10 Ağustos '02
Sayı: 31 (71)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye düzeninin aldatıcı manevraları
  Temel demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  "AB uyum yasaları" ve Kürt sorunu
  Artık devlet adam öldürmeyecek mi?
  Türkiye demokratikleşiyor mu?
  İdam tartışmasının gizledikleri
  Düzen siyasetinde ittifak tartışmaları
  İşçi sınıfına büyük tuzak!
  Sendika ağaları yine işbaşında!
  Paşabahçe direnişi ihanete yenildi!
  "AB uyum yasaları" ve sahte demokrasi hayalleri
  Emperyalizme taşeronluk için kollar sıvandı
  Grev hakkı için grev ve direniş çizgisi!
   Filistin işgali yeni boyutlar kazanırken, BM siyonist katliamlara destek veriyor!
   Hızır Paşalar hak ve özgürlüklerimizin düşmanlarıdır!
   Devrimci basına yönelik davalar üzerine...
   L tipi cezaevleri
   Dersim, barajlar ve kalkınma/2
   "Munzur Kültür ve Doğa Festivali" üzerine...
   Türkiye'nin dış politikası kimin?
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
KESK İzmir il toplantısı yapıldı...

Grev hakkı için grev ve direniş çizgisi!

KESK Genel Başkanı Sami Evren, BES Genel Merkez Yöneticisi Selma Gürkan’ın da katıldığı KESK İzmir İl Toplantısı 3 Ağustos’ta yapıldı. Son siyasal gelişmeler ve durum değerlendirmesi, yetki sürecindeki gelişmeler ve bilgilendirme, Ankara yürüyüşü ve mitingi, TİS süreci gündemiyle yapılan toplantıya 200’e yakın kamu emekçisi katıldı. Gelir dağılımındaki adaletsizliğe, hukuksuzluğa dikkat çeken S. Evren konuşmasında açlık sınırının 335 milyon, yoksulluk sınırının 1 milyara dayandığı koşullarda asgari ücretin 184 milyon olarak açıklanmasının çalışanlarla dalga geçmek olduğunu ifade etti.

Halkın ve emekçilerin yaşadığı ekonomik sosyal sorunların yanında ülkenin seçim ve savaş gündemine çekildiğini hatırlatan Evren 15 Ağustos’ta hükümetle toplu görüşme masasına oturulacağını, çıkan yasanın kamu emekçilerine toplu sözleşme ve grev hakkı tanımadığını ve kamu emekçilerinin toplu görüşmeyi toplu sözleşmeye çevirmek için mücadelelerine devam edeceklerini belirtti. 13 Ağustos’ta İstanbul’dan başlayacak yürüyüşün 17 Ağustos’ta Ankara’da yurdun dört bir yanından gelen kamu emekçileri ile mitinge çevrilmesi hedeflenen basın açıklaması hakkında bilgi veren Evren, 3 Kasım’da yapılacak olan seçimlerde “gericiliğe, ırkçılığa ve statükoculuğa karşı geniş demokratik sol birlikteliğin kurulması” gerektiğine ilişkin üşüncesini dile getirdi.

Evren’in konuşmasından sonra katılımcılardan 20 kişi söz istedi. Konuşmaları 5 dakika ile sınırlanan konuşmacılar ağırlıklı olarak KESK’in son sürecindeki savrulmadan, eylemsizliğinden, tabandan kopuk hareket ettiğinden ve fiili-meşru mücadele hattını terkederek yasakçı yasanın çıkmasına KESK yönetiminin adeta yardımcı olduğu yönlü konuşmalar yaptılar. Değişik iş kollarından sözalan yönetici, işyeri temsilcisi ve sendika üyesi konuşmacıların hemen hepsi (2-3 konuşmacı dışında) KESK yönetimini eleştiren konuşmalar yaptı, mücadele programının eksikliğinden sözetti. KESK yönetiminin yasaya uyum çabaları içine girip alanları boş bıraktığı, etkili ve programlı bir eylem hattının örülemediği tespitinde bulundu. Bunun masumane bir eksiklik olmadığı, tersine bakışaçısı ve mücadele anlayışından kaynaklı olduğu vurgulandı. Anlalı eleştirilerin yöneltildiği toplantıda eylem önerileri de yer aldı. Ayrıca KESK’in ülkenin emperyalistler tarafından savaşa sürülmek istenmesi karşısında net bir tavır koyması gerektiği, bunun basın açıklamalarıyla geçiştirilemeyecek kadar ciddi olduğu dile getirildi. Ayrıca sınıf dayanışmasının örülmesi ve KESK’in Paşabahçe direnişine aktif destek sunması gerektiği vurgulandı.

İş kanunu ön tasarısı saldırısının işçilerle sınırlı olmadığı/olmayacağı, peşinden kamu emekçilerini hedef alan Personel Rejimi Yasa tasarısının gizli kapaklı meclisten geçirilmeye çalışılacağı, bu yasalara ve 4688 sayılı yasaya cepheden karşı çıkılması gerektiği ifade edildi.

KESK’e hakim yasalcı-uzlaşmacı reformist anlayışların kamu emekçileri hareketini eylemsizliğe ittiği, buna benzer birçok zaaflar sonucu Türk Kamu-Sen gibi kontra bir sendikanın meşrulaştırıldığı ve iktidarın oyununa gelindiği belirtildi. Türk Kamu-Sen’in üye sayısının sadece naylon üyeliklerle açıklanamayacağı dikkat çekilmeye çalışılan bir başka konu oldu.

Yetki konusu ise üzerinde tartışılan bir diğer konu idi. Basında çıkan haberin yanlış anlaşıldığı açıklamasının ardından çoğunluk sendikasının Çalışma Bakanı tarafından Türk Kamu-Sen olarak açıklandığı, açılan dava sonucu usulsüzlüklerin tespit edildiği ve bunun askıya alındığı, ancak gerçekte yetkinin zaten sendikalarda olmadığı, toplu görüşme de dahi bu yetkinin Bakanlar Kurulu’na tanındığı ve bunun yasa açıklandığından beri böyle olduğu dile getirildi.

Yine toplantıda bazı iş kollarında işyeri toplantı kararlarını açıklayan konuşmacılar, 17 Ağustos sonrasının boş bırakıldığını belirtip eylem önerilerinde bulundular. KESK’in mevcut tabloyu değiştirecek bir dinamiğe ve örgütlülüğe sahip olduğu tüm konuşmacılar tarafından dile getirildi. Asıl sorunun, bu gücün planlı, programlı, devrimci bir mücadele hattına çekilememesi olduğu tespit edildi. Günü kurtaran anlayış ve kendini tekrar eden eylemlerden vazgeçilerek hak alıcı eylemlerin örgütlenmesi ile saldırıların püskürtebileceği vurgusu yapıldı.

KESK’in kendi tabanına dayanarak sokağa çıkması ve Emek Platformu desteklemese de kendi sorumluluğunu yerine getirmesi talebini dile getiren konuşmacıların ardından KESK Genel Başkanı, yöneltilen soru ve eleştirileri yanıtlamak üzere söz aldı. Toplantıda konuşmacılardan gelen yoğun eleştiriler üzerine “KESK eleştirilmezse gelişmez, KESK’in süreci eleştiriler üzerinden şekillenmiştir” ifadesi ile söze başlayan Evren’in, KESK önderliğinin uzlaşmacı tutumu ile sahte yasaya çanak tuttuğu eleştirisi karşısında o esnek tutumu değişti ve adeta kızgınlığa dönüştü. Karar süreçlerinin aşağıdan yukarıya doğru alındığını örneklerle yanıtlamaya çalışan Evren kurullarda hiç kimsenin kararları eleştirmediğini, ayrıca son MYK’nın %99 oranında onay alarak başa geldiğini ve demokratik merkeziyetçiliğe uulduğunu savunmaya çalıştı. Danışma Kurulu’nda alınan kararların neden açıklanmadığı, eylem kararlarının neden sendikalara duyurulmadığı, hiçbir yetkisi ve anlamı yoksa bu Danışma Kurulu’nu neden topladıkları sorusu da soruldu toplantıda. Sami Evren bu soruyu yanıtlarken, Danışma Kurulu’nda alınan kararların tüzüğe göre geçerli olduğunu, alınan kararların anlam ifade ettiğini, ancak asıl karar organının Danışa Meclisleri olduğunu söyledi ve haksız eleştirilere tabi tutulduklarını vurguladı. Kimi soruları geçiştirmeyi tercih etti.

Gerçek şu ki, il toplantılari tüm üyelere açık olmasına rağmen tabandaki üyelerin katılımı sınırlı kalmıştır. Buna rağmen gelen eleştirilerin birkaç noktada ortaklaşması belli bir anlam ifade etmektedir. Yeniden alanlara çıkma hazırlıkları yapan kamu emekçileri şunu bilmelidir ki kamu emekçileri hareketi üzerinde sermaye devletinin saldırılarını kolaylaştıran reformist çizgi ve bürokratik anlayışla mücadele edilmeden, mücadeleci-devrimci bir saflaşma yaratarak taban örgütlülükleri oluşturulmadan takvim eylemlilikleriyle sermaye saldırılarını püskürtmenin olanağı yoktur. Bugünkü sorun ne yetki sorunu ne de üye çoğunluğu ile yasakçı yasanın gereğini yerine getirerek masaya oturmaktır.

Genelde ülke, özelde kamu emekçileri hareketi kritik bir dönemeçten geçiyor. Sermaye devletinin işçi ve emekçiler üzerindeki çok yönlü saldırıları hergün biraz daha artarak devam ediyor. İMF-TÜSİAD yıkım paketleri uygulanmaya devam ediyor. Sefalet ücreti, işten atmalar, örgütsüzleştirme, özelleştirme, kazanılmış hakların gaspı, emperyalizme kölece bağımlılığı pekiştiren yasalar, azgın sömürü, mevcut tüm hakları ortadan kaldıran iş yasaları yaşama geçiriliyor.

Öte yandan ülke seçim gündemine kilitlendi. İşçi ve emekçilere sermayenin cilalı temsilcileri umut olarak gösterilmeye çalışılıyor. Tüm işçi ve emekçiler sorunlarının çözümünün seçimlerle olmayacağının bilinciyle hareket etmeli ve sorunlarının ancak devrimci bir mücadele programı etrafında kenetlenerek sınıfın birleşik-militan mücadelesini örmekle mümkün olacağını bilmelidir.

Ülke emperyalist çıkarlar temelinde savaşa sürüklenmek isteniyor. Amerika’nın uşaklığı çerçevesinde haklı hiçbir gerekçesi olmayan bu savaşa karşı çıkılmalıdır. ABD emperyalizmi Irak’la başlayacak, Ortadoğu’yu ateşe verecek bir savaş için gün sayıyor. İşçi ve emekçilerin Irak halkının kırımından ve ülkenin yıkımından hiçbir çıkarı yoktur. Her savaşta olduğu gibi bu savaşın faturası da işçi ve emekçi kitlelere çıkarılacaktır. Savaş yıkımının tüm maddi ve manevi faturası işçi-emekçilerin omuzlarına binecektir. Tüm kamu emekçileri, KESK ve işçiler emperyalist savaşa karşı net bir tutum içinde olmalı savaşa karşı eylem örgütlemelidir.

Savaşa ve yıkıma karşı topyekûn direniş!

Sosyalist Kamu Emekçileri/İzmir



Konak Belediyesi işçilerinin basın açıklaması...

“Direne direne kazanacağız!”

Konak Belediyesi’nde 2002 Mart’ında başlayan toplu görüşmeler beş aydır çözülemedi. Belediyede örgütlü Belediye-İş Sendikası 4 No’lu Şube’ye bağlı işçiler tarafından bir basın açıklaması yapıldı.

Üç sendikacının Konak Belediyesi önünde oturma eylemi başlattığı 6 Ağustos günü akşamı Basmane Garı önünde biraraya gelen yaklaşık 300 belediye işçisi sloganlarla oturma eyleminin yapıldığı yere geldiler. Burada bir açıklama yapan 4 No’lu Şube Başkanı Ali Çelenk, bugüne kadar olumlu adımlar atan tarafın hep kendileri olduğunu, fakat Belediye Başkanı Erdal İzgi’nin çözüme yanaşmadığını, gerekirse greve gidileceğini belirterek şunları söyledi: “Belediye-İş Sendikası 4 No’lu Şube’ye bağlı, başta Narlıdere, Balçova, Gaziemir ve Güzelbahçe belediyelerimizde TİS’i masa başında imzaladık. Bu belediyelerde bağıtladığımız sözleşmelerin aynısını Konak Belediyesi’nde de bağıtlamak istiyoruz. Ancak Konak Belediyesi’nin vermiş olduğu teklifte, bağıtlamış olduğumuz TİS’ler arasnda uçurum var. Bu bir eşitsizliktir ve aynı zamanda adaletsizliktir. Aynı koşullarda çalışarak hizmet eden belediye çalışanlarının eşit ücret almaları, iş barışı ve hizmet verimliliği açısından doğru olacaktır.”

Sendikalı 816 belediye işçisinin toplam 280 milyar alacağı bulunuyor.

Eylemde “İş, ekmek yoksa barış da yok!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Hakkımız çöp kokusu değil, toplusözleşme istiyoruz!” sloganları atıldı.

SY Kızıl Bayrak/İzmir