Güney Kürdistanda Türk özel timcilerin Amerikan askerleri tarafından derdest edilmesinin yarattığı kriz bir türlü aşılamıyor. Krizi çözme adına atılmaya çalışılan adımlar işi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Farklı bir konu olsa krizin derinleştiğinden söz etmek uygun düşecek, ama Amerikan uşaklarının tutumu böyle bir yoruma pek izin vermiyor.
Üzerinden geçen bir haftalık bir zaman dilimine rağmen, devlet katında hala olayın şoku atlatılabilmiş değil. Devlet cenahında her ağzını açan stratejik ortaklıktan dem vurup yakınıyor. Bunun dışında tam bir şaşkınlık hakim. Kimi onurun incitilmesinden dem vuruyor, kimi o kadar büyütmemek gerektiğinden; kimi bunun yerel bir vaka olabileceğine ihtimal vermediğini söylüyor, kimi Washingtonun habersiz olduğunu iddia ediyor... Devlet katının muhalefet kanadı ise ağır tahrikten, onurun kırılmasından bahisle hükümete yükleniyor, nota verilmeliydi diyerek eleştiri oklarını hükümet partisi AKPye yöneltiyor. Ancak, onuru bu derece incinmiş görünenler, Güney Kürdistana ava gitmiş bu çok özel timi oluşturan şahinlerin nasıl olup da serçe misali avlandıklarını sormuyor. Daha ötei, Ankaradan giden karşılık vermeyin emrini sorgulayan da yok.
İktidar ve muhalefet, ordu ve hükümet, her düzeyde devlet kurumunun tek uğraşısı, dayak atan ağabeyin bir an önce gönül alma pozisyonuna girmesidir. Özellikle başbakanlık mevkindeki zatın tüm söylemleri, seçtiği sözcükler, muhalefete verdiği yanıtların tarzı bu arzunun en çarpıcı göstergeleri. Tüm söylemleriyle Erdoğan, özetle, demek istiyor ki; ağabeydir, döver de sever de, öyle her tokatta ipler koparılmaya kalkılmaz.
Ancak derdest edilen TSK mensupları olunca (üstelik öyle sıradan erler değil, komutanlarıyla birlikte bir özel tim), alınganlığın üst düzeyi de haliyle orduda görülüyor.
Ordunun ilk eylemli tepkisi, Amerikan Genelkurmay Başkanlığı devir teslim törenine katılmak için Washingtonda bulunan Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolonu törene katılmaktan alıkoyarak boykot tutumu göstermek oldu. Ardından, Ankarada yapılacak görüşme için Amerikanın yetkisiz düşük rütbeli subay göndermesi boykot edilerek bu toplantıya da katılım gerçekleşmedi. Amerika ise, olayların başından bu yana ilk ve tek olumlu adımı bu konuda atarak, aynı zamanda NATO komutanlığını da yürüten Avrupa Kuvvetleri Komutanı Org. Jonesu iki saatliğine de olsa Ankaraya göndererek toplantının yeniden organizasyonunu sağladı. ABD bunun ötesinde, bırakın özür dilemeyi, her zamanki kovboy üslubuyla, baskın basanındır tavrı ve küstahlığıyla davranmaya devam ediyor. Hatalı değiliz ki özür dilyelim; onlar bu muameleyi haketmişti; Türk tarafı sanki kendisi için kuyu kazıyor türünden ifadelerle ve Türkiyenin stratejik müttefiklik yakınmalarına karşı yaralı uçağımıza bile iniş vermediniz, bu müttefikliğe sığar mı? yanıtını veriyor.
Medyanın kendinden menkul yorumcuları, iki ülke ilişkilerinin ne kadar zedelendiği üzerine ahkam kesedursun, tablonun toplamı, Türk-Amerikan ilişkilerinde en küçük bir değişiklik yaşanmadığının kanıtı olmaya devam ediyor. Büyük birader tabiri boşu boşuna yerleşmedi. Amerikanın tüm dünyaya, ama özellikle Türkiyeye ve Türkiye kategorisindeki diğer peyklerine tutumu hep aşağılama, hep itip-kakma tarzındadır. Zaten, stratejik ittifak lafını diline dolayan da Amerika değil, hep Türk tarafı olmuştur. Türk devleti bunu bir övünç payesi olarak yineleyip dursa da, Amerika-Türkiye ilişkileri, doğası gereği, metropol-sömürge ilişkisi olarak başlamış ve süregelmiştir.
İşin bu yanıyla bakıldığında, Tayyip Erdoğanın ifadeleri de yerli yerine oturtulabilecektir. Türk devleti, Amerika ile bu kölelik ilişkisini koparabilecek güç ve durumda mıdır? Değilse eğer, özel tim baskını ve benzeri olayları büyütüp, büyük biraderi daha fazla öfkelendirmenin alemi yoktur. Ötesi; burjuva muhalefetin ve düzen solunun ulusal onur üzerine teraneleri, uluslararası politika arenasında bir anlam ifade etmiyor. Emperyalist dünya düzeni işte budur. Sadece bir toplumun sınıfları arasında değil, dünya toplumları ve devletleri arasında da işleyen çark efendiler ve köleler üzerine kuruludur. Gördüğü muameleyi çok onur kırıcı bulan kölelerin tek seçeneği düzenin dışına çıkarak özgürleşmek olabilir.