23 Kasım '02
Sayı: 46 (86)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emek düşmanı ve Amerikancı hükümet işbaşında
  İşçi sınıfına yeni saldırıların adı: "Acil eylem planı"
  Savaş ve yıkım programında hızlı icaat
  Sendika bürokatlarının yeni hükümet karşısındaki tutumu...
  "İş Kanunu Ön Tasarısı" saldırısı yüzyıllık kazanımlarımızı hedefliyor
  İş güvencesi yasası işçı kıyımının gerekçesi yapılıyor...
  "İş güvencesi" aldatmacası ve sermayenin kural tanımazlığı
  Yeni hükümetin sınıfa yönelik saldırı hazırlığı
  1 Aralık'ta alanlara!
  Sefaköy Emperyalist Savaş Karşıtı Platform Girişimi oluşturuldu...
  Seçimler ve sol hareket...
  Türk Metal çetesi satış sözleşmesini imzaladı
  Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısının gösterdikleri...
  ÖO 5. Ekibinden İmdat Bulut şehit düştü...
  Kıbrıs sorununa emperyalist çözüm
  AKP hükümeti...
  Emperyalist savaşı engellemek için mücadele saflarına!
  Ekim Gençliği'nden...
  Afrika'dan yükselen çığlık: Açlık, hastalık, ölüm!
  Dünyadan...
  Blix Bağdat'ta...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emperyalist savaşı engellemek için mücadele saflarına!

Susmak onaylamaktır!

Savaş çığlıkları kapımızda!

ABD emperyalizmi yeni bir savaşa hazırlanıyor. Yalnızca askeri olarak değil, siyasi ve diplomatik cepheden de hazırlık yapılıyor. Bir yandan Ortadoğu’ya asker yığınağı yapılırken diğer yandan da bölgedeki uşak yönetimlerin desteği sağlanmaya çalışılıyor. Bu çerçevede Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır vb. Arap ülkeleri ikna edilirken, çoktan ikna olmuş İsrail ve Türkiye’nin savaşa katılımının ayrıntıları planlanıyor. Ayrıca ABD, Birleşmiş Milletler’e de istediği kararları aldırtmış durumda. Emperyalist güçler her an bozulabilecek nitelikte de olsa bir uzlaşma sağlamış görünüyorlar.

Türk burjuvazisi ve sermaye devleti üstlendiği role uygun olarak savaş hazırlıklarını hızlandırdı. Bir taraftan yeni hükümet ve muhalefet, bir taraftan düzen medyası, bir taraftan ise YÖK ve onun sermaye uşağı rektörler komitesi ardarda açıklamalarla, bu haksız ve kirli savaşa desteklerini sunmaya başladılar bile.

Bu kesin sonuçların çıkarılmasını sağlayan kötümser önyargılar değil, savaşın sahiplerinin ve savaşın niteliğidir. Bu savaş Bush’un kişisel hırsından ya da Irak halkına demokrasi götürme hevesinden değil, emperyalist ABD’nin çıkarlarının gerektirdiği zorunluluktan kaynaklanmaktadır.

Savaşın kaynağı emperyalizmdir!

Bu savaşın kaynağı; ABD’li petrol ve silah tekellerinin kâr havuzlarını kanlı paralarla doldurma isteğidir.

Bu savaşın kaynağı; ABD’nin Ortadoğu’daki denetimini güçlendirme isteğidir. Gücünün önünde eğilmeyenleri cezalandırarak halklara gözdağı verme ve mücadeleyi bastırma hesaplarıdır.

Bu savaşın kaynağı; ABD’nin Asya’ya da hakim olmanın yolunu düzlemek için Ortadoğu’yu denetim altına alma, Asya’yı da kontrol etmesini sağlayacak bu stratejik bölgede üslenme hesaplarıdır.

Bu savaşın kaynağı emperyalizmdir. Zorbalığa dayanan emperyalist-kapitalist sistemi ortadan kaldırmadıkça, dünya halkları kendini yönetme, kendi kaderini tayin etme hakkına kavuşamaz, insanlığın barış ve kardeşlik umudu gerçekleşemez.

Savaş onlar için kâr, bizim için kan demektir!

Savaş kan demektir! Türk devletinin savaşa katılacağı kesinleşmiştir. Eski başbakan Ecevit’in de itiraf ettiği gibi, bu “gençlerimizin telef olmasıdır”. Dökülecek olan biz gençlerin kanıdır. Bize, can düşmanımız emperyalizmin ve emperyalist ABD’nin çıkarları için ölmemiz ve öldürmemiz dayatılıyor.

Gençlik bu dayatmayı kabul etmeyecek, ABD’nin çıkarları için kan dökmeyecektir!

Savaş ekonomik ve sosyal yıkım demektir!

Geçmişteki emperyalist savaşların faturası, müttefik adı verilen ABD uşaklarının yönetimde olduğu ülke halklarına ödettirilmiştir. 12 yıl önce yaşanan Körfez Savaşı’nda Irak’tan sonra en fazla zarar gören ülke Türkiye’dir. Sadece savaş esnasında değil, sonrasında da da ABD’nin kirli çıkarlarının faturası Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerine, gençliğe ödettirilmiştir. Bu kez de zararları karşılamak yine bize düşecektir. Daha fazla har(a)ç, daha fazla vergi, daha az eğitim ve sağlık hizmetinden yararlanma ve işsizlik, bize dayatılan fatura olacaktır.

Gençlik ekonomik ve sosyal yıkımın faturasını ödemeyi kabul etmeyecektir!

Savaş haklarımızın gaspedilmesi demektir!

Her savaş döneminde olduğu gibi bu dönemde de sermaye diktatörlüğü, kazanılmış sınırlı haklarımızı baskı ve terörle gaspetmeye çalışacaktır. Grevler yasaklanacak, kitle örgütleri kapatılacak, muhalefet susturulacak, her türden hak arama eylemi polis terörüyle engellenmeye çalışılacaktır. Devletin demokrasi kılıfına bürünmüş faşist yüzü kendini azgın saldırılarla gösterecektir. Irak halkına kanlı yıkım savaşıyla “demokrasi” götürenler, kendi halklarına kan kusturmakta da sınır tanımayacaklardır.

Gençlik yıllardır YÖK’e karşı verdiği mücadeleden tanıdığı bu baskı ve zora karşı mücadele edecek, kazanılmış haklara yönelik yasakları fiili olarak kullanarak aşacaktır!

Savaş kardeş halkların kin tohumlarıyla
bölünmesi demektir!

Savaşlar halkların birbirlerine düşürülmesini, yıllarca sürecek düşmanlıkları beraberinde getirir. Aramızda hiçbir düşmanlığın olmadığı, yaşanabilir özgür bir dünya kurma umudunu paylaştığımız Iraklı gençlerle cephede karşı karşıya gelmemiz, birbirimizi öldürmemiz isteniyor. Kardeş Irak halkıyla aramıza kan nehirleri sokulmaya çalışılıyor. Bizden yıllarca sürecek bir nefreti beslememiz bekleniyor. Oysa bizim Ermeni, Yunan, Rus ya da Amerikan halkıyla hiçbir sorunumuz olmadığı gibi, ortak bir coğrafya ve kültürü paylaştığımız Arap halkıyla da bir sorunumuz yok. Olmasına da izin vermeyeceğiz!

Gençlik ellerini kardeş bir halkın kanına bulayarak çocuklarına nefreti miras bırakmayacak!

Emperyalist savaşı durdurmak için
sokağa, eyleme, mücadeleye!

Eğer ülkemizde güçlü bir savaş karşıtı eylemlilik süreci örebilirsek, savaşa karşı işçilerin, emekçilerin, aydınların ve gençliğin seferberliğini gerçekleştirebilirsek, savaşın Türkiye cephesini kapatabiliriz. Eğer dünyanın her yerini inleten savaş karşıtı sloganları besleyip güçlendirebilirsek, ABD’nin haydutluğunu engelleyebilir, halkların birleşik gücünü gösterebiliriz.

Bize düşen vakit kaybetmeden mücadele alanlarında yerimizi almaktır. Savaşı durdurmak için savaşı destekleyen tüm gerici kurumlara karşı verilecek kavgaya katılmalıyız! Dünyanın dört bir yanından yükselen halkların başeğmez sesi bizi bu kavgaya çağırıyor. Onların yanında yerimizi alacağız. Çünkü susmak onaylamaktır!

Susmak onaylamaktır! Floransa’da bir milyon insan sokaklara çıkarak bu kirli savaşı onaylamadığını haykırıyor, ABD’nin saldırganlığının karşısına dikiliyor. Sıra bizde!

Susmak onaylamaktır! Susturulamayan Filistin halkı direniyor. Dünyanın en güçlü ordularından birini çaresiz bırakıyor. Emperyalizmin tam desteğini almış siyonist İsrail devleti tanklı-toplu saldırılarının tümünde acz içinde kalıyor. Filistin direnişi, haklı savaşların silahlarla teslim alınamayacağını, ellerde taş olan öfke ve yürekleri tutuşturan özgürlük ateşiyle geleceğin kazanılacağını bize öğretiyor. Yüzlerce can kaybına ve yıkıma rağmen Amerikan devletinin yardımlarını kabul etmeyen Cenin halkı ve Filistin sokaklarını özgürleştiren çocuk savaşçılar geleceğe yürüyorlar. Sıra bizde!

Susmak onaylamaktır! ABD uşağı Ürdün devleti, muhalefeti teslim almak için Maan kentine saldırdı. Direnen halkın üzerine kurşun sıkılıyor, helikopterlerden füzeler ateşleniyor. Maan’da emekçiler kendi ülkesinin zorba yönetimine karşı direniyor. Sıra bizde!

Gençlik susmayacak!

Ekim Gençliği