12 Temmuz'03
Sayı: 27 (117)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşaklığı sindirenlerin uşak muamelesinden yakınma hakkı olamaz!
  İŞKUR yasası Meclis'ten geçti...
  "Stratejik uşağın" kırılan "onur"u!
  Sağlık emekçilerinin işgüvencesi ortadan kaldırılıyor...
  "Reform" adı altında sağlık hizmetleri özelleştiriliyor
  Herkese parasız, yaygın ve eşit sağlık hizmeti!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Birleşik Metal-İş Sendikası 1 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı...
  DİSK Tekstil 1 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı
  KESK'in evrimi: Fiili- meşru mücadeleden yasaların ardına/2
  Ekim Gençliği'nden...
  Geleceğimiz için elele mücadeleye!
  Emperyalist tehditler yeniden İran üzerinde yoğunlaştı
  "Yol haritası" ve son gelişmeler
  Emperyalist işgalciler Irak direnişi karşısında çözüm ve çıkış bulamıyor
  Uzanları bitirmek için İmar Bankası'na el konuldu...
  Faşist rejim zindan cephesinde tecridi ağırlaştırıyor ve yeni saldırılara hazırlanıyor
  Direnişteki Ağartıoğlu deri işçileri kardeşlerimize...
  Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi'nin 1. kuruluş yılı etkinliğin yüzlerce emekçinin katılımıyla gerçekleşti...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Uzanları bitirmek için İmar Bankası’na el konuldu...

Sermayenin çıkar çatışması
sınıf savaşımını gölgelememeli

Uzanlar’ın PETKİM’i almasından sonra, sermaye sınıfının bir bölümü enerjide ipleri Uzanlar’a kaptırma kaygısıyla harekete geçti. ÇEAŞ ve Kepez’in Uzanlar’ın elinde olması başta Sabancı olmak üzere bir dizi tekeli rahatsız ediyordu. Uzanlar’ın PETKİM’e de göz dikmiş olması bu sermaye gruplarını kara kara düşündürüyordu.

Sonucu biliyoruz; bu sermaye gruplarının baskısıyla hükümetçe Uzanlar’a çelme harekatı başlatıldı. ÇEAŞ ve Kepez’e el konuldu. Genç Parti ve Uzanlar’a yönelik son operasyon ise, İmar Bankası’nın kapatılarak Tasarruf Mevduatı sigorta Fonu’na (TMSF) devredilmesi oldu.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), Bankacılık yasasının 16. maddesine dayanarak İmar Bankası’nı 3 Temmuz tarihinde TMSF’na devretti. Bu, belki de Uzan Grubuna vurulan en büyük darbedir. Bunun üzerine Uzan Grubu yaptığı açıklamada;“Gruba ait ÇEAŞ ve Kepez’in yanı sıra yıllık 1.2 katrilyon lirayı bulan gelirleri ile Türkiye İmar Bankası ve Uzan Grubu’nun finanse ettiği 1 milyar dolarlık yatırımı içeren Berke Barajı, 11 hidroelektrik barajı ve 65 bini aşkın tapudan oluşan dağıtım şebekesine el konulmasının kamuoyunda yarattığı olumsuz etkinin, aynı gruba ait Türkiye İmar Bankası’nda mevduatı bulunan 10 binlerce kişiyi paniklettiği”ni söylüyor.

Açıklamaya adeta mağdur edilmişler havası hakim. Oysa ki mağdur edilen Uzanlar değil ama bu şirketlerde çalışan işçi ve emekçilerle, İmar Bankası’na para yatıranlardır. Çünkü İmar Bankası, kelimenin tam anlamıyla, işçi ve emekçiden alıp Uzanlar’a veren bir hortum işlevi görmüştür.

Uzan Ailesi bankanın bilgisayarlarını kilitleyip gitmeden önce İmar Bankası’nda 320 milyon dolar döviz tevdiat hesabı, 300 trilyon lira düzeyinde de Türk Lirası mevduat bulunuyordu. Kıbrıs’taki İmar Off-Shore’da da 250 trilyon lira dolayında mevduat bulunuyordu. Uzan Grubu’nun bu bankadan kendi şirketlerine kullandırdığı kredilerin toplam büyüklüğü 550 trilyon liraya ulaşıyor.

Uzan grubunun hortumlamaları üzerine kamuyona verilen bilgiler arasında şunlar da var:“Uzan ailesinin kontrolündeki ÇEAŞ aynı ailenin devlet denetiminden kurtulmak için yurtdışında kurduğu bankadan yüksek miktarda kredi alıyor, buraya kâr aktarıyor ve bunu SPK raporunda da belirtildiği gibi ‘gider’ kaydediyor. ÇEAŞ’ın halen İmar Bankası’na 43, İmar Bank Off - Shore Ltd’ye ise 387 milyon dolar borcu var.”

Bütün bu bilgiler BDDK ve SPK’da çok daha öncesinde de vardı. Ama düne kadar bu soyguna sessiz kalıyordu. Şimdi harekete geçilmesi ise, AKP iktidarından bağımsız düşünülemez. Hareket neredeyse Uzanlar’ı bitirmeye yönelik. BDDK Uzanlar’ın mallarına ihtiyati tedbir kararı çıkarma arayışında.


Yaşanan bu gelişmeleri AKP ve oy potansiyelini arttıran Genç Parti çekişmesiyle açıklamak sığ ve yetersiz bir davranış olur. Elbette bunun da payı var. Ama asıl etken Sabancı gibi sermaye başlarının Uzan Grubu’ndan duyduğu rahatsızlıktır. Verili durumda Uzanlar PETKİM’i de satın alamayacak gibi görünüyor. Çünkü neredeyse bedavaya aldığı PETKİM’in sözleşme karşılığını ödeyecek mal varlığı kalmayacak ya da olanı kullanamayacak. Bu durumda çıkar çatışmasını Sabancı ve diğer sermaye başlarının kazandığını söylemek yanlış olmayacak.

Peki bu çatışma ve sonucu işçi sınıfını ne ölçüde ilgilendiriyor? Genç Parti’yle güya işçi ve emekçiden yana lafazanlık yapan Uzanlar, kelimenin tam anlamıyla vurguncu bir işçi ve emekçi düşmanı çete konumundadırlar. Şimdilerde bu durum da su yüzüne çıkarılıyor. R. Tayyip Erdoğan’ın Uzanlar hakkında Elazığ il kongresinde yaptığı açıklamlar bu temeldedir. Ancak Uzanlar’a yönelik tasfiye harekatından işçi sınıfının hiçbir çıkarı olamaz. Çünkü Uzanlar da onları tasfiye etmeye çalışanlar gibi tipik bir sermayedar çetesidir.

Sermaye sınıfının çıkar çatışması tam bir propaganda savaşına döndü. AKP (ve Sabancı) Genç Parti ve Uzanlar’ın kirli çamaşırlarını ortaya sererken, Uzanlar (ve Genç Parti) da adeta mağduru ve mazlumu oynuyor. Sahtekarlık ve demogojide sınır tanımayan Uzanlar, işçi ve emekçiler adına IMF’ye sitem yüklü mektuplar bile yazıyor. Bu mektup, Erdoğan’ın, “borazanı” dediği Uzanlar’ın televizyon ve gazetelerinde bıktırasıya yayınlanıyor. Bu propaganda savaşıyla amaçlanan işçi ve emekçileri kendi tarafına çekmektir.
İşçi ve emekçilerin tarafı ise her iki sermaye grubunun tam karşısındadır. Çünkü sermaye sınıfının çıkarları ile işçi ve emekçilerin çıkarları taban tabana zıttır. İşçi sınıfının çıkarı devrimci iktidar mücadelesindedir. Sermaye sınıfının kendi içindeki çıkar çatışmaları, işçi ve emekçilerin gerçek çıkarını gölgelememelidir.

Bu çıkar çatışması karşısında işçi sınıfının nihai şiarı vardır: Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!



Hükümet katliamla karşıladığı eyleme sonunda taviz vermek zorunda kaldı...

Nijerya’da genel grev!

Nijerya’da hükümetin benzin ve diğer petrol ürünlerine getirmek istediği %50 oranındaki zam ülke genelinde genel grev ve protesto eylemleriyle yanıtlandı. Genel grev başladığı 30 Haziran gününden itibaren polis saldırısıyla karşılaştı. Eylemin ilk haftasında beş kişi polis tarafından öldürüldü. Genel grev ve protesto gösterileri sonraki günlerde başka kentlere de yayılarak devam etti.

Genel grevin ikinci haftasına girildiği Pazartesi günü Lagos kentinde grev kırıcılarının işe başlamasını engellemek isteyen işçilerle polis arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Sendikaların verdiği bilgiye göre, 10 kişi polis tarafında katledildi, 60’tan fazla kişi gözaltına alındı. Eylemin barışçıl geçtiğini, bir kişi dışında kimsenin ölmediğini ileri süren polis sözcüsünün açıklamasına karşı sendika başkanı Adams Oshiomhola, başkent Abuja’da yaptığı basın toplantısından, ondan fazla kişinin polis tarafında öldürüldüğünün doğrulandığını açıkladı.

Bu gelişmelerin ardından ve Bush’un bu ülkeye planladığı ziyaretten üç gün önce hükümet sendikalarla görüşmek üzere yeni bir öneri sunmak zorunda kaldı. Sendikalara benzin fiyatlarının 40 Naira’dan (27 Cent) 34 Naira’ya (23 Cent) düşürülmesi önerildi. Hükümetin genel grev ve protestolar karşısında fiyatları indirmek zorunda kalarak tavizler vermesi sonucu bir uzlaşmaya varıldı ve genel grev 8. gününde bitirildi.

Genel grevin bitmesine rağmen ülkenin birçok yerinde hastahaneler, okullar, bankalar, devlet daireleri, işyerleri vb. kapalı kaldı. Bu durum grevin bittiği haberinin ülkeye geç yayılmasıyla açıklandı.



İsviçre/Basel’de Sivas şehitleri anması

Devletin dolaysız desteğiyle Sivas’ta katledilen aydın ve sanatçılarımızı ölümlerinin 10. yılında anmak için derneğimizde bir etkinlik düzenledik. Sınırlı sayıda çağrı afişi dışında özel bir çalışma yürütülmeyen etkinliğimize 50’yi aşkın kişi katıldı.

Derneğimiz adına konuşma yapan bir arkadaş, katliamın planlı ve örgütlü olduğuna, diri diri yakılarak katledilen aydınlarımız şahsında milyonlarca emekçinin eşit ve özgür bir dünya özleminin ve bunun ifadesi olan mücadelenin hedef alındığına işaret etti. Katliamın perde önünde şeriatçi-faşist güçlerin bulunmasına karşın perde arkasında devletin kanlı elleri bulunduğuna, gizlenmek istenin de bu olduğuna değindi. Çorum’da, Maraş’ta, Gazi’de, Ulucanlar ‘da, 19 Aralık’ta katliam emrini verenlerle Sivas’taki katliam emrini verenlerin aynı olduğunu, katliamlarin bir devlet ve sınıf politikası olduğunu ve Türk devletinin katliamcı bir geleneğe sahip bulunduğunu vurguladı. Sermaye devletinin işçi ve emekçilerin azgın sömürüsü yanında onların kanlarıyla beslendiğini, mücadelenin ön&ul;nü tıkayabilmenin yolu olarak devletin katliam ve provokasyonlara ihtiyaç duyduğunu belirtti ve konuşmasını örgütlü mücadelenin zorunluluğuna bağlayarak bitirdi. Ardından etkinliğe katılanlar söz alıp görüşlerini dile getirdiler. Etkinliğimiz halk müziğiyle devam etti.

Basel Gökkuşağı çalışanları



Kölelik yasasına karşı faaliyetimiz sürüyor...

Sefaköy BDSP olarak kölelik yasasına karşı ajitasyon, propaganda ve teşhir faaliyetini yoğunlaştırarak sürdürüyoruz. Çıkan merkezi materyallerimizi fabrikalara ve sanayi sitelerine yaygın biçimde ulaştırıyoruz.

Son olarak kölelik yasasını ele alan broşürümüzü Bakırköy, Topkapı, Güneşli, Yenibosna, İkitelli ve Sefaköy’deki birçok fabrikaya dağıttık. Bunların yanı sıra özellikle sanayi sitelerindeki dağıtımlarımız oldukça verimli geçti. Doğu Sanayi sitesi, Merter, Davutpaşa’daki sanayi sitelerinde yaptığımız dağıtımlarda öğle yemeğine çıkan işçilerle konuşma ve tartışma fırsatı bulduk. Aynı güzergahlar üzerinde ayrıca çeşitli talep ve şiarların bulunduğu afişlerimizi yaptık. Özellikle sitelerden birinde gördüğümüz ilgi çok anlamlıydı.

BDSP’nin işçileri bilinçlendirme ve onları sınıf mücadelesine kazanma çalışması tüm hızıyla sürecek.

BDSP çalışanları/Sefaköy