17 Mayıs'03
Sayı: 19 (109)


  Kızıl Bayrak'tan
  Köleleştirme saldırısına karşı tüm sınıf güçleri harekete geçirilmelidir!
  Kölelik yasası daha da ağırlaştırılarak meclisten geçiyor!
  Saldırılara karşı yapılan eylemlerden...
  Saldırılara karşı yapılan eylemlerden...
  Saldırılara karşı eylemler yaygınlaşıyor!
  Sınıf hareketinin yükselme eğilimi ve sendikal ihanete karşı tutum
  15-16 Haziran Direnişi yol göstermeye devam ediyor!
  Maliye Bakanı'ndan emek düşmanı inciler...
  ABD'nin Ortadoğu planları, Türkiye ve Kürtler...
  Müşteri değil, öğrenciyiz!
  Birleşik-militan mücadeleyi yükseltelim!
  ABD, BM Güvenlik Konseyi'ne yağma tasarısını sundu...
  Amerikan özgürlüğü = Açlık!..
  Filistin halkını toplama kamplarına götürecek yol "haritası"
  İsrail'in nükleer gücü...
  Fransa ve Avusturya'da büyük eylem, grev ve genel grev dalgası...
  Avusturya'da son elli yılın en büyük işçi grevi
  Savaş hakikaten bitti mi?
  Gençliğin ortak açıklaması: MGK uzantısı ADKF üniversiteden defol!
  Mezarlık tipi zindan: Yeraltı zindanı
  KADEK'in geleceği...
  Fikret Başkaya...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
ABD, BM Güvenlik Konseyi’ne yağma tasarısını sundu...

Irak halkının zenginlikleri ve geleceği
emperyalist pazarlık masalarında

“Ortadoğu yol haritası” ile, “ABD-Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesi”ne gidecek bir kanal açmayı hedefleyen emperyalist işgalciler, yol üstündeki engelleri kaldırmak için manevralara başladılar bile. Bu yolda ilerlemek için ortadan kaldırılması gereken ilk engel, BM’nin Irak’a uyguladığı ticari ambargodur. ABD kendi eseri olan ambargoyu kaldırmak için BM Güvenlik Konseyi’ni göreve çağırdı. Bu arada Bush yönetimi Irak’a uyguladığı ticari yaptırımları tek taraflı olarak askıya aldı. Başka ülkelerin de Amerika’yı örnek alması için çağrıda bulundu.

“Tu kaka” BM’nin sırtı sıvazlanıyor

Irak’a saldırırken hiçbir hukuk ya da kural tanımayan Amerikan emperyalizmi, Güvenlik Konseyi’ni dikkate almamış, BM’yi ise işlevini yitirmiş “tu kaka” bir örgüt olarak gördüğünü ilan etmişti. Zira haydutbaşı Bush ve savaş çetesi için kıstas, başlattıkları yıkım ve yağma savaşına tam destek verilmesinden ibaretti. Bu “görevi” yerine getirmeyenler terörist, eski kafalı, işlevini yitirmiş vb. olarak tanımlandı. Bunlar “hür dünya”dan, demek oluyor ki ABD’den nefret ediyorlar. Bu da özgür olmadıklarını gösterir. Bu durumda her an özgürleştirme kapsamına alınabilirler. Tıpkı Afganistan ve Irak örneklerinde olduğu gibi.

Irak’ı işgal ettikten sonra tavrını kısmen değiştiren Beyaz Saray sakini cellatlar, bir yandan Irak’taki kirli işlerini görmek için suç ortakları ararken, diğer yandan ise ilerledikleri yol üzerindeki pürüzleri ortadan kaldırmanın arayışına girdiler. Bunun yolu da BM ile arayı yumuşatmaktan geçiyor. BM ile arayı düzeltmek, aynı zamanda işgal ettikleri ülkenin petrol zenginliğini sınırsız/sorunsuz bir şekilde yağmalamak için de gerekli.

Bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ı ziyaret etti. Sırt sıvazlama kabilinden gerçekleşen ziyarette Powell, BM’ye Irak’ta önemli rol vaat etti. Irak’ın yeniden imarında hem BM’ye, hem de Kofi Annan’a önemli görevler verileceğini anlatan Amerikalı bakan, bunun karşılığında Irak’a uygulanan ve BM denetimi dışında petrol satışını yasaklayan ticari ambargonun kaldırılması için Annan’dan destek istedi. Tabii BM’ye biçilen “önemli rol” öyle karar mekanizmalarında söz sahibi olmak filan değil, fakat insani yardım, gıda programı gibi (işgal güçlerinin angarya kabul ettiği) konularda yer almasıdır.

ABD tasarıyı 3 Haziran tarihine kadar onaylatmaya çalışıyor

BM’nin Irak petrol gelirlerini kontrol etmesini onaylayan (petrol karşılığı gıda) programı 3 Haziran’da sona erecek. Bu durumda ya yeni bir karar alınacak, ya da eski yasa yenilenecek. Aksi durumda Irak petrolünü ihraç etmek yasal dayanaktan yoksun kalacak. Çünkü Irak halkı kendi petrolü üzerinde herhangi bir tasarruf hakkına sahip değil. Yani Irak petrolünün ihracı emperyalistler arası pazarlığın konusudur.

ABD ve çömezi İngiltere “yasal” yollardan Irak petrolüne tamamen hakim olmak istiyorlar. Söz konusu karar tasarısının Güvenlik Konseyi’ne sunulmasının nedeni de budur. Irak’taki çıkarlarını korumaya çalışan Fransa ve Rusya ise, petrol karşılığı gıda programının kaldırılması için, BM silah denetçilerinin Irak’ın kitle imha silahlarından arındırıldığına dair rapor vermesi gerektiğini savunuyorlar. Bu gerekçelere sarılarak işgalcilerden taviz koparmaya çalışıyorlar. AB Yardım ve Gelişme Komisyonu Başkanı Poul Nielsen, ABD’yi Irak’ın petrol yataklarına sahip olmaya çalışmakla suçlayarak, AB emperyalistlerine düşen payın verilmemesinden dolayı yakınıyor.

Irak’ı biz işgal ettik, petrolü bizimdir!

ABD ve İngiltere tarafından hazırlanan, İspanya’nın da destek verdiği tasarı, 9 Mayıs tarihinde BM Güvenlik Konseyi’ne sunuldu. Irak’a uygulanan ambargonun kaldırılmasını da içeren tasarı ile, ABD ve İngiltere (İngiliz tekellerine bile ancak kırıntılar düşüyor bu yağmadan) Irak’ın petrol gelirlerini harcama yetkisini tamamen kendi tekellerine almak için uğraşıyorlar. Bu yetkiye BM kılıfı uydurmak için, harcamaların “şeffaf” olacağına dair güvence veriyorlar. Öyle ya, Irak halkını binlerce füze ve tonlarca bomba ile en şeffaf bir şekilde katledenler, petrol gelirlerini yağmalarken neden şeffaf olmasınlar ki?

Sunulan tasarı Irak’a uygulanan tüm yaptırımların kaldırılmasını öngörüyor. BM’nin Irak’taki rolünü danışmanlıkla sınırlıyor ve örgütten yapacağı insani yardımı denetlemek üzere koordinatör ataması isteniyor. Tasarı kabul edilirse, Irak petrolü BM denetimi dışında serbestçe satılacak. Elde edilecek gelir BM adına açılan emanet hesaba değil, oluşturulacak “Irak Yardım Fonu”na yatırılacak. Danışma kurulunda BM’nin yanı sıra İMF ve Dünya Bankası temsilcileri yer alacak. (Son iki kurumun marifetlerini Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler yakından biliyorlar). Böylece bu fonda biriken paranın harcanması tümüyle ABD denetiminde olacak. Bu konuda BM’ye, ya da Güvenlik Konseyi’nin diğer üyelerine söz hakkı tanınmayacak. Bağdat’ta oluşturulmaya başlanan geçici Irak yönetiminin (Amerikan kuklası yönetim) ise fikrialınacak. Tasarı emperyalist işgal güçlerine en az 12 ay süreyle Irak’ta tüm yetkiyi ellerinde bulundurmalarını da hükme bağlıyor.

Irak halkının işsizlik, yoksulluk ve açlığa terkedildiği bugünlerde gerçekleşen bu iğrenç pazarlıklar, ihraç edilen Anglo-Sakson demokrasisinin ne menem bir kepazelik olduğunu tüm dünyanın gözleri önüne sermiştir. Irak halkının sorunları BM’nin de, Güvenlik Konseyi üyesi diğer ülkelerin de umurunda değil. Buna rağmen petrol gelirlerinin Irak halkının çıkarlarına uygun harcanacağından ve insani yardımdan söz eden aşağılık açıklamalar da basın yayın organlarından eksik olmuyor. Oysa yağmadan pay kapmaya çalışan tüm tarafların kendi sefil çıkarlarını korumanın ötesinde hiçbir dertlerinin olmadığı gün gibi ortada.

Irak halkı yağmaya karşı...

Irak topraklarındaki zenginliği paylaşmak için devam eden kirli pazarlığı yapanlar Irak halkını ellerinin tersiyle bir kenara itmiş görünüyorlar. Bu zenginliğin gerçek sahiplerinin ne fikrini soran var, ne de onların varlığını hesaba katan. En azından tablodan yansıyanlar şimdilik böyle. Sanki Irak petrolünün sahibi yok. Ganimet bulan bir grup haydut, bu ganimeti paylaşmak için birbiriyle didişip duruyorlar. Güçlü haydut ABD, gücüne ve zorbalığına dayanarak “başkalarına zırnık koklatmam” edasında dolaşan bir küstah havasında.

Gerçek durum elbette böyle değil. Iraklılar da ambargonun kaldırılmasını istiyor ama, Irak petrolünün işgal güçleri tarafından yağma edilmesine karşı çıkıyorlar. Basına konuşma fırsatı bulan pek çok Iraklı, ABD-İngiltere tarafından planlanan yağmaya karşı tepkilerini dile getirirken, işgalci güçlerin bir an önce Irak topraklarını terketmesini istiyor. “Biz kendi kendimizi yönetebiliriz; ne Amerikalılara ne de İngilizlere ihtiyacımız var!” diyorlar. Emperyalist güçleri de kurtarıcı değil, fakat gerçekte oldukları gibi, yani işgalci olarak gördüklerini her fırsatta dile getiriyorlar.

Bu sınırlarda kalan tepkilerin ciddi bir etki yaratması elbette beklenemez. Şimdiki durum devam ettiği sürece ne yağma planlarının önüne geçilebilir, ne de işgalci güçleri Irak topraklarından atmak mümkün olur. Modern barbarlığın temsilcileri olan küstah ABD-İngiliz emperyalistlerini Irak’tan, dahası tüm Ortadoğu’dan söküp atmak ancak, başta Irak halkı olmak üzere tüm bölge halklarının kararlı bir direnişi ile mümkün olabilir.

Siyonist işgal ve vahşete karşı on yıllardan beri devam Filistin halkının şanlı direnişi, zorbalara karşı izlenecek direniş yolu hakkında bir fikir veriyor. Benzer bir direniş çizgisinin Irak’ta da kısa sürede açığa çıkması sürpriz olmayacaktır. Ancak emperyalist/siyonist saldırıların ulaştığı boyut ve yaygınlık hesaba katıldığında, Ortadoğu’nun ezilen halklarının enternasyonal dayanışmasına şiddetle ihtiyaç duyulduğunun da altını çizmek gerekiyor.