5 Ağustosta usta ve şefe çıkıp 6 Ağustosta önemli bir işim olduğunu söyleyerek Bana akşam 18.15ten sonra izin verir misiniz? dedim. Bu hafta herkes saat 22.00ye kadar çalışacak, mesai var gidemezsin dediler. Ben, Saat 20.00ye kadar kalayım sonra gideyim dedim. Yine kabul etmediler.
6 Ağustos akşamı normal çalışma saati olan 18.15e kadar çalıştım.Giriş kartımı almak üzere muhasebeye gidip sekreterden kartımı istedim. Sekreter kartını alamazsın deyince, masada duran kartımı aldığım gibi kart basma makinesine gittim. Arkamdan sekreterle bant şefi kartı basmamı engellemek için koşturuyordu. Ancak kartı basmıştım bile. Ben normal çalışma saatimi doldurdum, kimseye zorla mesai yaptıramazsınız deyip çıktım.
Evde olayı anlattım, ertesi gün ağabeyimin benimle işyerine gelmesini istedim. Çünkü kartımı vermeyip işbaşı saati dolduktan sonra içeriye almayarak, çıkışımı sağlamaya ve hiçbir hak iddia etmemem için uğraşmaya çalışacaklarını biliyordum. Ertesi gün ağabeyimle beraber fabrikaya gittim. Kartımı almak üzere muhasebeye gittim. Kartın yok dediler. Ağabeyim Dün akşam basılan kart nasıl oluyor da sabaha kayboluyor deyince sekreter bilmiyorum ... bey gelince versin dedi. İşe başlama saatim gelmişti. Ağabeyim sen git iş başı yap, ben konuşurum kartını basarsın dedi.
Sekreter bu arada bant şefine gidip abisini getirmiş, gel gönder şunu demiş. Bant şefi iş başı yapma, yukarı çık orada bekle dedi. Durumu ağabeyime anlattım. Şef arkamdan gelmişti. Ağabeyim şefe suçu ne, neden yukarı çıkıyor? deyince şef dün izinsiz kartını basıp gitmiş, gereken işlemi yapacağız dedi. Bunun üzerine ağabeyim kartını normal çalışma süresi bitiminde bastı, mesai saatleri içerisinde yapmadı ki! dedi. Şef Bizim kurallarımız var, iş başı yapması için ihtar imzalaması gerekiyor deyince ben de imzalamam! dedim. Sen imzalamazsan iki şahit tutar imzalattırırım demesi üzerine ağabeyim imzalattığın kağıdın fotokopisini alabilir miyim? dedi. Şef Hayır cevabını verdi. Peki senin ne tür bir ihtar tutacağını, değiştirmeyeceğini nereden bileyim? en bir örneğini vermezsen ben de gerekli yerlere müracaat ederim dedi ağabeyim. Ve sözlerine devam etti; Bir işçi normalde toplam 18-20 saat fazla mesaiye kalabilir, siz ise gece-gündüz demeden mesaiye bırakıyorsunuz. Bu insanların hiçbir sosyal hakkı yok mu? Bu insan uyku uyumadan, tatil yapmadan nasıl sağlıklı çalışabilir? Kaldı ki kendi kardeşinin düğününe gitmesine bile izin vermiyorsunuz dedi. M¨dür ağabeyime sordu Sen özel sektörde mi çalışıyorsun?. Sadece özel sektörde değil devlet dairesinde de çalıştım, azıcık da olsa kanunun ne olduğunu biliyorum dedi ve kartı ne olacak? diye sordu. Kartı bulununca yazarız dedi müdür.
Akşam 22.15de mesaiden çıktım, kart basmaya gittim. Kart ortada yoktu! Müdür kartın bulunmadı, personel müdürüne git yeni bir kart çıkarsın dedi. Personel müdürü şimdi muhasebe kapalı yarın çıkartayım dedi. Ben eve telefon açtım, bunun üzerine personel müdürü muhasebeye gidip kart çıkarmaya başladı. Kartımı basıp işyerinden ayrıldım.
2 ay sonra...
21 Ekim sabahı işe başladıktan bir süre sonra makine bozuldu. Makine yapılana kadar paketleme bölümüne yardım etmeye başladım. Tuvalete gittim, 10 dakika içinde geri dönmüştüm. Bant şefi söylenmeye başladı yarım saattir tuvalettesin. Hayır diyerek yanıt verdim. Beş dakikalık bir sürede döndüm, senin gibi iki dakikada bir tuvalete gitme lüksüm de yok dedim. Söylenmeye, bağırmaya devam ediyordu. Onu daha fazla dinlemeden işimin başına geçtim. Şikayete gitti. Bir süre sonra usta geldi eşyanı topla banta geçeceksin dedi. Bantta bana oturacağım yeri gösterdi. Sandalye yüksek olduğundan değiştirmesini istedim. Bağırmaya başladı. Bu sandalyeye oturmayacaksan defol git dedi ve bağırmaya başladı.
Bant şefi müdahale etti, olayı anlatmaya çalıştım. Sandalye yüksek, ben bunun üzerinde çalışamıyorum, belim ağrıyor vb. demeye çalışırken, hakaretler devam ediyordu. Eşek gibi çalışmaya mecbursun deyince bana bağıramazsın dedim, bir anda tokat patlattı. Ben de yakasını tutup çektim ve tekme attım. Araya girip ayırdılar. Zorla banttan çıkarmaya çalıştılar. Patronla personel müdürü aşağıya inip beni odaya çektiler, ikimizden birinin buradan ayrılması gerektiğini, benim gitmemin en uygunu olduğunu söylediler. Gereken kanuni işlem neyse yapın, imzalasın deyip yukarı çıktılar. Hakkım ne olacak diye sorduğumda, hiçbir hak alamıyorsun dediler. Patronun odasına gidip Benim hakkım ne olacak? dedim. Ne hakkı? dedi 10 yıllık emeğim. Sen benden 10 yıllık değil beş kuruş bilealamazsın. Dava açıp şikayet edebilirsin dedi.
Ağabeyime telefon açtım, karakola gidip şikayette bulunduk. Karakolda senin iş başı yapman gerek, 2 gün daha geçerse hiçbir hak alamazsın, onlar çalıştırmaya mecburlar veya hakkını ödemek zorundalar dediler. İşyerine gittim, patron beni çağırdı. Sen hiç büyük sözü dinlemiyorsun. Benden hemen nakit para istiyorsun, burada kimsenin hakkı kalmamıştır. Senin bizde beş kuruşun kalmayacak. Müdüre ne kadar alacağı varsa hesabını görün verin gitsin dedi. Patron konuşuyordu Ben anamdan helal süt emmişim, ben haram lokma yemem, hakkım sana helal olsun, sen de hakkını helal et, yiyecek ekmeğin buraya kadarmış, olayı büyütmeye gerek yok, davadan vazgeç Parayı almaya gittiğim gün de patron davadan vazgeçmem için ısrar etti. Ancak dava devam ediyor, vazgeçmedim...
ABD Irak petrollerini ele geçirmeye yönelik planlar hazırladı. Irakın işgal edilip petrolün ele geçirilmesine dünya halklarının büyük tepki göstereceğinin farkında olan emperyalistler bu saldırı planını uzun bir zamana yaymak istediler. Iraka saldırıyı meşrulaştırmaya çalıştılar. İşgalin Irak halkına demokrasi getireceğini söylediler. Irakın kimyasal silah bulundurduğu ise bir başka bahaneleriydi. Fakat emperyalistler kimyasal silah bulamadılar ve şimdi dünya kamuoyuna verecek cevap bulamıyorlar, bunu zamana bırakmakta yarar var diyorlar.
ABDnin Ortadoğu üzerindeki planının Irakla sınırlı olmadığını biliyoruz. Sırada İran ve Suriye var. Ve öncesinde saldırıda bulunacak suç ortaklarının sayısını çoğaltmak istiyor. Türkiyenin bu konuda desteğini almak için baskı yapıyorlar. Türkiyenin Iraka yapılan saldırıdaki tutumunu eleştiriyorlar. Savaşa fiilen girmese de Türkiyenin bu saldırıda payı olduğunu biliyoruz. Ve bu komşu ülke olunca Türkiyenin suçu bir kat daha artıyor.
Irak şu anda işgal altında. Emperyalistler artık onların yanı başında ve onları öldürmeye devam ediyor. Emperyalistler petrol kuyularını ABD şirketlerine veriyorlar. Irak petrolünün % 70inden fazlası ABDnin eline geçti. %25i ise halka verilecek. Bu da Irak halkının bundan sonra da rahat ve tam demokrasi ile yönetileceğine işaret değil. Yeni kurulacak olan hükümet ise tamamen emperyalistler tarafından yönetilecek. Bundan sonraki süreçte Irak halkı ve diğer Ortadoğu halkları anti-emperyalist bir mücadele içerisinde olmalıdırlar.