23 Nisan 2005
Sayı: 2005/16 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  Hükümet krizinden kriz hükümetine
  1 Mayıs’ta Kadıköy’deyiz!
  TKiP İstanbul İl Komitesi’nden 1 Mayıs çağrısı
  BDSP’den 1 Mayıs için çağrı
  Sendika bürokratlarının 1 Mayıs’ı
devrimci özünden arındırma çabası
sürüyor
  Faşist saldırılara karşı
1 Mayıs’ta alanlardayız!
  “İşçiler birlik, halklar kardeş olmalı!”
  Sağlık emekçileri iş bıraktı
  “Maliye emekçileri bu yasayı uygulamayacak!”
  Kıbrıs sorunu, Ermeni soykırımı, Öcalan’ın yeniden yargılanması
ve AB
  Erdoğan kasap Şaron'un huzuruna
çıkmaya hazır!
  Emekçilere düşmanlığın sembolü: Turgut Özal
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/11 : “Tarihi Ortadoğu sentezi”: BOP ekseninde “karma demokrasi”
 Ekvadorlu emekçiler rejime geri adım
attırdı
Emperyalist güçler arası çatışma BM
üzerinden dışa vuruyor

 İstanbul Liseli Gençlik Platformu 1 Mayıs pikniğinde buluştu

 Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için
1 Mayıs’a!
 Ankara BDSP’nin 1 Mayıs çalışmalarından
İzmir BDSP’nin “1 Mayıs’a Doğru Birlik
ve Dayanışma Pikniği”
Adana BDSP’nin 1 Mayıs çalışmaları
Özerk demokratik üniversite için
1 Mayıs’ta alanlara!
ODTÜ’de eylem ve etkinlikler
Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ekvadorlu emekçiler rejime geri adım attırdı

Sınıf çelişkilerinin sık sık çatışmaya dönüştüğü Latin Amerika ülkelerinden Ekvador bir kez daha grev ve kitlesel gösterilerle sarsılıyor. Kapitalist baskı ve sömürüye karşı ayaklanma boyutuna varan kararlı mücadelelerle gündeme gelen Ekvadorlu emekçiler, gerici rejimlere geri adım attırmanın mümkün olduğunu gösterdiler.

Yolsuzluk içinde çırpınan gerici yönetim ve düzen partilerine karşı mücadele eden emekçiler, grev ve kitlesel gösterilere başlayınca, koltuğu sarsılmaya başlayan Ekvador Devlet Başkanı Lucio Gutierrez, başkent Quito ve yakınlarındaki Pichincha bölgesinde “olağanüstü hal” (OHAL) ilan etti. Emekçileri tehdit eden Gutierrez, ordunun üst düzey yetkililerinin desteğini de arkasına aldığını açıkladı. Tehditlere boyun eğmeyen emekçiler eylemlere devam edince, general Aguas, OHAL durumunu doğru bulmadığını ve Gutierrez'le işbirliği yapmayacağını açıkladı.

Bu gelişmeler üzerine Devlet Başkanı geri adım atmak zorunda kaldı. Emekçilerin direnişi, Gutierrez tarafından ilan edilen OHAL'in ömrünün birkaç saatle sınırlı kalmasını sağladı. OHAL'e karşı sokaklara dökülen binlerce Ekvadorlu emekçi, devlet başkanının istifasını da talep etti. “Lucio istifa!” ve “Demokrasiye evet, diktatörlüğe hayır!” sloganları atan binlerce kişinin sokakları doldurması üzerine Gutierrez, “Çok ağırdan da olsa, ülkeye sükunet tekrardan dönüyor” iddiasında bulunarak, OHAL'in kaldırıldığını açıklama yoluna gitti.

Demokrasi şampiyonluğunu elden bırakmayan emperyalistlerle paravan örgütü Birleşmiş Milletler, Ekvadorlu emekçilerin ortaya koyduğu iradeden rahatsız olduklarını açıklama ihtiyacı duydular. Gutierrez karşıtı gösterilerin ABD, BM ve bazı Avrupa ülkelerini kaygılandırdığı belirtilirken, Beyaz Saray'ın Ekvador masası şefi Michael Shifter'in söyledikleri de oldukça dikkate değerdi: “Ülkede olanlar hiç de iç açıcı değil. Çünkü protestocular sadece başkan Gutierrez ve kabinesini değil, ülkedeki tüm politik sistemi reddediyorlar ve tasfiyesini istiyorlar. Gutierrez sadece geçici bir kriz, fakat yarattığı memnuniyetsizlik uzun süre devam edeceğe benziyor. Başkan, koltuğunun altını kazmakla kalmadı, bir de içini her an patlamaya hazır bomba ile doldurdu.”

Dünyaya “demokrasi” ihraç ettiklerini iddia eden zorbalar, Ekvador halkının demokratik eylemlerle iradesini ortaya koymasından ciddi bir rahatsızlık duyuyorlar. Zira ortada emekçilerin kendi iradeleriyle gerici bir rejime geri adım attırmaları sözkonusu. Emperyalist-kapitalist düzenin efendilerinin Ekvador'da yaşanan bu gelişmelerden rahatsız olmaları şaşırtıcı değil elbette. Zira onlar, ancak denetimlerinde olursa kitlelerin harekete geçmesini isterler. Tıpkı Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan örneklerinde olduğu gibi. CİA ve soysuz işbirlikçileri güdümünde bir “kitle hareketi” olunca, onlar buna “devrim” diyorlar. Sömürü ve zorbalık üzerine oturan kapitalist sistemi hedef alacak gerçek bir devrim hareketinin karşısına ise ilk olarak bu gerici güçler (ABD, BM, AB vb.) dikileceklerdir.

Olağanüstü hal kararının ardından gösterilerini daha da yaygınlaştırarak rejime geri adım attıran Ekvador işçi sınıfı ve emekçileri, 1997'den bu yana, isyanları nedeniyle iki devlet başkanını yurtdışına kaçmak zorunda bırakmışlardı.

Dünya işçi sınıfı ve emekçilerine örnek olan bu direniş geleneğine rağmen, Ekvadorlu işçi ve emekçiler kapitalizm belası ve ürettiği musibetlerden henüz kurtulamamışlardır. Hedefi kapitalizmi yıkmak olan devrimci bir siyasal sınıf partisinden yoksunluk bunun temel nedenlerinden biridir.

-------------------------------------------------------------------------------------------

Şiiler'in rehin alındığı haberi uydurma çıktı...

İşgalciler halkları birbirine düşürmeye çalışıyor

Geçen hafta ajanslar, başkent Bağdat yakınlarındaki Madaen kasabasında 60-100 arası Şii'nin Sünni bir direnişçi grup tarafından rehin alındığına dair bir haber yayınladı. Sözkonusu haberde, silahlı Sünni grubun kasabanın denetimini ele geçirdiği, silahlı kişilerin sokaklarda dolaşarak kasaba halkından evlerini terketmelerini istediği iddia edilmişti. Daha da ileri giden medya, silahlı grubun, Şiiler kasabayı terketmediği takdirde rehineleri öldürmekle tehdit ettiği yalanını uydurmuştu. Reuters ajansı ise bazı kasabalıların Kut kentine doğru gittiğini ileri sürmüştü.

Haberin yayılmasından sonra harekete geçen emperyalist ordular ile Iraklı devşirmeler, Şii “rehineleri kurtarmak” bahanesiyle kasabaya saldırı düzenlediler. Kasabanın etrafını saran işgalcilerin, içinde “rehineler” olabileceği gerekçesiyle evlere rastgele baskınlar düzenledikleri bildirildi.

Kasaba baskını devam ederken, El Arabiye televizyonuna açıklama yapan Iraklı “bakan” Kasım Davud, Irak ve Amerikan güçlerinin, Şii rehineleri aramak için kasabanın bazı bölümlerine baskın düzenlediğini belirterek, “Kasaba şu an Irak ve çokuluslu gücün kontrolü altında” dedi. Bu soysuz işbirlikçinin “zafer kazanmış komutan” edasıyla yaptığı açıklamanın da uydurulan senaryonun bir parçası olduğu anlaşıldı. Çünkü kasabayı kuşatıp saldırıya geçen işgal güçlerinin zafer çığlıkları atarak gösteri yapmalarına rağmen ortada kurtarılan herhangi bir “rehine”ye rastlanmadı. Bu gelişmeler üzerine savaş borazanı sermaye medyası bile, Sünnilerle Şiiler'in birlikte yaşadığı Madaen kasabasındaki “rehin alma” haberinin uydurma olduğuna dair şüphelerin güçlenmesinden sözetmek durumunda kaldı.

Önde gelen Sünni din adamı Şeyh Abdülselim el Kubaysi, kasabaya baskın düzenleyip direnişçileri vurmak için böyle bir haber uydurulduğu görüşünü dile getirdi.

İşgalci zorbaların bu uydurma haberi Madaen kasabasına saldırmanın gerekçesi haline getirdikleri açıktır. Ayrıca “Sünniler Şiiler'i rehin aldı” türünden bir yalan, halkları birbirine düşürme niyetinin de göstergesidir.

------------------------------------------------------------------------------------------

Tekellerin ucuz işgücü silahı

TKİP Merkez Yayın Organı Ekim'in Mart 2005 tarihli sayısında yayınlanan başyazı, Avrupa işçi sınıfının karşı karşıya olduğu sosyal hak gasplarını tarihi bir perspektifle ele alıyor. Almanya'da biz işçiler bunu hergün doğrulayan gelişmeler yaşıyoruz. Örneğin Polonyalı emekçilerin Alman işçilerine karşı ucuz işgücü olarak kullanılması... Almanya'nın en çok satan gazetelerinden “Bild”de, 29 Mart 05'te bir yazı yayınlandı. Polonya'dan gelen kimisi kaçak, kimisi kağıtlı işçilerle yapılan bir röportaj bu. Alman işçi sınıfına kölelik koşullarının nasıl dayatıldığını görebilmek için, Polonya işçilerinin söylediklerini özetleyelim:

Waldemer, 53 yaşında, elektrikçi: “Ben her türlü işe razıyım. Ne kadar alacağım önemli değil. Alış-verişime yetiyorsa, kaldığım küçük odanın kirasını ödeyebilirsem, yeter...”

Nikoloj, 55 yaşında, inşaat işçisi: “Her türlü işi yapmayı kabul ediyorum, ağır inşaat işlerinde 6 Euro'ya bile razı oluyorum, zor ama çaresizim.”

Vitaly, 46 yaşında, vasıflı işçi: “Her zaman iş bulabiliyorum, çünkü ben Almanya'nın vasıflı işçilerinden daha ucuza çalışıyorum. Almanya'daki tornacıların, elektrikçilerin bize kızgın olduğunu da biliyorum, ama biz aynı işi daha ucuza yapıyoruz.”

Malik Povel, duvarcı, 31 yaşında. “1 senedir kaçak çalışıyorum. 6 Euro'ya ya da daha düşük ücrete de olsa kabul ediyorum. Başka da çare yok. Günde 12 saat çalıştırıldığımız oluyor. Kağıtlarım (çalışma izni) olmadığı için kabul etmek zorunda kalıyorum.”

Bugün Almanya'da çok sayıda insan kaçak işlerde çok ucuza ve her türlü sosyal haktan yoksun koşullarda çalışıyor. Alman tekelleri ucuz işgücü silahını Alman işçi ve emekçisine karşı kullanarak, kölelik koşullarına razı etmeye çalışıyor. Alman, Polonyalı, Türkiyeli işçiler tüm bu gerçekleri yaşayarak görecek ve mücadele yolunu tutacaklar.

Frankfurt'tan bir işçi