17 Mayıs'03
Sayı: 19 (109)


  Kızıl Bayrak'tan
  Köleleştirme saldırısına karşı tüm sınıf güçleri harekete geçirilmelidir!
  Kölelik yasası daha da ağırlaştırılarak meclisten geçiyor!
  Saldırılara karşı yapılan eylemlerden...
  Saldırılara karşı yapılan eylemlerden...
  Saldırılara karşı eylemler yaygınlaşıyor!
  Sınıf hareketinin yükselme eğilimi ve sendikal ihanete karşı tutum
  15-16 Haziran Direnişi yol göstermeye devam ediyor!
  Maliye Bakanı'ndan emek düşmanı inciler...
  ABD'nin Ortadoğu planları, Türkiye ve Kürtler...
  Müşteri değil, öğrenciyiz!
  Birleşik-militan mücadeleyi yükseltelim!
  ABD, BM Güvenlik Konseyi'ne yağma tasarısını sundu...
  Amerikan özgürlüğü = Açlık!..
  Filistin halkını toplama kamplarına götürecek yol "haritası"
  İsrail'in nükleer gücü...
  Fransa ve Avusturya'da büyük eylem, grev ve genel grev dalgası...
  Avusturya'da son elli yılın en büyük işçi grevi
  Savaş hakikaten bitti mi?
  Gençliğin ortak açıklaması: MGK uzantısı ADKF üniversiteden defol!
  Mezarlık tipi zindan: Yeraltı zindanı
  KADEK'in geleceği...
  Fikret Başkaya...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Gençliğin ortak açıklaması:

MGK uzantısı ADKF üniversiteden defol!

İstanbul üniversitelerinde geçen hafta Çarşamba günü başlayan ve yaklaşık bir hafta süren çatışmalar üzerine yoğun bir manüpilasyon yapılmış ve halen de yapılmaktadır. Devletin ve medyanın gerçeklerle hiçbir alakası olmayan bu karalama kampanyası, üniversitelerdeki devrimci, yurtsever öğrenciler başta olmak üzere, öğrenci hareketimizin bütününe dönük yürütülen MGK güdümlü bir politikadır. Bu politika, polis-idare-ADKF işbirliğinde, üniversitelerdeki kışla düzenini, polis işgalini ve anti-demokratik uygulamaları derinleştirmek amacıyla hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Ancak devrimci, yurtsever öğrencilerin kararlı tutumu MGK politikalarını boşa düşürmüş, başta ADKF çetesi olmak üzere, polis ve üniversite idaresi karşısında öğrenci hareketimiz bir bütün olaak, net bir tavır almıştır.

Bu açıklama, başından sonuna sürecin hem politik hem de pratik olarak sorumluluğunu üstlenmiş, bundan sonra da bu kararlılık içerisinde bulunacak örgütlerin, kurumların ve grupların ortak deklarasyonudur.

ADKF nedir?

Bu grup birkaç yıldır üniversitelerde ADKF ismiyle faaliyet gösteren ve son bir yıldır da “Türk Solu” adında dergi çıkaran provokatör bir yapıdır. Daha önce İP (İşçi Partisi) içerisinde bulunan bu grup devlet içi hesaplaşmalarla bağlantılı olarak yolunu İP’ten ayırdı. Daha sonra kendisi öğrenci gençlik içerisinde MGK politikalarının sözcüsü ve tetikçisi olarak örgütlenmeye yöneldi. “Atatürkçülük” söylemini bayraklaştırarak resmi ideolojinin sistemli propaganda ayağı olma hedefini güden ADFK’nin başında bulunan kişiler tescilli kontra ajanlardır. Devletle doğrudan ilişki içerisinde bulunan bu kişileri devrimci, demokratik kamuoyu çok yakından tanımaktadır.

ADKF’nin varoluşunu birkaç başlık altında özetleyebiliriz. Öncelikle devletin doğrudan uzantısıdır. En az yakın tarihimiz boyunca devrimci, demokratik mücadeleye karşı kullanılan MHP’li faşistler kadar devletin merkezinden yönetilmektedir. İkincisi YÖK ile alenen ilişkileri ve işbirlikleri vardır. Üçüncüsü ırkçı ve Kürt düşmanıdır. Üniversitelerde şovenizmin kışkırtılıcılığını yapmaktadır. Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında Halepçe katliamının sorumlusu “Saddam Hüseyin” taraftarlığına soyunmalarının arka planında bu şovenizm vardır. Diğer yandan sivil faşist örgütlenmenin temel argümanı olagelmiş anti-komünizm ve devrimci düşmanlığı temel propaganda çizgisidir. Son olarak yürüttüğü faaliyet tarzı devrimci değerlerimizin içini boşaltmak, öğrenci gençliği ozlaştırmak, değerlerimizi marjinalleştirmek için sistemli bir özel savaş politikasıdır.

Son yaşanan olaylar

30 Nisan, 1 Mayıs hazırlık çalışmalarının son günü olması bakımından yoğun bir gündü. ADKF bu yoğunluk karşısında provokatif adımlar atarak 30 Nisan sabahı bütün devrimci, demokrat öğrencileri taciz etmeye başlamış, bu tacizler YTÜ’de gerginliği tırmandırmıştır. Yaşanan gerginlik aynı gün İÜ Edebiyat Fakültesi’ne yansımış, bunun üzerine devrimci, yurtsever öğrenciler ADKF’yi sert bir müdahaleyle okuldan atmışlardır.

2 Mayıs sabahı yaşananlar ADKF’nin devletle ilişkisinin ne olduğunu, daha doğru bir ifadeyle devletin kendisi olduğunu göstermiştir. Edebiyat Fakültesi girişini polisle birlikte tutan ADKF’liler polisle birlikte o gün ‘kimlik kontrolü’ yapmış, devrimci, demokrat ve ‘Kürt’ oldukları için 10 insanımızı sorgulama, işkence yapma ve ağır yaralama fütursuzluğunu göstermişlerdir. Saldırılar okul dışına da taşmış, Taksim’de iki demokrat öğrenciye pusu kurularak saldırı yapılmıştır.

5 Mayıs Pazartesi günü can güvenliği olmayan devrimci, demokrat öğrenciler okullara toplu olarak girmişlerdir. ADKF’liler YTÜ’de toplanmış ve okuldaki gerginlik tırmanmıştır. ADKF’lilerin polis korumasında dışarı çıkarılması, daha sonra da devrimcileri tahriklerine devam etmeleri sonucu Beşiktaş’ta çatışma yaşanmıştır. Polis arkadaşlarımızdan 30’unu gözaltına almıştır.

6 Mayıs Salı günü polisin saldırgan tutumu Edebiyat Fakültesi’nde 137 devrimci, demokrat öğrencinin gözaltına alınmasıyla devam etmiştir. Olayların gelişme biçimi, medyanın yürüttüğü psikolojik savaş polisin rolünü açıkça ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan İÜ Rektörlüğü’nün 2 Mayıs günü takındığı tutum, K. Alemdaroğlu’nun nasıl bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

Devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler olarak tavrımız

YÖK’e, emperyalist işgale, cezaevlerindeki tecride karşı olduğumuz için yıllarca soruşturmalara uğrayıp okullardan atıldık. Sivil faşistlerin saldırılarına maruz kaldık. Şimdi de esasen sivil faşistlerle aynı misyonu taşıyan ADKF palazlandırılıp üzerimize salınıyor. Biz düşüncelerimizi, değerlerimizi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Mücadelemiz karşısında bize yönelecek her türlü saldırıya gerektiği şekilde cevap vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Yaşananlar burjuva medyanın yansıttığı gibi “sol içi” çatışma falan değildir. Saldırılar bir bütün olarak öğrenci hareketimize yöneliktir. Hal böyleyken öğrenci hareketi içerisinde bazı anlayışların ve grupların bu gerçeği bilerek ya da bilmeyerek gelişmeleri kamuoyuna “provokasyon” olarak yansıtmaları oldukça kaygı vericidir. Elbette öğrenci gençliğin akademik, demokratik mücadelesini ezmek isteyen devlet ve ADKF provokasyonlar için fırsat kollamaktadır. Fakat devrimci, yurtsever öğrenciler bu niyetler karşısında bilinçli bir tavır almışlardır. Bu gerçeği gölgeleyen bu tür açıklamalar objektif olarak öğrenci hareketine zarar veren, devrimci, demokratik geleneğimizle bağdaşmayan ‘maksadını aşan’ açıklamalardır. Bu anlayışları niyetleri her ne olursa olsun bu tutudan vazgeçmeye, provokatörlerle devrimciler arasındaki net çizgiyi bulanıklaştırmaya hizmet eden bu yaklaşımı terketmeye çağırıyoruz.

Devrimci, demokrat, yurtsever gençliğimizi gelişmeler karşısında mücadeleye çağırıyoruz. Geleneğimize, değerlerimize ve geleceğimize sahip çıkalım.

Üniversitelerimizi MGK çetelerine terketmeyeceğiz!
YÖK, polis, medya bu ablukayı dağıtacağız!
Yaşasın devrimci dayanışma!

Demokratik Öğrenci Hareketi, İstanbul Gençlik Derneği Öğrencileri, Özgür Gençlik, Demokratik Öğrenci Birlikleri, Kaldıraç, Devrimci Parti Güçleri, Öğrenci Konseyleri, Devrimci Proleter Gençlik, Devrimci Mücadeleci Gençlik,
Ekim Gençliği, Yeni Demokrat Gençlik