24 Mayıs'03
Sayı: 20 (110)


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırıları püskürtmek için gerici barikatlar aşılmalıdır!
  Sendika ağaları, sermaye sınıfı ve hükümetle kolkola
  Kölelik yasasına karşı mücadelenin yakıcı görev ve sorunları
  Kamu TİS'leri sürüncemede
  Zorunlu tasarrufların gaspı sürüyor!
  Onbinlerce işçi Ankara'da biraraya geldi...
  Türk-İş Ankara mitingi...
  Saldırılar ve kölelik yasası üzerine Deri-İş Genel Başkan Yardımcısı...
  Sermaye hükümeti İMF'den tam not aldı...
  Müşteri değil, öğrenciyiz!
  Filistin direnişini boğma planları...
  Özelleştirme saldırısının son perdesi
  Emperyalist terör ters tepiyor
  Irak'a bahşedilen "demokrasi"den sömürgeci yönetim çıktı
  Fransız burjuvazisinin emeklilik hakkına saldırısı ve emekçilerin büyük tepkisi
  Powell'ın Almanya ziyareti...
  Yaklaşan G8 zirvesi ve emperyalist şeflerin telaşı
  Pişkanlık ve ötesi...
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nden...
  Adana Öncü İşçi-Emekçi Platformu kuruldu!
  Hürriyet'in "F tipi mucizesi"
  Beterin de beteri var
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Powell’ın Almanya ziyareti...

Alman emperyalizmi yeniden
ABD savaş arabasına bağlandı

ABD emperyalizmi Irak savaşı öncesinde ve esnasında, özellikle de uluslararası dengeleri ve ilişkileri kendi çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlemek için, tüm dünya halklarına karşı saldırgan bir tutum izleyerek onlara her fırsatta gözdağı vermekle kalmamış, kendisi ile hareket etmeyen güçlere de Irak’ta hiçbir söz sahibi olamayacakları tehditleri savurmuştu. Bugünlerde ise yine kendi ihtiyaçları çerçevesinde taktik değiştirerek diplomatik girişimlerle bazı sonuçlar almak çabası içerisinde. Savunma Bakanı Rumsfeld Ortadoğu’da tehditkar bir eda ile görüşmelerini sürdürürken, İngiltere Başbakanı Toni Blair savaşta kendileriyle davranmayan Almanya ve Rusya’yı ziyaret etti. Ardından da Powell devreye girdi.

Powell, Rusya gezisi sonrasında 16 Mayıs günü önden planlanmadığı halde Almanya’ya da uğradı. Bazı Alman gazeteleri “Welcome Colin Powell” diyerek İngilizce başlık attılar. Powell ve Schröder’in gülümseyen pozlarını yayınlayarak, iki ülke arasındaki soğukluğun nihayet sona erdiği yönlü yorumlara yer verdiler.

Bilindiği gibi savaş öncesi emperyalistlerin çıkar çatışması derinleşmiş; Almanya, Fransa ve Rusya ABD ile birlikte hareket etmemişlerdi. Bu üç ülkenin Birleşmiş Milletler’de ortak tutum almaları Bush çetesini oldukça öfkelendirmişti. Rumsfeld “yaşlı Avrupa”yı küstahça aşağılamış, daha da ileri giderek Almanya’yı Libya ve Küba ile birlikte anmıştı. Mayıs ayında Alman savunma bakanının ABD’yi ziyaretinde onunla fotograf bile çektirmemişti. Bush ve Schröder arasında en son görüşme ise 8 Kasım 2002’de yapılmıştı.

Irak’taki kolay başarı, ABD emperyalizmini kendisine aykırı düşenlere karşı daha rahat ve pervasızca davranmaya itmiş bulunuyor. Emperyalist cephede Irak savaşına karşı muhalefetin başını Fransa çektiği için onu cezalandıracaklarını açıkladılar ve bunu kirli bir kampanya haline getirdiler. Chırac’ı Avrupa’nın Kastro’su ilan ettiler. Fransa’nın son ana değin Irak’a silah sattığını iddia ettiler ve işi Saddam’ın adamlarına pasaport düzenlediğini, ‘teröristlere’ yardım ettiğini söylemeye kadar vardırdılar. Fransa’ya karşı böyle davranan ABD, onun Irak sorunundaki müttefikleri Rusya ve Almanya’ya karşı farklı bir tutum izleme yolunu tuttu. Bu seferlik Rusya’yı affetme, Almanya’yı ise görmezden gelme eğilimi sergilediler.

Almanya bu tutuma gecikmeden olumlu karşılık verdı. Örneğin, Alman Başbakanı Schröder, Alman-Amerikan İşbirliğinin 100. yılı vesilesiyle yaptığı konuşmada Amerikalı dostlarını övdü. Bunu ABD’ye karşı başka teslimiyetçi mesajlar izledi. Ne de olsa savaş sona ermiş ve Amerika galip çıkmıştı. Alman sermayesinin ise ekonominin yeniden canlanması için Amerika’ya ve bu ülkeye yaptığı ihracata fazlasıyla ihtiyacı vardı. Bu durumda ve bugünkü koşullarda ne kurdukları koalisyonun, ne de Amerika’yı yalnızlaştırma çabalarının Alman burjuvazisinin çıkarlarına uygun düşmeyeceği ortadaydı. Muhalefetteki birlik partileri ise zaten hararetli ABD destekçisiydi.

Powell’ın ziyareti bu çerçevede fazlasıyla sonuç vermiş görünmektedir. Ziyaretinin hemen ardından Almanya başbakanı yaptığı açıklamasında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Irak’a uyguladığı ambargonun kaldırılmasını talep etti ve ABD’nin Irak işgalini meşru gören bir tutum ortaya koydu. Almanya ayrıca Amerika’nın yanına yardımcı birlik vermeye ve Afganistan’daki birliklerini güçlendirmeye hazır olduğunu da açıkladı.

Alman emperyalistleri kendinden beklenileni yaptı ve kısa bir aranın ardından yeniden ABD emperyalistlerinin savaş arabasına bağlandı.



Hedef, metal işkolunda uygulanan 35 saatlik çalışma haftasını Doğu eyaletlerinde de kazanmak...

Almanya’nın doğusunda grev kapıda

Almanya’da doğu eyaletlerinde metal ve elektro işçilerinin grevi kapıda. Bir süredir sendika ve işveren temsilcileri arasında 35 saatlik çalışma haftası talebi üzerine görüşmeler sürdürülüyordu. Onbinlerce işçi ise iki haftadır uyarı grevindeydiler. Son günlerde IG Metal Sendikası Komisyonu ardarda görüşmelerin tıkandığını açıkladı ve bunun üzerine bazı eyaletlerde grev oylaması için dilekçe verildi. Grev için sendika üyelerinin yüzde 75’inin evet oyu kullanması gerekiyor. Sandıktan evet oyunun çıkması bekleniyor. Bu durumda Haziran ayı başında greve gidilecek.

Bu arada uyarı grevleri sürüyor. IG Metal Sendikası uyarı grevleriyle, doğu eyaletlerindeki 310 bin metal ve 9 bin çelik işçisinin haftalık çalışma saatinin 38’den 35’e düşürülmesi talepleri için işverenler üzerinde basınç uygulamaya çalışıyor. İşverenler ise şu ana kadar bu talebi tümden reddediyorlar.

Geçmişte tam ücret karşılığında 35 saatlik çalışma haftası talebi üzerine başlatılan ve sürdürülen mücadele, İG Metal Sendikası’nın gerçekleştirdiği en sert sınıf mücadelesi olarak tarihe geçti. 1984 yılında Almanya’nın Hessen ve Baden Würtenberg eyaletlerinde 56 bin metal işçisi greve gitmiş ve grev 7 hafta sürmüştü. Kapitalist tekeller ise 150 bin işçiye lokavt uygulamışlardı. Bir milyon işçinin uyarı grevleri, yürüyüşler ve öteki eylemler, sonunda kapitalist işverenleri dize getirdi. Ve metal işçilerinin haftalık iş saati 40’tan önce 38.5’a, 1995’de ise 35 saate indirildi.

Şimdi sıra aynı hakkın doğu eyaletlerinde de kazanılmasında. Doğu Almanya’daki metal ve elektro dalında çalışan işçilerin örgütlülük ve eylemlere katılım düzeylerine bakıldığında, 20 yıl önce Batı’daki sınıf kardeşlerinin açtığı yoldan ilerleyerek taleplerini kabul ettirme kararlılığında oldukları gözleniyor.