15 Haziran'02
Sayı: 23 (63)


  Kızıl Bayrak'tan
  AB ve ABD emperyalizminin kıskacında Kıbrıs
  Derinleşen istikrarsızlık tablosu ve düzenin çözümsüzlüğü
  Sahte tartışmaların ardındaki gerçekler
  İSDEMİR işçisi işyeri komitelerini kurdu!
  DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplandı...
  Öncüden yoksunluk işçilerin belini büküyor
  Birleşik Metal-İş Genel Temsilciler Kurulu toplantısı ve devrimci görevler
  Sınavsız üniversite, parasız eğitim hakkı istiyoruz!
  Arafat dayatmalara boyun eğiyor
  Gelişme tarihi içinde ve kapitalizmde futbol
  Kapitalizm ve futbol
  Emperyalist stratejilerin kıskacında Türkiye
  TC, AB ve ortaya çıkan çekişmenin gerçek anlamı...
   TMMOB 37. Genel Kurulu toplandı...
   Almanya'da paralı eğitime ve eğitimde özelleştirmeye karşı kitlesel eylemler...
   Avrupa'da paralı eğitim karşıtı eylemler...
   Sefaköy İşçi Kültür Evi açılmadan kapatıldı...
   "Yurtsever Gençlik"ten zorbalık!..
   Enternasyonalle kurtulur insanlık!..
   Komünist kadın önder Clara Zetkin'in anısına...
   Burada, bu kuytuda bir gün
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Devrimci Demokrasi gazetesi Adana temsilciliğinden açıklama:

Baskılarınız bizi yıldıramayacak!..

Devrimci Demokrasi gazetesi polis tarafından kaçırılıp tehdit edilen arkadaşları hakkında 12 Haziran’da Adana İHD binasında bir açıklama yaptı. Açıklamada şunlara yer verildi:

Bir ay zarfında Adana'da sivil polis ekipleri tarafından sosyalist basın çalışanlarına ve okurlarına yönelik yapılan saldırılar adeta polis terörüne dönüştü. İnsanlar iş çıkışlarında alınıyor, tehdit, şantaj ve işbirliğine zorlanıyor.

1 Haziran günü 11:30 sıralarında gazete çalışanımız Ahmet Gezer ve 5 Haziran tarihinde ise saat 12:05 sularında Şakirpaşa Mahallesi’nde gazete okurumuz Ali Uğurlu ve bize gelen haberlere göre Meydan Mahallesi’ndeki bir okurumuz da kendilerini polis olarak tanıtan sivil giyimli kişilerce sorguya alındı.

Gazetemiz çalışanlarından Ahmet Gezer 01.06.2002 akşamı saat 11:30 sıralarında işyerinden çıktıktan sonra yanına toros marka beyaz renkli bir aracın yaklaşarak kendilerinin polis olduğunu söyleyen 4 kişi tarafından kaçırılmıştır. Anlatımında: ‘Beni zorla arabaya bindirdiler ve gözlerimi bağladılar. Araba içerisinde kaba dayak ve küfürlerle tehdit edildim. Daha sonra bilmediğim bir yere götürülerek ters askıya alındım. Copla kaba dayağa maruz kaldım. ‘Sen rahat durmuyorsun, senin gibi ateşli insanları çok gördük. Hepsinin de hesabını gördük’ dediler. Bu arada baygın düştüm. Kendimi 2.6.2002 saat 04:00’de Barkal tarafında bir tarlada buldum.’

5 Haziran tarihinde ise Şakirpaşa Mahallesi’nde meydana gelen kaçırma olayında ise Ali Uğurlu ismli bir okurumuz saat 12:05 sıralarında kendilerinin polis olduğunu idda eden sivil giyimli 4 kişi tarafından durdurularak kaçırılmıştır. Anlatımında: ‘Aniden gözlerim bağlandı. Zorla araca bindirildim. Aracın içerisinde ellerim kelepçeli bir biçimde suratıma ve mideme yumruk atılıyordu. Bu zaman içerisinde sürekli küfürler edilerek tehdit ediliyordum. (Sizin kökünüzü kurutacağız, tek tek hepinizi geberteceğiz)... vb. sözleri tekrarlıyorlardı. Bir süre sonra araç bir yerde durarak beni arabadan indirdiler. Şimdi gözlerini açacağız ve sana iki tane fotoğraf göstereceğiz ve bize doğruyu söyleyeceksin dediler. Bana fotoğraf göstereceğini söyleyen kişi diğerlerine ‘sizler arabanın arkasına ge¸in’ dedi ve bana ‘eğer sağına soluna bakarsan kurşunu yersin’ dedi ve gözlerimi açtı. Sanayi civarındaki kanala kadar götürüldüm. Beni önce pis su kanalına attılar. Daha sonra bana iki adet fotoğraf gösterdiler. Fotoğraflardaki kişileri görmediğimi söyleyince cop, tekme ve yumruk ile bana saldırmaya başladılar. Kanaldan çıkmak istedikçe sürekli copla belime vurmaya devam ediyorlardı Tehdit, şantaj ve kaba dayağın ardından tıpkı bir hayvan ölüsü gibi otogar arkasındaki tren yoluna attılar ve oradan hızla uzaklaştılar.’

Bizler Devrimci Demokrasi gazetesi çalışanları olarak maruz kaldığımız bu saldırıları kınıyor, hiçbir baskı aracı ve yönteminin bizi çalışmalarımızdan alıkoymayacağını söylüyor ve çalışanlarımız üzerinde yaşanabilecek tüm sorunlardan Adana Emniyeti’ni sorumlu tutuyoruz.



Her günü 1 Mayıs’a çevirmeliyiz!

Ben tekstil sektöründe çalışan bir işçiyim. Biraz geç de olsa, 1 Mayıs hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Çalıştığım fabrikada 1 Mayıs öncesinde arkadaşlarımla birlikte ücretsiz izne çıkarıldım. İş başı yapma tarihi tam da 1 Mayıs gününe denk geliyordu. İzne çıkarılmadan önce arkadaşlarlarla, 1 Mayıs, genel durumumuz, ücretlerin düzenli ödenmemesi, yorucu çalışma koşulları, yemeklerin kötü çıkması, servis sorunu vb. üzerine sohbetler yapıyor ve 1 Mayıs’ın anlam ve önemi üzerine tartışmalar yürütüyorduk. “Mutlaka 1 Mayıs eylemine gitmeli, oranın havasını ve coşkusunu solumalıyız” diyorduk birbirimize. Arkadaşlardan bazıları daha önce 1 Mayıs’a katılırken, diğerleri ilk kez böyle bir eyleme katılacaklarını, bundan dolayı kendilerini mutlu hissettiklerini söylüyordu. Konuşmalarımızın sonunda, gerekirse iki-üç gün mesaiye kalıp 1 Mayıs’a gitmeye karar verdik. Ancak ücretsiz izne çıkarılıp işe başlama tarihinin 1 Mayısgününe denk getirilmesi (işveren bunu bilinçli bir şekilde yapmıştı) birçok olumsuzluğu beraberinde getirdi. Arkadaşlardan bazıları 1 Mayıs günü işe gitmeleri gerektiğini, yoksa işten çıkarılabileceğimizi ifade ettiler. Birkaç arkadaş ise bu arada ödemelerin düzenli yapıldığı fabrikalara girmişti.

Yine de birkaç arkadaş bütün coşkumuzla 1 Mayıs’a katıldık. Önlüklerimizi giyerek ve dövizlerimizi alarak kortejde yerlerimizi aldık. Büyük bir coşkuyla sloganlarımızı atıp taleplerimizi haykırdık. 1 Mayıs sonrasında arkadaşlara alandaki coşkuyu, geleceğe dair özlemleri ve vurgulanan ortak talepleri anlattık. Arkadaşlar kafalarını eğerek, keşke vazgeçmeyip katılsaydık dediler. Bizim alanda yaşadığımız coşku ve sevinç onların burukluğu olmuştu. Biz de, 1 Mayıs’ın ve mücadelenin tek bir güne sığamayacağını, birlik olup, bilinçlenip örgütlenirsek her günümüzü 1 Mayıs’a çevirebileceğimizi söyledik.

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

Bir tekstil işçisi/İzmir



Adana Emekli-Sen’den eylem...

İnsanca ve onurlu bir yaşam istiyoruz!

7 Haziran Cuma günü saat 11:30'da Tüm Emekliler Sendikaları (Emekli-Sen) Adana Şubesi işçi ve emeklilerinin aylıklarına her ay TÜFE'ye göre yapılan enflasyon artışları ile ilgili Merkez Postahane önünde basın açıklaması ve faks çekme eylemi yaptı.

Şube Başkanı’nın yaptığı açıklamada şunlar söylendi:

"İMF ve DB'nın istekleri doğrultusunda hazırlanan programları yaşama geçirmek için gösterdiği çaba ve kararlılığı, bu iktidar emeklilerin sorunlarını çözmek için göstermeyerek emeklileri yok saymıştır. Mahkeme kararlarına rağmen TÜFE farkından doğan alacakları ödemeyerek gerçek yüzünü göstermiştir. Ancak bu iktidar ve hükümet şunu billmelidir ki Emekli-Sen bu haklar alınana kadar mücadelesini yasal ve meşru zeminlerde sürdürecektir.”

Basın açıklamasından sonra farkların ödenmesini isteyen ve emeklilerin İMF programlarına katlanmak zorunda olmadığını açıklayan faks metni Başbakanlığa yollandı. Faks çekme eylemi sırasında Adana İşçi Sendikaları Derneği Cemiyeti Başkanıı Selahattin Metiner ve destekçileri eylemi provoke etmeye çalıştı. Emekli-Sen üyelerinin bu eylemi yapmaya haklarının olmadığını ve bu ülkede emeklilerin haklarını kendilerinin savunduğunu söyleyerek Emekli-Sen kurumuna hakarette bulundu. İşçi ve emekliler, yıllardan beri devletle içiçe çalışan ve emeklilerin hakları için değil onları nasıl sömürürüz anlayışıyla emeklilerin almış olduğu sadaka ücrete göz diken bu kurumu iyi tanıyorlar.

Hükümet bizi iliklerimize kadar sömürdükten sonra bir kambur olarak görmeye başlamıştır. Tek isteğimiz insanca ve onurlu bir yaşamdır. Bizlere bunları çok görenlere karşı aynı çatı altında birleşip topyekûn mücadele etmeliyiz. Çünkü bizi kurtaracak olan kendi ellerimizdir.

SY Kızıl Bayrak/Adana



Özgür bırakın insanları!

Özgür bırakın insanların hayatını. Ne yaptı abilerim, ablalarım size? Türkü söylemek, güzel bir dünya istemek suç mu?

Eğer bu güzel insanlar suçluysa onları öldüren, çocukları aç bırakan, işçilerin haklarını vermeyen sizler nesiniz? Evet ben suçluyu buldum. Suçlu da, katil de sizsiniz!

İnsanların kanını emen, haklarını acımasızca alan ve buna direnen insanları öldüren sizsiniz.

Biz ise para değil onurlu bir yaşamı arayan işçi ve emekçiler ve onların çocuklarıyız. Yeniden kuracağız yaşamı.

9 yaşında bir yoldaş/İzmir