23 Kasım '02
Sayı: 46 (86)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emek düşmanı ve Amerikancı hükümet işbaşında
  İşçi sınıfına yeni saldırıların adı: "Acil eylem planı"
  Savaş ve yıkım programında hızlı icaat
  Sendika bürokatlarının yeni hükümet karşısındaki tutumu...
  "İş Kanunu Ön Tasarısı" saldırısı yüzyıllık kazanımlarımızı hedefliyor
  İş güvencesi yasası işçı kıyımının gerekçesi yapılıyor...
  "İş güvencesi" aldatmacası ve sermayenin kural tanımazlığı
  Yeni hükümetin sınıfa yönelik saldırı hazırlığı
  1 Aralık'ta alanlara!
  Sefaköy Emperyalist Savaş Karşıtı Platform Girişimi oluşturuldu...
  Seçimler ve sol hareket...
  Türk Metal çetesi satış sözleşmesini imzaladı
  Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısının gösterdikleri...
  ÖO 5. Ekibinden İmdat Bulut şehit düştü...
  Kıbrıs sorununa emperyalist çözüm
  AKP hükümeti...
  Emperyalist savaşı engellemek için mücadele saflarına!
  Ekim Gençliği'nden...
  Afrika'dan yükselen çığlık: Açlık, hastalık, ölüm!
  Dünyadan...
  Blix Bağdat'ta...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Türk Metal çetesi satış sözleşmesini imzaladı

MESS ile üç işçi sendikası arasında Ağustos ayından bu yana süren, 2002-2004 dönemi grup toplu iş sözleşmesi, 80 bin işçiyi kapsayan Türk Metal ile MESS arasında imzalandı. Metal işverenlerinin yeni iş kanununda yer alan üç maddeyi dayatmasıyla bilinçli olarak tıkanan sözleşmeler, Türk-Metal’in yeni bir satışıyla, %12’yle imzalandı. Yeni bir satış, çünkü ücretlerin düşüklüğünden çok (o da bir satışın diğer yönü) sözleşmeye “esnek üretim” damgasını vurdu. MESS bilinçli olarak sözleşmelerin önünü tıkama taktiği izledi. Hükümetin patronlara verdiği “iş yasası”nı meclisten çıkarma sözünü bekleyerek TİS’i uzatma yoluna gitti. R. Baydur’un yaptığı açıklamalara AKP’nin verdiği yanıt, sermayeyi memnun edecek içeikte. Bu nedenle Türk-Metal’le MESS sözleşmeyi hemen imzaladı. Birleşik-Metal ile Hak-İş daha önce olduğu gibi “imzalamaktan başka seçenekleri olmadığı” yönünde açıklama yaptılar.

Türk-Metal’e bağlı fabrikaların önde gelenleri arasında “esnek üretim” son yıllarda zaten uygulanıyor. Bu fabrikaların metal sektöründe tuttuğu önemli yeri düşünürsek, yaygınlık kazanma oranı ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz kriz döneminde esnek üretim zamsız çalışma, ücretsiz izin, telafi çalışması vb. adlar altında uygulamaya sokulmuştur. Ayrıca BEKO, OYAK RENAULT, TOFAŞ, BOSCH, MAKO, COŞKUN ÖZ, VOLKSWAGEN, MERCEDES vb. birçok fabrikada neredeyse sistem olarak yerleşmiş durumda.

BEKO’da telafi çalışması, alt işveren uygulamasıyla taşeronlaştırma, fazla mesai parası vermeme gibi uygulamalarla esnek çalışma hayata geçirilmiş bulunuyor. MERCEDES’te de esnek çalışmanın karşılığı işçilere çeşitli biçimlerde yansıyor. Kriz dönemlerinde işçiler yarım ücret üzerinden izne çıkarılıyor, aldıkları para karşılığında ise saat üzerinden borçlu sayılıyorlar. İşçiler izin dönüşü borçlarını ödeyebilmek için, pazar günleri de dahil olmak üzere hergün çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu çalışmaların karşılığı ise normal mesai üzerinden hesaplanıyor.

OYAK RENAULT’ta işveren çalışma saatlerini düşürüyor, işçilere daha az zamanda daha fazla iş yaptırıyor. Haftalık üretim adedi az çalışmaya rağmen gittikçe arttırılıyor. Benzer bir yöntem TOFAŞ’ta da uygulanıyor. İş olmadığı gerekçesiyle işçilere ücretsiz izin veriliyor, onun yerine herhangi bir gün “telafi çalışması” adı altında işçiler çalıştırılıyor. Eski ve yeni işçiler arasındaki ücret dengesizliği daha fazla arttırılıyor. Hafta sonu tatili ise herhangi bir gün yaptırılıyor. İşçilerin birlikte oldukları 15 dakikalık çay paydosları bile yarı yarıya düşürülebiliyor.

Türk-Metal’in satış sözleşmesine karşı metal işçileri öfkelerini dışa vurmayan bir tepki içindeler. İlk olarak Bursa’da imzalanan sözleşmelerde Türk-Metal Sendikası sermayenin gerçek yandaşı olduğunu bir kez daha tüm açıklığıyla gösterdi. Kriz dönemi boyunca Türk-İş, özelde Türk-Metal, fabrikalarda işçileri toplayıp sermayenin ağzıyla kriz masalları anlatarak, işçileri eğitim süzgecinden geçirdi. Sürekli kriz ve dışarıdaki işsizlik vurgulanarak, işçilerin tepkileri, “patron ne dayatırsa razı olmaları” yönünde tehditvari söylemlerle bastırılmaya çalışıldı. Sözleşme imzalanan yerlerde işyeri temsilcileri ve sendikacılar bant aralarında sık sık dolaşarak işçilerin tepkilerini ölçmeye ve psikolojik baskı ortamı oluşturmaya çalıştılar. Zira ‘98 Eylül’ünün yarattığıöfke patlamasını unutmuş değiller. Sadece onların koltuklarını sallamamış, aynı zamanda metal patronlarına metal işçilerinin taşıdıkları gücü de göstermişti.

Türk Metal’in başındaki çetenin lideri Mustafa Özbek, ücretlerdeki artışla metal işçilerinin net ücretlerinin 720 milyon lirayı bulduğunu söylüyor ve ekliyor; “Bu parayı metal işçisi hak etmiştir. Bunun karşılığında göz nuruyla, el emeğiyle, kol gücüyle işyerine mutlaka verecektir”. Özbek haini metal işçilerini esnek çalışma uygulamasıyla karşı karşıya bıraktığı yetmezmiş gibi, bir de ücretlerin yüksek olduğu yalanına başvuruyor. Özbek’in “iyi bir sözleşme yaptık” açıklaması “iyi bir satış yaptık”, “esnek çalışmaya imza attık” şeklinde anlaşılmalıdır. Bu işbirlikçi hain, ücretler konusunda hiç utanmadan yalan söylüyor. Gerçekte 6 aylık enflasyonun altında zam alınan işyerlerinde yeni işe giren işçilerin ücretleri 250-270 milyon lira arasında değişirken, eki işçilerin ücret ortalamaların 600 milyon civarında. Ancak esnek çalışma sayesinde haftalık çalışma saatlerinin düşürülmesi ile birlikte ücretler sözleşmenin oldukça aşağısında kalıyor. Yani daha kısa sürede daha düşük ücretlerle daha çok üretim yapılıyor.

Türk Metal’in çeteleşmiş takımı bir kez daha sınıfa açıkça ihanet etti. Özçelik-İş ve Birleşik Metal-İş yöneticileri ise izleyerek ve susarak bu ihanete suç ortaklığı yapıyorlar. Daha geçtiğimiz günlerde böyle bir sözleşmenin imzalanmasına asla izin vermeyeceklerini, imza atmanın açıkça sınıfa ihanet anlamına geldiğini, işçiler için ölüm fermanı demek olduğunu vurgulamışlardı. Tabii ki bu sözler boş ve aldatıcı manevralardı.

TİS’deki tıkanma nedeniyle Birleşik-Metal bu hafta başı grev kararı alacaktı. Birleşik-Metal üyesi işçilerden herhangi bir tepki gelmezse, onun da Türk-Metal’in imza attığı sözleşmenin benzerini imzalayacağını yapmış olduğu açıklama gösteriyor. Son iki senedir önemli sayıda üye kaybına uğrayan Birleşik Metal bu uzlaşmacı tutumu nedeniyle de yok olma derecesine geldi.

Bu hainlere ve uzlaşmacılara güvenilmemesi gerektiğine bir kez daha yaşayarak tanık oluyor metal işleri. Ancak taban örgütlülükleri üzerinden birliktelik sağlanamadığı, sendika bürokratlarının elinden inisiyatif alınamadığı sürece metal işçilerinin yaşadığı ihanet ne ilk ne de son olacaktır. Şimdi yüzlerce metal işçisi işten atılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Metal işçileri saldırıları püskürtmek ve esnek çalışmaya izin vermemek için diğer işçi kardeşleriyle birlikte eylemli tepkilerle harekete geçmek zorundadırlar. Örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka bir yol yoktur.