28 Aralık '02
Sayı: 50 (90)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaşa karşı direniş!
  Bunlar vatan haini!
  Hummalı savaş hazırlıkları yalan ve aldatmacalar eşliğinde sürüyor
  "Müslüman" AKP'nin savaş hükümeti...
  Saldırılara ve sendikal ihanete karşı mücadeleyi örelim!
  ABD emperyalizmine karşı öfke büyüyor!
  Kamu çalışanlarının toplu tasfiyesi, sosyal hakların gaspı, ...
  Kıbrıs'ın geleceği satılık değildir!
  Şeker fabrikaları özelleştirme kıskacında
  AKP-YÖK çatışması...
  Ciddiyetsizliğin son perdesi
  Filistin: İşgal, sürgün, katliam ve direniş/2
  Emperyalist küreselleşmede bir dönemin sonu
  Emperyalist savaş karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Eylem ve etkinliklerden...
  Venezüella'da Amerikancı darbe girişimi giderek güç kaybediyor
  Amerikan emperyalizminin unutamadığı yenilgi: Küba Devrimi
  Ölüm Orucu Direnişi'nin 102. şehidi: Berkan Abatay
  19 Aralık etkinliklerinden...
  2003'e girerken...
  Şans oyunları: Çürüyen düzenin asalak sektörü
  Biz de yokuz! Hadi bakalım!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Ciddiyetsizliğin son perdesi

Son iki yıldır yapılıp-yapılmadığı üzerinden çeşitli söylenti ve spekülasyonlara konu olan MLKP 3. Kongresi’nin Nisan 2002 tarihinde yapıldığı geçen Mayıs başında resmen açıklanmıştı. Bu gelişmeyi kamuoyuna duyuran kongre bildirisi, kongrenin başarısı üzerine bir dizi iddialı söz ve vurgu içeriyordu. Mayıs 2002 tarihli sayısında bu bildiriyi yayınlayan MLKP Merkez Yayın Organı Partinin Sesi de konuya ilişkin başyazısında aynı iddiaları, üstelik daha vurgulu bir biçimde, yineliyordu.

Fakat tartışmadık konu ve sorun bırakmadığı, daha da önemlisi tüm bu konularda tam bir görüş ve irade birliğine ulaştığı bu denli kesin bir biçimde iddia edilen bu kongrenin sonuçları hakkında nedense uzun süre herhangi bir belge yayınlanmadı. Bekleyiş uzun aylar boyunca sürdü. MLKP tabanında sıkıntı, konuyla dıştan ilgilenenlerde ise haklı olarak çeşitli soru işaretleri yaratan bu belirsiz bekleyiş, Partinin Sesi’nin Eylül tarihi taşıyan (fakat okura bu tarihten epeyce sonra ulaşan) 36. sayısı ile nihayet sona erdi. Ya da ilk anda durum böyle göründü.

Olan kongrenin olmayan belgeleri

İlgili sayısını tümüyle 3. Kongre “belgeler”ine ayıran Partinin Sesi, bunu kapağından “MLKP 3. Kongresi’nde Onaylanan Politik Rapor ve Program Değişikleri” başlığı ile duyuruyor. Bu duyuruş tarzından da anlaşılabileceği gibi, gerçekte ortada kongre çalışmalarını, Partinin Sesi’nin Mayıs tarihli başyazısının sık sık kullandığı ifadeyle, “değerlendirme ve kararları”nı sunan herhangi bir belge yok. Yalnızca kongreye sunulan ve orada onaylandığı söylenen bir MK raporu var. Bu raporu birkaç maddelik “program değişikleri” ile bir paragraflık “strateji ve taktik belgesinde düzeltme” tamamlıyor, hepsi bu. Bunun dışında bir şey sunulacağına dair ortada ne herhangi bir açıklama, ne de belirti var. Tersine, Mayıs’ta açıklanan kongre bildirisi de bu bileşimin sonuna yeniden iliştirildiğine göre, demek ki MLKP 3. Kongresi adına kauoyuna sunulabilen “belgeler” bundan ibaret. (Aradan 9 ayı bulan bir zaman geçtiğine göre yeni belgelere ilişkin bir beklenti zaten mantıklı da olamaz).

Yayınlanan belgeler, alışılmış uygulamanın tersine, herhangi bir ön sunuş ya da açıklama içermiyor. Ortada henüz herhangi bir somut sonuç yokken MLKP 3. Kongresi üzerine koca koca laflar eden, ona daha baştan “sınıflar mücadelesi tarihi”nde ayrı bir yer ayıran Partinin Sesi de durumla ilgili herhangi bir açıklama yapmıyor (Oysa MLKP’nin süreli yayınlarında bu tür belgelerin büyük “tarihi anlam ve önemi”nden sözetmek adettendir). Yaptığı işin biçimsizliğini ve izah edilemezliğini adeta önden itiraf edercesine, alışılmış “içindekiler” düzenlemesini bile yapmadan, “Politik Rapor” metnini ilk sayfadan kupkuru haliyle sunup aradan çekiliyor Partinin Sesi.

Bu elbette anlaşılması güç, biraz fazla tuhaf bir durum. Öyle anlaşılıyor ki tabandan ve dıştan gelen basıncın etkisi altında, MLKP yönetimi böyle bir rapor yayınlayarak “3. Kongre belgeleri nerede?” sorusunun ağırlığından bir ölçüde olsun kurtulma yolunu tutmuş, hiç değlise bunu ummuştur.

Fakat umulan sonucun bir nebze olsun elde edildiğini, edilebileceğini sanmıyoruz. Yapılan iş sorunu herhangi bir biçimde çözmediği gibi; tersine, bu yalnızca, kongre öncesi dönemde olduğu kadar kongre sonrası ayları bulan uzun bekleyiş süresince de ortaya atılan söylenti ve spekülasyonlara daha güçlü ve üstelik bu kez artık tümüyle haklı bir zemin kazandırıyor. Öyle ya, Nisan ayında yapıldığı söylenen, (bu gibi durumlarda yerinde bir davranışla tarih şaşırtmasına da gidildiğine göre) pekala bu tarihten haftalar aylar önce yapıldığı da düşünülebilecek olan bir kongrenin çalışması ve sonuçları topu topu MK raporunu görüşmek ve onaylamaktan ibaret idiyse ve böylesi bir rapor da niteliği ve işlevi gereği önden hazırlanan bir metin olduğuna göre, onu yayınlamak gibi sıradan bir iş için aylarboyu beklemek ihtiyacı neden duyulmuştur?

Yanıt gerektiren soru ve sorunlar bununla da bitmiyor. Daha bir de MLKP 3. Kongresi’nin yapıldığını adeta bir 1 Mayıs müjdesi (Atılım’ın ifadesiyle, “2002 1 Mayıs’ının sürprizi”) olarak sunan metinler var orta yerde. Yapıldığı bildirilen kongrenin tarihi anlamı, önemi ve işlevini anlatabilmek, herkesi daha baştan buna inandırabilmek için özel bir çaba harcayan Kongre bildirisi ile ondan aşağı kalmayan Mayıs 2002 tarihli Partinin Sesi başyazısından sözediyoruz. Bu iki metin, MLKP 3. Kongresi’nin gündemi ve gündem çerçevesinde ulaştığı sonuçların anlamı, kapsamı ve önemi konusunda o kadar kesin şeyler söylüyorlardı ki, bunları alıp bugün orta yerde duran sonuçla karşılaştırdığımızda, ciddiyetsizliğin ve samimiyetsizliğin de ötesinde bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bu iki metinle, MLKP tabanı bir süreliğine de olsa alatılmış, devrimci kamuoyu ise ayni süre içinde kabaca yanıltılmak istenmiştir- ortadaki biçimsiz durumu başka türlü anlamak ve tanımlamak olanağı yoktur.

MLKP 3. Kongresi üzerine ölçüsüz güzellemeler

Durumun biçimsizliğini görmek için sözünü ettiğimiz iki metni daha yakından görelim. Önce kongre bildirisi.

MLKP 3. Kongresi’ni, “özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir kilometre taşı”; “uluslararası burjuvazinin devrimci ve komünist harekete dayattığı ideolojik ve politik tasfiyecilik saldırılarına verilmiş komünist bir yanıt”; “başta dünya halklarının baş düşmanı Amerika olmak üzere, tüm emperyalist dünyaya, kapitalist sömürü düzenine, faşizme ve emperyalist küreselleşme barbarlığına karşı özgürlük ve sosyalizm cephesinden indirilen bir darbe” olarak niteleyen ve bu içi boş yavanlıkların her birine birer pasaj ayıran kongre bildirisi, ardından söylediklerini şöyle gerekçelendiriyor:

“Çünkü MLKP, III. Kongresi’nde yakaladığı düşünsel düzey, ateşlediği enerji ve ulaştığı kararlarla dünya işçi sınıfının ve ezilen halkların Türkiye ve Kuzey Kürdistan cephesindeki dili, beyni ve eylemi olmak yönünde gelişecektir.” “... Sosyalist demokrasinin gelişkin bir örneğini oluşturan Kongremiz canlı, üretken ve coşkulu bir atmosferde gerçekleşti. Devrimci ruh, devrime kilitlenme, gerçeklerle cesaretle yüzleşme, işçi sınıfına, halklarımıza ve şehitlere derin bir bağlılık MLKP III. Kongresinin diğer ayırdedici özellikleri oldu.”

Bildiri kongrenin ele aldığı konuların kapsam ve genişliği konusunda ise şu bilgiyi veriyor:

“MLKP III. Kongresi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin teorik, programatik, stratejik ve taktik sorunlarını, iç ve uluslararası politik durumu, partimizin geride kalan yıllardaki söz ve pratiğini, dünya proletaryasının ve devriminin karşı karşıya bulunduğu gerçekleri, sorunları ve çözüm yollarını ele aldı, değerlendirdi ve çeşitli kararlara ulaştı.”

Dayanaksızlığı bugün ortaya çıkmış bu ölçüsüz güzellemeler kongrenin “güçlü bir irade birliğinin ... berrak bir ifadesi oldu”ğu üzerine vurgulu ifadelerle sürüp gidiyor.

Tüm bu söylenenlerden çıkan sonuç, kongrenin “teorik, programatik, stratejik ve taktik” cephede neredeyse tartışılmadık sorun bırakmadığı ve tüm bu konularda tam bir görüş birliği sağladığıdır. Beş yıl aradan sonra ve birikmiş önemli sıkıntıların yükü altında toplanan bir kongrenin bu denli geniş bir gündemle çalışma ihtiyacı duyması elbette anlaşılır bir durumdu ve bunu irade birliğini ileri bir düzeyde yeniden kurmakla taçlandırmış olması da kuşkusuz sevindirici bir sonuç olurdu. Fakat bir de bunun böyle olduğunu bir parça olsun somut olarak gösterecek, hiç değilse hissettirecek kongre sonuçları olsaydı, ortada gerçekten bir sorun kalmayacaktı. Gelgelelim, bu iddialardaki ölçüsüzlük, bugün orta yerde duran pek hazin sonuçla karşılaştırıldığında, 8 ay önce bu iddiaları bu denli gouml;nlü rahat biçimde ileri sürenler için izah edilmesi artık olanaksız ve taşınması güç bir politik ve ahlaki sıkıntı kaynağı oluşturmaktadır.

Partinin Sesi’nin konuya ilişkin başyazısına geçiyoruz. Kongre bildirisini Mayıs 2002 tarihli sayısında yayınlayan Partinin Sesi, bunca iddia ve vurguyu yeterli görmemiş olacak ki, MLKP III. Kongresi’nin neleri başardığı ve bu çerçevede ne ifade ettiği üzerine ek tanımlamalar ve açıklamalar yapmak ihtiyacı duyuyor. Bunu yaparken de ipin ucunu iyice kaçırıyor. MLKP III. Kongresi üzerine neler söylemiyor ki “3. Kongre’yle Önder Partiye, Zafere” başlıklı bu başyazı!

Daha ilk pasajda şunları okuyoruz: “... 3. Kongre’miz, sınıflar mücadelesi tarihine MLKP’nin özeleştiri yeteneğinin, devrimci iddiasının, yenilenme gücünün ve özsel sağlamlığının bir ifadesi olarak kaydedilecektir.”

Daha baştan tarihe kendi kendini bu kaydediş rahatlığı, muhakkak ki o aşamada bizim henüz muhtevasını bilemediğimiz MLKP III. Kongresi’nin başarılı çalışmasının sağladığı moral güce dayandırılıyordu. Nitekim devamındaki pasaj, durumun tamı tamına bu olduğu konusunda herhangi bir kuşkuya da yer bırakmıyor:

“Yedi yıllık tarihinde üzerinde durulması gereken tüm programatik, stratejik, politik, örgütsel konuları ele alıp tartışmaktan kaçınmayan 3. Kongre’miz, 2. Kongre’den sonraki dönemin eleştirel analizlerini geleceği fethetme perspektifi ve ruhuyla gerçekleştirdi. Sosyalist demokrasinin gücü, delege bileşiminin Marksizm-Leninizme sıkı bağlılığı, düşünce ufkunun zenginliği ve birbirinden öğrenme yeteneği kongre karar ve değerlendirmelerine, iç tartışmalardakinden daha ileri fikirler ve yüksek bir irade birliği olarak damgasını vurdu. Böylelikle 3. Kongremiz MLKP’nin iç birliğinin çok daha sağlamca kuruluşunun ifadesi oldu.”

Bir kongre daha ne yapabilirdi ki diye düşünmemize kalmadan, izleyen pasajdan aynı güzelleme şöyle devam ediliyor: “MLKP 3. Kongresi, politik mücadelede devrimci kendiliğindencilikle, örgütsel yaşamda bürokratizm ve idare-i maslahatçılıkla karakterize olan bir dönemi tüm yönleriyle masaya yatırmış, ideolojik, politik ve örgütsel açılardan gerekli devrimci sonuçları çıkarmış ve bütün bu konularda partiyi yeniden Birlik Devrimi’nin rotasına sokmuştur...”

Bu denli açık ve kesin sözler karşısında, 3. Kongre’nin MLKP için gerçekten köklü bir iç hesaplaşma ve yenilenme platformu olduğuna inanmamak için ortada bir neden kalmıyordu, o günlerde bu satırları okuyanlar için. Köklü zaaflarla “karakterize olan bir dönem” kongre platformu üzerinden köklü bir hesaplaşmaya konu edilerek geride bırakılmış, bu arada parti “yeniden Birlik Devrimi’nin rotasına” sokulmuştu! Burada iki kongre arası dönemde temel önemde iç sorunların ve sapmaların varlığı kadar, kongrede bunlara karşı ortaya konulan kararlılık ve bunları geride bırakma iradesi de kamuoyuna açıklanmış oluyordu.

Devam ediyoruz. “Kongre delege bileşimi”nin ruhhali üzerine söz söylemek biçimindeki o gerçekten tuhaf eğilimi, bildirinin ardından başyazı da sürdürüyor. Öylesine ki, bildirinin söyledikleri başyazının söylediklerinin yanında önemsiz bir değinme olarak kalıyor:

“MLKP 3. Kongre’si, karşı karşıya olduğu zor meseleleri büyük bir sorumluluk, kararlılık ve ciddiyetle ele alıp, tümüyle yoldaşça ve devrimci bir atmosferde ilkeli çözümlere kavuştururken, delegelerin coşkusu, partinin sorun ve görevleri karşısındaki enerjik duruşları, düşünsel ve ruhsal yorgunluk belirtilerinden uzaklıkları, değişik düzeylerde de olsa, herbirinin Kongre’den öğrenerek, bir dizi açıdan kendilerini yenileyerek, aşarak ve yeni bir düzey yakalayarak bilinç sıçramasından paylarını almaları, partimizin iç dinamizminin, kolektif gelişim yeteneğinin, ileri yürüme arzu ve kararlılığının göstergeleri olmuştur.”

Bir kongrenin ve onu içinden yansıtan bir başyazının, kamuoyu önünde “delege bileşimi”nin ruhhali ve hasletleri üzerine konuşma ihtiyacı duyması biraz fazla garip görünse de biz kendi payımıza bunun bir ihtiyaçtan, üstelik gerçek bir ihtiyaçtan doğduğuna bir kuşku duymuyor ve buna şaşırmıyoruz.

MLKP 3. Kongresi üzerine söylenenler bunlarla bitmiyor elbet; ama burada tüm bir başyazıyı aktarma olanağımız da doğal olarak yok. Bu nedenle ilgi duyanlara, yayınlanan “kongre belgeleri”ni inceledikten sonra dönüp kongre bildirisini ve bu başyazıyı yeniden okumalarını önermekle yetinerek başyazıyı da geçiyoruz.

Bütün bu söylenenlerin ışığında, MLKP 3. Kongresi’nin sonuçları olarak önümüze konulanın ne olduğuna geçmeden önce, bildiri ve başyazıda çizilen pembe tabloyu iyice renklendirmek için Atılım’ın 3. kongre güzellemesinden de bir pasaj sunalım. 4 Mayıs 2002 tarihli ve “Umut Büyüyor” başlıklı başyazı, konuya ilişkin şu sözlerle bitiyor: “Komünist öncünün III. Kongre’sinin ilanı kuşkusuz 2002 1 Mayıs’ının sürprizi oldu... Dünya proletaryası ve ezilenlerinin gelecek büyük çarpışmalar için kuvvet toplayan mücadeleci hazırlığı, Türkiye’de işçi sınıfı ve emekçilerin safları arasında mayalanan ve biriken mücadele arzusu, sola, sosyalist propaganda ve ajitasyona artan ilgisi ile III. Kongre’nin toplamasında somutlaşan komünist öncünün hazırlığı, bu iki eğilimn 2002 1 Mayıs’ında buluşması tarihin dilini okuyabilenler için bir tesadüf sayılamaz...”

Güzellemelerle tezat oluşturan gerçek tablo

Partinin Sesi’nin 36. sayısına, bu sayının kapsamını oluşturan MLKP 3. Kongresi belgelerine dönebiliriz. Bu “belgeler” arasında, kongre bildirisi ya da Partinin Sesi başyazısında tanımlanan kapsamlı gündem konularına ilişkin herhangi bir kongre metninin bulunmadığını önden söylemiş bulunuyoruz. Ortada yalnızca kongreye sunulmuş bir “Politik Rapor” var. Bunun kongrede ne çerçevede tartışıldığı, üzerinde herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığı bile belirsiz. Peki kongre gündemi olarak sözü edilen konular hiç değilse bu rapor kapsamında ele alınmış mıdır? Bu soruya yanıt bulmak için raporun kapsamına bakmak durumundayız.

Göze batacak denli iri puntolarla dizilmiş bu “Politik Rapor” iki bölümden ve 123 sayfadan oluşuyor. “Uluslar Arası Ekonomik ve Politik Durum” başlıklı ilk bölüm metnin yarısını, “İç Politik Durum” başlığı taşıyan ikinci bölüm ise öteki yarısını oluşturuyor.

Uluslararası duruma ayrılmış ilk bölümü geçiyoruz; zira söz konusu olanın bir parti kongresi olduğu gözönüne alındığında, burada üzerinde durulmaya değer bir şey yok. Bir parti kongresi metninden çok yer yer akademik tonda nispeten uzun bir dergi makalesi sayılabilir bu metin. Bunun bir örneğini daha önce de 2. kongre belgeleri içinde görmüştük; şimdiki onun biraz daha baştan savma ve doğal olarak bazı yeni gelişmelere uyarlanmış bir versiyonu. Bu haliyle doğruları ve yanlışları üzerinden herhangi bir özel ilgiyi gerektirmiyor. Belki de sonuna eklenen “Komünistlerin Acil Enternasyonal Görevleri” başlıklı alt bölümde bir kez daha yinelenen “yeni bir komünist enternasyonal kurma ihtiyacı” ve bu çerçeve MLKP’nin üstlenmeye hazır olduğu misyon hakkında bir çift söz söylenebilir.

2. Kongresi’nde kendini “Uluslararası komünist hareketin en güçlü seksiyonu” ilan eden (II. Kongre Belgeleri, s.216) ve bu çerçevede “yeni bir komünist enternasyonal” örgütlemede kendine pek de alçakgönüllüce sayılmayacak bir misyon biçen MLKP’nin bu hevesi eskilere dayanıyor. ‘90’lı yıllar içinde ve iki ayrı zamanda, bizzat MLKP’nin özel inisiyatifi ve katkısıyla bu türden iki Enternasyonal’in kurulduğunu biliyoruz. MLKP yayınları bize bu tarihi gelişmeleri her seferinde coşku dolu bir mutlulukla bildirmişlerdi. Fakat ardından nedense bu “yeni komünist enternasyonal”lerin ne adlarını bir daha andılar ve ne de akıbetleri konusunda bir şey söylemek ihtiyacı duydular.
Bu gülünç bile sayılmayacak garip girişimler öyle anlaşılıyor ki MLKP’nin yeni bir enternasyonal kurma hevesini ve buna ilişkin olarak kendine atfettiği misyon duygusunu hiç de kırmış değil. Zira MLKP 3. Kongresi’ne sunulan “politik rapor” aynı tarihi adımı bir kez daha “ertelenemez bir görev” olarak tanımlıyor: “Partimiz için, komünist hareketin, enternasyonal eyleminin, ideolojik ve örgütsel birliğinin gelişmesi temel önemde ve ertelenemez bir görevdir.... Kuşkusuz örgütsel hedef, Komünist Enternasyonal’in kurulmasıdır” (s.57)

Bu temel ve ertelenemez tarihi görevden hareketle ve “Uluslararası komünist hareketin en güçlü seksiyonu” olarak bu kez kendine özel bir misyon atfetmemesini önceki gülünç denemelerin sağladığı bir olgunlaşma belirtisi sayabiliriz. Fakat yine de söz konusu olan MLKP olunca, bu alanda kendisini de kapsayan her iddia, doğası gereği bir ciddiyetsizlik örneği olarak kalıyor. Daha ideolojik ve programatik olarak kendi ekseni üzerinde bile duramayan, ona buna özenmekten, onun bunun kuyruğunda sürüklenmekten bir türlü kurtulamayan; yıllardır ideolojik ve örgütsel kriz içinde bunalan; beş yıllık bir dönemin ardından toplanan bir kongrenin artık gizlenemeyen fiyaskosunun da açıkça tanıklık ettiği gibi, kendini devrimci temeller üzerinde yenilemek ya da ilkeli bir iç hesaplaşma ile kendini aşmak yeteneğinden tümüyle yoksun olan bir hareketin, buna rağmen kalkıp kendine enternasyonal misyonlar biçmesi, kendini bile bile gülünç durumlara düşürmekten başka ne anlama gelir ki?

Bu özel değinmeyle yetinerek “Politik Rapor”un ilk bölümünü geçiyoruz. Bizi asıl olarak “İç Politik Durum” başlıklı ikinci bölümü ilgilendiriyor. Fakat yazık ki bildiride ve başyazıda çizilen kapsamı biz bu bölümde de bulamıyoruz. Bu bölüm iki kongre arasındaki politik gelişmelerin belli arabaşlıklar (28 Şubat, irtica, ordu, düzen partileri, ekonomik kriz, rejimin iç ve uluslararası durumu, işçi ve emekçi hareketi, Kürt hareketi vb.) altında kendince bir değerlendirilmesinden oluşuyor. Yer yer bazı somut sorunlara ve görevlere bağlansa da bu beylik değerlendirmelerin yenilik ve bir kongre platformu bakımından özgünlük içeren pek bir yönü yok. Bunları, daha sonra değineceğimiz birkaç özel nokta dışında, süreli yayınlarda zaten sürekli olarak yapılanın kongre vesilesiyle bir genel tkrarı saymak mümkün.

Kuşkusuz bir parti kongresinin “politik durum”un değerlendirmesi kapsamında bunu kendi bakışaçısı çerçevesinde böyle yapması kendi başına yadırganmayabilir de. Fakat sorun şurada ki, ilgili raporda bundan başka da bir şey yok. Yani açıklanan belgeler kapsamında ele aldığımızda, MLKP 3. Kongresi adına kamuoyunun önüne konulanların başı ve sonu “politik rapor”dan hareketle burada hatırlattıklarımızdan ibaret. Beş yıllık bir aradan sonra bir parti kongresi MK’nın siyasal duruma ilişkin olarak yapacağı bir genel özetlemeyi dinlemek ve onaylamak için toplandığını düşünmek akıl alacak şey değil. Kaldı ki bu “politik rapor”un kendisi bile anlatımının sonuç bölümünde sözlerini, “Tüm bu sorunlarda zengin çözümlemelere ve kararlara ulaşacağı kuşkusuz olan 3. Kongremiz...” diyerek bağlıyor ve “yeni dönemin#148; bundan alınacak güçle kazanılacağını söylüyor. (s.123)

İşte sorun da burada. Önden kamuoyuna yapılan açıklamalarla çalışması ve başarısı yere göğe sığdırılamayan bir parti kongresinin resmen açıklanışından 8-9 ay sonra bile ortada kongre çalışması, değerlendirme ve kararları olarak sunulun hiçbir şey yok. Böyle bir şey olabilir mi? Siyasal yaşam ciddiyetsizliğin, tabanına ve devrimci kamuoyuna karşı sorumsuzluğun bu kadarını kaldırabilir mi?

Diyelim ki söz konusu kongre yılların birikmiş iç sıkıntılarını çözecek güç ve iradeyi ortaya koyamadı; böylece, “birlik devrimi”ni korumanın, demek oluyor ki oportünist bir birliği ne pahasına olursa olsun sürdürebilmenin de hatırına, bu sorunları ve sıkıntıları bir dönem için daha erteleme ve bunu da bir “iç sorun” sayarak kamuoyuna açıklamama yoluna gitti. Fakat mevcut resmi veriler çerçevesinde durumun böyle olduğunu varsayacak olanaklardan da yoksunuz. Öyle ya, ortada koca bir kongre bildirisi ile bu kongre üzerine sıcağı sıcağına kaleme alınmış koca koca laflarla dolu bir başyazı var. Bu iki metin, en açık ve kesin bir dille, MLKP 3. Kongresi’nin “ateşlediği enerji ve ulaştığı kararlarla” büyük bir başarı düzeyi yakaladığını bize gülünçlüğe varan bir coşkuyla m¨jdeliyorlar. “Yedi yıllık tarihinde üzerinde durulması gereken tüm programatik, stratejik, politik, örgütsel konuları ele alıp tartışmaktan kaçınmayan 3. Kongre”nin, böylece “düşünce ufkunun zenginliği”ni, “özeleştiri yeteneği”ni ve “yenilenme gücü”nü bir kez daha kanıtladığını ve gelecekte “sınıflar mücadelesi tarihine” tam da bu ayırdedici özellikleriyle kaydedleceğini bildiriyorlar.

Bu durumda geriye, MLKP’yi yönetenlerin politik ve manevi ağırlığını bugünden sonra kolay taşıyamayacakları hazin bir tutarsızlık ve samimiyetsizlik tablosu kalıyor. Bu bir iflas tablosudur ve MLKP’ye hazırlamakta olduğu akıbet, 3 Kasım seçimleri sürecinde ilk işaretlerini vermiştir bile.

(Devam edecek...)