İş kanunu meclisten geçirilecek!
Yeni hükümetin sınıfa yönelik saldırı hazırlığı Hükümeti hangi parti kurarsa kursun, onu bekleyen savaş ve yıkım programı hiçbir şekilde değişmeyecekti. Nitekim 58. hükümeti tek başına kuran AKPnin seçimin hemen ardından birçok konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamalar, onun İMF programını uygulama ve Amerikancılıkta bir önceki selefini çok geride bırakacağını gösteriyor. Başta Amerika ve İMFye sadık kalınacağına, iç ve dış politikada resmi devlet çizgisinden sapılmayacağına dair açıklamalar peşpeşe yapıldı. Cumhuriyet tarihinin en zor seçimiyle iş başına gelen AKP hükümeti yaratılan iyimser havayla yerli ve yabancı sermayeye güven vermeyi çok önemli görüyor. Nitekim AKP aynı kesimlerden tam destek alarak iktidara gelebildi. Bu desteğin arkasında durmak için sermayenin AKP hükümetinden beklentilerine karşılık vereceğini ifade etti. Sermaye kesiminin yeni hükümetten ilk beklentisi yasalaştırmak istediği iş kanunu yasa tasarısı oldu. TİSK Başkanı R. Baydur, sermayenin işçi sınıfına dayattığı bu kölelik iş yasasının çıkması için beklentisini, daha seçimin hemen ertesi günü yaptığı açıklamayla dile getirmiş oldu; Ekonomik Sosyal Konsey etkin bir şekilde işletilmeli ve yeni iş kanunu yasası meclisten geçirilmeli. R. Baydur, beklentiden öte, artık açıkça talimat vermektedir. 12 Kasımda yeni hükümetten beklentilerini sıralamak için bir basın açıklaması daha yaptı, iş yasasının 15 Marta kadar çıkmaması halinde büyük bir işçi grubunun işinden olacağını açıkladı. AKPnin bu konuya ilişkin söyledikleri ise son derece açık ve net. Başbakan Abdullah Gül İş güvencesi gözlem altına alınacak, iş yasası çıkarılmadan uygulamaya sokulmayacak yönündeki açıklamayı Baydurun açıklamasının hemen ardından yapı. MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu TİSKin iş güvencesi konusundaki açıklamalarına destek vererek, Böyle bir dönemde iş güvencesi, girişimciyi ayağına bağlı halatla geri çekmek gibi olur. İş güvencesi iş kanunu ile birlikte uygulanmalı dedi. Bilindiği gibi geçtiğimiz Temmuz ayında meclis olağanüstü toplanarak iş güvencesi yasa tasarısını görüşmüş ve yapılan pazarlıklar sonucu yasanın 15 Mart 2003e yürürlüğe girmesi kabul edilmişti. Bunu büyük bir zafer kazanmış olarak işçi sınıfına yansıtan sendika bürokratları, işçilerin bu konudaki hassas yönüne oynadılar. Bunu aldatıcı yalanlarla süsleyerek, Bilim Kurulunun sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde hazırladığı İş Yasası Ön Tasarısının altına imza attılar. TİSK Başkanı Baydurun iş yasası 15 Marta kadar çıkmazsa büyük bir işçi grubunu işten atacaklarını açıklaması bu bürokratlar tarafından tepkiyle karşılandı. İşçilerin temsilcisi olan, işçilerin haklarını savunmakla yükümlü olan sendikacılar; iş barışı bozulur, uzlaşma tavrı zarar görür, diyalog ortamı zarar görür diyorlar. Sınıfa ağır bir saldırı sürecinde işçileri bilinçlendirecek, örgütleyecek, mücadeleye geçirecekken, onlar önce patronları uyarmaya çalışıyorlar. Yaptıkları açıklamalar patronları sinek vızıltısı kadar rahatsız etmiyor. Kıdem tazminatlarına göz diken, 8 saatlik haftalık iş günü, hafta tatili ve tüm kazanımları işverenler lehine ortadan kaldırmayı hedefleyen bir saldırıya karşı iş barışının korunması derdindeler. Patronların açık tehdilerine karşı ortamı yumuşatmanın, uzlaşma kültürüne zarar vermemenin derdindeler. Yasa hazırlandı, meclisin kapısında duruyor. Çıkartılması bir geceye bakıyor. Patronlar 15 Marttan önce çıkartılması için bastırıyor. Hükümet yasayı çıkaracağının sinyallerini veriyor. Sendika bürokratları yasa çıksın sonra düşünürüz diyorlar. İşçi sınıfı diğer saldırılar bir yana sürmekte olan tekstil ve metal TİSlerinin uğradığı akıbetten ve tekrar tekrar yaşanan satış sözleşmelerinden bazı sonuçlar çıkarabilmelidir. R. Baydurun yaptığı açıklamaların yalnızca tehdit olmadığını, yeni hükümete talimat listesi olduğunu görebilmelidir. |
|||||