Ergin Yıldızoğlu Saddamın, silah denetçilerinin Iraka dönmesi ve yeni 1441 sayılı BM kararı kapsamında çalışmalarını kabul etmiş olması olumlu bir gelişme; ama savaşı engelleme şansının zayıf olduğunu düşünüyorum. Blix başarılı olabilir mi? Savaşın engellenebilmesi için, her şeyden önce Hans Blix ve 270 kişilik silah denetçileri ekibinin, görevlerini tam olarak yapabilmesine izin verilmesi gerekir. Ancak, burada sorunların yalnızca Saddamdan kaynaklanacağını düşünmek saflık olur. Tabii ki Saddam elinden geleni yapacak. İktidarının iğfal edilmesine direnmeye çalışacak. Ama ya Amerikalılar? The Observer den Ed Vullamy, bir üst düzey Pentagon görevlisinden aktarıyor: "5 Kasım 2002 Denetimler sonuç alamaz. İşte bu kadar! Ama askeri güç kesinlikle sonuç alır. Bildiğiniz gibi Cheney ve Rumsfeld de böyle düşünüyor. Geçen hafta ABD İçişleri sözcüleri de BM Temsilcisi John Negropontenin yorumunu bir kez daha vurguladılar: Güvenlik Konseyi üyelerinden biri, herhangi bir aşamada, Irakın 1441 sayılı kararı ihlal ettiğini ileri sürebilir. (The Observer 17/11). Diğer bir deyişle Irak, ABD ya da İngiliz uçaklarına ateş açarsa ya da 8 Aralıkta açıklayacağı liste, ABD tarafından yeterli bulunmazsa savaş hemen gündeme gelebilir. Gerçekten de, denetçilerin çalışmalarının aksaması, hatta sabote edilmesinden, başarısızlıkla sonuçlanmasından Bush yönetiminin de çıkarı var. Bu kesimde en büyük korku şu: Ya denetçiler savaşa neden olabilecek bir kanıt bulamazlarsa? O zaman Saddamın kitle imha silahları olduğunu ileri süren Bush-Blair ekseni yalancı çıkmayacak mı? Sonra, ABDde bugün yönetimde olan ekibinin uzun dönemli hesaplarının aksayacak olması bir yana, Saddamın iktidarda kalması durumunda Bush yönetiminin 2004 genel seçimlerinde kazanması da çok zorlaşmayacak mı? Blix, basının, Ekibinizde casus olmadığından kesinlikle emin misiniz? sorusuna, Hayır değilim. Ne CIA ne de KGBnin bu konuda garanti verebileceğini sanmıyorum diyerek cevap vermesi de düşündürücü. Bir diğer nokta da şu, her ne kadar Blix ABDnin sağlayacağı en son bilgilerden faydalanacak olsa da, Vullamynin işaret ettiği gibi, ABD, elindeki tüm istihbaratı sunmayacak ama aldığı verileri, kendi kaynaklarına dayanarak ayrıca değerlendirecek, belki de yeterli bulmayacak. Bu açıdan denetim sürecinin şimdiden birçok noktadan mayınlandığını söyleyebiliriz. Savaş yanlısı basın, Blixi hedef almaya başladı bile... Ya ABD Irakı işgal edemezse... Savaş engellenebilir mi? sorusu yerine ufak bir paradigma değişikliği yapar ve Ya ABDnin Irakı işgal planı gerçekleşmezse ne olur? diye sorarsak, karşımıza, Bushun ikinci kez seçilme şansının zayıflamasından çok daha geniş bir uluslararası jeopolitik ufuk çıkar. Çünkü bugün, terörizme karşı savaşın Iraka karşı savaşa dönüşmesinin arkasında Bush hükümetini de aşan bir yönelim var. Kaynak Savaşları (2001) kitabının yazarı Prof. Michael Klare hem kitabında hem de Foreign Affairste yayımlanan bir yazısında iki ilginç gelişmeye işaret ediyordu. Birincisi, 1997de ABDnin Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistanla ortak olarak gerçekleştirdiği bir manevrada, 500 komandoluk bir güç, tarihte ilk kez ABDden kaldırılıp doğrudan uçuşla bu kadar uzak bir bölgeye indirilmiş. İkincisi, 2001 başında ABD Batı ve Güney Asya Komutanlığı, doğrudan Merkez Komutanlığa bağlanmış. Böylece Ortadoğudan, diğer bir deyişle petrol güvenliğinden ve akışından sorumlu kadro, Afganistandan Çin Denizine kadar uzanan bir bölgenin sorumluluğunu üstlenmiş. Bu iki gelişme Bush hükümetinden önce başlayan büyük bir hazırlığın çarpıcı örnekleri. Hazırlığın amacıysa, petrol kaynaklarının doğrudan denetim altına alınması. Bu strateji, ABDnin uzun dönemli egemenlik hesapları, Çin ve Japonyanın kullandığı petrolün denetlenmesi açısından yaşamsal bir öneme sahip. Ancak, Irakı işgal etmenin en az üç avantajı daha var. Birincisi büyük bir rezervi kullanarak OPECi batırmak, böylece Rusyadan da petrol ve gaz almak ya da Rusyaya yatırım yapmak zorunda kalmamak. İkincisi, petrol fiyatıyla oynayarak Rusyanın petrol gelirlerini dolayısıyla ekonomik dinamiklerini denetleyebilmek. Üçüncüsü, en ufak bir gerekçeyle, anında Suudi petrollerine el koyacak konumda olmak, hatta, belki de, Heritage Foundationdan Anatol Lievenin işaret ettiği gibi bu ülkeyi parçalaıp, kısmen Haşimi sülalesine geri vermek (The Push for War London Review of Books 3.10.02). Lievene göre Irakın işgali projesinin, bir amacı daha var: ABDnin, orta güçte bir devleti, ufak bir askeri maliyetle ezerek Müslüman dünyasındaki diğer devletlere gözdağı verecek bir örnek oluşturmak. Nihayet Irakın işgalinin ardından oluşacak iklimde, ABD ve İsrailin Filistini parçalara bölerek Bantustanlar halinde örgütleme projesinin de önü açılacak. Tüm bunlar gerçekleşmediği takdirde, ABDnin yalnızca uzun dönemli egemenlik projesinin aksaması değil kısa dönemde Avrupa ve Çin karşısında liderliğinin giderek daha fazla sorgulanması da mümkün. Bu nedenlerle, ABDnin elindeki tüm olanakları bu savaşı çıkarmak için kullanacağını düşünüyorum. (Cumhuriyet, 20 Kasım 2002)
Tiyatro Manga turneye çıkıyor... 97 yılından bu yana bir yandan sayısız üniversite şenliğinde, 1 Mayıs meydanlarında, Zonguldakta işçilerin, deprem bölgesinde çocukların ve yaşamını yitirmeden bir hafta önce hasta yatağında Zihni Anadolun karşısında oyunlar sergileyip her sene Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Yılmaz Güney, Hasan Hüseyin gibi ustaları belgesel oyunlarla anmayı bir gelenek haline getiren, diğer yandan birçok kurumsal ve sanatsal altyapıya yönelik seminer, toplantı ve atölyeleri aralıksız düzenleyen Tiyatro Manga Anadolu turnesine çıkıyor. Bilimi, felsefeyi, siyaseti yedeğine alıp bağımsız ve katkısız kalarak sanatı ayağa düşürmek, toplumla buluşturmak ve hatta bizzat sahneyi ona terkederek tümden ortadan kaldırmak amacıyla yola çıkmış Tiyatro Manga. Şimdi başka bir dünya umudundan beslenen isyanını, nice destanlara gebe kalmış Anadolu topraklarındaki başka bir isyanla, Baba İshak destanıyla seslendirmek için destanın yaşandığı Anadolu topraklarına gitmek için kolları sıvıyor. Köklerini Vefailikten alan ve neredeyse bir anda Anadoluda resmi ideolojinin dışında kalmış Sufilik ve tasavvuf ağırlıklı anlayışların ve hoşnutsuz halkın desteğini kazanmış Bektaşiliğe ve Aleviliğe bizzat kaynaklık etmiş Baba İshak destanı, Muzaffer Oruçoğlunun şiirsel anlatımıyla Andolu topraklarında sahnelenecek. Turne programında sokak oyunları ve çocuk oyunları da yer alacak. Yaklaşık bir ay sürecek turne programı şöyle: 24-25 Kasım Van Grup turneden döndükten sonra İstanbulda Değdirmeler, Anne zaman saatimi çaldı, İskele, Sen Gara değilsin adlı oyunlarının yanı sıra sokak oyunları ve çocuk oyunları da sahneleyecek. |
|||||