Amerikan emperyalizmi Iraka saldırı konusunda
Arap ülkelerinden beklediği desteği alamadı... ABDnin Ortadoğu halklarına yönelik tehdidi ve Arap ülkeleri Amerikan emperyalizmi tüm Ortadoğuyu içine alacak savaş hazırlığını aralıksız sürdürüyor. İsrailin de aktif rol alması beklenen bu savaş, bölge devletlerini tedirgin ediyor. ABDnin en has uşakları da aynı kaygıları taşıyor. Irakın, İsrailin nükleer silahlarıyla yokedilmesinden sözeden felaket senaryolarından bile bahsedildiği gözönüne alınırsa, bu kaygıların yersiz olmadığı anlaşılır. Körfez Savaşında kurtarıcıydı... 91 Körfez Savaşında Ürdün ve Filistin dışında, Ortadoğudaki tüm Arap ülkeleri Amerikan askerleriyle aynı mevzileri paylaşma utancını yaşadılar. O zaman Amerikanın başını çektiği emperyalist ittifaka kurtarıcı gözüyle bakıyorlardı. Bu bakış, Arap halklarının olmasa da gerici rejimlerin ortak özelliğiydi. Saddam rejiminin dizginlenmesi ve Kuveytin özgürlüğü için Amerikayı kurtarıcı sananlar ne büyük bir yanılgı içinde olduklarının farkına zamanla varmaya başladılar. Savaşta ölen yüzbinler bir yana, Iraka uygulanan ambargo sayesinde, neredeyse Kuveytin toplam nüfusu kadar Iraklı çocuğun ölmesine ses çıkarmayanlar, şimdi kendileri kurtarıcı haydudun tehdidi altında bulunuyor. Emperyalizme elini verenlerin, kollarından da öte şeyler kaybetmeleri kaçınılmazdır. Amerika 91deki desteği hayal bile edemiyor Iraka saldırmaya hazırlanan Amerikan emperyalizmi 91de Arap ülkelerinden aldığı desteği artık hayal bile edemiyor. Son on yıllık gelişmeler en Amerikancı rejimlerin bile bu savaşa karşı tavır almasını zorunlu kılacak boyuttadır. Perde arkasındaki pazarlıklar ne durumda olursa olsun, kitlelerin önüne çıkan tüm liderler, Irak ile Birleşmiş Milletlerin bu sorunu görüşmeler yoluyla çözmesi gerektiği yönünde görüş bildiriyorlar. Gerici Arap rejimlerinin aldığı bu tutumun, Irak halkının yıkımına karşı çıkmakla bir ilgisi yok. Eğer böyle bir duyarlılığa sahip olsalardı, siyonizmin Filistin halkına uyguladığı katliam ve yıkıma seyirci kalmazlardı. Onların asıl kaygıları gerici rejimlerini ayakta tutmak, sömürücü sınıfların çıkarlarını güvence altına almaktır. Yaptıkları bütün politik ve diplomatik manevraların asıl nedeni budur. Yine de bu haliyle bile birçok Arap ülkesinin aldığı bu tutum, Amerikanın Iraka saldırırken işini bir yere kadar zora sokacaktır. Savaşa açık destek, Arap halklarını İsrail, Amerikan emperyalizmine sırtını dayayarak Filistin halkına her türlü zulüm ve yıkımı yapabilmektedir. Bu gerçeği Arap halkları da çok iyi biliyorlar. Bundan dolayı ABDyi doğrudan Filistin halkının katili olarak görmeleri gayet doğal ve akla uygun bir yaklaşımdır. Irak halkının ambargo kuşatması sonucu çektiği acı ve sıkıntıları da buna eklemek gerek. Bu koşullarda Arap rejimlerinin Amerikanın başlatacağı böylesine vahşi bir savaşa açıktan destek verebilmek için, halk kitlelerinin çoğunu cepheden karşılarına alması gerekir. Göründüğü kadarıyla şimdilik böyle bir riskin altına girmeye niyetli değiller. Ortadoğu halklarında anti-Amerikancılık ağırlıklı olmakla beraber anti-emperyalist bir bilinç ve duyarlılık olduğu bilinmektedir. Kuşkusuz ki bunu en iyi bilen de bizzat gerici Arap rejimleridir. Emperyalist savaşa verecekleri destek, halk kitlelerinin onları Amerika ile aynı kefeye koymalarını sağlayacaktır. Uşaklık yaptıkları dünyanın en saldırgan emperyalist gücü Amerikaya karşı titrek de olsa seslerini çıkarabilmelerinin altında yatan temel neden budur. Amerikan emperyalizminin onları açıktan bir kukla olarak kullanmak istemesi, farklı emperyalist odaklarla ilişkiler geliştirme arayışları ve bazı bölgesel hesaplar da, söz konusu tutumun alınmasındaki etkenler olarak değerlendirilebilir. Bush yönetimi havuçtan sopaya geçiyor Bölge ülkelerinin aktif desteğini alabilmek için yoğun bir diplomasi yürüten ABD, bundan sonuç alamadı. Suudi Arabistan gibi Amerikanın en sadık uşağı bir rejim bile şimdiye kadar geri adım atmadı. Bu tavır, baş haydut ABDnin havucu bırakıp sopayı ele almasını sağladı. Artık diplomasi değil, doğrudan tehdit sözkonusudur. Önce Suudi Arabistan için dile getirilen düşman muamelesi, gelinen yerde, savaşa tam destek vermeyen tüm Ortadoğu ülkelerini kapsayacak şekilde genişletildi. Amerikalı diplomatlar bu tehdidi açıktan savurdular. Bu açık tehdit, ABDnin, Iraka kesinlikle saldıracağının son göstergesi olarak da değerlendiriliyor. Suriye, Lübnan ve İran zaten Bushun şer ekseni içinde yer almaktadırlar. Yaptıkları açıklamalarla Iraka karşı bir saldırıyı onaylamadıklarını dile getirmişlerdir. Hatta Suriye, Amerikanın kendisi için kukla yönetimler kurarak İsraili güçlendirmek istediğine dair açıklamalara resmi yayın organlarında yer verdi. Mısır ise, rejimi değiştirilecek ülkeler içinde sayılmaya başlandı. Oysa Hüsnü Mübarek yönetiminin Amerikaya uşaklığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu ülke halen İsrailden sonra Amerikadan en çok yardım alan ülkedir. Buna rağmen Mısır yönetimi yaptığı açıklamalarla savaşın risklerine dikkat çekip soruna diplomatik yollardan çözüm bulunmasını telkin etmektedir. Bu ihtiyatlı açıklamalar, Teksas kovboyu Bushun canını sıkmaktadır. Amerikanın tehdit ve şantajlarına karşı, Arap ülkelerindeki rejimlerin bu tutumlarını ne zamana kadar sürdüreceklerini kestirmek şimdilik biraz zor. Bunu, halk kitlelerinin anti-emperyalist tepkisini kitlesel, eylemli bir biçimde açığa vurup vurmaması belirleyecektir. Suudi Arabistanın durumu Suudi Arabistanla ilgili ise şimdiden bir kayıt düşülebilir. 91 Körfez Savaşında Amerikan hava saldırıları Dahran kentinde bulunan Prens Sultan Hava Üssünden yönetilmişti. Savaşın finansmanı konusunda da bu ülkenin milyarlarca dolar akıttığı bilinmektedir. Bu yönüyle Suudi Arabistan, Iraka saldırı için oldukça uygun bir konuma ve mali imkanlara sahip bir ülkedir. Son gelişmeler, karşılıklı olarak yapılan açıklamalar, iki ülke ilişkilerinde belli sorunlar yaşandığını gösteriyor. ABDnin yaptığı Suudi Arabistana düşman muamelesi yapılacak açıklamasından sonra, 11 Eylülde yakınlarını kaybeden yüze yakın kişinin aileleri Suudi Krallığına mensup bazı üst düzey yöneticiler hakkında rekor düzeyde tazminat davası açtılar. Bu gelişme krallıkta büyük bir rahatsızlığa yol açtı. Bunun ardından Suudi yönetiminin resmi yayını olan El Riyad gazetesi; krallığın ABDden başlayarak uluslararası ilişkilerini yeniden değerlendirmesi gerektiğini belirtmişti. Yine aynı yazıda; ABDnin stratejik tercihimiz olduğunu ve bunun değiştirilemeyeceğini söyleyenleri sorgulamalıyız ifadesi kullanıldı. Bu gelişmelerin seyri savaş yaklaştıkça netleşecektir. Washington kaynaklı, İngiltere ve Türkiyenin destek vermesi bizim için yeterlidir tarzındaki açıklamalar, Amerikanın Arap ülkelerinden destek alamayabileceği ihtimalini hesaba kattığını gösteriyor. Türkiyenin de, Arap ülkelerini karşısına almamak, bazı Arap ülkelerinin savaşa destek vermelerini sağlaması için Amerikadan talepte bulunması vb. olguları biraraya getirdiğimizde, ABDnin, Arap ülkelerinden kolayından destek bulmasının mümkün olmadığını görebiliriz. Ürdün ve Körfez ülkeleri desteğe hazır Bütün Arap ülkelerinin aynı tutum içinde olmadığını belirtmeye gerek yok. Ancak savaşa destek vermeye hazır olan ülkelerin Arap dünyasında pek bir etkileri olmadığı da bir gerçek. Belki Ürdün bir yere kadar bunun dışında tutulabilir. Ama Ortadoğuda en etkili ülkelerin başında Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan gibi ülkeler gelmektedir ki, bunların tutumlarına yukarıda değindik. Suudi Arabistan dışında kalan Körfez ülkeleri ise savaşa destek verme eğilimindeler. Savaşla ilgili yapılan açıklamalar, bu ülkelere Amerikan ordusu tarafından yapılan askeri yığınak vb. veriler bu ülkelerin Iraka yönelik saldırıya destek vereceklerinin göstergeleridir. Özellikle Katar, Bahreyn ve Kuveyt bu ülkelerin başında yer alıyor. ABDnin, Iraka Güneyden saldırmak için Katarda bulunan El Udeyd Hava Üssünü merkez olarak kullanacağı yönünde yapılan açıklamalar da bu yöndeki değerlendirmeleri güçlendiriyor. Şeyhlerin monarşik yönetimleri altında bulunan bu ülkelerin bazıları, Amerika için işe yaradıklarında, Amerikanın kendilerini güvende hissetmelerini mümkün kılacağını hesap etmektedirler. Türk burjuvazisinin Irak halkının yıkımından azami yarar elde etmek için çırpınması misali, bu şeyhler de kokuşmuş monarşik iktidarlarını teminat altına almaya çalışıyorlar. Böylece sefil çıkarları için Irakın yakılıp yıkılmasına, halkının da kitlesel olarak katledilmesine gönüllü destek sunma onursuzluğunu taşımaya hazırlanıyorlar. Anti-emperyalist mücadele tüm savaş destekçilerini de hedef alacak tarzda geliştirilmelidir. Zira bu hainler bölge halklarını sırtından hançerleyerek Ortadoğunun bir halklar mezbahasına çevrilmesi için destek vermektedirler. |
|||||