ABDnin Ortadoğu planları, Türkiye ve Kürtler...
ABD şimdi Iraktaki kolay başarısının siyasi ve ekonomik semeresini toplamaya çalışıyor. Görünen o ki Amerikan ekonomisinin tıkanıklığı aşması için Irak, parıltılı olduğu kadar küçük bir lokmadan fazlası değil. ABD ekonomisindeki geriye gidişin durdurulması, bunalımın biraz olsun hafifletilebilmesi için daha birçok Iraka ihtiyaç var. Yani Suriyeye, İrana, Suudi Arabistana, K. Koreye, bir bütün olarak Ortadoğuya, Orta ve Güney Asyaya... Gelinen yerde ABD için dünya hegemonyasını pekiştirmek, bu pazarları tam olarak ele geçirip işgal etmek halini aldı.
ABDnin Irakta işi kolay olmayacak!
Iraktan sonraki adımın atılabilmesi, yeni bir emperyalist saldırının başlatılabilmesi için öncelikle Irakta denetimin asgari düzeyde de olsa sağlanması gerek. ABD henüz bunu başarabilmiş değil. Zira teslim alınamamış olan Irak halkları, ABDnin karşısında gerçek bir engel teşkil ediyor. Öte yandan ABD haydudunu, birçok parçaya ayrılmış askeri ve siyasi Irak güçlerini memnun etmek ya da hiç değilse kabullenmek durumunda kalacakları bir uzlaşma zemini yaratmak gibi hayli zor bir iş bekliyor. Savaştan bu yana geçen süreye rağmen henüz ne halk üzerinde denetim sağlanabildi, ne de kukla bir yönetim oluşturulabildi. Bu işin öyle kolay olmadığı, Iraka egemen olarak atanan emekli general Jay Garnerin görevden alınmasından da anlaşılabilir. Yerel yönetimlere atanan yerli işbirlikçilerin istifa etmek zorunda kalması da benzer bir örnektir.
Irakta ABD egemenliğinin tam tesisi birçok koldan yürütülüyor. Bunun bir ayağını da ABD Türkiye ilişkileri ile Türkiyenin Güney Kürdistandaki varlığı oluşturuyor. Güneydeki Kürt gruplar, KDP ve KYB, başından beri ABDye destek vererek ve savaşa da bizzat ABD komutasında katılarak, mevcut koşulları özerklik ya da federasyon için değerlendirmenin hesabı içinde oldular. ABD de özerklikle yetinmeleri koşuluyla KYB ve KDPye vasiliğe soyunmuş durumda. Şimdilik bağımsız bir Kürt devleti ne Talabani-Barzani ikilisince dile getiriliyor, ne ABDnin dönemsel çıkarlarına uygun, ne de Washingtonun haydut takımının Amerikan Yüzyılı Projesi içinde var. Fakat özerklik ya da federasyon için bile iki yerli işbirlikçinin önündeki sorunların halledilmesi gerekiyor.
Birincisi Türk askerinin Güney Kürdistandan çıkarılmasıdır. İkincisi ise KADEKin hiçbir şekilde kıpırdayamaz duruma getirilmesi, tam anlamıyla kontrol altında tutulmasıdır.
ABD Irakın Kuzeyini sorunsuz hale getirmek için ve sonraki adımlara hazırlık çerçevesinde, bölgede diplomatik ve politik bir atak başlatmış durumda.
Bunun ilk halkasını, Suriye ve İrana yönelik saldırı için zemin yaratma çabası oluşturmaktadır. Iraktaki silahların Suriyeye nakledildiği yalanı bu çerçevede üretildi. Iraklı Şiilerdeki Amerikan karşıtlığı üzerinden İrana yönelik kaba tehditler de böyle bir boyut taşıyor.
İkincisi, Filistin sorununun, Arap halklarının gözünü boyamak ve bir süreliğine de olsa ABDnin başını ağrıtmayacak bir düzeye çekilmesi için, planlı bir müdahaleyle geçici bir rotaya oturtulmasıdır. Arafatın ıskartaya çıkarılıp yeni bir yol haritasının çizilmesi ve İsraile bu doğrultuda geçici bir takım adımlar attırılmaya çalışılması, bu bağlamdaki gelişmelerdir. Stratejik hedefe ulaşmak, yani ABDnin dünya hegemonyasını tahkim etmek ve İsrailin bölgesel konumunu güçlendirip, güvenliğini sağlamak için, bu tür taktiksel adımların atılmasının ABD için bir sakıncası yok.
Diplomatik-politik atağın ya da hizaya çekmenin üçüncü parçası ise Türkiyeyi hedefliyor. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitzin aşağılayıcı açıklamaları bu açıdan adeta bir kampanya startı oldu. Wolfowitz, Türkiyenin hatasını kabul edip bunu ifade etmesini buyurduğu röportajında, İran ve Suriyeye yönelik saldırılarda da tam bir uşaklık beklediklerini söyledi. Buna karşılık ise K. Irakta Türkiyeyi rahatsız edecek bir terör oluşumuna izin vermeyeceklerini, KADEKe faaliyet imkanı tanımayacaklarını belirtiyor. Bunun ardına bir başka emir olarak, Türk ordusu ve silahlı Kürt grupları da dahil Kuzey Iraktaki tüm silahlı grupların General Frankin kontrolü altında bulunmasını ekliyor.
Türkiyeyi hızıya sokma manevraları
Wolfowitzin röportajını öteki üst düzey haydutların benzer açıklamaları izledi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, Savunma Bakanlığı danışmanlığından kirli ilişkilerinin açığa çıkması ve Irak saldırısının ilk günlerindeki hezimet yüzünden el çektirilen karanlıklar prensi Richard Perle, Dışişleri Bakanı Colin Powell, Türk egemenlerine gereken mesajları vermiş oldular. Söylediklerini şöyle özetleyebiliriz: Ordu savaş tezkeresinin çıkması için liderlik rolünü yeterince oynamadı. Türkiye savaşta istenilen düzeyde bir destek vermedi. Bu ABDde hayalkırıklığı yarattı. Stratejik ortaklık (siz Türkiyenin koşulsuz uşaklığı anlayın) hasar gördü. Bunun onarılması için bundan sonra Türkiye Amerikanın her dediğine harfiyen uymalı. Suriye ve İran saldırılarında elinden gelen tüm deste&curen;i vermeli. Bunları yapmak kaydıyla K. Irak için de endişelenmemeli, biz KADEK sorununu hallederiz, Türk ordusu oradan çekilsin. Bunları yapmadığınız takdirde ise uğrayacağınız kayıplar, şimdikiyle kıyaslanamayacak...
Aynı günlerde bu açıklamaları güçlendirmek için satır aralarında başka haberler de basına yansıdı. 6 Mayıs tarihli Radikal gazetesinin bir köşe yazısında, İvesco Şirketler Grubunun İstanbul merkezine gelen ABD yasalarına göre ABD şirketlerinin Türk firmalarıyla iş yapmaları yasaklanmıştır yönlü bir uyarıdan bahsedildi. Gene ismi açıklanmayan birkaç üst düzey Amerikalı yöneticinin Türkiye ile stratejik ortaklığın olmadığını söyledikleri basında yer aldı. Türk şirketlerine K. Iraklı Kürt şirketleriyle ortaklık kurmaları durumunda Irakta daha kolay ihale alacakları haberi de ismi saklı üst düzey Amerikalı yöneticilere dayanılarak yapıldı. 6 Mayıs tarihli Stardaki haberde, Talabani ve Barzaninin son günlerde Türkiyeye işbirliği teklifinde bulunmaları Amerikanın politikasına bağlanıyor. Bunlara ek olrak Kürt Parlamentosu Barış gücü içinde yer alan Türk ordusunun Güney Kürdistandan çekilmesi kararı aldı.
Kısacası Amerika Türkiyeyi hizaya sokmak için bir yandan Türkiyeli uşaklarında stratejik değersizlik duygusu oluşturuyor, bir yandan Kürt kartını gösteriyor, bir yandan da hizmete koşmaya hazırlamak çerçevesinde sırtını sıvazlıyor. Wolfowitz, Perle ve Grossmanın stratejik ortaklık konusunda söylediklerine rağmen; Powellin ve bir astının (bkz. küresel terörle mücadele koordinatörü, büyükelçi Cofer Blakın röportajı, Cumhuriyet, 10 Mayıs 2003), Türkiye ile işbirliğinin sürdüğünü, Türkiyenin yakın bir dost ve müttefik olduğunu belirtmeleri, saldır talimatını bir başka yönden tamamlayan dengeleyici okşamalardır.
KADEKin açmazları
KADEK konusundaki açıklamaları ya da planları da bunlardan ayrı düşünmek mümkün değil. ABD, Türk devletinin koşulsuz riayeti karşılığında, KADEKi silahsızlandırmak noktasında fazlasıyla niyetlidir. Sırtlanların her açıklamasında terör vurgusunun geçmesi ve KADEKe faaliyet izni vermeyeceklerini söylemeleri, bunu yeterli açıklıkta göstermektedir. Türk devleti de buna paralel olarak kendince bir takım manevralar yapıyor. Bir yandan yeraltı tabutlukları tahdidini gösterirken, diğer yandan da yeni bir pişmanlık yasasını devreye sokuyor.
Amerikan emperyalizmi Irakı hedef tahtasına çaktığında bunu olumlu karşılayan ve kendisine bir alan açılacağını düşünen tasfiyeci önderlik, oynanan oyunun nihayet farkına vardı. Ne yazık ki halen bunun karşısında üretebildiği tek politika, genel af talebini yükseltmekten ibarettir. Buna Amerikadan bekledikleri tutumu görmeyince Türk devletine el uzatmak demek daha doğru olur. Gerek İmralıdan yapılan açıklamalar gerekse Başkanlık Konseyi üyelerinin işlediği tema; ABDnin Türkiyeyi de hedef aldığı, Türkiyenin açmazdan kurtulması için kendi Kürtleriyle anlaşması gerektiği, bunun için de Kürt halkı nezdinde kabul görmeyeceği için Pişmanlık Yasası ismiyle değil, af ya da benzer bir isimle bir düzenleme yapılması gerektiğidir.
Örneğin Abdullah Öcalan, bir yandan Ortadoğuda Araplara karşı Kürtlerle ABD ve Yahudilerin ittifakının stratejik olduğunu söyleyip İsrail ve ABDye açık kapı bırakıyor; diğer yandan ise, Demokratik Uygarlık düzeninin ağababası tarafından kaale alınmayacağı görülmüş olsa gerek, Kürtlerin Türk halkına güven vermesi gerektiğini, ABDden yana tavır alınamayacağını belirterek, Türk devletine mesaj veriyor.
Türk egemenlerine yol gösterme çabalarına, içeri girip savaşı yeniden başlatma tehdidi de eşlik ediyor (Mustafa Karasunun Madya TVdeki konuşmasından, Yeniden Özgür Gündem, 13 Mayıs 2003). Daha önce bunu defalarca duymuş olan kirli savaş ustası Türk egemenleri için bu türden bir tehdidin inandırıcılığı olabilir mi?
Amerikan emperyalizminin Ortadoğu planları, yerli uşaklarıyla anlaşmaya çalışmakla bozulamaz. Bu planları bozmanın, emperyalist haydutluğu dizginlemenin, emperyalizmi bölgeden söküp atmanın tek çaresi var: Bölge halkların direnişi ve devrimci dayanışması...
|