24 Mayıs'03
Sayı: 20 (110)


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırıları püskürtmek için gerici barikatlar aşılmalıdır!
  Sendika ağaları, sermaye sınıfı ve hükümetle kolkola
  Kölelik yasasına karşı mücadelenin yakıcı görev ve sorunları
  Kamu TİS'leri sürüncemede
  Zorunlu tasarrufların gaspı sürüyor!
  Onbinlerce işçi Ankara'da biraraya geldi...
  Türk-İş Ankara mitingi...
  Saldırılar ve kölelik yasası üzerine Deri-İş Genel Başkan Yardımcısı...
  Sermaye hükümeti İMF'den tam not aldı...
  Müşteri değil, öğrenciyiz!
  Filistin direnişini boğma planları...
  Özelleştirme saldırısının son perdesi
  Emperyalist terör ters tepiyor
  Irak'a bahşedilen "demokrasi"den sömürgeci yönetim çıktı
  Fransız burjuvazisinin emeklilik hakkına saldırısı ve emekçilerin büyük tepkisi
  Powell'ın Almanya ziyareti...
  Yaklaşan G8 zirvesi ve emperyalist şeflerin telaşı
  Pişkanlık ve ötesi...
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nden...
  Adana Öncü İşçi-Emekçi Platformu kuruldu!
  Hürriyet'in "F tipi mucizesi"
  Beterin de beteri var
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Sermaye hükümeti İMF’den tam not aldı...

Emeğe yönelik saldırılar hızlanarak sürecek!

İMF heyeti rutin denetim görevlerinden birini daha yerine getirmek için Türkiye’de. Heyet, 5. gözden geçirme vesilesiyle, İMF programının uygulanması çerçevesinde alınan mesafeyi görecek, sermaye hükümetinin önüne yeni görevler koyacak.

AKP hükümetinin Nisan ayında İMF’ye sunduğu niyet mektubunda yer alan taahhütler, emeğe yönelik en kapsamlı saldırıları içeriyor. AKP seçim döneminden itibaren İMF’ye bağlılığını ilan etmişti. Sosyal yıkımı daha da derinleştirecek, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamlarını daha da çekilmez hale getirecek emek düşmanı politikaları büyük bir gözükaralıkla uygulayacağını açıklamıştı.

Sermaye hükümetinin bu konudaki kararlılığı İMF’yi fazlasıyla memnun etmiş bulunuyor.

Yeni iş yasası çıktı

Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, İMF vb. emperyalist kurumlar çalışma mevzuatının emeğin aleyhine, sermayenin lehine tamamen esnekleştirilmesini istiyorlardı. Alınacak kredilerin yolunun çalışma hayatının esnetilmesinden geçtiğini her fırsatta vurguluyorlardı. İMF heyetleri Türkiye’ye her gelişlerinde yeni iş yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğinin altını çiziyorlardı.

Bu ısrar boşuna değil. Zira kapitalizmin doğasında daha fazla kâr için daha fazla sömürü vardır. Krizin derinleştiği dönemlerde ise bu sömürü alabildiğine azgınlaşır. Emekçilere en düşük ücretler, her türlü iktisadi ve sosyal haktan yoksunluk dayatılır. Kapitalizmin azami kara dayalı çarklarının dönebilmesi için bu gereklidir.

Yeni iş yasası tam da sermayenin bu ihtiyacını karşılama çerçevesinde gündeme getirilmiş ve meclisten geçirilmiştir. İş yasasını meclisten geçiren hükümet böylelikle sermayenin en önemli isteklerinden birini yerine getirmiş, bunu yaparak da ne sadık bir uşak oluğunu kanıtlamıştır.

Personel rejimi yasa tasarısı gündemde

VII. 5 yıllık Kalkınma Planı’na İMF, DTÖ, DB vb. emperyalist finans kuruluşları damgasını vurmuştu. Hükümet İMF’ye sunulan niyet mektubunda da, kamu emekçilerinin sayısının 350 binle sınırlandırılmasını öngören personel rejimi yasa tasarısını 2003 yılı sonuna kadar yasalaştıracağını ilan etti.

Kamuda esnek çalışmanın esas alınacağı vurgusuna, VII. 5 Yıllık Kalkınma Planı’nda, AKP’nin Acil Eylem Planı’nda, hükümetin programında ve tabii ki İMF’ye sunulan niyet mektubunda yer verildi. Buna göre, 657 sayılı devlet memurları kanunu kaldırılacak, üst düzey memurlar dışında kalan kamu emekçileri, sözleşmeli ve işçi statüsünde istihdam edilecekler. Böylelikle kamu emekçilerinin iş güvencesi ortadan kaldırılmış olacak.

Talan devam edecek!

Onbinlerce işçiyi işinden edecek özelleştirmelerin tümünün 2004 yılı ortalarına kadar tamamlanacağı da sermaye hükümetinin İMF’ye sunduğu mektupta yer aldı. Kârlı KİT’ler içinde yer alan TELEKOM, TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM vb. kuruluşların yakın vadede satışa çıkarılması planlanıyor. Bu, özelleştirme adı altında en verimli işletmelerin sermayeye peşkeş çekilmesi, sermayenin pis boğazına yeni lokmaların atılması anlamına gelecektir.

Niyet mektubunda özel eğitim kurumlarının, özel hastanelerin mali olarak desteklenmesi niyeti de belirtiliyor. Bunun için şimdiden düğmeye basıldı. Amaçlanan, eğitim ve sağlığın tamamen özelleştirilmesi, parası olanın eğitim ve sağlık hizmeti alabilmesidir.

Sefalet ücretlerine devam

Niyet mektubunda yer alan taahhütlerden birisi de sefalet ücreti politikasına devam edileceğidir. Reel ücretlerde belirlenmiş enflasyon oranında artış yapılacak. 2003 yılının ilk beş ayında ücretlerdeki aşınma yüzde 25’i bulmuşken, sermaye hükümeti tüm yıl boyuna kamu emekçilerinin maaşlarına yüzde yirmi civarında artışı öngörmektedir. Kamu işçilerine ise sıfır zam dayatması ile gidilecek. Yüzde 10’nu aşmayacak şekilde TİS’ler imzalanacak. Kısacası reel ücretler düşmeye devam edecek.

Kamu işçileri sokağa atılacak

Karayolları ve köy hizmetlerinin kapatılması, yol yapım, onarım ve bakım işlerinin büyük müteahhit firmalar eliyle yürütülmesi, sermaye hükümetinin bir diğer hedefi. Bu çerçevede karayolları bölge ve köy hizmetleri il müdürlüklerinin kapatılması İMF’ye sunulan niyet mektubunda yer aldı. Böylece sermayeye bir yeni rant kapısı daha açılmış olacak. Zira yol yapım, onarım ve bakım için bütçeden ayrılan pay sermayenin iştahını kabartıyor.

İMF programına geçit vermeyelim!

İMF’ye sunulan niyet mektubu, emeğe yöneltilmiş bir savaş ilanının adıdır. İşçi sınıfı ve emekçiler bu yıkım programını kabul etmeyeceklerini göstermek durumundadır.

AKP hükümetinin kimin hizmetinde olduğu artık ortaya çıkmış bulunuyor. Kamu emekçilerine yapılan zamlarda, nemalar konusunda söylediklerinin tam tersini yaptı. İMF takipçiliğinde diğer hükümetlerden çok daha hızlı olduğu görüldü. İşçi sınıfı ve emekçilerin sosyal yıkım programına karşı yürüteceği topyekûn mücadele ve direniş, saldırıların panzehiridir. Bu mücadele geleceğimize sahip çıkma mücadelesidir.



Krizde Türkiye’nin ortası çöktü...

DİE’nin açıkladığı, 2001’in illere ve bölgelere göre milli gelir verileri, 2001 krizinde en derin yarayı Ankara ve çevresinin aldığını ortaya koyuyor. DİE verilerine göre, 2001’de Türkiye genelinde dolar bazında yüzde 27 gerileyerek 2146 dolara düşen kişi başına gelir, Ankara’da tarihi bir gerileme gösterdi ve 2000’e göre yüzde 51 azalmayla 2752 dolara düştü. Kişi başına gelirde azalma İstanbul’da yüzde 31’i buldu ve 3063 dolara indi. İzmir’de ise kişi başına gelir 2001’de yüzde 33.8 azalma ile 3215 dolara düştü. Böylece üç büyük il içinde krizde en fazla daralmayı Ankara gösterdi. Türkiye genelinde gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 7.5 gerilediği belirlenirken Ankara’nın il geliri yüzde 11.5, İstanbul’unki yüzde 10.2, İzmir’inki ise, Türkiye ortalamasının altında, yüe 7 azaldı.

DİE verilerinin il ve bölgelere göre yorumu şöyle yapılabilir:

Orta Anadolu çöktü

DİE verileri, Ankara’nın yanısıra çevre illerinde de önemli bir gelir gerilemesi yaşandığını ortaya koyuyor. Türkiye gelirinin beşte birine yakınının üretildiği Orta Anadolu’da milli gelir daralmasının ortalamanın üzerinde olması, bölge gelirini daha da azalttı. 2001 daralması Türkiye genelinde yüzde 7.5 iken Ankara’da yüzde 11.5’e çıktı. Çevre alt bölgelerde Konya-Karaman’da küçülme yüzde 12.9, Karabük, Bartın ve Zonguldak’ta yüzde 11.5, Çankırı, Kastamonu-Sinop’ta yüzde 8.3, Aksaray-Kırıkkale-Nevşehir-Niğde’de yüzde 8, Çorum-Amasya- Samsun-Tokat altbölgesinde ise yüzde 9.4 olarak gerçekleşti. Orta Anadolu’da krizi yüzde 4.5 daralma ile hafif atlalatan bölge ise Kayseri-Sivas-Yozgat oldu

İstanbul ve Çevresi de çöktü

Krizden İstanbul ve çevresinin de ağır yara aldığı görülüyor. Türkiye milli gelirinin yüzde 21,5’ini tek başına üreten İstanbul’da 2001 krizinde daralma yüzde 10.2’yi bulurken, kişi başına gelir de yüzde 31 azaldı. İstanbul’un altbölgesi Tekirdağ-Edirne-Kırıkkale’de daralma yüzde 9, Balıkesir-Çanakkale’de yüzde 13’ü buldu. Buna karşılık Güney ve Güneydoğu Marmara’da daralma, Türkiye ortalamasının altında gerçekleşti. Bolu-Düzce-Kocaeli-Sakarya- Yalova’da daralma ortalamaya yakın (yüzde 7.3) olurken, Bursa-Bilecik-Eskişehir aksında kriz yüzde 5.2 ile daha hafif yaşandı.

Ege de hasarlı

İhracat ve turizm gücüne karşın Ege ve Güney de krizden nasibini aldı. 2001’de yüzde 7 küçülen İzmir’in kişi başına geliri üçte bir oranında azaldı. Afyon-Kütahya-Uşak-Manisa’da daralma yüzde 7.5 olarak gerçekleşti. Asıl hasar Aydın-Denizli-Muğla aksında. Bu altbölge yüzde 9.4 daralırken en büyük hasar Muğla’dan geldi. Muğla, turizm potansiyeline karşın tarımın çökmesi ile yüzde 13’e yakın daraldı. Antalya, Burdur, Isparta alt bölgesinde daralma ise yüzde 1’in altında kaldı ve krizde yüzde 1 büyüyen Antalya sayesinde bölge krizi geçiştirdi.

Çukurova, Türkiye gibi..

Sanayi üslerinden Adana-Mersin’de daralma Türkiye ortalaması olan yüzde 7.5 olarak gerçekleşirken Hatay, Maraş, Osmaniye altbölgesinde yüzde 4.5’ta kaldı. Gaziantep-Kilis-Adıyaman altbölgesi ise 2001 krizini yüzde 3.5 daralma ile geçiştirdi.

Doğu-Güney Doğu bildiğiniz gibi

Türkiye’nin en az gelişmiş bölgeleri olan Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz ise, kriz öncesi de gelişme yaşamadıkları için, krizde en az daralan, hatta Türkiye geneline göre “gelişen” bölgeler oldular. Türkiye gelirinde yüzde 3 payı olan Trabzon-Ordu-Giresun-Gümüşhane-Artvin, 2001’de yüzde 3.7 büyüdü. Türkiye milli gelirinden yüzde 5.3 payı olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin alt bölgelerinden GAP kapsamında olanlar büyürken diğerleri biraz daha gerilediler. 2001’de Batman-Siirt-Şırnak-Mardin alt bölgesi yüzde 7; Dıyarbakır-Urfa yüzde 2.2 büyüme gösterdi. Erzurum ve çevresinde büyüme yüzde 1.1’de kaldı. Diğer illerin ise hepsi 2001’de de daraldılar.

En hasarlı iller

Krizdeki hasar tesbiti il bazında yapıdığında en büyük daralmanın yüzde 21.2 ile Karabük’te yaşandığı, bunu yüzde 18.8 daralma ile Bolu’nun izlediği görülüyor. Diğer büyük hasarlı iller ve daralma oranları şöyle: Çorum, yüzde 17.1; Aksaray, yüzde 16,5; Edirne, yüzde 16.1; Çanakkale yüzde 14,2; Konya, yüzde 13.9; Aydın, yüzde 13,4; Sakarya, yüzde 12,7, Muğla, yüzde 12.6; Ankara, yüzde 11,3.

Uçurum büyüdü

Bölgeler ve iller arasındaki kutuplaşma 2001 krizinde de büyüdü. En az gelişmiş il olan Ağrı’da kişi başına gelir 2000’de 824 dolar iken 2001’de 568 dolara inerek yüzde 31 azaldı. Kişi başına gelirin en yüksek olduğu Kocaeli’nin ise 2000’de 7556 dolar olan kişi başına geliri 2001 krizinde yüzde 18.5 azalarak 6165 dolara indi. Böylece Kocaeli ile Ağrı arasında kriz öncesi 1’e 9 olan gelişme farkı, krizle birlikte 1’e 11’e çıktı.

Mustafa Sönmez (Ekohaber.net)