12 Temmuz'03
Sayı: 27 (117)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşaklığı sindirenlerin uşak muamelesinden yakınma hakkı olamaz!
  İŞKUR yasası Meclis'ten geçti...
  "Stratejik uşağın" kırılan "onur"u!
  Sağlık emekçilerinin işgüvencesi ortadan kaldırılıyor...
  "Reform" adı altında sağlık hizmetleri özelleştiriliyor
  Herkese parasız, yaygın ve eşit sağlık hizmeti!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Birleşik Metal-İş Sendikası 1 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı...
  DİSK Tekstil 1 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı
  KESK'in evrimi: Fiili- meşru mücadeleden yasaların ardına/2
  Ekim Gençliği'nden...
  Geleceğimiz için elele mücadeleye!
  Emperyalist tehditler yeniden İran üzerinde yoğunlaştı
  "Yol haritası" ve son gelişmeler
  Emperyalist işgalciler Irak direnişi karşısında çözüm ve çıkış bulamıyor
  Uzanları bitirmek için İmar Bankası'na el konuldu...
  Faşist rejim zindan cephesinde tecridi ağırlaştırıyor ve yeni saldırılara hazırlanıyor
  Direnişteki Ağartıoğlu deri işçileri kardeşlerimize...
  Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi'nin 1. kuruluş yılı etkinliğin yüzlerce emekçinin katılımıyla gerçekleşti...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
ABD ezilen halkları kirli planlarına alet etmeye çalışıyor...

Emperyalist tehditler yeniden
İran üzerinde yoğunlaştı

E. Bahri

Savaş, ölüm, yıkım, zorbalık vb. politikalara dayanan Bush yönetimi, halkları küstahça bir üslupla tehdit etmeyi alışkanlık haline getirdi. Afganistan ve Irak örneklerinde görüldüğü gibi bu tehditler bir süre sonra fiili saldırıya dönüşmektedir. Bir ülkeyi işgal edip diğerini sıraya koyuyor. 25 yıldan beri tüm ABD yönetimlerinin baş düşman belledikleri İran, bugünlerde tehdit oklarının üzerinde yoğunlaştığı ülke durumunda.

Beyaz Saray’da hüküm sürenlerin “diş bilediği” bir ülke olduğu halde İran henüz fiili bir saldırıya maruz kalmadı. Amerikan yönetimleri esas olarak ekonomik ambargo ile bu ülkeyi kuşatmaya çalıştılar. Ancak gerici molla rejimi, diğer emperyalist ülkelerle (Almanya, Fransa, ‘91 yılından sonra Rusya) girdiği ekonomik ve ticari ilişkiler sayesinde, ABD ambargosunu büyük oranda boşa düşürebildi.

ABD için İran’da işbirlikçi bulmak kolay değil. Zira İran halkı güçlü bir anti-Amerikancı bilince sahip. Bugüne kadar gerici rejime karşı yükselen muhalefeti yedekleme hedefine ulaşamadı Washington’daki haydutlar. Son günlerde gelişen öğrenci gençlik hareketini “destekleyen” açıklamalardan da umdukları karşılığı bulamadılar. Amerika’nın beslediği devrik Şah destekçisi artıkların İran’a yönelik Farsça uydu TV yayını da pek ilgi görmüyor. Zaten bu işbirlikçi hainlerin İran halkından destek bulmaları mümkün değil. Zira Şahın İranlı emekçilere uyguladığı zulmün hafızalardan silinmesi kolay değil.

ABD emperyalizmi, ezilen halkları kirli planlarına
alet etmeye çalışıyor

Ezilen halkların sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı yükselttiği özgürlük mücadelesi, 20. yüzyılı neredeyse baştan başa kaplamıştır. Yüzyılın başında dünyanın paylaşımını tamamlayan emperyalist güçler, 1975’lere kadar halkların direnişlerini ezmekle uğraştılar. “Uygar dünya”nın temsilcisi emperyalist ülkeler, iki paylaşım savaşının yanı sıra, halkların özgürlük mücadelesini ezmek amacıyla giriştikleri katliamlarla ne kadar vahşi olduklarını kanıtladılar. Afrika ülkeleri, Cezayir ve Vietnam’da yaşananlar, bir daha silinmemek üzere insanlığın hafızasına kazındı.

“Böl, parçala, yönet” kirli taktiği ile halkları birbirine kırdıran emperyalistler, son yıllarda sömürgeci politikalarını ezilen halkların dostu görüntüsü altında, onları kurtarmak gerekçesiyle yürütür oldular. Bunu, yeni bir taktik olmamakla beraber, geçmişe göre daha yaygın ve “demokrasi-özgürlük” gibi söylemlerle gündeme getirmeye başladılar. 11 Eylül’den sonra bu demagojik söyleme “teröre karşı savaş”, “kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması” eklendi. Eski Yugoslavya, Afganistan, Irak gibi ülkeler benzer gerekçelerle işgal edilmişti. Şimdi de aynı gerekçelerle hedef alınan ülke İran.

Bush ve çetesi nükleer silah ürettiği, “teröristler”e yardım ettiği ve anti-demokratik/totaliter bir rejimle yönetildiği gerekçeleriyle İran’a karşı saldırgan açıklamalarda bulunuyor. ABD emperyalizmi, sömürgeci emellerine ulaşabilmek için, molla rejimi tarafından ezilen halkları kullanmak istiyor. Bunların başında da Azeriler geliyor. Azeriler hem nüfus yoğunluğu, hem de onlarca yıldan beri gerici rejimlerin baskısı altında olmalarından dolayı savaş kundakçılarının İran’da kullanmak istedikler temel güçtür. Yakında gerçekleşecek Azerbaycan seçimlerine müdahale eden ABD, tamamen kukla bir yönetimi işbaşına getirmek istiyor. Bakü’de böyle bir yönetimin işbaşına geçmesi, İran’daki Azerilerin kullanılabilmesi işini kolaylaştırabilir.

Halkların düşmanı Amerikan emperyalizmi, güya Azeriler’in ulusal özgürlük uğruna verdikleri mücadeleyi destekleyecek. Burada “desteğin” şartı, ABD’nin İran’ı işgal edebilmesi için Azerilerin işbirlikçi olmalarıdır. Yani hem Azeri halkına utanç verici bir misyon biçerek onuruyla oynayacak, hem de İran’ın bütününü egemenliği altına almış olacak. Bu kirli planın Azeri halkında karşılık bulma ihtimali düşüktür.

ABD’nin İran rejimine karşı kullanmak istediği bir diğer güç ise Kürt halkıdır. İran’da yaşayan Kürtler de rejimin baskısı altında bulunuyor. Özellikle ‘80’li yıllarda özgürlük talebini yükselten Kürt halkının bu çıkışını mollalar katliamlarla bastırmıştı. Doğal olarak Kürt halkının özgürlük talebi güncelliğini koruyor; buna bağlı olarak da molla rejimine karşı yaygın bir hoşnutsuzluk mevcut. İşte Pentagon’un savaş kundakçıları Kürt halkının bu talebini istismar etmek için çaba harcıyor.

ABD’nin İran’ı sıkıştırdığı bugünlerde dikkat çekici olaylar meydana geliyor. Genelde İran’la çatışmadan kaçınan PKK/KADEK, son günlerde defalarca İran askerleriyle çatışmaya girdi. Bu çatışmalar sonucunda her iki taraftan da onlarca kayıp verildi. İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin (İKDP) desteğini alan KADEK’in, İran’da “İran İslam Demokrasi Partisi” adı altında siyasi bir örgütlenme oluşturduğu iddia ediliyor. Doli Göze, Shinava, Mahabad, Şihayşa, Kelareş bölgelerinde İran askerleriyle KADEK’lilerin çatıştığı bildiriliyor. Bu arada İranlı yetkililer, KADEK’in Kürtleri Tahran yönetimine karşı kışkırttığını da ileri sürüyorlar. Basında yer alan bu haber ve yorumların bir kısmının doğruluk derecesi tartışmalı olabilir, ancak bölgede çatışmaların yaşandığı kesin gibi görünüyor.

Kuzey Irak’ta ABD askerlerinin denetimindeki bölgede bulunan KADEK güçlerinin bu koşullarda İran’la çatışmaya girmesi doğal olarak bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Teslimiyetçi çizgiyi benimsedikten sonra tüm umudunu Türk burjuvazisi ve emperyalistlere bağlayan KADEK’in, emperyalist güçler tarafından kullanılmaya müsait hale gelmesi kuşkusuz trajik bir durumdur. Uzun yıllar sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı Kürt halkının özgürlük mücadelesine önderlik eden bu parti, gelinen aşamada bizzat bu gerici güçlerini aleti olabilecek konuma düştü.

Daha önce de ABD emperyalizminin Irak’a saldırısına, “var olan statükoyu değiştireceği” gerekçesiyle destek verilmişti. Bu konumları, kaçınılmaz olarak İran’la yaşanan çatışmalar konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Savaş kundakçılarının iddiası: İran nükleer silah üretiyor

Irak’ta imal edildiği iddia edilen, dahası emperyalist saldırıya gerekçe gösterilen kitle imha silahları, işgalin üzerinden üç aya yakın bir süre geçmesine rağmen halen bulunamadı. Bulunması da söz konusu değil, çünkü bu iddiaların yalan olduğu artık ABD ve İngiltere basınında bile yazılıp çizilmektedir. Emperyalist saldırıya destek veren BBC bile İngiliz Başbakan Tony Blair’in yalanlarını ortaya koymak durumunda kaldı.

Şimdi de benzer bir kampanya İran’a karşı başlatılmış bulunuyor. Irak’tan tanıdığımız Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed El Baradey yeniden sahnede boy göstermiş bulunuyor. El Baradey, İran’a dayatılan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun ek protokolünü imzaladı. Bu protokol ile Ajans denetçilerine İran’da istedikleri her yeri inceleme ve habersiz denetleme hakkı tanıyor.

Ek protokolü imzalaması için İran rejimi üzerinde yoğun baskılar var. Tahran’a giden Muhammed El Baradey, İranlı yetkililerle yaptığı görüşmelerde protokolün bir an önce imzalamasını talep etti. El Baradey’den bir hafta önce İran’a giden İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Starw da, İran yönetiminden nükleer programını denetime açmasını ve demokratik reformları hızlandırmasını istedi. Bu arada Moskova’da biraraya gelen Rus Dışişleri Bakanı İgor İvanov ile Fransız meslektaşı Dominique de Villepin de, İran’a çağrıda bulunarak, ek protokolü imzalamasını istediler. Ortadoğu’nun kitle imha silahları deposu olan İsrail de sık sık İran’ın nükleer silah ürettiğini öne sürüp bu ülkeye müdahale edilmesini talep ediyor.

Irak’la ilgili yalanların ortaya dökülmesi, Bush ve savaş çetesini de sıkıştırmış durumda. Kasım 2004’te yapılacak ABD başkanlık seçimleri yaklaşıyor. Ortaya attıkları yalanların, ABD halkını aldattıklarının basında tartışıldığı bir dönemde seçimden zaferle çıkmaları zor görünüyor. Bu nedenle savaş kundakçısı ekip, Amerika’da prim yapan “güvenlik ve ülkenin çıkarları” gibi demagojileri gündeme getirerek, bu sıkışıklığı aşmaya hazırlanıyor. Nükleer silah ürettiğini iddia ederek İran’ı hedef almak, ABD’de iyi bir seçim propagandası işlevi göreceğinden, İran üzerindeki baskı gittikçe artacak.

Başta bölge halkları olmak üzere tüm anti-emperyalist güçler, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’da yeni bir cephe açmasını engellemek için zaman kaybetmeden harekete geçmelidirler.