12 Temmuz'03
Sayı: 27 (117)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşaklığı sindirenlerin uşak muamelesinden yakınma hakkı olamaz!
  İŞKUR yasası Meclis'ten geçti...
  "Stratejik uşağın" kırılan "onur"u!
  Sağlık emekçilerinin işgüvencesi ortadan kaldırılıyor...
  "Reform" adı altında sağlık hizmetleri özelleştiriliyor
  Herkese parasız, yaygın ve eşit sağlık hizmeti!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Birleşik Metal-İş Sendikası 1 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı...
  DİSK Tekstil 1 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı
  KESK'in evrimi: Fiili- meşru mücadeleden yasaların ardına/2
  Ekim Gençliği'nden...
  Geleceğimiz için elele mücadeleye!
  Emperyalist tehditler yeniden İran üzerinde yoğunlaştı
  "Yol haritası" ve son gelişmeler
  Emperyalist işgalciler Irak direnişi karşısında çözüm ve çıkış bulamıyor
  Uzanları bitirmek için İmar Bankası'na el konuldu...
  Faşist rejim zindan cephesinde tecridi ağırlaştırıyor ve yeni saldırılara hazırlanıyor
  Direnişteki Ağartıoğlu deri işçileri kardeşlerimize...
  Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi'nin 1. kuruluş yılı etkinliğin yüzlerce emekçinin katılımıyla gerçekleşti...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Geleceğe dair umutları yeşertmek...

Sabahın ilk ışıklarıyla düşüyorum yola. Geç kalırım kaygısıyla biraz da erken çıkıyorum evden. Öyle ya, daha yeni başlamışım işe, topu topu bir ay bile olmamış. Fabrikada daha fazla işçiyle nasıl tanışabilirim diye düşünerek yolları adımlıyorum. Belki biraz aceleci davranıyorum, ancak işçilerle sıcak ilişki kurup, fabrikadaki “acemilik” süremi bir an önce atlatmak istiyordum. Günün ilk saatleri olmasına rağmen güneşin sıcaklığı ve yaz mevsiminin güzelliği içimde heyecan ve umut dolu duygular uyandırıyor. Servise bineceğim yere yaklaştıkça tanıdık simalar beliriveriyor karşımda. Değişik değişik fabrikalarda çalışan onlarca işçi her gün bu durakta biraraya geliyorlar. Birer, ikişer, üçer, beşer servislerini bekliyorlar. Kiminin gözünden uykunun doyumsuzluğu okunuyor, kimi koyu bir sohbetin ilk cümlelerini sarfedir. Kimileri ise sessizce etrafını izleyerek kendisini götürecek servisi bekliyor. Ben de usulca arasına katılıyorum bu her günkü sıradanlığın...

Yine fabrikaya dönük düşüncelere dalmışken birden olağan dışı bir hareketlilik gözüme takılıyor. Durakta bekleşen işçiler arasında, zamana karşı yarışırcasına hareket eden bir kişi beliriyor. Hali vaktinden yılların işçisi olduğu belli olan bu kişinin hiçbir işçiyi atlamadan ilerleyip yanıma yaklaşması kısa bir süreyi buluyor. Uzattığı bildiriyle birlikte içeriği hakkında kısa bir açıklamada bulunuyor. Bildiriye kabaca bakıp “kolay gelsin” diyebilmek için kafamı kaldırdığımda, çoktan diğer işçilerin arasına karışmış olduğunu görüyorum. Bildiri, çıkan iş yasasının işçilere ne kaybettirdiğini, bundan kimlerin sorumlu olduğunu, ne yapılması gerektiğini belirten ve örgütlenmeye çağrı yapan bir sendikanın bildirisi. Politik muhtevası bir yana, o anki pratik çalışmanın kendisi içde türlü duyguların kabarmasına neden oluyor. Duraktaki tüm işçiler gibi ben de bildiriyi okuyorum, ancak bir yandan da servistekilere nasıl okutabilirim diye düşünüyorum. İşe yeni başlamış olmanın ve servisteki arkadaşları yeterince tanıyamamanın dezavantajıyla nasıl bir yol izleyeceğim noktasında tereddüte düşüyorum. Sonunda serviste okumaya, sorduklarında ise bildiriyi onlara da okutmaya karar veriyorum.

Servisim hiç şaşmadan her zamanki saatinde geliyor. Elimdeki bildiriyi herkesin göreceği bir tarzda tutup servise atlıyorum ve emekçi sıcaklığıyla selamlıyorum herkesi. Yerime geçip bildiriye kaldığım yerden devam ederken servisin kapısı açılıyor ve herkesin ilgisi birden oraya yoğunlaşıyor. Az önce bildiriyi dağıtan kişi, gayet doğal bir biçimde ve emin adımlarla servise biniyor ve herkesin meraklı bakışları altında bildirileri dağıtmaya başlıyor. İlk başta birer-ikişer çekingen el uzanırken, daha sonra arka sıralardan bir işçi birkaç tane alıp almamış olanlara uzatıyor. Bir bildiri de bana geliyor. Teşekkür edip aldığımı söylüyorum. Bildiriyi dağıtan kişi ise, önce bildirinin içeriği hakkında kısa bir açıklama yapıyor ve her türlü sorunda yardımcı olabileceklerini belirtiyor. “Kolay gelsin” diyerek yine hızla servisten aılıyor. Servisimiz hareket ettiğinde, birkaç dakikaya sığan bu anın yaratmış olduğu coşkuyla insanları izlemeye koyuluyorum. Servisin yarısı bildiriyi okuyor. Uzun bir yol aldıktan sonra bekleşen işçilerle dolu yeni bir durağa yaklaşıyor servisimiz. Kapı açıldığında ise uzun süre önce geride bıraktığımız bildiriyi dağıtan kişi acele hareketlerle tekrar servise giriyor. Biz, onu geride bırakmamıza rağmen bizi nasıl ge&cceil;miş olduğuna hayretler içerisinde şaşa kalırken, o aynı servise binmiş olmanın dalgınlığıyla tebessümlere yol açıyor. Ve yine hızla durakta bekleşen kalabalığın arasına karışıyor.

Yol boyunca süren sessizlik, ufak da olsa bir burukluk yaratıyor içimde. Bildiri ve yeni iş yasası üzerinden işçiler arasında nasıl bir sohbet ortamı yaratabilirim diye düşünüyorum. Bir şekilde bu sessizliğe müdahale etmem gerekir diye düşünüyorum. Ama işe yeni başlamış olmam ve birçok arkadaşı yeterince tanımamam nedeniyle bu isteğimi bastırmak zorunda kalıyorum. En azından bir arkadaşın söze girmek için bir şeyler söylemesini bekliyorum. Ne yazık ki fabrikaya kadar bu sessizliği bozacak tek bir ses çıkmıyor. Belki bir önceki günün vermiş olduğu yorgunluk, belki de içten içe bir sorgulayıştır bu suskunluğun nedeni. Ancak bendeki coşkunun kırılması bir yana daha da bir hırslanmama neden oluyor. Bir an önce “deneme süremi” atlatıp sıcak bir ilişki ortamı yakalamalıyım diye düşünüyorum ve soyunma odasına gidiyorum.
Zilin çalmasına ve üretimin başlamasına az bir zaman kala günün ilk anlarında yaşadığım olayın coşkusuyla karşılaştığım her işçiyi selamlıyorum. Makineme doğru ilerlerken başka bir makinede çalışan bir işçiyle selamlaşıyoruz. Aynı anda bu işçinin ufak bir kitapçık okuduğunu farkediyorum. Ancak bu okumaktan ziyade, sanki elindekini etrafına göstermek isteyen bir tavra benziyor. Zira kitapçığı okuyan işçi, bir kitapçığın sayfasını çeviriyor, bir etrafına bakıyor. Merakımı gidermek amacıyla biraz daha yakından geçerek göz ucuyla kitapçığa bakıyorum ve o anda yine tarif edilemez duygular sarıyor yüreğimi. Kitapçık zannettiğim şeyin BDSP’nin kölelik yasasıyla ilgili çıkartmış olduğu broşür olduğunu anlıyorum. Kısa bir süre yanına gidip gitmemek arasında tereddütte kaldıktan sonra, ürim saatinin başlamasına az bir süre kaldığı için tekrar makinemin başına dönüyorum. Ancak gözümü oradan da ayıramıyorum. Zira oradan geçen her eski işçinin “ayağı takılıyor”. Önce üç-dört kişi olan bu sayı 9-10 kişiyi buluyor. Ve hararetli bir tartışmanın yürütüldüğü her hallerinden belli oluyor. Bense bu tartışmanın içinde olamayışın ve işçilerin ne konuştuklarını oml;ğrenemeyişin ezikliğini duyuyorum. Yayınlarımızın fabrika ortasında işçiler tarafından böyle “kendiliğinden” bir şekilde okunup tartışılmasına ilk defa tanık olduğum için türlü türlü duygulara kapılıyorum ve üretim zilinin çalmasıyla makinemin başına geçiyorum. Ve ilk defa sömürü çarkının dönen dişlileri arasında böyle şevk ve heyecanla çalışmaya başlıyorum. Kafamda ileiy dönük planlar kurup, geleceğe dair umutlar yeşerterek...

İşçi sınıfı savaşacak sosyalizm kazanacak!

Bir metal işçisi



Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nin 1. kuruluş yılı etkinliği yüzlerce emekçinin katılımıyla gerçekleşti...

İşçi ve emekçilerle birleşmede
önemli bir mesafe

Kültür-sanat mevzisinde birinci mücadele yılını dolduran Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi, ikinci yılına coşkulu bir etkinlikle girdi. 6 Temmuz Pazar günü Çiğli Belediyesi Meclis Salonu’nda yapılan etkinlik saat 19:00’da başladı.

Etkinliğin 2 Temmuz Sivas katliamının haftasına denk düşmesi nedeniyle açılış konuşmasında katliama da değinildi. Konuşmada İşçi Kültür Sanat Evi’nin bir yıllık süreci anlatıldı. Sınıf mücadelesinde üzerine düşen misyonun altı bir kez daha çizildi. Ardından Sivas katliamında ve devrimci mücadelede şehit düşenler anısına saygı duruşu yapıldı.

Sahneye ilk olarak İşçi Kültür Evi müzik grubu çıktı. Ardından kurumun şiir topluluğu tarafından Nazım Hikmet’in şiirlerinden derlenen “Nazım Destanları” isimli şiir dinletisi sunuldu. Şiirler büyük beğeni topladı. Halkoyunları ekibi Bornova Folklar Sanat Eğitim Derneği’nin (BOFSED) de katkılarıyla Diyarbakır yöresine ait halkoyunları başarıyla sunuldu. Menemen Belediye Tiyatrosu (MEBET) tarafından cezaevi duvarlarını ören işçileri konu alan gösterim katılımcıları hem duygulandırdı hem de coşkulu anlar yaşattı. Sahneye son olarak BOFSED müzik grubu Grup Artos çıktı.

1. yıldönümü etkinliği, İzmir’de yaz konserlerinin oldukça yoğun olduğu bir dönemde yapılmasına, yaz sıcaklarına ve tatile rağmen yaklaşık 300 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Katılımcıların büyük çoğunluğunun Çiğli’den işçi ve emekçilerden oluşması İşçi Kültür Sanat Evi’nin bir yıldır yürüttüğü çalışmanın başarısı ve yaygınlığıyla açıklanabilir ancak. Bu aynı zamanda İşçi Kültür Sanat Evi’nin Çiğli’li işçi ve emekçilere malolduğunun bir göstergesi olmuştur.

Etkinliğe deri ve demir-çelik işçileri tarafından iki çelenk gönderildi. Direnişteki Ağartıoğlu deri işçileri, deri işçileri, tekstil işçileri, demir-çelik işçileri, metal işçileri, SY Kızıl Bayrak gazetesi, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Ekim Gençliği, Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri, Bornova Folklar Sanat Eğitim Derneği (BOFSED), Menemen Pir Sultan Abdal Derneği ve Evka-2 Çağdaş Yaşam Derneği tarafından mesajlar gönderildi.

Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi çalışanları