27 Mart'04
Sayı: 2004/04


  Kızıl Bayrak'tan
  Bir seçim dönemiyle birlikte ayrışan konumlar, netleşen saflar!
  Sermaye hükümeti grev hakkını gaspediyor...
  Ekonomi düzeliyor yalanları sürüyor...
  Bir anketin gösterdikleri ve gizledikleri
  Faşist katil Haluk Kırcı serbest...
  Newroz'un gösterdikleri...
  Newroz kutlamaları
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../4 "Sosyalist" reformizm ya da sosyal-demokrasi
  Irak'ı harabeye çeviren işgal birinci yılında...
  Irak savaşının 1. yıldönümü... Alanları dolduran yüzbinler ve "barış hareketi"nin çıkmazı
  Dünyada ve Türkiye'de savaş karşıtı eylemler...
  HAMAS'ın dini lideri Şeyh Ahmed Yasin katledildi... Saldırı Filistin halkının direnişçi kimliğinedir
  İzmir'de sınıf hareketi...
  Baskılar artıyor, gençlik susmuyor!
  BİR-KAR 4. Gençlik Kampı 11-17 Nisan tarihlerinde Wuppertal'da yapılıyor...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Bir inşaat işçisinden meslektaşlarına çağrı:

Önce birliğimizi inşa edelim!

Bir seçime daha yaklaşıyoruz. Düzen partileri yine aynı nakaratları yineliyor, türlü vaatlerde bulunuyorlar. Ama artık hiçbir şeyin değişmediğini birilerinin söylemesine gerek yok, kendimiz yaşayarak bizzat görüyoruz. İnşaat işçisi olduğum ve doğudan metropollere çalışmaya geldiğim için vatandaşı olduğum ülkede seçmen bile değilim. Benim gibi yüzbinlercesi var. Yüzbinlerce kişiden yalnızca biriyim, seçmen bile olamayan inşaat işçisiyim. En ağır koşullarda ve en yıpratıcı işlerde çalışıyorum. Hiçbir sosyal hakkım, iş güvencem yok. Memleketimden yatağımı alıp herhangi büyük bir kentin herhangi bir köşesine gelir, orada iş bulmak için büyük uğraş veririm. İş bulduktan sonra da barınma yeri için uğraşırız. Çoğu durumda çalıştığımız inşaatın bir köşeini koğuş haline getirir ya da izbe bir bodrum katı kiralayıp 8-10 kişi sağlıksız koşullarda kalırız.

Zor şartlar altında iş ve barınma imkanı bulduktan sonrada öbür inşaat işçisi arkadaşlarla fiyat kırma rekabetine gireriz. Bunların tek nedeni birbirimizle diyalogumuzun kopuk olmasıdır. Neden bizim varlığımızdan kimsenin haberi yok? İnşaat sektörü küçümsenip görmezden gelinecek kadar önemsiz midir? Neden dayanışma içerisine girmiyoruz? Seçimlerde kendini aday gösterenlere baktığımızda hep mütehait, patron, yani parası olanlardır. Neden içlerinde bir inşaat işçisi emekçi yok? Biz kendimizi yönetemiyor muyuz? Bizi başkalarının yönettiği sürece aynı sorunları yaşarız. Seçimlerde sandığa gidip oy kullanmak için hiçbir yerde seçmen olduğumuza dair kaydımız bile yokken seçimlerden medet umuyoruz. Düzen partileri dediğimiz rantçı, ırkçı, soyguncu partiler tarafından yıllardır yönetiliyoruz. Seçim ouml;ncesinde ne çok vaatte bulunuyorlar, oysa sorunlarımız gittikçe çoğalıyor. Artık bu oyunlara gelmememiz gerekir. Yaşadığımız onca zorluklara rağmen emeğimizin karşılığını dahi alamıyoruz. Aramızda evli-barklı çoluk çocuk sahibi olanlar da var. Bunların içerisinde “çocuğum beni tanımıyor” diyenleri var.

Çalışmaya geldiğinde bir tek iş bulma sorunu da yok. Barınma sorunu, yaptığın işin parasını alamama korkusu, can güvenliği olmadığı için iskeleden düşüp ölme tehlikesi gibi birçok sorunu yaşıyoruz. Bu sorunları yaşıyoruz, çünkü dayanışmamız yok. Ortak bir yerimiz yok. O kadar sorunumuz varken, sayımız o kadar çokken, birlikte hareket etmemiz gerekirken, birbirimizden haberimiz dahi yok. Çektiğimiz zorlukların, sarf ettiğimiz emeğin karşılığını, vatandaşı olduğumuz ülkede seçmen bile olamayarak alıyoruz.

Artık bir söz sahibi olmalıyız. Onun için birlikte dayanışma içinde olmalıyız. Sorunları birlikte yaşıyorsak çözümü de birlikte bulabiliriz. Çözümün seçim vaatlerinde olmadığını anlamalıyız. Bu ülkede sayımızın o kadar çok olmasına rağmen sesimizi duyuramıyorsak, bu kendi eksikliğimizdir. Bu eksikliği birlik beraberlik içerisine girerek giderelim, çözümün bizde olduğunu göreceğiz.

Haramidere’den bir inşaat işçisi



Savaşsız kapitalizm ütopyadır!

ABD’nin Irak’a saldırısından kısa bir süre sonra dünya çapında yaklaşık 30 milyon insan sokağa dökülmüştü. ABD emperyalizminin çıkar ve istekleri bu kez çok açıktı. Dünya çapında geniş kitlelerin emperyalist savaşa karşı ayağa kalkması yığınlarda pozitif bilinçlenme etkisi yarattı. Düzen partileri bu tepkilerden kendilerine pay çıkartmasını bildiler. Burjuva parti yöneticileri tüm eylemliliklerde ön sırayı tutmayı ihmal etmediler. İşçi ve emekçi kitleleri savaşa kendilerinin de karşı oldukları ve ellerinden gelecek tüm imkanları seferber edecekleri yalanları ile uyutmaya çalıştılar.

İşçi ve emekçiler bunun sahte bir söylem olduğunu bugün artık daha iyi görmektedirler. Örneğin Belçika’da düzen solu konumundaki Sosyalist Parti’nin düzenbazlığı kitlelerin gözünde teşhir oldu. SP bir yandan savaş karşıtı yürüyüşlerde boy göstermiş, diğer yandan Belçika’nın tüm uluslararası limanlarını Amerikan ordusunun lojistik hizmetine açması için federal parlamentoda onay verilmesi için gayret göstermişti. İmzayı ilk atanlar da yine onlar olmuştu.

Dünya çapında ilk defa aynı anda gerçekleştirilen görkemli ve kitlesel savaş karşıtı eylemlilikler çıkar savaşını geri püskürtmeye yetmedi. Küçük-burjuva aydın kesimlerde bu çok büyük bir hayal kırıklığına yolaçtı ve radikalleşmelerine bir biçimde yardımcı oldu.

Bir süredir savaş karşıtı eylemlilikler yeniden gündemde. Amerikan halkının savaş karşıtı tepkisi her geçen gün artmakta, “Ordu Körfez’den geri çekil!” şiarı güç kazanmakta. Özellikle Bush politikasının açık destek bulduğu ülkelerde eylemler gerçekleşmekte.

Biz komünistler şunu iyi bilmekteyiz ki, tüm sorunların kaynağı sistemin kendisidir. Kapitalist-emperyalist sistem yokedilmeden insanlığın kurtulması, emperyalist savaşların sona ermesi mümkün değildir. Tek çözüm kapitalizme karşı sosyalizmin kızıl bayrağını yükseltmektir.

Komünistler bulundukları tüm alanlarda işçi ve emekçilere emperyalist savaşın haksızlığını, savaşsız bir kapitalizmin ütopya olduğu gerçeğini döne döne anlatmalıdırlar.

Bir okur/Belçika



Genç İşçi Bülteni Marmara Sanayi
işçileriyle buluştu!

Genç İşçi Bülteni’nin Mart sayısını Marmara Sanayi Sitesi işçileri ile buluşturduk. 23 Mart sabah saat 7:30 civarı başladığımız dağıtımda 175 bülteni işçilere birebir elden ulaştırdık. İşçiler oldukça ilgili davrandılar. Tek bir bültenimiz bile yerlere atılmadı.

Sefaköy’den genç işçiler



İyi bir ders...

Salı günü akşam işten çıkıp eve doğru giderken mahalleden bir arkadaşla karşılaştım. Gel bir işimiz var deyip, ne olduğunu söylemeden beni ve benimle birlikte iki arkadaşı daha alıp götürdü. Gittiğimiz yer Büyükçekmece AKP binasıydı. Meselenin Yakuplu Belediyesi’nin AKP’li iki aday adayı arasındaki yarış olduğunu sonradan öğrendim. İlçe binasında arkadaş bana “bizim beldemiz için, bizim adayımız daha iyi birisi, ama onun hakkını yediler, onu desteklemeye geldik” dedi. Ben de “belde benim değil ki, ben gurbetçi adamım, başımı sokacak bir yer, çalışacak bir iş bile bulamıyorum. Bugün burada yarın başka bir yerdeyim, benim sorunlarım bana yeter, bana ne bunların sorunlarından” desem de dinletemedim. Arkadaş bu sefer de Şişli’deki AKP il binasına gideceğimizi söylüyordu. Ben reddetsem de peşinden sürükledi. Gittiğmizde bir grup insan slogan atıyor, birbirlerine bağırıp çığırıyordu. Sorun iki aday arasındaki rekabetmiş. Bizi de adayın taraftarının kalabalık olduğunu göstermek için götürmüşler. Oysa hiçbir adayı tanımıyorum. Bizi götüren arkadaş kendini kaptırmış slogan atıp bağırıyordu. Bizi çoktan unutmuştu.

Onlar slogan atıp kavga ederken, ben “ne işim var burada” diye kendime kızıyordum. Hiç alakam yokken gece yarılarına kadar bu soytarılarla uğraştım. Böyle bir işe bulaştığım için bin pişman oldum. Sanki bize bir faydaları varmış gibi onların rant kavgasına alet oldum. Ama artık aklım başıma geldi ve bu bana iyi bir ders oldu.

Yakuplu’dan bir işçi