme yaşandığını söyleyebiliriz. Atılmalardan sonra üniversite içerisinde hiçbir eylemin örgütlenememiş olması, dışarıda yapılan eylemlerin ise 30-35 kişi ile sınırlı kalması bunun göstergesi. Bu yılki üniversite şenliklerine alternatif bir şenlik örgütlenememiş olmasının en temel nedenlerinden biri budur. Önümüzdeki yıllarda ZKÜ'de okuyan devrimci, demokrat öğrencilerin rektörlüğün yoz şenliklerine karşı alternatif öğrenci şenliği düzenleme iradesini ortaya koymaları gerekmektedir.

ZKÜ/Ekim Gençliği

------------------------------------------------------------------------------------------

Anlamlı bir dayanışma

Eğitim-Sen 17 Mayıs günü İstanbul Üniversitesi'nde sefalet ücretleri ile ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yaklaşık 35 kişinin katıldığı eylem, formasyon eylemi gerçekleştiren öğrencilerin katılımı ve desteğiyle 100 kişiyi aştı. Coşkulu bir atmosferde geçen eylemde sık sık “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganı atıldı. (Ekim Gençliği/İstanbul Üniversitesi)

------------------------------------------------------------------------------------------

Trakya Üniversitesi bir doktorunu kaybetti

17 Mayıs günü Edirne'de Güllapoğlu Yerleşkesi girişinde bir trafik kazası gerçekleşti. Kazada Serhad Birlik şehir içi minibüsüyle Volkan Turizm'in servis aracı çarpıştı. Kaza sonucu TÜ Tıp Fakültesi 6. sınıf öğrencisi Hakan Cingi öldü ve 4 kişi yaralandı.

Olayın ardından Tıp Fakültesi öğrencileri bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya yaklaşık bin kişi katıldı. Açıklamanın ardından kitle Hakan Cingi'nin fotoğrafı ve dövizlerle alkışlı yürüyüş gerçekleştirdi. Yerleşke önündeki yol yaklaşık 15 dakika trafiğe kapatıldı. Burada alkışlı protesto eylemi devam etti. Ertesi gün saat 09.00'da Hakan Cingi adına bir anma gerçekleştirildi. Şenlik dönemi olduğu için şenlikler bir gün iptal edildi.

Ekim Gençliği/Edirne

-----------------------------------------------------------------------------------------

Mersin'de polis kudurganlığı

Kolluk kuvvetleri Mersin'de İbrahim Kaypakkaya'nın katledilişinin 32. yıldönümü nedeniyle çalışma yürüten İşçi-Köylü okurlarına saldırdı. Polis 16 Mayıs günü afiş yapan iki İşçi-Köylü çalışanına keyfi olarak saldırdı ve gözaltına aldı. 18 Mayıs günü ise, Partizan ve ESP'nin yaptığı Pazar eyleminde ortamı terörize etmek için elinden geleni yaptı. Eylem günü eylemcileri gözaltına almak için sokakları tuttu. Halkın eylemcileri sahiplenmesi üzerine etkisiz kalan polis, bu sefer de daha önce yapılan afişleri yırtarak halkı sindirmeye çalıştı. Bu saldırıya karşı da halk tepki gösterdi. Bunun üzerine hiçbir şey yapamayan polis bu kez de 20 Mayıs günü afiş yapan iki İşçi-Köylü çalışanını keyfi bir şekilde gözaltına aldı ve “örgüt üyeliği” ile “suç”lamaya çalıştı. İşçi-Köylü çalışanı arkadaşlar 24 saat süren gözaltından sonra serbest bırakıldılar.

Mersin'deki bayrak olayının ardından iyice kudurganlaşan sivil ve resmi faşistler sürekli olarak halkı yıldırmaya ve korkutmaya çalışıyorlar. Bayrak üzerinden politika yaparak apolitik kesimleri şovenist histeri dalgasının etkisi altına almaya çalışıyorlar. Ancak bu tür saldırılarla devrimci faaliyeti engelleyemeyecekler.

Kızıl Bayrak/Mersin