17 Mayıs'03
Sayı: 19 (109)


  Kızıl Bayrak'tan
  Köleleştirme saldırısına karşı tüm sınıf güçleri harekete geçirilmelidir!
  Kölelik yasası daha da ağırlaştırılarak meclisten geçiyor!
  Saldırılara karşı yapılan eylemlerden...
  Saldırılara karşı yapılan eylemlerden...
  Saldırılara karşı eylemler yaygınlaşıyor!
  Sınıf hareketinin yükselme eğilimi ve sendikal ihanete karşı tutum
  15-16 Haziran Direnişi yol göstermeye devam ediyor!
  Maliye Bakanı'ndan emek düşmanı inciler...
  ABD'nin Ortadoğu planları, Türkiye ve Kürtler...
  Müşteri değil, öğrenciyiz!
  Birleşik-militan mücadeleyi yükseltelim!
  ABD, BM Güvenlik Konseyi'ne yağma tasarısını sundu...
  Amerikan özgürlüğü = Açlık!..
  Filistin halkını toplama kamplarına götürecek yol "haritası"
  İsrail'in nükleer gücü...
  Fransa ve Avusturya'da büyük eylem, grev ve genel grev dalgası...
  Avusturya'da son elli yılın en büyük işçi grevi
  Savaş hakikaten bitti mi?
  Gençliğin ortak açıklaması: MGK uzantısı ADKF üniversiteden defol!
  Mezarlık tipi zindan: Yeraltı zindanı
  KADEK'in geleceği...
  Fikret Başkaya...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Fransa ve Avusturya’da büyük eylem, grev ve genel grev dalgası...

Sosyal hakların gaspına karşı
işçi sınıfının büyük öfkesi

Kapitalist sistemin yapısal krizi tüm dünyada derinleşerek sürüyor. Avrupa burjuvazisi ve onların devletleri de tarihlerinin büyük bunalımlarının yeni bir örneğini yaşıyorlar. Dünyanın en zengin ülkeleri olarak bilinen Almanya ve Fransa bile enflasyonun önüne geçemedikleri için Avrupa Birliği tarafından uyarıldılar.

Kapitalistler krizin yükünü her zaman olduğu gibi bu kez de işçi ve emekçilerin üzerine yıkmak, bunalımlarını bu yolla aşmak istiyorlar. Uzunca bir süredir işçi ve emekçilerin mücadelelerle kazanılan tüm haklarına karşı Avrupa çapında yoğun bir saldırı sürüyor. Özelleştirmelerle tüm hizmet sektörü meta olarak pazara sürülüyor, sosyal haklar tırpanlanıyor, sınıf düşmanı yasalar birbirini kovalıyor. Bunlardan biri de, bütçe açığını kapatmak için kamu harcamalarında kısıtlamaya gidilmesi gerektiği bahanesiyle, emeklilik yasasında yapılması planlanan değişiklikler.

Almanya’da, geçtiğimiz yıllarda emeklilikle ilgili bir dizi yeni yasa çıkartılmasına karşın, emeklilik yaşının yükseltilmesi ile ilgili tartışmalar halen gündemde tutuluyor. Fransa’da ise, 1995 yılında, emeklilik için çalışma süresinin yükseltilmesi ile ilgili tasarı, tüm ülkeyi felce uğratan ve 5 hafta süren eylemlerle Fransız işçi sınıfının o eşsiz savaşçı ruhuna çarparak tuz-buz olmuştu.

Fransa’da yeni genel grev dalgası

8 yıl sonra yine bir yıldır iktidarda olan sağcı liberal hükümet emeklilik reformu adı altında bir taslağı tartışmaya açtı. Buna göre, kamu sektöründe emeklilik için çalışma süresi etap halinde 37,5 saatten 42 saate çıkartılacak. Özel sektörde ise 40 saat olan bu süre 2012 yılından itibaren 42 saate yükseltilecek. Bununla da 2020 yılına değin oluşacak 50 milyar Euro’luk açığı kapatacaklarını söylüyorlar.

Planlanan emeklilik reformuna karşı Şubat ve Nisan aylarında birbirini izleyen grevler, gösteriler gerçekleşti. Bu yılın 1 Mayıs’ında sağcı hükümetin emeklilik reformu temel gündem oldu. 1 Mayıs günü gerçekleşen 240 eylemde yüzbinlerce işçi ve emekçi bu reforma karşı savaşma kararlılığını ortaya koydu. Bu gösteriler yeni eylemliliklere moral ve motivasyon kattı.

6 Mayıs’ta eğitim sektöründe ülke çapında bir grev gerçekleşti. Ardından 13 Mayıs’ta, 1995 yılından beri ilk kez tüm sendikalar genel grev çağrısı yaptılar. Tüm Fransa bir kez daha felç oldu. Kamu taşımacılığı neredeyse tamamen durdu. Paris ve Lyon gibi büyük kentlerde metro, otobüs ve tramvay işlemedi. Havayollarına ait uçuşların %80’i iptal edildi. Limanlarda gemilere yükleme yapılmadı. Medya sektörünün de greve katılması nedeniyle gazeteler basılmadı, devlet radyoları 24 saat yayın yapmadı. Postanelerin çalışmamasından dolayı mektuplar dağıtılmadı. Vergi daireleri, gümrükler, bankalar, sigortalar, elektrik ve gaz tekelleri kapalı kaldı.

Eğitim sektöründe de greve gidilmesi sonucu ders yapılmadı. İlk ve orta okullarda greve katılım %70’in üzerindeydi.

Ülke genelinde gerçekleşen 100’ün üzerindeki yürüyüş ve mitinglere bir milyona yakın kişi katıldı. Sadece Paris’te 250 bin işçi ve emekçi sokağa çıktı.

Yıllardan beri ilk kez böylesi bir genel greve katılımdaki kitlesellik düşünüldüğünde eylemin oldukça başarılı geçtiği söylenebilir. Genel grev, başbakanın sık sık tekrarladığı ‘sokaklar yönetemez’ sözlerine sokaklardan verilen en güçlü yanıttı. Dahası sendikaların savaş ilanı halen sürüyor. Birçok işyerinde genel grevin ertesinde yeni gösteri ve grevler ilan edilmeye başlandı bile.

Avusturya: Son 50 yılın en büyük eylemi

Emeklilik sisteminde yapılması düşünülen değişikliğe karşı Avusturya’da da işçi ve emekçiler 1 hafta içinde iki kez greve gittiler. 6 Mayıs’ta gerçekleşen grev Avusturya’da son 53 yılda gerçekleşen en büyük eylem oldu.

Avusturya Avrupa’da sınıf savaşımı sıralamasının en sonunda yer alıyor. Sendikalar hükümet ile birlikte “sosyal ortaklık” adı verilen oluşumda yeralıyorlar. Bu nedenle Avusturya’da genel grev yaşanmıyordu. Avusturya Sendikalar Birliği (ÖGB) bürokratlarınca genel greve, sadece demokrasinin tehlikeye düşmesi koşullarında başvurulacak bir silah olarak bakılıyordu. Oysa gelinen yerde ve tam da sermayenin sınıfa yeni saldırısinı püskürtmek için bu silaha başvurmak zorunda kaldılar. Ve eğer Avusturya gibi bir ülkede bile genel grev çağrısı yapılmışsa, bu Avrupa’da ateş bacayı sarmış demektir.

Başbakan Schüssel başkanlığında hazırlanan emeklilik reformu yasa tasarısı Nisan ayı sonunda bakanlar kuruluna sunulmuştu. Buna göre, erken emeklilik etaplar halinde kaldırılacak ve emeklilik yaşı 2013’ten itibaren 65’e yükseltilecekti.

Tasarlanan bu saldırı, işçi ve emekçilerde öfkeyi taşıran son damla oldu. Sendika bürokratları alttan gelen basınç ile genel grev kararı almak zorunda kaldılar. Avusturya’da en son 1950 yılında büyük bir grev yaşanmıştı. Kendiliğinden patlak veren bu grev, o dönemin komünist sendikacılarının müdahaleleriyle kitlesel bir greve dönüşmüş ve ancak kanlı bir biçimde bastırılmıştı. O günden bugüne ÖGB bürokratlarının en büyük çabaları tabanın üzerinde kontrollerini kaybetmemek oldu. Ve gelinen yerde olaylar onları zorunlu kaldıkları eylemlere itti.

Önce 5 Mayıs’ta basım işçileri ve demiryolu işçileri iş bıraktılar. Gazeteler basılmadı. 6 Mayıs’ta yüzlerce işyerinde bantlar durdu, makinalar çalışmadı. Okullarda ders yapılmadı. Kamu taşımacılığı durdu. Hastanelerde kısmen çalışıldı. Genel grevin bir parçası olarak başkent Viyana’da yapılan dev gösteriye ise 500 bin kişi katıldı.

Ama gerici ve faşistlerden oluşan hükümet geri adım atmamakta direniyordu. Bunun üzerine emeklilik sistemi 13 Mayıs’ta bir kez daha protesto edildi. Bu kez 100 bin öğretmen greve gitti. Aynı gün Viyana’da sendikalar birliğinin çağrı yaptığı kitlesel bir yürüyüş gerçekleşti.

Bir hafta içinde iki kez yaşanan kitlesel grev ve yürüyüşler Avusturya işçi sınıfı ve emekçileri haklarını kazanmanın ve korumanın mücadeleden geçtiğini görerek kavgaya sıkıca sarıldığını gösteriyor.