28 Aralık '02
Sayı: 50 (90)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaşa karşı direniş!
  Bunlar vatan haini!
  Hummalı savaş hazırlıkları yalan ve aldatmacalar eşliğinde sürüyor
  "Müslüman" AKP'nin savaş hükümeti...
  Saldırılara ve sendikal ihanete karşı mücadeleyi örelim!
  ABD emperyalizmine karşı öfke büyüyor!
  Kamu çalışanlarının toplu tasfiyesi, sosyal hakların gaspı, ...
  Kıbrıs'ın geleceği satılık değildir!
  Şeker fabrikaları özelleştirme kıskacında
  AKP-YÖK çatışması...
  Ciddiyetsizliğin son perdesi
  Filistin: İşgal, sürgün, katliam ve direniş/2
  Emperyalist küreselleşmede bir dönemin sonu
  Emperyalist savaş karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Eylem ve etkinliklerden...
  Venezüella'da Amerikancı darbe girişimi giderek güç kaybediyor
  Amerikan emperyalizminin unutamadığı yenilgi: Küba Devrimi
  Ölüm Orucu Direnişi'nin 102. şehidi: Berkan Abatay
  19 Aralık etkinliklerinden...
  2003'e girerken...
  Şans oyunları: Çürüyen düzenin asalak sektörü
  Biz de yokuz! Hadi bakalım!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

19 Aralık 2000... Bu tarih faşist Türk devletinin, 3 yıl önce, izolasyon ve ölüm demek olan F tipi cezaevi saldırısına karşı direnen devrimci tutsaklara dönük tarihin en kanlı operasyonlarından birini gerçekleştirdiği gündür.

Ülke çapında gerçekleştirilen bu kanlı operasyonda oluk oluk devrimci kanı akıtıldı. 28 devrimci alçakça katledildi, yüzlercesi ağır biçimde yaralandı ya da sakat bırakıldı. Sağ kalmayı başaranlar ise büyük bir zorbalıkla tecrit hücrelerine dolduruldular.

Faşist rejim, bir gözü dönmüşlük ve vahşet örneği olan bu kanlı saldırı ile Ölüm Orucu direnişini kıracağını, devrimci tutsakları teslim alacağını sanmıştı. Fakat tam tersi oldu. Devrimci tutsaklar görülmemiş bir yiğitlik ve kararlılık örneği ortaya koydular, bu kanlı operasyona dost-düşman herkesi şaşkına uğratan bir direnişle karşılık verdiler. Kırıldılar, kırımdan geçirildiler, ama teslim olmadılar.

Gerçekte devrimci tutsakların şahsında kırılmak ve teslim alınmak istenen, işçi sınıfının ve emekçilerin sömürüye ve zulme karşı direnme isteği ve iradesiydi, tüm bir geleceğiydi. Devrimcilere karşı kusulan büyük kinin ve nefretin gerisinde de, onların bu düzene, bu düzenin egemeni olan işbirlikçi sermaye sınıfına, bu sınıfın köpekçe bir sadakat temelinde sırtını dayadığı emperyalizme karşı yürüttüğü kararlı mücadele vardı.

Faşist sermaye devleti büyük bir acımasızlıkla uyguladığı baskı ve zulmü sonraki günlerde de sürdürdü. Ölüm Orucundaki devrimcilere hastanelerde ve F tipi hapishanelerin tecrit hücrelerinde Nazi vahşetine rahmet okutan işkenceler yapıldı. Ölümler birbirini izledi.

Sermaye devleti peşpeşe yaşanan ölümlerin toplumda yaratacağı tepkiyi önlemek için basına sansür uyguladı, suskunluk fesadına başvurdu. Bu da yetmeyince, bu kez direnişi kırmak amacıyla Ölüm Orucundaki devrimcileri tahliye manevrasına sarıldı. Fakat ne katliamlar, ne peşpeşe yaşanan ölümler, ne sistematik işkenceler, ne suskunluk fesadı ve ne de tahliye manevrası devrimcilerin direnişini kıramadı.

Ölüm Orucu direnişi 3. yılına girmiş bulunuyor. Bugüne kadar yüzün üzerinde devrimci yaşamını yitirmiş, yüzlercesi ise sakat bırakılmıştır. Dahası faşist rejim ölüm kusan saldırılarına büyük bir pervasızlıkla devam etmektedir.

İşçiler, emekçiler, devrimciler! Direnişin bugünkü seyri ve gelecekteki sonucu ne olursa olsun, devrimci tutsaklar bir tarih yazmışlardır ve onların direnişi de tarihseldir.

Bugüne kadar hiçbir saldırı devrimcileri teslimiyete ve siyasal ölüme razı etmemiştir, bundan sonra da edemeyecektir. Önemli olan da budur. Kaldı ki devrimci tutsaklar direnmeye devam ediyorlar, “Öleceğiz ama teslim olmayacağız!” sözlerinin gereklerini döne döne yerine getiriyorlar. Devrim tarihimize yüz ağartıcı yeni bir sayfa ekleyerek işçi sınıfı ve emekçilerin davasına güç veriyorlar.

Zindanlardaki direniş geleneği Türkiye devrim tarihinin en büyük onurlarından biridir. Partimiz bu devrimci geleneğe büyük bir değer biçmektedir.

Bir kez daha katil devletten hesap soracağımızı ilan ediyor, katliam saldırılarında ve Ölüm Oruçlarında ölümsüzlüğe ulaşan devrimcilerin anısı önünde derin bir saygı ile eğiliyoruz.

19 Aralık katliamını unutmadık, unutmayacağız, hesabını soracağız!

TKİP-Yurtdışı Örgütü



Ulucanlar katliamı davasında
göstermelik yargılama!

Ulucanlar katliamında yeralan jandarmaların yargılanmalarına devam edildi. 25 Aralık tarihinde gerçekleşen son duruşmaya katliam tanığı Hayriye Keskin katıldı. Hayriye Keskin, 26 Eylül gecesi yaşadıklarını, operasyonun başladığından itibaren anlattı. Askerlerin gaz bombalarıyla, coplarla, kalaslarla siyasi bayanların bulunduğu koğuşa saldırdıklarını, erkeklerin görüş yerine götürdüklerini ve işkencenin burada devam ettiğini anlattı. Kendisiyle birlikte diğer kadın tutsakların da aynı saldırılara maruz kaldığını belirtti. Operasyona katılan tüm görevliler hakkında şikayetçi olduğunu söyleyerek yargılanmalarını istedi. Mahkemeye yeni getirilen sanık fotoğrafları teşhis amacıyla Hayriye Keskin’e gösterildi. Keskin, fotoğrafların bazılarının siyah-beyaz fotokopi, bir kısmının ise kasklı ve maskeli olmasından kaynaklı sanıkları tanımasının mümkün olmadığını s&oml;yledi.

Duruşmaya katılan sanık avukatları fotoğraflardan teşhis yapılmasına itiraz ettiler. Davacılardan bazılarının kırsal alanda “terör” faaliyeti içinde olduğunun tespit edildiğini, bu fotoğrafların teşhis değil teşhir amacını taşıdığını, jandarmaların güvenliklerinin riske atıldığını söyleyerek fotoğrafların iade edilmesini talep ettiler.

Bu talep üzerine söz alan davacı avukatı Zeki Rüzgar, “Müvekkillerimiz işkenceye uğramıştır. 10 kişi işkence sonucu yaşamını yitirmiştir. Bu durumda güvenlik görevlileri suçludur” diyerek, askerlerin gerçek fotoğraflarının mahkemeye sunulması talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti, sanıkların fotoğraflarının tanınmasının mümkün olmamasından dolayı iade edilmesine, sanıkların operasyonu kasklı-maskeli olarak katılmalarından kaynaklı tanınmalarının mümkün olmadığına, bu haliyle yeni fotoğrafların istenmesine gerek olmadığına karar verdi.

Mahkeme heyetinin aldığı bu karar, davanın göstermelik olarak sürdüğünün yeni bir kanıtı oldu. Sanıkların teşhis amacıyla mahkemeye getirilmediği, fotoğraflarla teşhisin kabul edilmediği bir durumda, göstermelik de olsa yargılama koşulları tümüyle ortadan kalkmakta, katillerin aklanması süreci hızlandırılmaktadır.

Duruşma sonunda, sanıkların duruşma salonuna girmeyerek dışarda bekledikleri görüldü.

SY Kızıl Bayrak/Ankara



Yoğun polis ablukası altında Gülsuyu’nda
9 Aralık anması...

Katil devlet hesap verecek!

Cezaevlerinde kontrolü sağlamadan dışarının da kontrol edilemeyeceğini söyleyen devlet 19 Aralık 2000’de 20 cezaevine birden kanlı bir operasyon düzenledi. Katliam amacıyla yapılan operasyonda 28 devrimci tutsak katledildi. Bunun dışarı ayağını da unutmayan devlet, kendisi için sakıncalı bölge ve semtleri de F tipi cezaevine çevirmeye çalışıyor.

Gülsuyu’nda aylardan beri süren yoğun polis ablukası ve terörü bunun en son örneklerinden biridir. Akşam saatlerinde sokak sokak gezen zırhlı araçlarla, yapılan keyfi aramalarla, meydanları tutan panzerlerle mahalle halkı tam anlamıyla sindirilmeye çalışılıyor. Bu nedenle hem ablukayı kırmak hem de 19 Aralık katliamını anmak amacıyla Gülsuyu’nde bir eylem düzenlendi. Bir haftaya yakın bir süre önce çalışmasına başlanan eylem, mahalle halkına güven vermek açısından da önemliydi.

Eylem günü mahalledeki polis gücü 3-4 katına çıkarıldı. Eylem yapılabilecek alanlar panzer ve akreplerle tutuldu. Bölgeye hakim binaların üstüne onlarca keskin nişancı, özel tim yerleştirildi. Ambulans ve dozer de getiren devlet tam anlamıyla bir savaşa hazırlanmış görüntüsü veriyordu.

Havanın kararmasıyla abluka daha da yoğunlaşmış, sokakta gezen üç kişilik gruplar bile durdurularak aranır olmuştu. Eyleme başlama alanı bir saat öncesinden birkaç akrep ve panzerle tutulmuştu. Bunun üzerine eyleme başlama yeri değiştirilerek önlem alındı. Eylem saati geldiğinde havanın çok yağışlı olması nedeniyle biraz geç kalınarak eylem başlatıldı. Kısa bir meşaleli yürüyüşten sonra eylem yerine gelindi, lastikler yakıldı. Polis saldırısına karşı yola barikat kuruldu.

Eylemde “19 Aralık’ın hesabını soracağız!” yazılı Kızıl Bayrak, EHB ve Haklar ve Özgürlükler Cephesi imzalı pankart açıldı. “Katil devlet hesap verecek!”, “Yaşasın 19 Aralık direnişimiz!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!”, “Katil polis Gülsuyu’ndan defol!” sloganları gür bir şekilde atıldı. Devrim şehitleri için yapılan bir dakikalık saygı duruşundan sonra 19 Aralık katliamı ve devletin hücre politikasıyla ilgili bir metin okundu. Daha sonra sloganlar atılarak eyleme son verildi. Komünistlerin yanı sıra EHB, HÖP taraftarlarının düzenlediği eyleme havanın kötü olması ve yoğun devlet terörü nedeniyle sınırlı bir katılım odu.

Mahalledeki terörle amaçlanan cezaevlerinden sonra sokakların da susturulmasıdır. Devlet, mahalleyi uyuşturucu, fuhuş, mafya ile dejenere edemeyince faşist zor aygıtıyla susturmaya çalışmaktadır. Daha önce savaşla ilgili yapılacak eyleme saldıran devlet eylemi dağıtmış ve kahvelerden onlarca kişiyi gözaltına almıştı. Bu eylemi de dağıtacağını sanan devlete en iyi yanıt sloganlarımız olmuştur.

Eylemin kitle çalışması ayağının oldukça zayıf olduğu ortaya çıktı. Ayrıca polisin yarattığı terör ortamının mahalle halkı üzerinde olumsuz bir etki yaratması da bir diğer sorun.

SY Kızıl Bayrak/Kartal



Sefaköy İKE etkinliği...

19 Aralık katliamı ve direnişi konulu panel

Yıldönümü etkinlikleriyle genellikle sona eren bir direniş, vb. anılır. 20 Ekim ve 19 Aralık yıldönümü etkinlikleri ise, hücreleri yıkmak için başlatılan süreç devam ederken gerçekleşiyor. Bu yüzden ölüm orucu direnişi yıldönümü etkinlikleri anmanın ötesinde bir önem taşıyor, hücreleri yıkma mücadelesinin bir parçası olarak düzenleniyor.

Bu temelde 19 Aralık katliamı ve direnişinin 3. yıldönümünde (22 Aralık), Sefaköy İşçi Kültürevi’nde, TUYAB, ÇHD ve İKE’den birer konuşmacının katıldığı bir panel gerçekleştirildi. 50 kişinin katıldığı panel, 19 Aralık şehitleri şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Panelistler 19 Aralık sürecini kısa ve özlü bir biçimde anlattılar. Panelistlerin katılanların sorularına yanıt vermesiyle devam eden etkinlik şair Rahime Henden’in şiirlerini okumasıyla sona erdi.

İstenilen düzeyde bir katılım sağlanamasa da, hücre ve tecrit uygulamasının mantığını anlatma, direnişe destek olma çerçevesinde yapılan etkinlik amacına ulaştı.

SY Kızıl Bayrak/Sefaköy



Adana’da Maraş katliamı protesto edildi

24 Aralık günü Maraş katliamını protesto etmek için İHD Adana Şubesi’nde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada şunlar söylendi:

“Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de katliamlara imza atan siyasi iktidar odakları son olarak 19 Aralık cezaevleri katliamında da kendini gösterdi. Katliamların başını çekenlerin cezalandırılması bir yana terfi ettirilerek ödüllendirildiler. Cezaevlerinde 102 ölüme imza atan siyasi iktidar son olarak Kandıra F Tipi Cezaevi’nden zorla müdahale amaçlı kaldırıldığı Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde bulunan Berkan Abatay’ın ölümüne de imza attı. Biz insan hakları savunucuları olarak, coğrafyamızda sıkça yaşanan katliamların son bulmasını ve katliam sorumlularının bir an önce yargılanarak cezalandırılmalarını talep ediyoruz.”

SY Kızıl Bayrak/Adana



Tutsak yakınlarından dilekçe eylemi

TUYAB, TAYAD, SDP ve Halkevleri tarafından 20 Aralık 2002’de F tipi cezaevlerinde süren tecride karşı Belçika Başkonsolosluğu’na 50 dilekçe verildi. Tecritten Türkiye devleti kadar AB ülkelerinin de sorumlu olduğu belirtildi. Dilekçelerde son ölüm orucu şehitlerinden Feride Harman’ın fotoğrafı da vardı.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul



İzmir’den kısa kısa...

TAYAD’lı Aileler’in eylemi...

TAYAD’lı Aileler 21 Aralık Cumartesi günü, Konak Meydanı’nda, 19 Aralık katliamını protesto eden bir basın açıklaması yaptılar. “19 Aralık 2000: 28 ölüm, 21 Aralık 2002:102 ölüm! Katliam sürüyor, tecridi kaldırın ölümleri durdurun!” yazılı pankartın açıldığı eylemde “Ölüm Orucu şehitleri ölümsüzdür!”, “İçerde dışarda hücreleri parçala!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!” vb. sloganlar atıldı.

Emperyalist savaş karşıtı eylem...

İzmir Savaş Karşıtı Girişim tarafından her Cumartesi günü yapılan eyleme bu hafta da devam edildi. Konak’ta yapılan eylemde “ABD askeri olmayacağız!”, “Susma haykır savaşa hayır!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!” sloganları atıldı. Açıklamada emperyalist savaşın yanı sıra cezaevi katliamları ve tecrit saldırısı da teşhir edildi.

Emek-Barış-Demokrasi Bloku’ndan eylem...

Emek Barış Demokrasi Blok’u savaş, tecrit ve izolasyon ile çalışma yaşamına yönelik saldırıları kınayan bir basın açıklaması yaptı. Eyleme 400 civarında bir kitle katıldı. “Tecridi kaldırın ölümleri durdurun!”, “Tecrit barışa tehdittir!”, “Savaşa hayır!” sloganları atıldı.

SY Kızlı Bayrak/İzmir