28 Aralık '02
Sayı: 50 (90)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaşa karşı direniş!
  Bunlar vatan haini!
  Hummalı savaş hazırlıkları yalan ve aldatmacalar eşliğinde sürüyor
  "Müslüman" AKP'nin savaş hükümeti...
  Saldırılara ve sendikal ihanete karşı mücadeleyi örelim!
  ABD emperyalizmine karşı öfke büyüyor!
  Kamu çalışanlarının toplu tasfiyesi, sosyal hakların gaspı, ...
  Kıbrıs'ın geleceği satılık değildir!
  Şeker fabrikaları özelleştirme kıskacında
  AKP-YÖK çatışması...
  Ciddiyetsizliğin son perdesi
  Filistin: İşgal, sürgün, katliam ve direniş/2
  Emperyalist küreselleşmede bir dönemin sonu
  Emperyalist savaş karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Eylem ve etkinliklerden...
  Venezüella'da Amerikancı darbe girişimi giderek güç kaybediyor
  Amerikan emperyalizminin unutamadığı yenilgi: Küba Devrimi
  Ölüm Orucu Direnişi'nin 102. şehidi: Berkan Abatay
  19 Aralık etkinliklerinden...
  2003'e girerken...
  Şans oyunları: Çürüyen düzenin asalak sektörü
  Biz de yokuz! Hadi bakalım!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Venezüella’da Amerikancı darbe girişimi
giderek güç kaybediyor

Venezüella’da hükümeti devirmeye yönelik olarak 2 Aralık’ta başlatılan petrol işkolu grevi sürüyor. Bununla emellerine ulaşamayan karşı-devrimci muhalefet cephesi, protesto gösterilerini sokaklara taşıyarak sabotajlarla, bloke etmelerle Chavez hükümetini istifaya çağırıyor. Seçimlere gidilmesi taleplerini yineliyor. Sermayenin elinde ve doğal olarak karşı-devrimci komplonun hizmetindeki medya da ülkenin felç olmasına ramak kaldığı izlenimini vermeye çalışıyor. Eski Venezüella başbakanı ve 1989 yılında yoksulların ayaklanmasında binlerce insanın katili olan Perez gibileri de barışçı bir çözümün mümkün olmadığını, askeri bir darbenin gerekliliğini savunuyorlar.

Hükümet, 3 haftadır süren grev ve protestolara hakim olmaya başladı. Halen grevi sürdürenler arasında özellikle Mc Donalds, Wendy gibi bir çok uluslararası tekel ve banka bulunuyor. İtalyan süt doldurma tesisleri Chavez’i destekleyenlerce işgal edilerek üretimin yeniden devam etmesini sağlandı. Pepsi Cola’da da benzer bir durum yaşandı. Geçtiğimiz hafta ülkenin en büyük gelir kaynağından devlete ait PDVSA petrol işletmeleri, hükümetin ardında durduğunu açıklayan ordu birliklerince işgal edilerek üretime sokulmuştu, ama yöneticiler ve mühendisler işi reddetmeyi sürdürüyorlar. Yine bazı petrol tankerlerinin kaptanları, mühendisleri ve yönetici kadroları da çalışmayı reddedenler arasında. Uluslararası petrol tekelleri Mobil, Shell, BP’ye ait benzin istasyonları kapalı, devlete ait PDV istasyonları ise çalışıyor. Havaalanları, limanlr, küçük ve büyük alışveriş merkezleri de giderek normal işleyişine dönüyor.

Tüm Venezüella’da Chavez yanlısı milyonlarca kişi de yeni bir darbe girişimine karşı eylemlerini sürdürüyorlar. Yürüyüşlerle Chavez’i destekliyorlar, fabrikaları, kurum ve kuruluşları işgal ederek sabotaj ve blokajı engellemeye, sağcı faşist ablukayı kırmaya çalışıyorlar.

Venezüella’da haftalardır yaşanan tüm bu gelişmeler, 11 Nisan 2002 tarihinde yaşananların bir tekerrürü gibi görünüyor. O zamanki olayları hatırlayalım. Chavez’i istifaya çağıran ve 8 Nisan tarihinde başlayan genel grevden 3 gün sonra darbe gerçekleşmiş, Başbakan Chavez tutuklanmış ve en büyük patron örgütünün başı başbakanlığa getirilmişti. Böylece büyük tekeller, sağcı ve rüşvetçi sendika bürokratları ve eski pozisyonlarını koruyan bürokratlar, kenara atılmış politikacılar amaçlarına ulaşmışlardı. Ama halkın protestoları sonucu darbe boşa çıkarılmış, Chavez 48 saat sonra yeniden serbest bırakılmak zorunda kalınmış ve görevinin başına dönmüştü.

Yenilgiyi hazmedemeyen Amerikancı klik, darbeci generallerin sağcı hakimlerce serbest bırakılmasından da aldığı moral güçle, çok geçmeden yeniden toparlandı. Ülkenin büyük kapitalistler örgütü kiliseyi, sarı sendikaları, toprak ağalarını, sağcı partileri ve bürokratları yanlarına aldılar ve harekete geçtiler. Yarım kalmış darbe girişimini bu kez sonuçlandırmaya niyetli görünüyorlar.

1998 yılında seçimleri kazanarak iktidara gelen Chavez, çürümüş politik sistemi düzeltme, yoksullar için yeni düzenlemeler yapma, toprak, sağlık ve eğitim reformları vb. vaatlerle, özellikle yoksul halkın yoğun desteğini alarak seçimleri kazanmıştı. 2000 yılında kabul edilen anayasa ile toprak reformu gerçekleşmişti. Toprak ağalarının işlenmeyen arazilerinin onbinlerce yoksul aileye verilerek onlara toprak ve yeni yerleşim alanları sağlayan bu projenin hayata geçirilmesi, toprak ağalarının Chavez’e düşmanlık duymasına neden olmuştu.

Chavez hükümetinin rüşvet ve yolsuzlukla savaş adına sürdürdüğü mücadelenin bir ayağını da sendikalar oluşturuyordu. Sendika yönetimleri geleneksel olarak petrol endüstrisinin elit yönetici kadrolarının unsurlarından oluşuyordu. Ayrıca sendikalar işçilerden kesilen yaşlılık, hastalık, işsizlik kasasına ait aidatları da kendi kasalarında bulunduruyor ve bu paraları keyiflerince idare ediyordu. Chavez, sendikaları, rüşvet ve yolsuzlukların kalesi ve karşı-devrimci eylemlerin örgütlenme merkezleri olarak görüyordu. Bu nedenle yöneticilerinin değiştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Bu durum Venezüella’da zenginliklerin paylaşımı sistemine dahil olan sendika aristokrasisini oldukça rahatsız etmişti. Sonuçta patronlar örgütü ile birlik kurdular ve Chavez’e karşı eylem birliğine gittiler. Bu koalisyon ile, Chavez’e karşı “halkın geniş kesmlerinin direnişi” imajı güçlendirilmek ve Chavez’in devrilmesenin tüm toplum tarafından istendiği gösterilmek isteniyordu.

Öte yandan Chavez, emperyalistlerin Venezüella üzerine yaptıkları hesapları da sekteye uğratıyordu. Küba ile sürdürdüğü ilişkileri, Castro’yu sık sık ziyareti, ona ucuz petrol satması karşılığında ülkesine Küba’dan doktor ve eğitmen getirmesi, Afganistan savaşında öldürülen çocukların resimlerini göstererek savaşı eleştirmesi ve ABD’yi mahkum etmesi, Libya-Irak-İran gibi “şer devlet”lere ziyaretleri, tüm bunlar emperyalistleri, özellikle de ABD emperyalistlerini oldukça öfkelendiriyordu. Onlar kendi çıkarlarının en iyi temsilcileri olan eski yapıdan yanaydılar ve bunun için işe koyuldular. Olanları geçen Nisan’da izlemiştik, şimdilerde yeniden izliyoruz.

ABD, Aralık ortasında Venezüella’da yeniden seçimlere gidilmesi üzerine açıklamalar yapıyordu. Ama geçtiğimiz günlerde Venezüella hükümetine, muhalefete, işverenler ve sendika örgütlerine ve PDVSA yönetcilerine, sorunun bir an önce çözülmesi için yeni bir çağrıda bulundu. Çünkü Chavez’in devrilmesi sürecinin giderek uzaması, ABD emperyalistlerinin Irak’a karşı başlatacağı savaş öncesi göze alamayacakları bir durumu. Petrol işletmelerinde üretimin durdurulması ABD’nin savaş öncesi Venezüella’dan gelecek petrol ihtiyacının durması demekti. Oysa ABD’nin savaş öncesi ve savaş süresince bundan vazgeçmesi mümkün değil.

Venezüella petrol üreten ülkeler örgütü (OPEC) üyesi tek Latin Amerika ülkesi. Dünya petrol rezervlerinin yüzde 7‘sini elinde bulunduruyor ve günde 3 milyon varil üretim kapasitesine sahip. Günlük üretimin yarısı, yani 1.5 milyon varil, yalnızca ABD’ye ihraç ediliyor. Bu ise ABD’nin petrol ihtiyacının yüzde 15’ini oluşturuyor. Venezüella’da kriz sürdüğü sürece ABD emperyalistleri Irak’a karşı hazırlandığı savaşı başlatmakta zorlanacaktır. Bu durum ABD’nin darbe planlarında önemli bir handikap haline gelmiş durumda.



Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nin yeni yıl şenliği

Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi tarafından 22 Aralık günü, Çiğli Belediyesi Meclis Salonu’nda “Yeni yıla merhaba şenliği” yapıldı. Yaklaşık 500 kişinin katıldığı etkinlik saygı duruşuyla başladı. İşçi Kültür Sanat Evi’nin amacı, çalışmaları ve bu çalışmaların hangi şartlar altında sürdürüldüğünü anlatan bir konuşma, yanısıra gündemdeki emperyalist savaş, tecrit, sömürü ve ağır çalışma koşulları üzerine bir konuşma yapıldı.

Etkinlik İşçi Kültür Sanat Evi bağlama kursiyerlerinden oluşan bağlama grubunun sunduğu dinleti ile sürdü. Ardından savaşın teşhir edildiği şiirsel oyun ile tiyatro topluluğunun hazırladığı Nazım Hikmet’in “Tanya” isimli şiiri sahnelendi. Daha sonra 13 yaşındaki bir bağlama kursiyeri ile İşçi Kültür Sanat Evi müzik topluluğu izleyicilere bir dinleti sundu. 16 kişiden oluşan DİSK Emekli-Sen korosu ise izleyicilere coşkulu ve güzel anlar yaşattı. Halk oyunları ekibinin gösterisinden sonra İşçi Kültür Sanat Evi bağlama kursu hocası sahne aldı.

İşçi Kültür Sanat Evi’nin büyük ölçüde kendi çalışmasının ürünlerinin sunulduğu etkinlik katılımcıların büyük beğenisini kazandı.

Etkinlikte Kızıl Bayrak, Devrimci Demokrasi, Dayanışma, İzmir İşçi Bülteni, Menemen Pir Sultan Abdal Derneği, tekstil işçileri, mobilya işçileri ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden öğrencilerin mesajları okundu.

Etkinlik, programda yeralanların sahneye çıkarak izleyicileri selamlaması ve “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganıyla bitirildi.

SY Kızıl Bayrak/İzmir