İşbirlikçi sermaye iktidarı bölgesel saldırılara hazırlık kapsamında silahlanıyor!..
Emperyalizme taşeronluk için kollar sıvandı Savaş ABDye kölece bağımlılığa yeni boyutlar kazandıracak İşbirlikçi sermaye devletinin askeri, diplomatik, siyasi ve diğer kurumları Amerikan emperyalizminin Irak saldırısına endekslenmiş durumda. Bütün planlar buna göre, tüm hazırlıklar savaş koşullarına ihtiyaç verecek şekilde yapılıyor. Bu hazırlıklara yakından bakan herkes, düzenin temel kurumlarıyla savaş düzenini benimsediğini görmekte herhangi bir zorluk çekmez. Bu da ABD merkezli emperyalist savaşın işçi sınıfı ve emekçilerin başında Demoklesin kılıcı gibi sallanmakta olduğunu gösteriyor. Emperyalizme uşaklık politikası Iraka saldırı ile yeni boyutlar kazanacak. Emekçiler tarafından savaşa karşı militan bir direniş örgütlenmediği sürece, işbirlikçi sermaye iktidarının bu yıkım savaşında ABD hesabına aktif rol alması kaçınılmazdır. ABDnin önde gelen savaş kundakçıları peşpeşe Türkiyeyi ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerde devletin üst kademeleriyle yapılan pazarlıklara Pentagonun direktifleri de eşlik etmiştir. Sermaye basını her ne kadar direktifleri es geçip pazarlıkları öne çıkardıysa da, sorunun özünü esas olarak direktifler oluşturacaktır. Amerikan emperyalizmi sadece Irakı değil, bütün Ortadoğuyu hedef alan bir saldırının ilk adımlarını atmaya hazırlanıyor. Planlar, hazırlıklar, pazarlıklar vb. bu çerçevede yapılmaktadır. ABD haydudu Irak saldırısında başarılı olursa arkasından sıra başka bölge ülkelerine gelecektir. İranla ilgili senaryolardan şimdiden bahsedilmeye başlandı bile. Suriye ve Lübnanla ilgili mesnetsiz iddialar da şimdiden dillendirilmeye başladı. Gelişmeleri yakından izleyen İran yönetimi, kendi cephesinden hazırlandığını ve olası bir emperyalist saldırıya karşı koyabilecek güçte olduğunu dünyaya ilan etmiş durumda. ABD emperyalizmi saldırı planlarını hayata geçirme imkanı bulursa bütün bir Ortadoğu kendini büyük bir savaş yangınının içinde bulabilir. Bu, ABDnin bölgedeki en sadık müttefiki olmakla övünen işbirlikçi Türk burjuvazisinin yeni yükümlülükler altına girmesini zorunlu kılacaktır. Türk sermaye devleti Iraka saldırı karşılığında kendini daha yüksek bir fiyata pazarlama telaşı içine girmiştir. Aktif taşeronluk karşılığında yağmadan pay ve kendi çıkarlarının belli bir düzeyde gözetilmesini istemektedir. Yeni silah sistemleri neyin karşılığı olacak? Son günlerde stratejik ortaklık (gerçekte uşaklık!) konusunun sık sık gündeme gelmesi, bu ortaklığın derinleşmesi için yoğun çalışmaların yapılmasından söz edilmesi, Ankaraya gelen Amerikan askeri heyetinin başkenti olağanüstü hareketlendirmesi vb. olgular da, Ankaradaki savaş hazırlığının işaretleridir. Ancak hazırlıkların bir diğer önemli boyutu silahlanma ile ilgili olan kısmıdır. TSKnın başında bulunan Amerikancı generallerin kapsamlı bir silahlanma hazırlığı içinde olduğu bilinmektedir. Son yıllarda 150 milyar dolarlık askeri projelerden her fırsatta bahsedilir oldu. Şubat krizinde demagoji eşliğinde ordunun bu projeden yaptığı fedakarlık medyada öne çıkarıldı. Kitleleri aldatmak için uydurulmuş bir yalandan öteye gidemeyen bu fedakarlık masalı kısa sürede unutuldu. Halen ülke bütçesinin en büyük kısmına ordu el koymaktadır. Devletin üst düzey bürokratları tarafından inkar edilse bile generallerin açıklamaları yeni füze sistemlerinin Türkiyeye konuşlandırılacağını gösteriyor. Patriot füze savunma sistemi Iraka saldırının bir ön hazırlığı olarak gündeme geldi. Ancak silahlanma bununla da sınırlı değil. Zira mehmetçik kanı üzerine yapılan pazarlıkta generallerin temel taleplerinden biri yeni silah sistemleriyle ilgiliydi. Amerikan askeri heyetinin Ankara ziyaretinden sonra generaller tarafından yapılan açıklamalar, bu açıklamalarda kullanılan argümanlar ya Amerikan patentli ya da oradan esinlenerek yapılmıştır. Bu açıklamalar Amerikan emperyalizmi ile işbirlikçileri arasında varılan anlaşmaların da bir ürünü olarak değerlendirilebilir. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk tarafından yapılan açıklamalarda, Türk burjuvazisinin bölgede gittikçe daha saldırgan bir tutum içine gireceğinin mesajları bulunmaktadır. Büyük bir silahlanma hamlesi içine girildiğini anlatan general, bunun gerekçesini de şöyle açıklıyor: Bölgemizdeki anti-demokratik yönetim şekilleri, aşırı uçlardaki grupların yerleşimi vb. sebeplerle çok değişik tehdit ve riskleri de bünyesinde barındırmaktadır. Bu tehdit/riskler kitle imha silahlarının üretim ve erişim kolaylığı ve kontrol zorluğu ile birleşince tehlike boyutunu daha da arttırmaktadır. Bu tehlikeyi nedense yeni keşfeden ordu, buna karşı erken ihbar sistemlerine (C4ISR diye tanımlanıyor) ve füze önleme kabiliyetine sahip olmak için harekete geçmiş durumda. Bu çerçevede klasik yöntemlerden uzaklaşarak uzaydan yararlanma yoluna gidileceği dile getiriliyor. Türk ordusunun uzay teknolojisine sahip olmadığı biliniyor. O halde bu hazırlık tamamen Amerikan emperyalizminin sunacağı olanaklara bağlıdır. Ancak ABDnin uzay teknolojisine dayalı hava savunma sistemlerini Türk ordusuna neyin karşılığında vereceği sorusu ortada duruyor. Bunu tahmin etmek zor değil. Bunun karşılığı ABDnin bölgeye dönük kirli planları içinde taşeron olarak gerekli rolleri üstlenmek. Devletin derinliğinden ülkeyi yöneten generaller şu son günlerde sadece bölgedeki anti-demokratik yönetimlerden gelen tehdidi keşfetmekle kalmamış, aynı zamanda savunmada uzay boyutunun taşıdığı önemin de farkına varmışlardır. Asparukun konuşması şöyle devam ediyor: Hava savunmasında uzay boyutunun önemini gören Hava Kuvvetleri Komutanlığı, hareket ihtiyacının gerektirdiği uzay sistemlerine mevcut imkanlar ölçüsünde sahip olmak için gerekli planlamaları yapmaktadır. Füze tehdidini öncelikle kaynağında, bunun mümkün olmaması halinde hedefine ulaşmadan önce yok edebilmek için nüfuz kabiliyeti geliştirilmiş av-bombardıman uçakları ve füze savar sistemleri önem taşımaktadır... Ayrıca insansız hava araçlarından ve lazer teknolojisinden faydalanmak da düşünülmeli, bu alandaki teknolojiye de yatırım yapılmalıdı. NATOnun da katkısıyla gerçekleştirilecek projelerle Türk Hava Kuvvetlerinin kısa sürede bu imkanlara sahip olacağı söyleniyor. Bu kendinden emin söylem boşuna değil. Bunun gerisinde Amerikan emperyalizminin istem ve dayatmalarına boyun eğmenin karşılığında alınan ödül olsa gerek. ABD hizmetinde hareket edenler onun dilini kullanıyor ABDli emperyalist haydutlar Irak halkına hedef alacak bir saldırıyı Irakın demokratikleşmesi için yapılacağını iddia edebiliyorlar. Uygar görünümlü bu haydutlar çetesi kavramları tersyüz ederek en barbar katliamları bile diktatörlüğe/teröre karşı diye gerekçelendiriyorlar. Bu rezilce yalanlara yabancı değiliz. Amerikancı generallerin anti-demokratik yönetimler söylemi de bu aynı yalanların bir yankısından başka bir şey değil. Bu argümanlar Bushun son bir yıldır yaptığı hemen hemen tüm konuşmalarının temelini oluşturuyor. Amaç, gerçekleri ters yüz ederek saldırganlığı meşrulaştırmaktır. Ordu içindeki atamaları bile Pentagonun emriyle yapanların, onun demegojik söylemlerine dört elle sarılmalarında şaşılacak bir yön yoktur. Ağustos ayının başında yapılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında yapılan atamalar ve alınan kararlar, Amerika emperyalizminin savaş ihtiyacına karşılık verecek tarzda olmuştur. Emekli olması gereken generallerin görev süreleri uzatılmış, terfi etmesi beklenen generaller ise emekli edilmiştir. Atamalar burjuva basında bile bu şekilde yorumlandı. Bu ABDnin ordu üzerindeki dolaysız etkinliğinin somut bir göstergesidir.Tüm bu hazırlıklar Amerikanın bölgeyi kan gölüne çevirme planlarına taşeronluk için yapılmaktadır. Emperyalizme bu sadakat, maceraya doğru hızla sürüklenmek anlamına geliyor. Bu aynı zamanda bölge halkları arasına düşmanlık sokmak ve bölgesel çatışmaların önünü açmak gibi bir tehlikenin de güncelleşmesi riskini taşıyor. Bu kirli ve kanlı planlar, bölge halklarının dayanışmayı yükselten militan bir direnişi ile parçalanmayı bekliyor.
İHD Ankara Şubesinin Hiroşima yıldönümü etkinliği... Kahrolsun ABD emperyalizmi! İHD Ankara Şubesi 6 Ağustos günü Yüksel Caddesinde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasının gündemini 6 Ağustos 1945de ABD tarafından Hiroşimaya atılan atom bombasının yıldönümü ve gündemde olan Irak savaşı oluşturuyordu. Sloganlarla başlayan eylem Gülayın Hiroşima şarkısını söylemesiyle devam etti. Kısa bir tiyatro gösterimi ve şiirin ardından basın açıklaması metni okundu. Basın metninde şunlar söylendi: ABD önderliğindeki emperyalist güçlerin egemenlik ve petrol düşleri biz yoksul emekçi halkların kabusu oluyor. Hiroşimanın yıldönümünde işte hep birlikte haykırıyoruz; yoksul emekçi halkların, zenginlerin çıkar savaşları için verecek canları yoktur. ABD askeri olmayacağız, ABD için ölmeyecek ve öldürmeyeceğiz. Hiroşimanın yıldönümünde bir kez daha savaşa hayır diyoruz. ... Bundan tam 57 yıl önce, Hiroşimalı çocuklar, gençler, anneler, işçiler, öğrenciler siren sesleri ile uyandı... Sirenler her savaşta ölümün ve çaresizliğin habercisi oldu! Bizler bu sesleri yarın Irakta ve ülkemizde duymak istemiyoruz. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı basın açıklaması, nitelik ve coşku bakımından oldukça anlamlıydı. İHD, İşçi Kültür Evleri, Ekim Gençliği ve Emeğin Partisi tarafından dövizler açıldı. Sık sık Amerikan askeri olmayacağız!, Yaşasın halkların kardeşliği!, Kahrolsun ABD emperyalizmi! sloganları atıldı. SY Kızıl Bayrak/Ankara
Yüksek Askeri Şura kararları bir kez daha gösterdi... Ordu savaşa hazırlanıyor! Yüksek Askeri Şüra (YAŞ) geçen hafta toplandı ve atama ve terfilere ilişkin alınan kararlar 3 Ağustosta açıklandı. Bu yıl yapılacak YAŞ toplantısının sonuçları, ABDnin Iraka dönük askeri operasyon planları nedeniyle her zamankinden daha fazla merak ediliyordu. Çünkü ordunun üst kademelerinde yapılacak atama ve terfiler Türk Ordusunun bu savaşa nasıl hazırlandığı konusunda önemli ipuçları verecekti. 3 Ağustosta yapılan açıklamalar bu beklentilerin boşuna olmadığını gösterdi. Ordu sıcak savaşa hazırlanıyor Milliyet YAŞ kararlarını doğru bir şekilde Genelkurmay savaş düzeni aldı sürmanşetiyle duyurdu. Gerçekten de YAŞ kararları ordunun bir sıcak savaş hazırlığı içinde olduğunu göstermektedir. Açıklanan kararlara göre Orgeneral Hilmi Özkök, 30 Ağustostan itibaren Genelkurmay başkanlığına atanmıştır. Fakat asıl sürpriz Kara Kuvvetleri Komutanlığına yapılan atamada yaşanmıştır. Ordunun geleneklerine göre normalde bu göreve Orgeneral Edip Başerin atanması gerekiyordu. Fakat onun yerine Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman atanmıştır. Gazetelerde yer alan atama-terfi listelerine bakıldığında Güney Kürdistan coğrafyasını tanıyan ya da Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşta önemli rol oynayan bir dizi komutanın bu niteliklerine uygun şekilde konumlandırıldığı görülmektedir. Aslında ordunun sıcak savaş hazırlığı içinde olduğu bilinmeyen bir şey değildi. ABD yetkilileriyle (özellikle Pentagonla) yapılan görüşmeler, sınır bölgesinde yapılan teknik-askeri hazırlıklar ve daha pek çok şey zaten bunu gösteriyordu. Şimdi bu durum ordunun komuta kademesinin savaşa uygun bir düzene sokulmasıyla bir kez daha ispatlanmıştır. Bugüne kadar YAŞ toplantısında ne gibi kararlar alınacağı, kimlerin hangi görevlere atanacağı sürpriz niteliğinde de olsa önceden belli olur ve gazetelerde yer alırdı. Fakat bu yıl böyle olmadı. Bu da kararların ordunun kendi kurum ve kuralları içinde şekillenmediğini, kimi kritik atamaların doğrudan doğruya Pentagonun istekleri dikkate alınarak yapıldığını gösteriyor. Nitekim uzun yıllardır orduyla ilgili yazdığı yazılardan dolayı adı ordunun basındaki sesine çıkan Mehmet Ali Kışlalı, 6 Ağustosta Radikalde yayınlanan yazısında, bu atamaların ardında herhangi bir dış telkinin bulunmadığını, bunun bir siyasi değil tamamen askeri son durum değerlendirmesinin ürünü olduğunu izah etmeye çalıştı. YAŞ kararlarıyla birlikte Türkiyenin sıcak savaş içerisinde doğrudan rol alacağı, Türkiyeli işçi ve emekçi çocuklarının ABDnin saldırgan politikaları doğrultusunda ateşe sürülecekleri daha bir kesinlik kazanmıştır. Düne kadar Türk ordusu ABDnin emrinde sıcak savaşa girecek derken bunu işbirlikçi sermayenin emperyalizmle olan kölece ilişkisinden, bu ilişki içinde efendinin hiçbir isteğini geri çeviremeyecek konumundan ve şimdiye kadar yaşanan siyasal, ekonomik, askeri uşaklık pratiğinden kalkarak söylüyorduk daha çok. Özellikle Perinçekçi İP çetesi tarafından bilinçli olarak yayılan orduya ilişkin hayaller, ordunun ABDnin dayatmalarına karşı olduğu, Kuzey Irak ve Kıbrısta milli çıkarları korumak için emperyalizme karşı ulusal direniş mevzisinde bulunduğu türünden yalanlar YAŞ kararlarıyla birlikte bir kez daha çökmüştür. Fakat Perinçekçi çetenin bu yeni durumdan yeni yalan senaryoları üretmek yoluna gideceği de bir o kadar açıktır. İşçi ve emekçilerin, emperyalizmin çıkarları için komşu bir halka karşı yürütülecek sıcak savaşa sürülecek gençlerin bu durumda yapmaları gereken tek şey var: Amerikan askeri olmayacağız! şiarı etrafında mücadeleyi yükseltmek ve komşu bir halka karşı savaşmayı reddetmektir.
İzmir İHDnin basın açıklaması... Tecridi kaldırın! Ölümleri durdurun! Buca Kırıklar F Tipi Cezaevinin açılışının birinci yılında, İHD İzmir Şubesi, geçen bir yıllık sürece ilişkin bir basın açıklaması yaptı. 2 Ağustos günü İHD İzmir Şubesinde yapılan basın toplantısında; avukatlara, tutsak ailelerine ve Kırıklar F Tipi Cezaevindeki tutsakların anlatımlarına dayanılarak hazırlanan dosya basına tanıtıldı. 3 Ağustos günü ise İHD önünde on dakikalık bir oturma eylemi yapıldı. Burada da İHD tarafından hazırlanan basın metni okundu, gelişmeler aktarıldı. Açıklamada şunlar söylendi: Sosyal iletişim aracıyla bir araya gelmek en temel ve vazgeçilmez bir haktır. Bu hakların hiçbir pazarlık konusu yapılmadan ilgili otoriteler tarafından tanınması zorunludur. Bizim istediğimiz etkinlikleri yapsın, disipline gitmemiş olsun vb. şartlarına tabi kılınmaya çalışılan bu hakların böylesi pazarlık sürecine yayılması insan haklarını hiçe saymaktır. Kırıklar F Tipi Cezaevinin açılışının birinci yılında ülke yöneticilerine bir kez daha sesleniyoruz: Tecridi kaldırın! Ölümleri durdurun! SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||