28 Mayıs 2005
Sayı: 2005/21 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  Her yerde devlet terörü ve her yerde saldırı!
  Ordu buyurdu, cüppeliler ipi çekti,
Eğitim-Sen’e kapatma kararı verildi
  Yargıtay'ın Eğitim-Sen kararı; İnkar politikasına devam!
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden
  Kapatma kararına karşı eğitim emekçileri alanlarda
  Seydişehir direnişi
  İSDEMİR’de TİS kazanımla sonuçlandı
  İşkenceciler ve katiller ödüllendiriliyor, Uğur bize bakıyor
  İşten atılan Coca-Cola işçileri direnişte!
  AKP hükümeti Beyaz Saray yolunda...
  Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran’da yürürlükte
  Derviş evine döndü!
  Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/2
(Orta sayfa)
  KESK Kongresi/Yüksel Akkaya
  Arap halkı Sünni-Şii çatışmasına
sürüklenmek isteniyor
  Caferi’yi ağırlayan işbirlikçiler
Washington’daki efendilerine
yaranmaya çalışıyor

  Kontra şefleri koruyan Bush yönetimi Havana ve Caracas’ta protesto
edildi

  Özbekistan; Emekçi halkların örgütlü gücü
zorba diktatörlerden hesap soracaktır!
  Almanya’da eyalet seçimleri ve SDP’nin çöküşü
  Bir kez daha “savaş” üzerine
  İ.Ü.'’nde militan yaz okulu eylemi
  Sakarya’da faşist saldırılara karşı yürüyüş
  19 Aralık davası
  İşçi Kültür Evleri; Etkin bir kampanya hazırlığı
içindeyiz
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Seydişehir direnişi...

Özelleştirme yağmacılarına militan yanıt!

Sermayenin 2005 özelleştirme programının önemli parçalarından biri de Konya'nın Seydişehir ilçesindeki Alüminyum tesisleridir. Özelleştirme İdaresi Seydişehir Alüminyum'un (ETİ Alüminyum AŞ) tamamının blok olarak satışı için 15 Mart 2005 tarihinde ihale açmıştır. Son teklif verme süresi ise 10 Haziran'da dolmaktadır.

İşletmede 2200'ü kadrolu, 500 kadarı da taşeron olmak üzere 2700 işçi çalışıyor, diğer personelle birlikte toplam 3200 kişi istihdam ediliyor. İlçe ekonomisinde ve sosyal yaşamında temel öneme sahip alüminyum tesislerinin özelleştirilmesi gündeme geldiğinden bu yana Seydişehir'de de bir hareketlenme yaşanmaktaydı. Özelleştirmenin hem işletme, hem de bütün ilçe için bir yıkım anlamına geleceğini gören işçiler ve Seydişehir halkı aylardan bu yana özelleştirmeye karşı mücadeleye hazırlanıyorlardı. İlçede işçilerin ve halkın değişik kesimlerinin katıldığı özelleştirme konulu toplantı ve paneller yapılıyor, alüminyum tesislerinin satışına engel olma konusunda ciddi bir kararlılığın oluştuğu göze çarpıyordu.

Alüminyum işçisinin ve Seydişehir halkının özelleştirmeye karşı mücadele kararlılığını net olarak ortaya koyduğu ilk gelişme 20 Mayıs 2005 günü yaşandı. O gün, Eti Alüminyum A.Ş Tesisleri'ne talip olduğu öğrenilen bir şirketin temsilcileri fabrika binasını gezmek istediler. Durumu öğrenen gündüz vardiyasındaki işçiler mesai bitiminde fabrikayı terketmedi. Gece vardiyasında çalışan işçiler de, eşleri ve çocuklarıyla fabrika önünde toplanarak şirket temsilcilerinin fabrika binasına geçmesine izin vermediler. Eylem, şirket temsilcilerinin fabrikaya giremeden Seydişehir'i terketmelerinin ardından, akşam saatlerinde 2 bin 500 işletme çalışanının fabrikadan hükümet konağına yürümesiyle sona erdi.

O gün bir açıklama yapan Çelik-İş Sendikası Seydişehir Şube Başkanı Muharrem Oğuz, fabrikayı sattırmamak için gerekirse fabrikayı terketmeyeceklerini, hiçbir firma temsilcisini de fabrikanın içine sokmayacaklarını ilan ediyordu. Oğuz açıklamasında, “Fabrika işçisi, haklı mücadelesini fabrikamız özelleştirme kapsamından çıkarılıncaya kadar devam ettirecek” diyordu. İşçilerin firma temsilcilerini fabrikaya sokmama ve işletmeye ölümüne sahip çıkma konusunda ne büyük bir kararlılık içinde olduklarını 23 Mayıs günü tüm Türkiye gördü.

Seydişehir işçisi SEKA'nın izinde

Alüminyum tesislerine talip olan firmaların temsilcilerinin 23 Mayıs günü fabrikaları görmeye gelecekleri günler öncesinden biliniyordu. Bu nedenle işçiler ve Seydişehir halkı, davet edilmedikleri halde gelmekte ısrar eden bu yüzsüz misafirlerini karşılamak için günler öncesinden hazırlıklara başladılar. Tepkinin en güçlü şekilde ortaya konulması için yapılacakları planladılar. Buna göre 33 şirket yetkilisinin geleceği 23 Mayıs'ta işçiler fabrika içinde ve önünde firma yetkililerini içeri sokmamak için hazır bulunacaklar, esnaf da işçilere destek için o gün kepenk kapatacaktı. Ayrıca o gün Seydişehir Alüminyum'da çalışan işçiler, memurlar ve mühendisler bir günlüğüne çocuklarını okula göndermeyeceklerdi.

Tabii sermaye de bu arada boş durmuyordu. Özelleştirmeci firma temsilcilerinin fabrikalara rahatlıkla girip çıkmasını sağlamak için polis ve jandarma seferber edildi. Konya'dan ve çevre illerden Seydişehir'e polis ve jandarma yığınağı yapıldı.

23 Mayıs sabahı işletmenin önü 1500 polis ve 4 bin jandarma tarafından ablukaya alınmıştı. Ablukayı ve sindirme planlarını boşa çıkartmak için gündüz vardiyasında çalışan işçiler, henüz mesai saati gelmeden topluca fabrikaya giriş yaptılar. Gece çalışanlar da mesaileri bittiği halde dışarı çıkmayarak fabrikada kaldılar. Böylece 2 vardiyada çalışan toplam 1500 işçi fabrikada biraraya geldiler. Tıpkı SEKA işçileri gibi kapıları kaynaklayarak, işletmelerini yağmacılara karşı savunma kararlılıklarını ortaya koydular.

Hem içeride hem dışarıda direniş

Fabrika içerisinde bunlar olurken fabrikayı incelemek isteyen özelleştirmeci şirketlerin temsilcileri de polis koruması altında fabrika önüne gelmişlerdi. Polis yağmacıları korumak ve fabrikaya girişlerini sağlamak için etten duvar örmüştü. Buna rağmen dışarıdaki az sayıda işçi ile işçi yakınları büyük bir kararlılıkla polis barikatlarına yüklendiler. Amaç fabrika girişini denetim altına almak ve içerdeki işçilerle birleşmekti. Göğüs göğüse bir mücadeleden sonra ilk barikat aşıldı. Fakat ilk barikatı aşıp yürüyüşe geçenler fabrika kapısının hemen önünde daha büyük bir polis barikatıyla karşılaştılar.

Kitlenin bu barikatı da aşmaya çalışması üzerine polis panzerlerle, köpeklerle ve coplarla insanlara saldırdı. Fakat bu azgın saldırı direniş kararlılığını kırmaya yetmedi. Bazı insanlar kendilerini panzerlerin önüne attılar. Bu arada polisin üzerine taşlar yağdırılıyordu. İşçi yakınlarından 6 kadın bu sırada baygınlık geçirdi. Sergilenen tüm direngenliğe rağmen polis barikatını aşmak ve fabrika içerisine girmek mümkün olmadı. Kitle polis barikatının önünde “Tayyip'i alana Unakıtan bedava!”, “Her yer Eti, her yer direniş!” gibi sloganlarla öfke ve tepkisini dile getirdi, hükümeti istifaya çağırdı.

Asıl büyük çatışma ve direniş ise fabrika içerisinde yaşandı. Polis koruması altında işletme içindeki müdüriyet binasına alınan 3 firmanın yetkilileri fabrika birimlerini gezmek istediler. İşçiler haddehaneleri gezmek isteyen şirket temsilcilerini içeri sokmayınca polis saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Polis, ölümüne bir kararlılıkla direnen işçilerin üzerine biber gazı ve gözyaşartıcı bomba yağdırdı, ardından da coplarla saldırdı. İşçilerin yanıtı da aynı şekilde sert oldu. Haddehanede yaşanan bu çatışmada 33 polis ve 48 işçi çeşitli yerlerinden yaralandılar. Bu arada, fabrikanın anotpasta bölümündeki işçiler de, şirket temsilcilerinin inceleme yapmasını önlemek amacıyla bölüm içerisine toz hava vererek görüşü en alt seviyeye indirmişlerdi.

İşçilerin direnişi öğlen saatlerinde başarıyla sonuçlandı. 13 bölümden sadece ikisine girebilen, bunlardan birinde de (haddehane) sert bir direnişle karşılaşan şirket temsilcileri arkalarına bile bakmadan fabrikayı terkettiler. Direnişin başarıyla tamamlanmasının ardından giriş kapısı önünde gazetecilere bir açıklama yapan sendika Şube Başkanı Muharrem Oğuz, “Seydişehir'in vatan olduğunu ve vatanın satılamayacağını haykırmaya devam edeceklerini” söyledi. Oğuz, “Bu fabrikayı kimseye peşkeş çektirmeyeceğimizi dün gösterdik, bugün gösterdik, yarın da göstereceğiz” diye konuştu. Tesisleri özelleştirme kapsamına alanların, Seydişehir işçisinin ölümüne fabrikayı koruyacağını bilmesi gerektiğini vurgulayan Oğuz, “Bizim satılacak fabrikamız, verilecek toprağımız yok” dedi.

Seydişehir özelleştirmeye karşı mücadelenin daha en başında

Seydişehir Alüminyum işçisi ve Seydişehir halkı 23 Mayıs'ta önemli bir mücadele deneyimi yaşadı. Gücünü birleştirdiğinde ve bedel ödemeyi göze aldığında neleri başarabileceğini gördü. Dostunu ve düşmanını tanıma fırsatı buldu. Son seçimlerde Seydişehir'den en yüksek oyu alan AKP'nin, üzerlerine azgınca saldıran polisin ve jandarmanın işçi-emekçi düşmanlığına yaşayarak şahit oldu.

Fakat denilebilir ki Seydişehir'de herşey daha yeni başlıyor. Hükümetin Seydişehir Alüminyum tesislerinin özelleştirilmesinden vazgeçmesi çok zor. Çünkü böyle bir karar, bu tesislerin yağması üzerinden verilen sözleri boşa düşüreceği gibi tüm özelleştirme planlarını da altüst edecek nitelikte. Çünkü Seydişehir'i satmaktan vazgeçmek diğer birçok özelleştirmeden de vazgeçmek anlamına gelir. Bu nedenle hükümet Seydişehir'i satma hedefinden kolay kolay vazgeçmeyecek.

Özelleştirme Seydişehir'e gerçek anlamda bir yıkım getirecek. Çünkü tesislere talip olanların gözlerinin asıl olarak zengin maden yataklarında olduğunu, kim alırsa alsın tesisleri bugünkü biçimiyle işletmeyeceğini, birçok bölümün kapanacağını, binlerce işçinin işsiz kalacağını, bütün bunların Seydişehir için tam bir felaket olduğunu herkes biliyor. Hak-İş yönetiminin bir ara üzerinde durduğu “istihdam garantili özelleştirme” formülünün de bir karşılığı olmadığını, hiçbir şirketin bütün işçileri bugünkü ücretleri ve hakları üzerinden çalıştırmaya yanaşmayacağını, bu yükü kaldırmak istemeyeceğini bizzat Özelleştirme İdaresi söylüyor. Seydişehir, SEKA'da başvurulduğu türden “belediyeye devir” türünden kandırma politikalarına da uygun değil.

Dolayısıyla Seydişehir üzerinden gelişecek mücadele çok daha açık yaşanacak. Herşeyi işçilerin ve Seydişehir halkının direnme kararlılığı ile genel planda gelişecek özelleştirme karşıtı mücadelenin gücü belirleyecek. Bu nedenle Seydişehir işçisi ve geleceği alüminyum tesislerinin yaşamasına bağlı olan Seydişehir halkı, bir taraftan daha zorlu mücadelelere hazırlanmak, diğer taraftan da genel plandaki özelleştirme karşıtı mücadeleye aktif olarak omuz vermek durumunda.

SEKA'nın açtığı yoldan ilerleyerek ilk sınavdan alnının akıyla çıkan Seydişehir işçisi, öyle kolay lokma olmadığını ve olmayacağını sermayeye göstermiştir.

------------------------------------------------------------------------------------------

Seydişehir Alüminyum Tesisleri

Türkiye'de bir alüminyum tesisi kurulması için gerekli ön çalışmalara 1960'larda başlanmış, 1962 yılında M.T.A. tarafından Seydişehir'de boksit rezervleri bulunmuştur. 1965 yılından itibaren çalışmalar Etibank tarafından sürdürülmüş ve bölgede 44 milyon ton boksit rezervi olduğu anlaşılmıştır.

Seydişehir'de bir alüminyum üretme tesisi kurmak amacıyla 1967 yılında SSCB ile bir anlaşma imzalanmıştır. Ekim 1969 tarihinde inşaat çalışmaları başlamış, 1972 yılından itibaren de tesisler bölüm bölüm işletmeye alınmıştır.

Seydişehir alüminyum tesisleri cevherden haddelemeye kadar bütün işlemlerin yapılabildiği kompleks bir işletmedir. İşletme 300.000 m2'si kapalı alan olmak üzere toplam 2.200.000 m2 alanı kapsamaktadır. Su temin tesisleri, atık barajı gibi yardımcı işletmeler bu alanın dışındadır.

Seydişehir Alüminyum Tesisleri kapsamında 1 maden İşletmesi, 4 ana üretim fabrikası, 3 yardımcı üretim tesisi ve yardımcı birimler bulunmaktadır.

7 adet ruhsatlı maden alanında halen toplam 37 milyon ton seviyesinde boksit rezervi bulunmaktadır. Bugün için bu maden sahalarından sadece bir tanesi işletilmektedir. Tek bir madenden çıkartılan yıllık 400.000 ton hammadde tesisler için yeterli olmaktadır.

Elde edilen Alümina'nın büyük bir bölümünden (120.000 ton) elektroliz yöntemiyle 60.000 ton sıvı alüminyum üretilmektedir. Bu yöntemin uygulanmasında ihtiyaç duyulan yardımcı hammadde niteliğindeki anot pasta üretimi, yine burada yapılmaktadır.

Üretilen 60.000 ton ham alüminyum, çeşitli alaşım metalleri ile işlenerek elde edilen yaklaşık 65.000 ton mamül ürün iç piyasadaki alüminyum sektörüne satılmaktadır.

Üretilen döküm ürünlerinin bir kısmı, mevcut haddehanelerde, piyasa talepleri doğrultusunda, profil, levha, rulo, şerit ve folyo şeklinde işlenerek piyasaya sürülmektedir.

Seydişehir Alüminyum tesislerinde bu sözünü ettiklerimizin dışında, yedek parçaların, el aletleri ve ekipmanların imal edildiği bir Makine ve Teçhizat Fabrikası; buhar üretiminin yapıldığı bir Buhar Ünitesi, basınçlı havanın üretildiği kompresörler ile Elektrik Enerjisi Yönetim Ünitesi; laboratuarlar gibi yardımcı üretim birimleri de bulunmaktadır. Ayrıca irili-ufaklı toplam 21 yardımcı hizmet birimi, kendi ihtisas sahalarında çalışmaktadır.

-------------------------------------------------------------------------------------------

Alüminyum tesisleri Seydişehir'in kaderini değiştirdi

1927 yılı genel nüfus sayımında 4 bin kişinin altında olan Seydişehir nüfusu, 1965 yılına gelindiğinde 6 bin 500 kişiyi ancak aşmıştı. Daha sonra Alüminyum tesislerinin kurulmasıyla bu alanda tam bir sıçrama yaşandı. İlçe nüfusu hızlı bir artış gösterdi. 1970 yılında 12 bin, 1980 yılında 30 bin oldu. 1990 yılında ise 40 bini çoktan aşmıştı. Şu an ilçe nüfusunun 60 bin kişinin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

Hızlı gelişmeler yalnız nüfus artışı şeklinde kalmayıp, şehirleşme yönünde sosyal ve ekonomik yapıyı da etkilemiştir. Önceleri tarımsal üretime dayalı olan Seydişehir ekonomisi, tesislerin yarattığı istihdam yüzünden artan gelirler nedeniyle şekil değiştirmiş ve tarım önemini yitirerek bankacılık, ticaret, nakliye ve hizmet sektörlerinde büyük gelişmeler meydana gelmiştir.

Buradan da anlaşılabileceği gibi alüminyum tesislerinin kurulması Seydişehir ekonomisinde ve sosyal dokusunda köklü değişikliklere yolaçmıştır. 1960'lı yıllarda sadece 2 ilkokul ve 1 ortaokul bulunan Seydişehir'de, halen yüksek okul da dahil olmak üzere 25 eğitim kurumu mevcuttur.

------------------------------------------------------------------------------------------

Seydişehir Alüminyum...

“Sermaye gruplarının iştahlarını kabartan güzel bir lokma”

“... gerek teknolojisi ve gerekse sahip olduğu küçük kapasite nedeniyle, herhangi bir büyük alüminyum üreticisi şirket açısından Seydişehir Alüminyum Tesisleri'nin bir çekiciliği yoktur. Ama Seydişehir Alüminyum Tesisleri, aynı zamanda boksit çıkarma ve işleme yeteneğine sahip dünyadaki nadir işletmelerden birisi olduğu için, bu özelliği ile bu dev şirketleri kontrol altında tutan sermaye gruplarının iştahlarını kabartan güzel bir lokma olmak durumundadır. Böyle bir tesisi ele geçirmek sahip olduğu boksit saha ruhsatlarını da ele geçirmek anlamına gelecektir. Ayrıca henüz tam olarak araştırılma yapılmamış Toroslar'ın yeni maden sahalarına sahip olabileceği olasılığını da gözardı etmemek gerekir.

Maden Yasası ülke dışına işlenmemiş minerallerin çıkarılmasını kolaylaştıracak bir yapıda olduğu sürece, dünyadaki hiçbir alüminyum üreticisinin Seydişehir'de alüminyum üretmek gibi bir amaca sahip olmayacağı, bunun yerine alüminyum üretimindeki yüksek katma değeri kendi tesislerine taşımak için boksit madenimizi işlenmemiş bir şekilde ülke dışına çıkarmayı tercih edeceği çok açıktır. Böylece ülkemizde bu haliyle bile, tesislerimizin oluşturduğu yıllık yaklaşık 160 milyon USD'lik mal ve hizmet dolaşımı ile, bu ürünleri işleyen firmaların katma değerlerine ham sermaye sağlama olanağı yokolacaktır.

Yani ‘özelleştirme' adı altında Seydişehir Alüminyum Tesisleri'ne sahip olacak herhangi bir kuruluşun ilk yapacağı işlem elektrolizhaneleri kapatmak ve bir süre daha alümina üretimine devam etmek olacaktır. Ardından bu şirket, yıpranmış Alümina Tesisleri için gerekli yenilenme yatırımlarını yapmak yerine, burasını da kapatarak sadece boksit madenciliğine yönelecektir. Böyle bir durumun özelde yöre halkına, genelde de ülke ekonomisine hiçbir şey kazandırmayacağı açıkça ortadayken, sonuçta Seydişehir Alüminyum Tesisleri'nin kaçınılmaz bir şekilde yokolmasına sebep olacak ‘özelleştirme' düşüncesinde ısrarcı olmanın gerekçesini izah etmek asla mümkün değildir.”

(Çelik-İş'in hazırladığı “Seydişehir Dosyası”ndan...)

-------------------------------------------------------------------------------------------

Sendikaların açıklamalarından...

Türk-İş: Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bunlar dün SEKA'da yaşanmıştır, bugün de Erdemir'de, Seydişehir'de yaşanmaktadır. Seydişehir'de yaşanan olaylar ülkemiz için kaygı vericidir. Geçmişten bugüne kadarki tüm iktidarların, sosyal diyalog mekanizmalarını çalıştırmadan, tek taraflı ve yanlış kararlarla uygulamaya çalıştığı bu özelleştirme faciasına karşı işine, ekmeğine, işyerine, kentine sahip çıkanların haklı ve meşru mücadeleleri polisiye yöntemlerle ve dayakla önlenmeye çalışılmaktadır. Hak mücadelesi kutsaldır. Bu mücadeleyi verenlere karşı zor kullanmak, işine, ekmeğine, işyerine, ülkesine sahip çıkanlara dayak atmak, demokrasiyle ve insan haklarıyla bağdaşmaz” dedi. Kılıç, Türk-İş'in, Seydişehir Alüminyum İşletmesi'nde örgütlü “kardeş sendika Çelik-İş”in haklı mücadelesine destek verdiğini belirtti.

DİSK: DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, konuyla ilgili açıklamasında, hükümetin bunun hesabını Avrupa Birliği'ne veremeyeceğini belirtti. Açıklamasının sonuç bölümünde ise şunları söyledi: “Seydişehir Alüminyum bu ülkenin sırtında yük değildir. Kâr eden bir kuruluştur. Haklarını yasal yollardan aramak isteyen işçilerin üzerine biber gazlarınızla, göz yaşartıcı bombalarınızla saldırmaya kalkarsanız bunun altında kalırsınız. Bunun hesabını ne halka ne de çok övündüğünüz Avrupa Birliği ülkelerinin temsilcilerine veremezsiniz. Hükümetin bu uygulamalarını kınıyor, yaralanan emekçi kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz.”

Kristal-İş Sendikası: “Polisi Seydişehir işçilerinin üzerine gönderenler, emekçilere saldırarak kendilerini seçenleri çoktan unuttuklarını göstermişlerdir. Ama unutmasınlar bu millet kendini unutanları unutmaz. İşi ve ekmeği için mücadele eden Seydişehir işçilerine yönelik bu çirkin olayı protesto ediyoruz. Kristal-İş Sendikası olarak, bütün kamuoyunu Seydişehir'de mücadele eden işçilerle birlikte işten atılmalara, özelleştirmelere ve özelleştirmelerin sonuçlarına karşı dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz”.

Tek Gıda-İş: “Özelleştirme karşıtı mücadeleyi ‘ideolojik' olarak niteleyen ve adeta emniyet güçlerinin biber gazlı saldırısını onaylayan hükümet sözcüsü, özelleştirmenin kendisinin ‘ideolojik' bir uygulama olduğu gerçeğini gözlerden saklamakta, topluma karşı ikiyüzlü davranmaktadır. Bu ülkede demokrasi havariliğine soyunan, en hassas ulusal çıkarlarımızı bile demokrasi kisvesi altında zedelemekten kaçınmayan hükümetin, işçinin en temel ve demokratik hak arayışına karşı gösterdiği bu tahammülsüz ve zorba tavrı şiddetle kınıyor, ülkenin geleceği açısından da büyük bir endişeyle karşılıyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu tavır toplumsal barışı değil, kaosa davetiye çıkarmaktadır.”

“Seydişehir'de yapılan saldırıyı kendimize yapılmış sayıyoruz. Seydişehir'de yaşananlar hepimizin onurunu kırmış ve öfkelendirmiştir.”

Petrol-İş Sendikası: “Seydişehir Alüminyum İşletmesi'nin özelleştirilmesine karşı demokratik tepkilerini ortaya koyan işçilere ve ailelerine karşı zor kullanılmasını şiddetle kınıyor, bu mücadele sırasında yaralananlara acil şifalar diliyoruz.

“AKP iktidarı bilmelidir ki, stratejik, kârlı ve verimli bir şekilde faaliyetlerini sürdüren, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, SEKA, Erdemir, Tekel, Petkim, Tüpraş, THY, Telekom, Şeker fabrikaları, enerji santralleri, SSK, Köy Hizmetleri gibi kuruluşları özelleştirme adı altında birilerine peşkeş çekerek, satarak veya kapatarak ekonomik sorunları çözmek mümkün değildir.

“Daha düne kadar, ABD'ye, AB'ye karşı olduğunu söyleyen AKP, bugün IMF programlarını harfiyen uygulayarak, toplumsal emeğimizin birikimi, alınterimiz olan kamu işletmelerimizi satmak, birilerine peşkeş çekmek veya kapatmak istiyor. Aynı iktidar, hak mücadelesi veren, ekmeğine, işyerine, ülkesine, demokratik haklarına sahip çıkanlara ise zorbalık uyguluyor, polisiye yöntemlerle işçileri, emekçileri susturmaya çalışıyor.

“Ülkemizde özelleştirme politikaları ekonomik yıkım harekatına dönüşürken, sendikamız bu yıkım harekatına karşı Seydişehir halkıyla birlikte mücadele veren Çelik-İş Sendikası'nda örgütlü Seydişehir Alüminyum işçilerinin sonuna kadar yanındadır ve desteğini sürdürecektir.”

-------------------------------------------------------------------------------------------

Bir işçinin kaleminden Seydişehir Alüminyum özelleştirmesi...

Sattım. Satıyoruz. Satılacak. Neyi satıyoruz? Nasıl satılacak?

Bu iki soruyu kendimize sık sık sormalıyız. 1983 yılından beri özelleştirme furyası almış başını gidiyor. Devletin elindeki tüm kuruluşları kimisini bir liraya, kimisini beş paraya sahi-bul iktidarlar eliyle varis-ul ihvanlara satıyoruz veya satamıyoruz mahkemelerden geri dönüyor. İhalelere fesat karışıyor, kimisini peşkeş çekiyoruz kimisini kapatıyoruz. Vesaira, vesaire.

Satalım niçin? Avrupa Birliği'ne girelim. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde devlet elini tamamen işletmecilikten çekmiş. Doğru mu? Oysa özelleştirilmesiyle ilgili Seydişehir'de birçok panel, konferans, seminer düzenlendi. Katılımcıların hepsi de bu konunun uzmanları ve ben bunların hepsine şu soruyu sordum: Yıllardır eşiğinin dibinde diz çöküp beklediğimiz AB ülkelerinde devletin kamu iktisadi teşebbüslerinde payı kaç? Ve hepsinden aldığım cevap %50'nin üzerinde, bazılarında %60'lara varıyor. Biz de ise fırsat bu fırsat deyip elimizden gelse hepsinin kökünü bir günde kurutacağız. Zaten özelleşen yerler kendiliğinden kapanıyor. Ürettiğimiz malı dışarıdan alıyor bununla orantılı döviz giderimiz artıyor. İşsizler ordumuz bereketleniyor. Taşeron işçiliği yöntemiyle sendikacılığın beli kırılmaya çalışılıyor. Demokrasiyi dünyaya doğuran ve demokrasiye beşiklik yapan sendikalar ortadan kalksa demokrasi atasız bir velet gibi ortada kalır.

Şimdi benim konum Seydişehir Alüminyum Tesisleri'nin özelleşmesi-satılması.

Nasıl satılacak? Son bir yıldır aldığımız bilgilere göre Tesislerimiz Rus Sual şirketine satılacakmış. Neden fabrika özelleştirme kapsamına alındığından beri bu şirketin adı geçiyor da başka şirketler hiç anılmıyor? Bir işletmenin ihalesi yapılmadan nasıl oluyor da böylesi adı geçen kuruluşun ismi ön plana çıkarılıyor. Benim de aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Sanki birileri bu şirkete kayıtsız şartsız söz vermiş gibi Oymapınar barajı tesislerimize bağlandı. Birçoğumuz bunu sevinçle karşıladık. Oysa bana göre hiçte öyle değil. Fabrikayı alan adan baraja da havadan sahip olacak. Fabrikanın hantal yapısını bahane edip birçok bölümünü kapatacak. İşçilerin işine son verilecek. Ürettiği alüminayı paketleyip Manavgat'tan kendi ülkesindeki kurulu fabrikalarında işleyecek ve tekrar bize satacak. Seydişehir ekonomisi felç olacak. Seydişehir Seydiköy olacak. Gerçeği bu.

Elimizden geldikçe birlik ve beraberlik içinde olalım.

Ahmet Yıldırım

Haddehane Müdürlüğü

(İşyerinde örgütlü Çelik-İş Sendikası'nın hazırladığı “Seydişehir Dosyası”ndan alınmıştır...)