10 Ağustos '02
Sayı: 31 (71)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye düzeninin aldatıcı manevraları
  Temel demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  "AB uyum yasaları" ve Kürt sorunu
  Artık devlet adam öldürmeyecek mi?
  Türkiye demokratikleşiyor mu?
  İdam tartışmasının gizledikleri
  Düzen siyasetinde ittifak tartışmaları
  İşçi sınıfına büyük tuzak!
  Sendika ağaları yine işbaşında!
  Paşabahçe direnişi ihanete yenildi!
  "AB uyum yasaları" ve sahte demokrasi hayalleri
  Emperyalizme taşeronluk için kollar sıvandı
  Grev hakkı için grev ve direniş çizgisi!
   Filistin işgali yeni boyutlar kazanırken, BM siyonist katliamlara destek veriyor!
   Hızır Paşalar hak ve özgürlüklerimizin düşmanlarıdır!
   Devrimci basına yönelik davalar üzerine...
   L tipi cezaevleri
   Dersim, barajlar ve kalkınma/2
   "Munzur Kültür ve Doğa Festivali" üzerine...
   Türkiye'nin dış politikası kimin?
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Hızır Paşalar hak ve
özgürlüklerimizin düşmanlarıdır!

Her alanda örgütsüzleştirme Hızır Paşalar’ın başında bulunduğu sermaye hükümetinin hedefidir. Sendikasızlaştırma, özelleştirme, taşeronlaştırma saldırısında epey mesafe aldılar. Ancak bununla da yetinmeyeceklerini yeni icraatlarıyla gösteriyorlar. Birlik, dayanışma ve mücadele duygusundan yoksun, yalnızlığa mahkum edilmiş, yaşamı hücreleştirilmiş bir toplum yaratmayı hedefliyorlar. Bu hedefin önündeki her türlü engeli yok etmeye çalışıyorlar. Bu nedenledir ki, emeğin kurtuluş mücadelesinin savunucusu devrimcileri, yargısız infazlar, gözaltında kayıplar, cezaevi katliamlarında katlediyorlar. Tuzla Deri işçilerini hak ve özgürlüklerini savundukları için F tipi cezaevlerine kapatıyorlar. Ülkeyi işçi ve emekçiler için büyük bir F tipi cezaevine dönüştürüyorlar.

Hızır Paşalar’ın tarihi, zorbalığın, zalimliğin, katliamların tarihidir. Taksim 1 Mayıs alanını kana bulayıp 38 işçi ve emekçinin katledilmesinin, Sivas Madımak Oteli’nde 36 canımızın diri diri yakılarak öldürülmesinin, ulusal hak ve özgürlükleri için mücadele eden binlerce Kürt emekçisinin yokedilmesinin, “teslimiyet asla!” haykırışıyla bedenlerini ölüme yatıran devrimcilerin katlinin sorumlusu Hızır Paşalar’ın yönettiği sermaye devletinin ta kendisidir.

Hızır Paşalar bize emperyalistlerin paralı
askeri olmayı dayatıyor

ABD emperyalizmi çıkarlarını sağlama almak için tüm dünyaya çeki düzen vermeyi hedefliyor. Ortadoğu halklarına bu doğrultuda müdahale ediyor. Filistin halkını katliamdan geçiren İsrail’i her bakımdan destekliyor. Müdahale tehditlerini Irak halkının tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallıyor. Irak halkına yönelik gıda dahil her türlü ambargoyu uyguluyor, işbirlikçilerine uygulatıyor. Geçmişte Sovyetler Birliği’ne karşı kullandığı Bin Ladin’i bahane edip Afganistan’ı işgal eden de ABD emperyalizmidir.

ABD emperyalizmi Afganistan işgalinde de, Irak’a yönelik sürdürdüğü kesintisiz saldırganlıkta da en büyük desteği Hızır Paşalar’ın yönetimindeki Türk devletinden aldı, alıyor. İşçi ve emekçilerin çocukları bu amaçla Afganistan cephesine gönderiliyor.

Nasılsa dökülen kan emperyalist efendilerin ve sermayenin sadık hizmetkarı Hızır Paşalar’ın çocuklarının kanı olmayacak. Hızır Paşalar’ın çocuklarının bırakın savaşmayı askere bile gitmediklerini hepimiz biliyoruz. Onlar emperyalistlerden koparacakları üç kuruşun karşılığında işçi ve emekçi çocuklarını ölüme sürmek istiyorlar. Bütün bir ülkenin geleceğini ABD emperyalizminin savaş arabasına bağlıyorlar.

Pir Sultanlar’ın direnişçi kişiliğini kuşanalım!

Sefaletin kör kuyusunda yaşamak, yaşamaya rıza göstermek Pir Sultanlar’ın, Baba İshaklar’ın, Hacı Bektaş Veli’nin torunlarının işi olamaz.

Hacı Bektaş Veli, üzerinde “doğruluk, gerçeklik, sadakat” yazan bayrağını öğrencisi olduğu Baba İshak’tan devralmıştı. Ve bugün haramilere karşı kaldırılmış olan isyan bayrağı, çeşitli milliyetlerden ve mezheplerden ezilenlerin, işçi ve emekçilerin elinde.

Umutlarımızı büyütmek, geleceğe güvenle bakabilmek, özgürlük günlerine ulaşmak ruhuyla akıyoruz Hacı Bektaş Veli anma şenliklerine. Pir Sultanlar’ın, Baba İshaklar’ın, Şeyh Bedrettinler’in gözleri üzerimizde. Baskı ve sömürüye, açlık ve sefalete Pir Sultanca direndiğimiz, mücadele ettiğimiz sürece umutla bakacaklar bizlere.

Sermayenin hizmetkarı Hızır Paşalar
sefaletimizin sorumlularıdır!

İşçiler ve emekçiler için her geçen gün sefalet ve açlık daha da derinleşiyor. Akıttıkları alınteri, döktükleri göz nuru insanca yaşamalarına yetmiyor. Her geçen gün bir önceki günü arar hale getirildik. Biz verdikçe onlar “daha daha” diyorlar. Ulusal gelirin %70’i iç ve dış tefeci-sömürücü bezirganlara akıyor. Çıkarılan sermaye yanlısı yasalar ve düzenlemelerle bizim cebimizden çalınanlar sermayedarların kasalarına akıtılıyor.

Bu nedenledir ki ekmeğimiz küçülüp açlık ve sefaletimiz derinleşiyor, gelecek kaygımız daha da büyüyor. Sermayenin çıkarlarını esas alan politikalar biz işçi ve emekçileri ekonomik ve sosyal yıkımın girdabına daha fazla sokuyor.

TÜSİAD’çıların, uluslararası sermayenin kasaları daha fazla dolsun diye sermaye hükümetinin başındaki Hızır Paşalar yeni saldırı paketleri hazırlıyor. Paketlerin hayat bulması için ellerinden geleni ardlarına koymayacaklarını ilan ediyorlar. Zamlar durmaksızın sürüyor. Kamu emekçilerinin 1.5 milyon olan sayısının 300 binlere düşürülmesi için son hazırlıklar yapılıyor. Karayolları, Köy Hizmetleri, DSİ’de çalışan sendikalı kamu işçilerinin işten atılması gündeme getiriliyor. Efendilerinin çıkarları doğrultusunda baskı ve zoru kullanarak, biledikleri kılıçlarıyla kanımızı dökerek, saldırının başarıya ulaşması için herşeyi yapacaklar.

Bunlarla da yetinmiyorlar. Emekçi köylüyü tarlasını ekemez, ürününü satamaz hale getirmeyi amaçlayan İMF politikalarını tavizsiz uygulayacaklarını gözümüze baka baka söylüyor, kararlılık gösterilerinde bulunuyorlar.

Bunlar da yetmiyor. İMF buyuruyor, Hızır Paşalar “evet efendim” diyorlar. Artık parası olan okuyacak. İlköğretim de dahil eğitim paralı hale getiriliyor. Eğitimde özelleştirme uygulamaları sonuçlarını doğuruyor. Üniversitede okumak artık işçi ve emekçi çocukları için hayale dönüşüyor. Üniversite har(a)çları her yıl katlanarak artırılıyor. Böylelikle üniversite kapıları işçi ve emekçi çocuklarına kapatılıyor.

Sorunlarımızın çözümü Pir Sultanlaşmaktan Pir Sultanlar’ın ruhunu kuşanmaktan geçiyor.

Pir Sultanlaşmak; baskı ve sömürü belasının yaratıcısı Hızır Paşalara karşı başkaldırı ruhunu kuşanarak, kazanana kadar mücadele etmekten geçiyor.

Pir Sultanlaşmak; yaşamın hücreleştirilmesi saldırısına bedenleriyle barikat kuran Ölüm Orucu direnişçilerinin taleplerini taleplerimiz bilip, direnişe tüm gücümüzle destek vermekten geçiyor.

Pir Sultanlaşmak; “ABD emperyalizminin askeri olmayacağız!”, “Haramilerin kılıcını savurmayacağız!” kararlılığı ile emperyalist saldırganlığın hedefi Afganistan halkıyla, Irak halkıyla, Filistin halkıyla dayanışmaktan, emperyalizme karşı mücadele bayrağını yükseltmekten geçiyor.



İMF-TÜSİAD’ın emek düşmanı saldırılarını püskürtelim!

İşçi ve emekçilerin
örgütlü mücadelesini yükseltelim!

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Doğruluğun ve adaletin, gerçekliğin ve bilgeliğin temsilcisi Hacı Bektaş Veli adına düzenlenen HACI BEKTAŞ VELİ ANMA ŞENLİKLERİ’ni kutluyoruz.

Geçen yıla göre daha da yoksullaştık. Açlık ve sefaletin yaşamımızdaki yeri daha da kalıcılaştı. Sermayenin hizmetkarı Hızır Paşalar sefaletimizin daha da derinleşmesine neden olacak İMF programlarını uygalamaya devam edeceklerini ilan ediyorlar. Aldıkları İMF talimatlarının yaşam bulması için canhıraş çalışıyorlar.

Hızır Paşalar hizmetinde oldukları sermayenin krizi aşması, önünün açılması doğrultusunda hareket edi-yorlar. Hizmetinde oldukları uluslararası sermaye ve TÜSİAD patronları işçi ve emekçilerin ekmeğine kan doğranmasını istiyor. Hızır Paşalar da efendilerinin isteklerini ne pahasına olursa olsun yerine getiriyorlar. Emek düşmanı yasalar çıksın diye meclis sabahlara kadar çalıştırılıyor. Sosyal yıkım programına karşı işçi ve emekçilerin yükselen hoşnut-suzluğu baskı ve zorla bastırılıyor.

Ekmeğimizi her geçen gün daha fazla küçültenler, bizleri demokratik hak ve özgürlüklerden yoksun bırakıp haklı ve onurlu mücadelemize baskı ve şid-detle saldıranlar bununla da yetinmiyorlar. Yoksulluğa, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı başkaldıran, bizlerin değerleri olan Şeyh Bedrettinler’e, Baba İshaklar’a, Pir Sultanlar’a, Aşık Mahzuni Şerifler’e sahip çıkmak istiyorlar. Onların haksızlığa ve zulme karşı emekçi halkın önünde mücadele eden tutumlarını unutturmayı hedefliyorlar. Onları ehlileştirerek kullanmayı amaçlıyorlar.

Pir Sultanlar, Baba İshaklar, Hacı Bektaş Veliler, Aşık Mahzuni Şerifler yaşamları boyunca yoksulların, ezilmişlerin yanında yer aldılar. Hızır Paşa gibi haramilerin kılıcını sallamadılar. Yoksul halkın dili, vicdanı, sesi oldular. Yaşamlarını ortaya koyma pahasına emekçi halka bağlı kaldılar.

Pir Sultanlar’a, Baba İshaklar’a, Hacı Bektaş Veliler’e layık olmak görevi önümüzde duruyor. Onlara layık olmak onları anlamaktan, mücadelelerini kavramaktan, o doğrultuda hareket etmekten geçiyor.

Onlara layık olmak; soframızdaki ekmeğimizin küçülmesine, sefaletimizin artmasına neden olan, sermayenin düzenine su taşıyan İMF politikalarına dur demekten, bu politikaları boşa çıkarmak için üretimden gelen gücümüzü kullanarak “Genel Grev Genel Direniş”i örgütlemekten geçiyor.

Onlara layık olmak, örgütsüzleştirme saldırısına karşı örgütlenmekten, yaşamın hücreleştirilmesine karşı etrafımızda örülen hücre duvarlarını yıkmaktan, “teslimiyet asla!” haykırışı ile hücre saldırısına karşı bedenlerini ölüme yatıran onurlu evlatlarımızın mücadelesini mücadelemiz bilmekten geçiyor.

Onlara layık olmak; Aleviliği Pir Sultanlar’ın başkaldırı ruhundan soyundurarak içini boşaltan, Hızır Paşalar’la işbirliği yapmaktan utanmayan, Alevi bezirganlığı yapan hainleri teşhir ve tecrit etmekten geçiyor.

Onlara layık olmak; baskı, sömürü ve işkence düzenine, Pir Sultan ruhunu kuşanarak başkaldırmaktan geçiyor. Kazananlar emeği ile tüm değerleri yaratan işçi ve emekçiler olacaktır. Hürriyetin elini kolunu sallayarak dolaştığı bir ülke umudunu büyütmek için görev başına!



Devrimci şair Adnan Yücel anıldı...

“O hiçbir şekilde yürüdüğü yoldan
ve savunduğu değerlerden ödün vermedi”

“Saraylar saltanatlar çöker
kan susar bir gün
zulüm biter
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler
bugünlerden geriye
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler”

A. Yücel

24 Temmuz’da kaybettiğimiz devrimci şair için Adana Pir Sultan Abdal Derneği’nden gençler bir anma düzenledi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı anmaya yasal reformist partilerin yanısıra SY Kızıl Bayrak, Ekmek ve Adalet, Devrimci Demokrasi ve Alınteri katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Adana EMEP temsilcisi Adnan Yücel’in şiirleri hakkında bilgi verdi. Şiirlerinde genellikle işçi sınıfı ve emekçilerin sorunlarını dile getirdiğinden sözetti. Ardından Alınteri adına yapılan konuşmada Adnan Yücel’in sahiplenilmediği, cenaze törenine yalnızca 250 kişinin katıldığı dile getirildi.

Daha sonra yerel şairlerden Çetin Boğa bir konuşma yaptı. Konuşmasında “Adnan Yücel ile biz çok şey yaşadık. Birlikte gözaltına alındık, birlikte işkence gördük. Ama o hiç bir şekilde yürüdüğü yoldan ve savunduğu değerlerden ödün vermedi” dedi. Konuşmasını Adnan Yücel’e yazdığı şiirlerle sürdürdü.

Son olarak hastalığı sırasında Adnan Yücel’in yanından hiç ayrılmayan refakatçisi konuştu, Adnan Yücel’in sahiplenilmesi gerektiğini belirtti. Adnan Yücel’in devrimci bir şair olduğunu, işçi ve emekçilere hitap ettiğini dile getirdi. Bunun en güzel örneği olan “Ateşin ve Güneşin Çocukları” için dava açılmıştır dedi.

Anmanın sonunda Pir Sultan Abdal Gençliği, Adnan Yücel’in müziğe uyarlanmış şiirlerinden bazılarını seslendirdiler.

"Ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler
bitmedi daha sürüyor bu kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek”

Adnan Yücel

SY Kızıl Bayrak/Adana