24 Mayıs'03
Sayı: 20 (110)


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırıları püskürtmek için gerici barikatlar aşılmalıdır!
  Sendika ağaları, sermaye sınıfı ve hükümetle kolkola
  Kölelik yasasına karşı mücadelenin yakıcı görev ve sorunları
  Kamu TİS'leri sürüncemede
  Zorunlu tasarrufların gaspı sürüyor!
  Onbinlerce işçi Ankara'da biraraya geldi...
  Türk-İş Ankara mitingi...
  Saldırılar ve kölelik yasası üzerine Deri-İş Genel Başkan Yardımcısı...
  Sermaye hükümeti İMF'den tam not aldı...
  Müşteri değil, öğrenciyiz!
  Filistin direnişini boğma planları...
  Özelleştirme saldırısının son perdesi
  Emperyalist terör ters tepiyor
  Irak'a bahşedilen "demokrasi"den sömürgeci yönetim çıktı
  Fransız burjuvazisinin emeklilik hakkına saldırısı ve emekçilerin büyük tepkisi
  Powell'ın Almanya ziyareti...
  Yaklaşan G8 zirvesi ve emperyalist şeflerin telaşı
  Pişkanlık ve ötesi...
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nden...
  Adana Öncü İşçi-Emekçi Platformu kuruldu!
  Hürriyet'in "F tipi mucizesi"
  Beterin de beteri var
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Yaklaşan G-8 zirvesi ve
emperyalist şeflerin telaşı

İlki 1975’te Paris’te düzenlenen ve sonraları peryodik olarak toplanan G-8 zirvesi bu yıl 1-3 Haziran’da Evian’da (Fransa) toplanacak. 8 büyük emperyalist devletin temsilcileri dünyanın geleceğini ve milyarlarca insanın kaderini doğrudan ilgilendiren konuları tartışmak üzere biraraya geliyorlar. Bu yılki zirveye G-8 üyelerinin dışında Afrika, Asya ve Latin Amerika’dan 12 ülkenin devlet ve hükümet temsilcileri de katılacak. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı belaların, yaşadığı acı ve yıkımların dolaysız sorumluları olan Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, İMF temsilcileri ile BM Genel Sekreteri Kofi Annan zirvenin davetlileri arasında bulunuyor. Emperyalist savaşın çete başları Bush ve Blair de zirveye katılacaklar arasında yer alıyor. G-8 üyeleri, davetlileri ve katılımcıları dünyadaki her türlü kötülüğün, insanlığı hedeflan çok yönlü sosyal yıkım saldırılarının ve politik katliamların baş mimarlarıdır. İşte bu katliamcı ve yağmacı güruh Evian’da bir araya gelerek dünyanın ve insanlığın yaşadığı sorunlara çözüm arayacakları iddiasında bulunuyor. Gerçekte ise işçilere ve emekçi kitlelere karşı yeni yıkım ve saldırı programları hazırlamak için toplanıyorlar.

Zirve’nin ön hazırlıkları ve anlamı

Seattle’dan bu yana emperyalist zirvelerin büyük çaplı militan kitle gösterilerine hedef olduğu ve haydutlar takımı için zirvelerini huzur içinde yapabildikleri dönemin kapandığı biliniyor. Her zirve emperyalistler için adeta kabusa dönüşüyor. Aynı sıkıntı ve telaş şimdi yapılacak olan G-8 zirvesi için de yaşanıyor.

Bu yılki zirvenin hazırlıkları ve güvenliği bir yıl önce Fransa’nın İsviçre’ye “hazırlıkları birlikte üstlenelim“ önerisi üzerine iki ülke tarafından birlikte üstlenilmiş bulunuyor. Dolayısıyla zirve bir yıldan bu yana İsviçre’nin (zirvenin yapıldığı mekan itibariyle) gündeminde bulunuyor. Son aylarda ise dikkatler bu konuya odaklanmış durumda. İsviçre basını zirveye ilişkin haber ve yorumlarını zirvenin gündeminden ziyade yapılan hazırlıklar ve yaşanan telaş üzerinden yapıyor. Şu günlerde ise konu “Tansiyon yükseliyor“, “Gerilim tırmanıyor“ gibi başlıklar altında tartışılıyor. Medyanın haber ve yorumları kasıtlı veriş tarzı bir yana, emperyalist şeflerin büyük bir sıkıntı içinde oldukları kesindir ve hazırlıkların düzeyi bunun kanıtıdır. Seattle’da başlayıp giderek büyüyen ve politikleşen, Cenova’da emperyalist haydutlara “tvma geçirdik” dedirten ve dünya ölçüsünde sarsıcı bir etki yaratan gelişmelerin anısı çok canlıdır ve benzeriyle karşı karşıya kalınacağı korkusu yaşanmaktadır. Tüm çabalar ve önlemler bunu hafifletmek ya da daha beteriyle karşılaşmamak içindir.

Her zirvede olduğu gibi bu yıl da aynı korkunun bir ifadesi olarak zirvenin yapılacağı bölge “Dünya kötü politik koşullar içinde bulunuyor, terör saldırıları olabilir“ gerekçesiyle olağanüstü önlemlerle kuşatılıyor. Binlerce polis, asker, özel kuvvetler ve istihbarat elemanları dışında helikopterler ve savaş uçakları seferber ediliyor. Hava sahası kapatılıyor, toplantının yapılacağı bölgeye yakın göllerdeki gemi seferleri durduruluyor ve gösterilerin yasaklanması gerektiği tartışılıyor.

Gösterilere izin verilip verilmemesi tartışmasına Genelkurmay da katıldı. Genelkurmay gösterilerin yasaklanması ya da zirve öncesi veya sonrasına alınmasını buyurdu. “Bu ordunun siyasete ilk müdahalesi değil“ biçiminde gösterilen tepkiler üzerine ve elbette “demokrasi” adına gösterileri yasaklama yoluna gidilmedi. Fakat yaşanacak “şiddet olayları”nda organizatörlerin (izin başvurusu yapanların) doğrudan sorumlu tutulacağı ve izin sözleşmesinde başvuru yapanların bunu imzalamaları gerektiği dayatılıyor.

“Huzur ve güvenlik” için iki ülke (Fransa-İsviçre) ortak önlem alacak ve birlikte çalışacak, Almanya’dan ise destek talep edilecek. Bu çerçevede Cenevre, Lozan, Waadt, Wallis kantonlarında 1800, öteki bazı kantonlarda ise 1900 polis seferber edilecek, ayrıca Almanya’dan 700 ile 1500 arasında polis takviye edilecek. İsviçre basını bunu “İsviçre’nin güvenliğini Alman polisi sağlayacak“ manşetiyle verdi. Buradan gelecek polis kuvvetinin maliyeti İsviçre’ye 4 milyon İsviçre Frangına mal olacak. Tek başına polisin güvenliği sağlayamayacağı ileri sürülerek 5600 asker seferber edilecek. İsviçre basını bunu ikinci dünya savaşından sonra ilk büyük askeri hareket olarak tanımlıyor. Evian havaalanı iki ülke tarafında denetlenecek ve 29 Mayıs- 5 Haziran arası iniş ve kalkışlara kapatılacak. Cenevre havaalanındaki u&ccedl;ak trafiği ise sınırlandırılacak. Cenevre gölündeki gemi seferleri en asgari düzeye indirilecek, Fransa bölümünde tümden durdurulacak. 29 Mayıs’tan itibaren bölgede güvenlik şeridi oluşturulacak. Cenevre ve Lozan otobanlarının da trafiğe kapatılması öngörülüyor. “Terör olayları” nedeniyle ambulans ve itfaiye hazır bekletilecek. Polis Cenevre’deki işyerlerine mektuplar göndererek güvenli¤i sağlayamayacaklarını, kendi başlarının çarelerine bakmaları gerektiğini ve gelişmelerde sorumlu olmayacaklarını belirtiyor. “Huzur ve güvenlik” için yapılan hazırlıklara 40 milyon İsviçre Frangı harcanıyor. Bunlar sadece İsviçre cephesiyle sınırlı hazırlıklar.

Emperyalist medyanın bu hazırlıkları terör havası yaratma eşliğinde sunduğunu ise belirtmeye gerek yok. Burjuva medyada sayıları 500 ile 3000 arası olacağı iddia edilen “militanların” yaratacağı dehşet anlatılıyor. Polisin gösterilere 100 bin dolayında bir katılım beklediği düşünüldüğünde, yaratılan terör havasının nedenleri, hazırlıkların “terör saldırısı” için değil de yapılacak olan protesto gösterilerinin çapı ve gücüyle ilgili olduğu anlaşılacaktır. Dolayısıyla hazırlıklar gösterilere katılacak olan onbinlerce emekçiye karşıdır, onlardan duyulan korkunun ifadesidir ve zirveye katılan haydutlar takımının güvenliği içindir. Tüm engelleme çabalarına ve alınan olağanüstü güvenlik önlemlerine rağmen zirvecilerin onbinlerce işçi ve emekçinin öfkesine hedef olacaklarınahuzur bulmayacaklarına ve eylemlerin kapitalizmin açık bir teşhirine dönüşeceğine kesin gözüyle bakılmalıdır.

G-8’e karşı hazırlıklar

Zirveye dönük hazırlık sadece düzen cephesinde değil, zirve ve küreselleşme karşıtı cephe tarafından da yapılmaktadır. “8 kişi milyarlarca insanın kaderini belirleyemez“ parolasıyla G-8 zirvesi sadece İsviçre’de sendikalar, “öğrenci hareketi”, Dayanışma, Devrimci İnşa, Sosyalizm İçin Hareket, İşçi Partisi, Attac, kadın örgütleri, savaş karşıtı komiteler, demokratik kurumlar vb. onlarca örgütlenmenin yoğun hazırlığı ile karşılanıyor. Amerika, İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa, Almanya, Arjantin, Meksika gibi ülkelerde de çeşitli örgüt ve kurumlar kendi ülkelerinde ve İsviçre’deki komitelerle birlikte zirve karşıtı hazırlık çalışmaları örgütlüyorlar.

İsviçre’de belli başlı tüm merkezlerde birden fazla komiteler kurulmuş bulunuyor. Konferanslar, bilgilendirme ve tartışma toplantıları, uluslararası tartışma formu, film günleri, paneller vb. etkinlikler yapılıyor, yoğun bir şekilde propaganda materyalleri kullanılıyor. Tüm bu etkinliklerde ve kullanılan meteryallerde anti-kapitalist içerik ve ileri politik şiarlar öne çıkıyor ve başka bir dünya özlemi dile getiriliyor. Organizasyon içinde yeralan bir çok örgüt ve grubun kendilerini doğrudan sosyalist ve komünist olarak tanımlamaları özel bir önem taşıyor. G-8 üyeleri ve katılımcıları dünyadaki yoksulluğun, açlığın, sosyal sorunların, hak gasplarının, savaşların ve toplu ölümlerin sorumluları olarak suçlanıyor ve protesto gösterilerine bunlara “hadlerini bildirme” perspektifiyle hazırlanılıyor.

Gelinen aşamada hazırlıkların politik boyutu tamamlanmış, tartışmalar artık teknik sorunlar etrafında yoğunlaşmaktadır. Eylem bölgesine gitmeyi engelleyen müdahalelerle ve polis saldırılarıyla karşılaşılması durumunda ortaya konulacak tutum, tutulan tren ve otobüslerin durumu vb. tartışılıyor. Eyleme bir hafta kala ise birçok kentte büyük yürüyüşe ön hazırlık gösterileri örgütleniyor. Protesto gösterileri “G-8’e, emperyalist savaşa ve işgale karşı“ içerikle birlikte ele alınıyor.

İsviçre, savaşa karşı onbinlerce öğrencinin boykotuna, 60 binlere varan emekçi kitlelerin protesto gösterilerine sahne olmuştu. Organizatörler bu eylemlerin yarattığı itilime, Seatle’den başlayan ve Cenova’da doruğa çıkan gösterilerin deneyim ve birikimine dayanarak “İsviçre tarihinin en büyük eylemine sahne olacak” iddiasında bulunuyorlar. Burjuva medya ve polis de 100 bin kişi beklediklerini açıklayarak aynı görüşü paylaşıyorlar.

G-8: Çok yönlü sosyal ve politik
saldırıların karar merkezi

Neo-liberal saldırıların ve emperyalist küreselleşmenin dünya ölçüsünde yol açtığı ağır sorunlar ve yarattığı yıkıcı sonuçlar tüm çıplaklığıyla ortadadır. Sorunlara çözüm gücü olmak iddiasıyla emperyalist zirvelerde biraraya gelen yağmacılar takımı, oralarda aldıkları kararlarla ve uygulamaya koydukları saldırı politikalarıyla işsizliğe, yoksulluğa, açlığa ve sosyal sorunlara yeni boyutlar katarak daha da ağırlaştırdılar. Bakımsızlıktan, hastalıktan ve savaşlardan kaynaklı kitlesel ölümlerin sorumluları bizzat onlar. Uluslararası sermayenin dünya çapında işçi ve emekçilere karşı yürüttüğü kapsamlı saldırı paketleri bu ve benzeri zirvelerde hazırlandı ve şimdi de yeni saldırı kararları alınacaktır. Zirvenin gündem maddeleri bunun böyle olacağının ayrıca kanıtıdır.

Kurulduğu dönemlerde gündemleri finans ve ekonomik sorunlarla sınırlı olan ve kapitalist ekonominin krizine çareler aramak amacı taşıyan (böyle yansıtılan) G-8 zirveleri artık uzun süreden beri ekonomiden politikaya, sosyal ve çevre sorunundan savaşlara, teröre karşı mücadeleden kitle imha silahlarına kadar tüm temel sorunlarda politikalar saptayıp kararlar alıyor. Bu yılki zirvenin gündemi de, dayanışma, çevre, borç krizi, teröre karşı mücadele ve kitle imha silahları gibi konularda oluşuyor. Afrika ülkelerine 12-18 milyar dolar yardımda bulunma ve en yüksek borcu olan 22 Afrika ülkesinin borçlarını silme de emperyalist şeflerin “soylu insani” amaçları arasında. Ama bu haydutlar güruhu Afrika ülkelerindeki nüfusun yarısını günde bir dolardan daha az bir parayla geçinmeye mahkum edenler, yarısına yakınını açlığın pençesine itenlerdir. Afrikhalkını savaşlarda kırımlardan geçiren, iç savaşlarda birbirine kırdıran, 45 milyon çocuğu okula gitme imkanında mahrum bırakan, AIDS, tüberküloz ve malarya hastalıklarının pençesinde milyonlarca insanın ölmesine göz yumanlar da aynı şeflerdir. Bunların doğrudan sorumluluğunu taşıyanların bu sorunlara çözüm arama iddiası tam bir ikiyüzlülüktür. Zirveye katılan DTÖ, İMF ve Dünya Bankası gibi epryalist kuruluşlar ise uyguladıkları politikalarla ülke ekonomilerini yıkıma uğratan ve tarımı çökerten, bugünkü sosyal hak gasplarını vb. örgütleyen kurumlardır. Bunların biraraya geldiği zirvelerde insanlığın ezici çoğunluğu için uğursuz kararların çıkacağı sır değildir.

Bu zirveden de işçi ve emekçi kitlelere yönelik iktisadi, sosyal ve politik saldırı paketleri çıkacak, insanlığın yaşadığı sorunların ve çektiği acıların derinleşmesini sağlayacak kararlar alınacaktır. Zirvelerin onbinlerce emekçinin öfkeli protestolarına hedef olması bu gerçeğin bilince çıkarılmasının göstergesidir.



G-8 Zirvesi’ne karşı “Enternasyonal Form”

G-8 Zirvesi’ni protesto etmek amacıyla dünyanın ezilen ve sömürülenleri de hazırlıklarını kendi cephelerinden hızlandırmış bulunuyorlar. İsviçre’nin değişik kantonlarında emperyalist küreselleşme karşıtı gruplar çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.

Bu etkinliklerden biri 16-17 Mayıs’ta “Enternasyonal Form” adı altında Lozan’da gerçekleştirildi. Bu form İsviçre’de yeni kurulan MPS (Sosyalizm İçin Hareket) tarafından düzenlendi. İlk günkü toplantıya çoğunluğu gençlerden oluşan 300’ün üzerinde insan katıldı. İsviçre, Fransa, Brezilya, Arjantin , İran, Rusya, Venezuella, Filistin ve İngiltere’den birer temsilci konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılar kendi ülkelerinin özgül sorunları yanında, ABD emperyalizminin Irak işgalinden hareketle, küresel düzeydeki mücadelenin anti-emperyalist anti-kapitalist olma zorunluluğuna işaret ettiler. Sosyalizmin tek çıkış yol olduğu bazı konuşmalarda net bir biçimde vurgulandı.

En hararetli konuşmayı İngiliz temsilci yaptı. ABD emperyalizminin Irak işgaline değindikten sonra, savaşlardan ve barbarlıktan kurtuluşun tek yolunun sosyalizm olduğunu, sosyalizmin bugün her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç haline geldiğini, emperyalist-kapitalizmin karakterini doğru analiz etmek gerektiğini söyleyerek, hareketin artık bir programa sahip olmasının zorunluluğunu vurguladı. Bunun için mücadeleyi uluslararası düzeyde daha üst boyutlara sıçratmanın zorunluluğuna işaret ederek, küreselleşme karşıtı hareketin bu perspektifle hareket etmesi gerektiğini, İngiltere’da binlerce genç devrimcinin örgüt arayışı içinde olduğunu, Blair’in emperyalist politikalarının buna yardımcı olduğunu, gençleri radikalleştirdiğini söyledi. Konuşması boyunca “Stalin sosyalizmini” reddetmek gerektiğini birkaç defaineledi.

İran temsilcisi: Kapitalist-emperyalist sistem son 20-30 yıldır yapısal bir bunalım içinde. On yıllardır bu bunalımını çözemiyor. Savaşlar bunun için devreye giriyor. ABD emperyalizminin Irak’ı işgal etmesi bu bunalımı hafifletme operasyonudur. Emperyalistler devrimcileri ve sosyalistleri ezmek için her zaman Ortadoğu’da islamcıları kullandılar. Şimdi ise Ortadoğu’yu ele geçirmek için aynı islamcıları bahane ediyorlar.

İran’da önemli işçi mücadeleleri olduğuna, bu mücadeleyi anti-emperyalist, anti-kapitalist perspektifle yürütmek gerektiğine vurgu yaparak konuşmasını bitirdi.

Brezilya temsilcisi: Konuşmasının genel çerçevesini İMF ve DB politikalarının Brezilya üzerinde yarattığı sonuçlar oluşturdu. Brezilya işçi sınıfının pratikte kendi öz deneyleriyle mutlaka kendi gerçek sınıf partisine kavuşacağını belirterek, şimdiki işçi partisinde devrimci militanların sürekli tasfiye edildiğine dikkat çekti. Kurtuluşun sosyalizmle geleceğine vurgu yaparak konuşmasını bitirdi.

Arjantin temsilcisi: Küreselleşme karşıtı hareketin net bir anti-emperyalist/anti-kapitalist perspektifle hareket etmek zorunluluğuna işaret ederek, ABD emperyalizminin Ortadoğu politikalarının aynısını Latin Amerika’da uyguladığını söyledi. İşçilerin ve köylülerin Lula’yı hükümete getirdiğini, kimsenin başlangıçta Lula’nın kazanacağına inanmadığını, ama Lula’nın özelleştirme programının daha katısını uygulamaya koyduğunu, kısa zamanda işçi hareketinin gelişeceğini belirtti. Küba’nın Latin Amerika’da devrim yolunda yanan bir ışık olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.

Fransa temsilcisi: O da diğer konuşmacılar gibi hareketin perspektiflerinin emperyalizmi ve kapitalizme karşıtlık temelinde olması ve mücadelenin sosyalizmi hedeflemesi gerektiğini söyledi. Gelinen noktada dünyanın ezilenlerinin bu hareketten çok şey beklediğini , hareketin artık bir program oluşturması gerektiğini, işçi sınıfının bu mücadelede belirleyici rol oynayacağını vurguladı.

Hemen tüm konuşmacılar üç noktada birleştiler. Birincisi, bugünkü küreselleşme karşıtı hareketin anti-kapitalist, anti-emperyalist bir perspektifle hareket etmesi; ikincisi, sosyalizmi hedeflemesi gerektiği; ve üçüncüsü, ABD’nin Irak işgalinin emperyalist amaçlı olduğu.

Ancak, sosyalizm vurgusuna rağmen nasıl bir çıkış yolu, ne tür yöntemler, nasıl bir örgütlenme vb. sorunlar ortaya konulamadı. Sosyalizmi adres olarak göstermek önemli olmakla birlikte bunun kendi başın sorunu çözemeyeceği açık. Bunun çözücü halkası olan gerçek devrimci sınıf partilerinin yaratılması ihtiyacı, konuşmaların en zayıf yanını oluşturdu.

İkinci günkü toplantılar bir başka mekanda, atölyelerde gruplara bölünerek gerçekleştirildi. Atölyeler dört bölüme ayrıldı. Avrupa, Ortadoğu, Latin Amerika, ve 21.yüzyıl savaşları. Bu gündemler üzerinden, izleyicilerin de katılımıyla siyasal tartışmalar yapıldı. Bu atölyelerin her birine 30-50 arası insan katıldı. Daha sonra tüm atölyeler birleştirilerek ortak bir değerlendirme yapıldı.

Sonuç olarak, iki günlük bu form, küreselleşme karşıtı hareketin bugün önplanda olan temsilcilerinin, bugünün koşullarında anlaşılır olan tüm zayıflıklarına karşın ciddi bir arayış içinde olduklarını ve bu arayışın şaşmaz adresinin de sosyalizm olduğunu gösterdi.

SY Kızıl Bayrak/Lozan