Sınıfa ihanetten, halklara düşmanlığa; savaş taşeronluğu ve emperyalist uşaklık korosuna sendika ağaları da katıldı...
Sendika ağaları sendika kürsülerini
emperyalist savaşın hizmetine sunuyor!
Bu ülkede emperyalist haydutların kanlı çanağından beslenen kesimler Iraka asker gönderme kararı çıkarmak için aylardır hummalı bir kampanya yürütüyorlar. Kimi açık açık kimisi ise örtülü bir biçimde ABD emperyalizmine hizmet etmek ve Irak işgalinden pay almak gerektiği üzerine canhıraş bir çaba sarfediyorlar. Halkın yüzde 90ından fazlasının savaşa ve işgale karşı olduğu bir yerde bu uşaklar, savaş taşeronluğunu ulusal çıkarlar(ımız)ın bir gereği olarak sunmayı elden bırakmıyorlar. Hükümeti, tekelci sermayesi, önde gelen burjuva politikacıları, ordusu, medya patronları ve keselerin sermayeye hizmet ederek dolduran bazı gazetecileri emperyalist savaş korosunun asli unsurlarıdır.
Şimdi bu koroya, hem de en kritik bir aşamada, yeni bir kesim katılmış bulunuyor: Sendika ağaları! Böylece kare tamamlanmış oluyor. Sendika ağaları diyoruz zira, bu konuda Salim Uslunun yalnız olduğunu, tek başına şahsi görüşlerini ifade ettiğini düşünmüyoruz.
Tek-Gıda-İş Sendikasında örgütlü binlerce işçi özelleştirme saldırısına karşı sürdürdükleri direnişte yalnız bırakıldıklar. İşçiler sendikanın kendilerine sahip çıkmadığından yakınırken, aynı süreçte bu sendikanın 10. Genel Kurulunda konuşan Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Iraka asker gönderilmesi konusunda hükümete tam destek veriyor. İşçi ve emekçi sınıfını patronlara satmakta sınır tanımayan bu hain ve işbirlikçi sendika ağası, egemen sınıfların ve onların politik temsilcilerinin bile açıktan ifade edemediği şeyleri bir çırpıda söyleyiveriyor: Iraktaki siyasi, askeri ve ekonomik oluşumlara sırtımızı dönemeyiz. Uluslararası teamülleri gözeten, komşuluk ve sınırdaşlık gerçekleri paralelinde Iraka asker gönderilme olayına ışık tutulmalıdır. Türkiye Irakta yeniden yapılandırma sürecinde yer almalıdır, diplomaside duygusallığa yer yoktur" (abç).
Evet, sınıf mücadelesi ve sınıfsal çıkarlar söz konusu olduğunda, duygusallığa yer yoktur. Bu açıdan Salim Uslu, büyük bir iş yapmış, savaş konusunda bazı belirsizliklere açıklık kazandırmıştır. Yani, Uslu her temel sorunda olduğu gibi, saf belirlemenin bir örneğini sunmuştur. Konuşması ise tercüme etmeye gerek duyulmayacak kadar açık; Türkiye işgale katılmalı, ABDye destek olmalı ve yağmadan pay almalıdır. Uslunun öne sürdüğü gerekçeler, diğer savaş taşeronlarının ve desteklediği AKP hükümetininkiyle harfiyen aynıdır. Salim Uslu gibilerinin tek farkı ise, şimdiye kadar müslüman bir kılık altında yürüttükleri sendikal ihaneti siyasal bir düzeyde de ifade ediyor olması ve kendi konumundaki sendika ağalarının düşüncelerini sesli olarak ifade etmesidir.
Sessiz kalanlar,
ihanetin gizli ortaklarıdır!
Yukardaki sözler Irak savaşı konulu bir basın toplantısında, bir forumda ya da bir panelde değil, direnişte olan işçilerin bağlı olduğu sendikada, bu sendikanın genel kurulunda sarfedilmektedir. Konuşan ise bir hükümet yetkilisi falan değil, bir sendika konfederasyonunun başkanıdır. Uslu, sendikanın tüm temsilcilerinin ve yönetici takımının birarada bulunduğu bir sendikanın genel kurulunda konuşuyor ve salondan, sonrasında ise konfederasyona bağlı sendikalardan/sendikacılardan hiçbir tepki almıyor. Yalnızca kurulda değil, sonrasında, savaşa karşı olan ve emekten yana sendikacılık yaptığını söyleyen diğer sendika ve sendikacılardan da bir tepki gelmiyor.
Bu, Salim Uslu gibi uşakların uşakça sözlerinden daha vahim bir durumdur. Bu, fiilen ihanet etmek değilse bile, sessiz kalarak ona ortak olmaktır. Uslu, bu konuda kiminle ortak olduğunu/safını bütün açıklığıyla ortaya koyarken, kendilerine bol kepçeden misyon biçenlerin, bu vesileyle neye ne kadar karşı olduklarını, bu konuda ne kadar sahici olduklarını ve nerede durduklarını bir kez daha sınayabileceğimiz bir ölçü de vermiş oldu.
Sermayeye hizmetten emperyalist savaş
politikasına desteğe!
Ruhunu sermayeye satmış bu ve bunun gibi hainlerin sarfettiği bu sözlere, zorda kalan emperyalistlere sundukları destek ve hizmetlere şaşırmamak gerekir. Zira onlar sınıftan kopmuş, sonuna kadar ihanet içine batmış, sendikaların tepesine çöreklenmiş sermaye uzantılarıdır. Ezilen, iliklerine kadar sömürülen işçilerin, emekçilerin çıkarını savunmaktan uzak olan bu sefiller için kardeş Irak halkının kanının dökülmesi, haksız şekilde katledilmesi hiç önemli değildir. Önemli olan hizmet ettikleri sınıfın, sahiplendikleri düzenin çıkarlarıdır. Bunun için gerekirse, vitrine çıkardıkları müslüman kimliklerini de bir kenara bırakırlar. Hatta, efendilerinden daha fazla efendilerinin çıkarlarını düşünürler. Salim Uslunun, yeni açıklaması nedeniyle TÜSİADı eleştirmesi ve kendisi gibi tam destek beyan etmeye ça&curre;ırması bunun çarpıcı bir örneğidir.
Bir patron örgütünden bile daha ilerden bir emperyalist savaş taraftarlığı! Düzenin kumanda merkezi ordunun bile, yıpranmamak için, açıkça ifade etmekten kaçındığı emperyalist uşaklığa dayalı savaş politikasının yüksek sesle ifadesi ve canı gönülden desteklenmesi! Karşımızdaki bu ibret verici tablo, hangi kılık içinde sürdürülürse sürdürülsün, sınıfa ihanet çizgisinin kaçınılmaz olarak halklara düşmanlığa ve emperyalizme uşaklığa kadar varabileceğinin tekil olmayan canlı bir örneğidir.
Emeğimizi patronlara, kanımızı haydutlara pazarlayan
sendika ağalarından hesap soralım!
Pazarlık masalarında işçi sınıfının emeğini ve alınterini bir kalemde patronlara satan, sömürü düzenine canı gönülden hizmet eden bu hainler, Irak topraklarını gençlerimizin kanıyla sulanmasını, Irak halkının boynundaki emperyalist boyunduruğun daha da sıkılmasını istiyorlar. İstiyorlar ki, işbirlikçi uşaklar da bu yağmadan pay alsın. İstiyorlar ki, sermaye devleti ABD emperyalizmine hizmette kusur etmesin. Kusur edenleri paylayacak kadar da ileri gidiyorlar.
Bu hainlerin sınıfın çıkarlarıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bunlar sınıfın sırtından beslenen asalaklar, sınıf hareketinin önünde dikilmiş engellerdir. Adları sınıfı satmakla özdeşleşmiş bu işbirlikçi hainlerin sınıf adına söz söylemeye, sendika kürsülerini sermayeye hizmet ve savaşa destek vererek daha fazla kirletmeye hakları yoktur. Yıllardır patronlarla kolkola girerek bu sömürücü ve kan emici düzenin değirmenine su taşıyan hainlerden sorulacak hesaplar her geçen gün daha da büyüyor ve gitgide acil bir önem kazanıyor. Saldırılar püskürtülecekse, öncelikle bu ayakbağlarından, bu asalaklardan kurtulunmalıdır.
Emperyalist haydutları, onların uşak ve taşeronlarını desteklemiyorsak, sorulacak hesabımız var demektir. Bu hainlerin işçi sınıfına verilecek hesapları var. Bu hesabı sormak işçi sınıfının boynunun borcudur. Sustuğu, hesap sormadığı sürece işçi ve emekçiler daha ağır bedeller ödemekle yüzyüze kalacak ve istemeseler de bu suça bir biçimde alet olacaklar/edileceklerdir.
Onurlu bir gelecek için, Irak halkının katledilmesine seyirci kalmamak için, katliam, baskı ve sömürü üzerine kurulu sermaye düzeninin saldırılarına son vermek için; işbirlikçilerden hesap soralım!
Sendika ağalarını sendikalarımızdan, emperyalistleri bölgemizden defetmek için mücadeleyi yükseltelim!
|