23 Kasım '02
Sayı: 46 (86)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emek düşmanı ve Amerikancı hükümet işbaşında
  İşçi sınıfına yeni saldırıların adı: "Acil eylem planı"
  Savaş ve yıkım programında hızlı icaat
  Sendika bürokatlarının yeni hükümet karşısındaki tutumu...
  "İş Kanunu Ön Tasarısı" saldırısı yüzyıllık kazanımlarımızı hedefliyor
  İş güvencesi yasası işçı kıyımının gerekçesi yapılıyor...
  "İş güvencesi" aldatmacası ve sermayenin kural tanımazlığı
  Yeni hükümetin sınıfa yönelik saldırı hazırlığı
  1 Aralık'ta alanlara!
  Sefaköy Emperyalist Savaş Karşıtı Platform Girişimi oluşturuldu...
  Seçimler ve sol hareket...
  Türk Metal çetesi satış sözleşmesini imzaladı
  Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısının gösterdikleri...
  ÖO 5. Ekibinden İmdat Bulut şehit düştü...
  Kıbrıs sorununa emperyalist çözüm
  AKP hükümeti...
  Emperyalist savaşı engellemek için mücadele saflarına!
  Ekim Gençliği'nden...
  Afrika'dan yükselen çığlık: Açlık, hastalık, ölüm!
  Dünyadan...
  Blix Bağdat'ta...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
“İş Kanunu Ön Tasarısı” saldırısı yüzyıllık kazanımlarımızı hedefliyor...

Yoğunlaşan saldırılara karşı
sınıf mücadelesini yükseltelim!

TİSK Başkanı R. Baydur 1475 sayılı iş yasasında değişiklikler öngören “İş Yasası Ön Tasarısı”nın iş güvencesi yasasının yürürlüğe gireceği 15 Mart 2003 tarihinden önce meclisten geçmesini isteyerek, aksi halde yığınla işçi atacakları tehditi savurdu.

Baydur’un bu hezeyanlarından sonra eski TOBB başkanı, yeni hükümetin Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun bir açıklama yaparak; siz gönlünüzü ferah tutun, gerekeni fazlasıyla yapacağız diyerek, yeni hükümetin sermayeye uşaklıkta sınır tanımayacağı mesajını verdi.
Patronların ikide bir gündeme getirip ısrarla meclisten geçmesini istedikleri, sendikacıların da “kazanılmış haklara dokunulmadan, işverenle diyalog yoluyla” çıkarılmasını istedikleri “İş Yasası Ön Tasarısı” neyi ifade ediyor?

Kıdem tazminatı gaspediliyor: Hem iş güvencesi hem de kıdem tazminatı hakkının birarada olamayacağını savunan patronlar, ön tasarıda kıdem tazminatıyla ilgili iki dayatmada bulunuyorlar. Kıdem tazminatı için bir fon oluşturulması öngörülürken, işçiler kıdem tazminatı hakkını kazanabilmek için bu fona 15 yıl prim ödemek zorundalar. İkinci dayatma ise tazminat hesabının 30 günlük değil 15 günlük ücret üzerinden yapılması yönünde. Burada da kıdem tazminatı alabilmek için işçinin 50 yaşını tamamlaması ve 10 yıllık kıdem süresini doldurması koşulu getiriliyor.

8 saat işgünü hedefte: Tasarıya göre işçilerin zorlu mücadelelerle kazandıkları 8 saatlik işgünü hakkı yokedilecek. Tasarının çalışma sürelerinde esneklik maddesine göre, patron işçileri günde 12 saat çalıştırabilecek. Günümüz koşullarında bu zaten fiili olarak uygulanıyor. Birçok sektör, fabrika ve atölyede işçiler 12 saatin üzerinde, kapitalizmin ilkel dönemini aratmayacak tarzda çalıştırılıyor.

Tatil günü belirsizleşiyor: Hafta sonu tatili kavramı da değiştiriliyor. Mevcut kanunda yeralan “altı iş günü çalıştıktan sonra” kavramı kaldırılıyor. Haftasonu tatilinin “herhangi bir gün yapılabileceği” belirtiliyor.

Kısa çalışma: “Kısa çalışma” adı altında ücretsiz izin uygulaması meşrulaştırılıyor. Patronların stokları büyüdüğünde ya da geçici olarak işi durdurduklarında işçileri üzretsiz izne çıkarmalarının önünde artık engel kalmayacak.

Telafi çalışma: Ulusal ya da dini bayramlar ile genel tatil öncesi ya da sonrası işyerinin tatil edilmesi halinde, patron daha sonra işçileri tatil süresi kadar çalıştırabilecek. Telafi çalışması denilen bu çalışma fazla mesaiden sayılmayacak.

Esnek çalışma: Yasa tasarısında patronlar çalışma sürelerinden sözleşmelere, işyerlerine kadar her alanı esnekleştiriyorlar. Böylece işçinin hak ve çıkarları hiçe sayılacak, işin ve işyerinin koşulları ne gerekiyorsa o yapılacak.

Sözleşmede esneklik: İş sözleşmeleri tarafların ihtiyacına göre, “belirli veya belirsiz süreli, tam süreli veya kısmi süreli, yahut deneme süreli ya da diğer türlerde” oluşturulacak.

Ödünç işçi: “Ödünç işçi” uygulaması adı altında işçilerin bir mal gibi alınıp satılmasının önü açılıyor. Buna göre bir patron çalıştırdığı işçiyi başka bir patrona ödünç verebilecek. İşçiyi köleden farksız hale getiren bu uygulama ile üretimin mümkün olduğu kadar az işçiyle yapılması amaçlanıyor.

Emsal işçi: “Emsal işçi” uygulamasıyla, bir sendikanın örgütlü olduğu işyerinde daha iyi şartlarda toplusözleşme imzalamasının önüne geçilmiş olacak.

Deneme süresi uzatılıyor: Mevcut yasada 1 ay olan deneme süresi 2 aya çıkarılıyor. Bu süre toplusözleşmelerle 4 aya kadar uzatılabilecek.

İşçi işyeriyle devredilecek: İşçiler, tıpkı bir makina gibi işyerinin ya da herhangi bir bölümünün devri ile başka bir patrona devredilebilecek. İşyerinin devredilmesi durumunda yürürlükteki toplusözleşme bir yıl için ortadan kaldırılabilecek.

İşyeri kavramı değişiyor: İşyeri kavramını da değiştiren yasa tasarısı, evde çalışma, parça başı çalışma, belirli bir şirketin çeşitli birimlerinde çalışma gibi uygulamaları da kolaylaştırıyor. Örneğin, ülke çapında bir işletmenin patronu, işçiyi istediği ilde, istediği fabrikada çalıştırabilecek.

Emekçileri kara günler bekliyor

Patronların hedefi, işçi sınıfının büyük bedellerle elde ettiği yüzyıllık kazanımlarını gaspetmek. Nitekim TİSK’in tehditlerinin üzerinden daha birkaç gün geçmeden patronlar işçi kıyımına başladılar bile. Ankara’da faaliyet gösteren Kelebek Mobilya’da Ağaç-İş Sendikası’na üye aralarında 20 yıllık işçilerin de olduğu 25 işçi işten atıldı. Patronun gerekçesi 2 aydır süren toplusözleşmede kendi taleplerinin kabul edilmemesi.

Gene Sakıp Sabancı’ya ait BOSSA’da çalışan 25 işçi işten atıldı. İşten atılan işçiler, 15 Mart’ta yürürlüğe girecek olan iş güvencesi yasası çıkmadan bütün kadrolu işçilerin işten atılacağını, yıl sonuna kadar da bu sayının 300’ü bulacağını belirtiyorlar. Fabrikada örgütlü olan DİSK-Tekstil Şube Başkanı ise; “15 Mart’tan önce ve tekstil sektöründe grup toplusözleşmeleri sürdürülürken hiçbir şey yapamayız” açıklamalarında bulundu. Türk-İş ağalarının Temsilciler Kurulunda dile getirdikleri, “1475 Sayılı İş Yasası’nda yapılacak değişikliğin kazanılmış haklara dokunulmadan, işverenle diyalog yoluyla gerçekleştirilmesi” söylemi ihanetin de ötesinde. Kırıntı adına ne varsa silip süpüren böylesi saldırılar işçilerin kazanılmış haklarına dokunmada nasıl gerçekleştirilecek?

Yoksul emekçi yığınlar “denize düşen yılana sarılır” misali İMF partilerinden kurtulayım derken, İMF programlarını uygulamakta sınır tanımayacak bir partiye çarptılar. AKP’nin daha hükümet kurulmadan açıkladığı “Acil Eylem Planı”nda, geçmişteki anlaşmalara sadık kalacağını, mali milat, vergi affı, nereden buldun yasasının iptali gibi sermayenin yolsuzluğuna gem vuran yasaları iptal edeceğini belirtmesi, kimlere hizmet edeceğini gösteriyor.

Seçimlerden önce AKP karşıtı propaganda yapan bazı satılık köşe yazarları ve çevreler şimdi AKP hükümetinin bu açıklamalarına alkış tutarak “ekonomik büyüme”den bahsediyorlar. Böyle bir sözde “ekonomik büyüme”nin herkese refah getirmeyeceği kesindir. AKP hükümeti, uygulayacağı yıkım programının faturasını emekçi halka kesecektir. Binbir umutla bu partiye oy verip iktidara gelmesini sağlayan milyonlarca emekçinin gözünde hızla teşhir olacak, akibeti sandığa gömülen diğer İMF uşağı partilerden farklı olmayacaktır.

İşçi ve emekçileri daha kara günler beklemektedir. Ekonomik, sosyal ve siyasal talepleri elde etmek, uluslararası sermaye ve işbirlikçilerinin yeni hükümet eliyle sürdürecekleri saldırıları püskürtmek için işçi ve emekçilerin örgütlü ve birleşik mücadelesi daha da önem kazanmıştır. Bu yalnızca çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için değil, siyasal taleplerin elde edilmesi ve emperyalist savaş koalisyonunun komşu halklara yönelik saldırılarının piyonu olunmasının engellenmesi için de acil bir gerekliliktir. 1 Aralık’ta birkaç ilde düzenlenecek olan “Savaş karşıtı” mitinge bu bakışla hazırlanılmalıdır. Kitlesel bir katılım hem savaş karşıtı cepheyi güçlendirecek, hem de sınıf cephesi saldırılara karşı daha da güçlenmiş bir şekilde çıkacaktır.

Başta komünistler olmak üzere sınıfın öncü güçleri, sınıftan yana sendikacılar, devrimci çevreler görev başına!