27 Mart'04
Sayı: 2004/04


  Kızıl Bayrak'tan
  Bir seçim dönemiyle birlikte ayrışan konumlar, netleşen saflar!
  Sermaye hükümeti grev hakkını gaspediyor...
  Ekonomi düzeliyor yalanları sürüyor...
  Bir anketin gösterdikleri ve gizledikleri
  Faşist katil Haluk Kırcı serbest...
  Newroz'un gösterdikleri...
  Newroz kutlamaları
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../4 "Sosyalist" reformizm ya da sosyal-demokrasi
  Irak'ı harabeye çeviren işgal birinci yılında...
  Irak savaşının 1. yıldönümü... Alanları dolduran yüzbinler ve "barış hareketi"nin çıkmazı
  Dünyada ve Türkiye'de savaş karşıtı eylemler...
  HAMAS'ın dini lideri Şeyh Ahmed Yasin katledildi... Saldırı Filistin halkının direnişçi kimliğinedir
  İzmir'de sınıf hareketi...
  Baskılar artıyor, gençlik susmuyor!
  BİR-KAR 4. Gençlik Kampı 11-17 Nisan tarihlerinde Wuppertal'da yapılıyor...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Hamas’ın dini lideri Şeyh Ahmed Yasin katledildi...

Saldırı Filistin halkının direnişçi kimliğinedir

Felçli ve tekerlekli sandalyeye mahkum ve büyük oranda görme engelli olan 66 yaşındaki Şeyh Ahmed Yasin, Gazze’de 22 Mart günü İsrail ordusuna ait bir helikopterden atılan roket saldırısıyla öldürüldü. Yanında bulunan 7 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Geçen yılın Eylül ayında da siyonistlerin saldırısına uğrayan Yasin, hafif yara alarak kurtulmuştu.

Katliamı bizzat yönettiği söylenen Ariel Şaron, Şeyh Yasin’in öldürülmesinden sonra yaptığı ilk açıklamada, “Terörle savaş devam ediyor” dedi. İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz ise, Yasin’in öldürülmesinden sonra da örgüte yönelik ‘savaş’ın süreceğini söyledi.

Katliamların hedefi Filistin halkının
direnişçi kimliğidir

Tarihin tanık olduğu en azgın terörist devlet olan İsrail, yıllardır Filistin halkının önderlerine karşı suikastler düzenliyor. Önceleri dünyanın değişik ülkelerinde işlenen cinayetler, son yıllarda işgal altındaki önderleri de hedef almaya başladı. Son üç yılda Hamas’ın yanı sıra diğer direnişçi örgütlerin de önderleri katledildi. Bu kural tanımaz katliamlarıyla siyonist İsrail devleti, dünya halkları nezdinde “terörist devlet” ünvanına sahip ender örneklerden biridir.

Kuşkusuz ki bu saldırıların esas amacı, Filistin halkının özgürlük uğruna yükselttiği kararlı direngen kimliği zayıflatmaktır. Şeyh Yasin gibi Hamas hiyerarşisinde sadece simge olan birinin hedef seçilmesi de bunu gösteriyor.

Siyonistlerin kirli savaş taktikleri sonucu pek çok değerli önderini yitiren (sadece son 3.5 yılda yaklaşık 200 Filistinli İsrail ordusunun suikastları sonucunda katledilmiştir) Filistin halkı, buna rağmen direnme kararlılığından bir şey yitirmemiştir. Yarım asrı aşkın bir süredir siyonist vahşet ve toplu kıyımlarla içiçe yaşamaya zorlanan bir halkı sindirmek pek kolay değildir.

Katliamlar giderek tırmanıyor. Şeyh Yasin’in öldürülmesinden birkaç gün öncesinin bilançosu vahşet tablosunu açıkça gösteriyor. Bati Şeria’da Filistinliler’in İsrail’in ördüğü tecrit duvarını protesto etmek için düzenlediği gösteride çatışma çıktı, 27 kişi yaralandı... İsrail ordusu Han Yunus mülteci kampı yakınlarındaki Abassan köyüne düzenlediği saldırıda 5 Filistinli’yi katletti... İsrail askerleri “saldırı hazırlığında” olduğunu iddia ettiği iki Filistinli’yi daha katlettiler... İsrail ordusu 25 kadar tank, buldozer ve zırhlı araçla Refah mülteci kampına saldırdı, 4 Filistinli katledildi... İsrail’in Gazze’ye düzenlediği füze saldırısında da 2 Filistinli öldü...

Katliam Filistin halkını ayağa kaldırdı

Hamas liderinin ölüm haberinin duyulması ile Filistin’de fiili genel grev havası oluştu. İşyerleri ve okullar açılmazken, yüzbinlerce Filistinli o gün sokaklara döküldü. Katliama tepki gösteren yalnızca Hamas militanları/taraftarları değil, bir bütün olarak Filistin halkıdır. Gazze’de düzenlenen cenaze törenine yüzbinlerce Filistinli katıldı. Siyasi görüşünden bağımsız olarak Şeyh Yasin direnişin sembollerinden biriydi.

Katliam sonrası Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayı’nın yayımladığı bildiride, “Şeyh Ahmed Yasin’in öldürülmesinin öcü alışılageldik bir şekilde olmayacaktır, İsrail’de deprem yaratacaktır” denildi. El Fetih’in silahlı kanadı El Aksa Şehitleri Tugayı misilleme eylemleri yapacağını duyurdu. Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah örgütünün lideri Şeyh Hasan Nasrallah da, Hamas liderini öldüren İsrail’in “en büyük bedeli” ödeyeceğini söyledi. İsrail cezaevlerinde bulunan 7500 Filistinli tutsak saldırıyı protesto etmek için 24 saatlik açlık grevi yaptı.

Lübnan, Mısır, Ürdün, Yemen, Sudan gibi ülkelerde sokaklara çıkan onbinlerce kişi de İsrail katliamını protesto etti.

Bu arada Arafat, diğer Filistinli yetkililer ile Arap Birliği Genel Sekreteri de katliama sert tepki gösterdiler. Filistin hükümeti adına açıklama yapan başbakan Ahmed Kurey, “Bu delice bir eylem. Büyük çaplı bir kaosa kapı açıyor. Yasin, ilimliği ile bilinen bir liderdi ve Hamas’ı kontrol ediyordu. Bu yüzden bu tehlikeli ve korkakça bir eylemdir” diye konuştu. Filistin lideri Yaser Arafat ise, Şeyh Yasin’in ölümü nedeniyle üç günlük yas ilan ederek, İsrail’in bu saldırı ile tüm kırmızı çizgileri aştığını söyledi. Filistinli Bakan Saib Erakat da, Şeyh Yasin’in öldürülmesini “alçakça bir suç” olarak niteledi. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa Yasin ise cinayeti “devlet terörü” olarak nitelendirdi ve “Bu operasyon, İsrail’in saldırgan niyetlerinin ortaya koydğu gibi, olası bir sükunete dönüş sürecine ne kadar karşı olduğunun da göstergesidir” dedi.

ABD-İsrail’in suç ortaklığı

Bu vahşi katliamın ABD emperyalizminin onayı alınmadan yapılabilmesi mümkün değil. Filistin halkına dost olmayanlar da artık bu gerçeği kabul etmek zorunda kalıyorlar. Zira Ortadoğu halklarını hedef alan emperyalist saldırının doğrudan İsrail çıkarlarıyla bağlantılı olması gibi, siyonistler de bu saldırının bir bileşeni durumundadır. Filistin direnişini hedef alan katliamlar da bu projeye uygun olarak planlanıyor. Şaron’un yakında ABD’ye yapacağı ziyaret gözönüne alındığında aradaki sıkı işbirliği daha iyi anlaşılır.

Emperyalist ülkelerin neredeyse tümü, şu veya bu hesapla da olsa, katliamı kınama ihtiyacı duydukları halde, Bush ve savaş çetesi bundan özellikle kaçındı. Elbette diğer emperyalist ve gerici rejimler de farklı kaygılardan dolayı bu saldırıyı kınadılar. Yoksa hiçbirinin Filistin halkının maruz kaldığı vahşi katliamlara kayda değer bir itirazı bulunmuyor. Eğer olsaydı, İsrail’i kınamak için Şeyh Yasin’i öldürmesini beklemezlerdi. Çünkü siyonistler her gün kınanacak barbarlıklar yapıyorlar.

Katliama tepki gösteren Uluslararası Af Örgütü de benzer bir gerici zihniyet taşıyor. Siyonist katliamlar ile işgal karşıtı direnişi aynı kefeye koyuyor. Hamas örgütü liderinin katledilmesini “yargısız infaz” olarak niteleyerek kınayan Af Örgütü, İsrail’e “suikast politikasından”, Hamas ve diğer Filistinli gruplara da “İsrailli sivilleri hedef almaktan” vazgeçmeleri çağrısı yaptı.

Bush ve savaş çetesinin katliam karşısında takındıkları tutumda bir yenilik yok. Onlar siyonist vahşete direnen Filistinli örgütlere “terörist” damgası vururken, her gün katliam yapan İsrail’in “kendini koruma hakkı” olduğunu yineleyerek Şaron’a tam destek veriyorlar.

Tüm bu barbarlıklar Filistin halkının dünyaya örnek olan direnişini ezmek içindir. Filistin halkını bir bütün olarak ortadan kaldırmaktan bile çekinmeyecek olan bu emperyalist-siyonist zorbalar Ortadoğu’ya gömülmelidir. Bölge halkları direniş yolunu seçerek Filistin halkıyla eylemli dayanışmaya girdiklerinde bu hiç de zor olmayacaktır.



Hamas liderinin öldürmesine gerici tepkiler

Siyonist saldırganlığın doğrudan ya da dolaylı destekçileri, Şeyh Yasin öldürülünce hemen İsrail saldırısını kınayan açıklamalar yaptılar.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye bu saldırıyı şiddetle kınamakta ve bu tip eylemlerin, amaçlanan huzur ve sükuna hizmet etmeyeceğine, çatışma ortamını daha da içinden çıkılmaz hale getireceğine inanmaktadır” denildi.

Avrupa Birliği yüksek siyasi temsilcisi Javier Solana, saldırıya “barış süreci açısından çok çok kötü bir haber” sözleriyle tepki gösterdi. Bu tür eylemlerin barışı tesise katkı yapmayacağını savunan Solana, AB Dışişleri Bakanları toplantısı için Brüksel’e gidecek. Solana, “Bu özel durum nedeniyle, verilecek mesaj daha da sert olacak” dedi.

Ürdün Kralı, Şeyh Yasin’e saldırıyı “suç” olarak nitelendirdi. Abdullah, “Bu suç, şiddetin ve istikrarsızlığın tırmanmasından başka bir işe yaramaz” dedi.

Rusya da şiddetin tırmanmasından endişe ettiğini duyurdu. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İsrail saldırısının Ortadoğu’daki uluslararası barış çabalarının önüne geçebileceğini söyledi.

İngiltere Başbakanı Tony Blair, “İsrail’in terör karşısında savunma hakkını tanıyoruz, ama alınan önlemler uluslararası kurallara uygun olmalı, aşırıya kaçmamalı” diye konuştu. İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw ise, İsrail’in eyleminin terörizmle mücadeleye yardım edemeyeceğini söyledi.

Fransa Dışişleri Bakanlığı da Hamas liderini öldürmesini sert biçimde kınadı. Bunun, “Ortadoğu’da şiddeti körükleyecek bir uluslararası hukuk ihlali” olduğunu bildirdi.

İtalya, Polonya, Lüksemburg ve Danimarka dışişleri bakanları da benzer açıklamalar yaparak, Hamas yandaşları tarafından yapılacak misillemelerin Avrupa’ya sıçrayabileceği endişelerini dile getirdiler.

Görüldüğü üzere hiçbir devlet Filistin halkının siyonist vahşete maruz kalmasından söz etmiyor. Eğer bu kınamalar zerre kadar samimiyet taşısaydı, siyonist işgalin biran önce sona ermesi talep edilirdi. Şeyh Yasin’in ölümünden önce de hergün katliam yapıyordu İsrail ordusu, ama hiçbiri bundan dolayı siyonistleri kınamıyordu. Şimdi tüm kaygıları Amerikan barışı olan “yol haritası”nın uygulanamayacağı, çatışmaların şiddetleneceği temeline dayanıyor. Oysa Amerikan “barışı” ancak katliamların üstünü örten bir “şal” olarak nitelenebilir. Demek oluyor ki, tüm gerici güçler, Filistin halkının katledilmesinden sorumludur.