8 Haziran'02
Sayı: 22 (62)


  Kızıl Bayrak'tan
  Avrupalı emeryalistlerin sözde demokrasisi
  Düzen politikalarına meşruluk arayışı
  Bahçeli'nin manevraları ve faşist MHP gerçekliği
  AB'ye bağanan umutlar batağa sürüklüyor
  Faşist çete mensupları serbest bırakıldı, devrimci tutsaklar hücrelerde!..
  Belediye işçisi işvereni ve hükümeti uyardı
  Grev hakkı için grev!..
  SASA işçisinin denetiminden uzak grev satışla sonuçlandı!
  Emperyalist sermaye bir ülkeye ne için gelirı
  Grev hakkı ancak grev silahı kullanılarak savunulabilir
  ODTÜ'lüler geleneklerine sahip çıkıyor
  15-16 Haziran Direnişi ve sınıf hareketinin güncel sorunları
  Çukurovo'da öncü-devrimci kamu emekçileri ortak platform kurdu
   Kürdistan devrimi ile Türkiye devrimi arasındaki ilişkiler üzerine düşünceler VI
   Filistin halkı kıskaca alınmaya çalışılıyor!
   Keşmir sorunu ve emperyalist ikiyüzlülük
   İspanya'da genel grev havası
   Ekim Gençliği'nin Haziran sayısından...
   Aşık Mahzuni Şerif
   Sefaköy İşçi Kültür Evi yürüklerimizdeki isyanın bir mevzisi olarak açılıyor!
   Nazım Hikmet'e büyük saygısızlık!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Kampanya çalışmamızda
geçmiş bir yıl...

YÖK yasa tasarısı sürecine bakışımız

Gençlik, geçtiğimiz yılın başından itibaren, uzun yıllardır devam eden neo-liberal politikaların bir uzantısı olarak YÖK yasa tasarısı ve paralı eğitim saldırısıyla karşı karşıya kaldı. ‘70’lerden beri iniş-çıkışlarla devam eden eğitimin paralılaşması süreci bu yasayla son noktasına vardırılmak isteniyor. Sermayenin derinleşen krizinin bir sonucu olan tasarı, neredeyse tüm maddeleriyle sermayenin üniversitelerdeki egemenliğini amaçlıyor.

Tasarıyı bu bakışla değerlendiren biz genç komünistler, sermayenin bu saldırısına aynı kapsamda bir yanıt verme iddası ile çalışmamıza başladık. Değerlendirmelerimizi hiçbir şekilde varolan güçlerimiz üzerinden yapmadık. Sürecin nesnel değerlendirmesi ışığında, güçlerimizden bağımsız olarak, politikalarımız ve nesnelliğin ihtiyaçları üzerinden şekillendirdik.

Bu eksende şekillenen kampanya faaliyetimiz merkezi afiş ve bildirilerimizle başladı. Kampanyamızın gençliğin ihtiyaçlarını karşılaması açısından “partili düzeyde bir faaliyet” olarak şekillenmesini önümüze hedef olarak koymuştuk. O dönem yaptığımız değerlendirmelerde de belirtildiği gibi, ancak süreci bütünlüklü bir şekilde kavrayan, bu kavrayışa uygun politikalar üretebilen ve toplam faaliyeti eylemsel süreçlere dönüştürülebilen bir çalışma parti düzeyini ifade edebilirdi.

‘96 sürecinin ışığında kampanya
ve platformlar

Kampanya faaliyetimiz öncelikle en geniş öğrenci kitlelerini soruna duyarlı hale getirebilmek için yaygın bir propaganda-ajitasyon faaliyeti ile başladı. Yaygın bir şekilde dağıtılan bildiriler, yine aynı yoğunlukta yapılan afiş çalışmaları, anketler, imza metinleri vb. ile en geniş öğrenci kesimlerine sorun anlatılmaya çalışıldı. Ancak bu propaganda-ajitasyon faaliyeti kampanyanın başlangıcı, ilk aşamasıydı. Bu bakışla, propaganda-ajitasyon faaliyeti ile içiçe geçmiş bir şekilde bir örgütlülük oluşturma süreci içerisine girdik.

96’da benzer gelişmelerin yaşandığı öğrenci eylemliliklerinden yola çıkarak yaptığımız değerlendirmeler ışığında örgütlenme sorununu ne örgüt modelleri, ne de kendi örgütsel ihtiyacımızı karşılayacak örgütlülükler üzerinden çözmeye çalıştık. Kalıcılaşma yönünde ilerlemeyen, yerellerden şekillenmeyen, mücadele içerisinde gelişmeyen, alan üzerinde kurumsal yapılar oluşturmayan ve bunlarla beraber kitlenin somut gündemleri üzerinden kurulup, bu somut gündemler üzerinden politikleşmeyen bir örgütsel form bu süreci hiçbir biçimde karşılayamayacaktı. Bu nedenle, kitlenin somut gündemi olan YÖK yasa tasarısı üzerinden yerel platformlar ve örgütlülükler oluşturmaya başladık.

İlk değerlendirmeler ışığında şekillenen bu platformların gerçekten ihtiyacı karşılayan örgütlenmeler haline gelebilmesi için sürekli bir faaliyet içerisinde olması ve kurumsal yapılar oluşturabilmesi gerekiyordu. Bu eksende oldukça sınırlı güçlerle başlayan platform çalışmaları yaygın bir propaganda-ajitasyon faaliyeti içerisine girdi. Çıkarılan onlarca çeşit afiş, binlerce bildiri, alanlarda platformlar üzerinden ciddi bir birikim oluşturdu. Anketler ve yapılan açık kitle toplantıları ile kampanya yerelin öncü güçlerine ulaşmış oldu. Kimi yerellerde gelinen aşamada, kimi yerellerde ise platformlar çalışmasının başlangıcında bir dizi siyaset çalışmalarımıza katıldı. Bağımsız insanların yoğun ilgi ve katılımının yanında siyasetlerin çalışmalarımıza katılımı çalışmanın yarattığı politik etkinin bir göstergesi sayılmalıdır.

Platform çalışmasının düzeyinin bir ifadesi
olarak yerel ve merkezi eylemler

Çalışmalar yerellerde belli bir zemine oturabildiği ve kendini geliştirme imkanı bulabildiği ölçüde, süreç yerel ve merkezi düzeyde eylemliliklere doğru gelişmeye başladı. Genç komünistler yerel/merkezi eylemi ve yerel/merkezi çalışmayı diyalektik bütünlüğü içerisinde ortaya koydular. Yerelde yapılan eylemler yerel çalışmayı güçlendirmediği ve merkezi eylemler yerel çalışmanın merkezileşmesi yönünde bir ilerleme sağlamadığı ölçüde, ihtiyaca yanıt veremeyeceklerdi. Diğer taraftan, merkezi ve yerel eylemlere yönelmeyen bir çalışma doğal olarak kendi içerisinde darlaşacak ve gerilemeye mahkum olacaktı.

Bu bakışla genç komünistler çalışmayı eylemsel süreçlere dönüştürmeye çalıştılar. Kimi alanlarda yerel basın açıklamaları, forumlar halinde başlayan çalışmalar bazı yerellerde haftalarca süren eylemsel süreçler haline gelebildi. Ve bu eylemler platformlar üzerinde istenilen etkiyi yarattı ve daha ileri bir hareketlenme yaşandı. Bir dizi yeni insanla tanışma olanağı bulduk. 1 Mayıs alanında platformlar üzerinden yakaladığımız güçlü çıkış bunun en somut ifadesidir.

Ve bu eylemler ile toplamda örülen çalışmaların yarattığı güçlü etkinin bir sonucu olarak, gençliğin gündemine merkezi eylem girmiş oldu. Büyük bir militanlığın ve kararlılığın göstergesi olan 18 Mayıs eylemi de, öncesinde örülen bu bütünlüklü çalışmaların bir sonucu olarak ele alınmalıdır. Ancak eylemin örgütlenme sürecinde yaşanan bir dizi aksaklık, eylemin çok daha güçlü geçmesini engelledi. Özellikle Ankara üzerinden siyasetlerin dar siyasal kaygılarının ve süreci bütünlüklü kavrayamamalarının bir sonucu olarak alana kendi siyasal pankartları ile çıkmayı tercih etmeleri ve İstanbul üzerinden eylem tartışmalarında yaşanan bir dizi samimiyetsiz tutumun sonucu olarak yaşandı bu.

Taşra üniversitelerinden platformlar üzerinden sağlanan katılım ve metropollerden gelen kitlenin ağırlıklı olarak kendini platformlar üzerinden ifade etmesi ise, ortaya koyduğumuz yaklaşımların pratikte doğrulanması olarak algılanmalıdır.

Kampanya faaliyetinin eksik
kalan yönleri

Kampanyamız yarattığı politik etkinin yanısıra birçok eksikliği de içinde taşımıştır. Öncelikle, çalışmayı yerellerden şekillendirmemize rağmen, yerellerde ortaya çıkan bir dizi gündemi kampanya faaliyetimizin bir parçası haline getiremedik. Örneğin İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde öğrenciler açısından temel bir gündem olan formasyon, bu yerel çalışmada ve örgütlülükte hiçbir şekilde işlenmemiştir. Bu ve benzeri yerel gündemler kampanya faaliyetinin bir parçası haline getirildiği ölçüde, hem YÖK yasa tasarısının ve paralı eğitim sorununun teşhiri çok daha rahat yapılabilecekti, hem de bu sorunlar üzerinden varolan duyarlılık yasa tasarısı karşıtı oluşturduğumuz çalışmalara kanalize edilebilecekti. Bu, yerel platformları çok daha güçlü bir noktaya taımış olacaktı.

Çalışmanın yaşadığı bir diğer sorun ise, gençliği dönemsel olarak etkileyen politik gündemlerin kampanya çerçevesinde istenilen düzeyde işlenilememesi idi. Bu gündemler temelde Kürtçe eğitim talebi, emperyalist savaş ve Filistin sorunuydu. Ekim Gençliği olarak bu gündemlere yönelik birçok çalışma yürütmemize karşın, bu sorunlarla ilgili olarak platformlar üzerinden yoğun faaliyetler ve eylemsel süreçler örgütlemememiz bir eksiklikti. Bunu yapabilseydik, hem platformlara daha politik bir yönelim kazandırılmış olacak, hem de bu sorunlar üzerinden birçok insan çalışmaya katılabilecekti. Kuşkusuz platformlar üzerinden bu ve benzeri sorunlar ele alındı, çıkartılan bültenlerde bu sorunlar işlendi ve eylemlerde gündem maddeleri haline getirildi. Fakat bu sözünü ettiğimiz eksikli&curen;i ortadan kaldırmıyor.

Geleceği kazanmak için geçmiş dönemin
birikimi üzerinde ilerlemeliyiz

Öncelikle bu yıl ortaya koyduğumuz birikimi gelecek yıla taşıma sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Çalışmalarımızın yarattığı birikim gelecek yıla, bu yılki aşılarak ve gelişerek taşınmak zorundadır. Önümüzdeki yaz dönemi sermaye devleti muhtemelen yasa tasarısını geçirecektir. Bu süreç yaşanmasa bile, biz bakışımızı ve yaz dönemi planlamalarımızı bu ihtimale uygun bir şekilde yapmalıyız.

Çalışmalarımız gelecek yıl daha kurumsal bir yapıya bürünmek zorundadır. Bu kurumsallaşma dar anlamı ile herhangi bir yapının -dernek vb.- yasallığına sığınarak oluşturulması anlamına gelmemektedir. Kurumsallaşmadan, çalışmamızın süreklileşmesi ve çalışmaya katılan insanların politikleşmesi için kullanılan araçların çoğaltılması ve etkinleştirilmesi anlaşılmalıdır. Çalışmanın içerisindeki tüm insanlar kendilerini basın komisyonu, kültür-sanat komisyonu vb. yerlerde ifade edebildiği ve buradan doğru politikleştiği ölçüde, çalışma kelimenin gerçek anlamıyla kurumsallaşmış olacaktır. Bunun dışında örgüt modelleri ve yasallık/meşruluk ikileminde oluşan tartışmalar bize yabancıdır.

Bugüne kadar ortaya koyduğumuz birikim ortadadır. Bu birikime yaslanarak ve bu birikimin eleştirel bir değerlendirmesi üzerinden gelecek yıla hazırlanmalıyız. Ancak bu şekilde çalışmalarımızı partili bir düzeye çıkararak geleceği kazanabiliriz.

(Ekim Gençliği’nin Haziran 2002 tarihli
53. sayısından alınmıştır...)



‘96’nın deneyimleri ışığında platform çalışmasının güncel sorunları

Eğitimde özelleştirme saldırısının köşetaşlarından biri olan yeni YÖK yasa tasarısının gündeme gelmesi ile birlikte üniversite gençliği içerisinde paralı eğitim karşıtı bir mücadele hattı gelişti. Saldırı, kapsamı ve boyutlarıyla bugün öğrenci gençliğin temel gündemi haline gelmiş durumdadır. Bunda genç komünistlerin ortaya koyduğu politik-pratik inisiyatif ve yoğunluğun da önemli bir payı bulunmaktadır.

YÖK yasa tasarısının gündeme gelmesi ile birlikte genç komünistler devrimci bir girişkenlikle paralı eğitim karşıtı güçlü bir kampanya başlattılar. Tasarının geniş öğrenci kitlesi içerisinde teşhirine yönelik güçlü bir propaganda-ajitasyon faaliyeti ile birlikte, imza kampanyası, anket çalışmaları, vb. araçlar ile yoğun bir kitle çalışması yürüttüler. Yürütülen çalışma genel bir seslenme faaliyeti olmanın ötesine geçti, oluşturulan duyarlılık platform ve komite gibi esnek örgütlenmelerle ete kemiğe büründürüldü. Platformların yarattığı etki ve ulaştığı düzey geçtiğimiz 1 Mayıs’ta açıkça ortada idi. Kısa sayılabilecek bir zamanda ulaşılan bu düzey bir kez daha politika yapılarak güç olunduğunun ispatıydı.

Bugünkü kadar kapsamlı olmasa bile ‘96 yılında da benzer hedefler taşıyan bir paralı eğitim saldırısı yaşandı. ‘96 yılında harçların yaklaşık %300 oranında artması ile birlikte üniversitelerde yaşanan politizasyon son yılların en geniş gençlik hareketini yarattı. Buna rağmen hareket zamanla hareketin politik öncü unsurlarıyla sınırlı gövdesini aşamadığı, geniş gençlik yığınlarını harekete geçirme başarısı gösteremediği ölçüde kırılmayla yüzyüze kaldı. Bugün YÖK yasa tasarısı karşıtı muhalefetin düzeyi, harekete geçen kitlenin niteliği ’96 ile önemli benzerlikler taşıyor. 18 Mayıs’taki merkezi eylem tablosuna bakıldığında da bu benzerlik yalın biçimde görülüyor. 18 Mayıs gibi militan merkezi bir eyleme katılım sadece hareketin en ileri, en politik ve en örgütlü kesimleriyle sınırlı kalmıştır Elbette bu sözkonusu eylemin önemini azaltmamaktadır. Bununla birlikte, ‘96’dan farklı olarak, en azından öznel müdahalelerle gerçekleşen bazı girişimler ‘96’da yaşanan darlığın aşılmasının olanaklarını sağlamaktadır. Kastedilen, bir dizi üniversitede oluşturulmuş bulunan platformlar ve bu platform çalışmaları üzerinden elde edilen önemli deneyim, açıklık ve kazanımlardır.

Bugünkü haliyle büyük ölçüde komünistlerin çabasıyla kurulan platformlar, mevcut güçleriyle olmasa da yönelimi ve ihtiyaca yanıt verme iddiasıyla, gençlik hareketinin mevcut sınırlılığını aşarak militan-politik hareketin geniş gençlik yığınlarını içine alacak biçimde büyütülmesinin temel araçları durumundadırlar. Genç komünistler ‘96’da merkezi militan eylemler biçiminde seyreden harekete yönelik yaptıkları değerlendirmelerde, hareketin yaşadığı zayıflıkları ve sınırları doğru biçimde ortaya koymuş, buradan hareketle merkezi eylem-yerel çalışma ilişkisi üzerinde ısrarla durmuşlardır.
Ancak hareket karşısında hazırlıksızlıkları ve yer yer ortaya konulan olumsuz inisiyatifler (sonrasında bu zayıflık üzerinde durulmuş ve alandaki güçler eleştiriye tabi tutulmuştur), politik platformlarını ete-kemiğe büründürmelerini engellemiştir. Yapılması gereken, politik gençlik eylemleri ile yakalanan imkanlara dayanarak yüzünü mücadeleye çeviren geniş gençlik yığınlarını sistematik bir kitle çalışması pratiğiyle harekete geçirmekti. Bu, esnek bir takım örgütlenme biçimlerinin yaratıcı biçimde hayata geçirilmesi hedefine bağlanmalıydı. Başarılamayan da buydu. Başarılamadığı gibi, ön safları tutan gençliğin en ileri ve kararlı unsurları zamanla yorulup, sermaye devleti tarafından ezildiler. Genç komünistler sürece ve gelişimine ilişkin ortaya koydukları tespitlerle doğrulandılar, ancak ortaya bir değiştirm gücü koyamadıklarından, toplam başarısızlığın bir parçası olmaktan kurtulamadılar.

Bugün ise genç komünistler, ‘96 deneyiminden de dersler çıkararak ve ‘96’dan farklı olarak, süreci erken bir dönemde karşılamış, merkezi eylem-yerel çalışma ilişkisini doğru kurmuşlardır. Sorunun henüz gençliğin gündemine girmediği bir dönemde esnek örgütlenme biçimlerini yoğun bir politik faaliyetle içiçe uygulamaya sokmuşlardır.

Elbette tüm bunlar bugün sözkonusu çalışmaların zayıflıklarını ve ihtiyaçlarını gözden kaçırmak sonucunu yaratmamalıdır. Halihazırda yürütülen platform çalışmaları iddia ve yönelim, yüklendikleri misyon itibariyle ‘96’da yaşanılan sıkıntı ve sorunları çözme iradesi olarak tanımlanmakla birlikte, onu aşma planında birçok sorun ve zayıflıkla yüzyüzedirler. Bundan dolayıdır ki, yukarıda çerçevesi çizilen perspektif ışığında mevcut sorun ve zayıflık alanlarına bakmak, saflarımızda bu yönde bir tartışmanın önünü açmak, hedeflerimize uygun olarak başlatılan girişimlere mesafe aldırtmak durumundayız.

Platform çalışmasının mevcut durumu
ve sorunları

Buradan hareketle platform çalışmalarının mevcut durum ve sorunlarına yakından bakmalıyız.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, mevcut platform çalışmalarıyla harekete geçirilebilen güçler halihazırda hareketin en ileri, politik ancak siyasal anlamda örgütsüz belli kesimlerini oluşturmaktadır. Gençlik hareketinin geniş gövdesi kucaklanabilmiş değildir. Bu, bir hareketliliğin değil öncü politik bir müdahalenin ürünü olarak devreye sokulmuş platformlar için anlaşılır bir zayıflık olarak görülebilir. Platform çalışmalarının seyri ve katettiği anlamlı mesafe göz önüne alındığında böyle de görülmelidir. Ancak bu durum platformlara yüklenen misyon ve önüne konulan hedeflerde en küçük bir belirsizlik yaratmamalıdır. Ne platform çalışmalarıyla elde edilen ilk anlamlı başarılar bizde bir zafer sarhoşluğuna, ne de platform çalışmalarının saldırıyı püskürtecek bir gelişkinli&curen;e ve yeterliliğe sahip olmaması umutsuzluğa yol açmalıdır. Bunun için platform çalışmaları ile hedeflerimiz arasındaki mesafenin bilincinde olmak, beraberinde politik öncünün rolü ile platformların rolü konusunda net ve sorunu yerli yerine oturtan bir yaklaşıma sahip olmak durumundayız.

Platformlar öncelikle genç komünistlerin politik-pratik çabalarının, esasta güçlü ajitasyon-propaganda faaliyetlerinin ürünü olarak başlatıldı. Bu çalışmanın gücüne bağlı olarak bir takım ileri güçler platformlara katıldılar. Sonrasında ajitasyon-propaganda çalışmasını güçlendirmek, beraberinde eylemli bir hatta taşımak sorumluluğuyla hareket ettik. Bu bize platform çalışmalarına katılan güçlerin niceliğinin artması, beraberinde daha güçlü bir siyasal faaliyetin olanaklarını sağladı. Aynı dönemde yaptığımız değerlendirmelerde, elde edilen birikimleri ileriye taşımak için sürecin merkezi eylem hattına taşınması gerektiğini vurguladık. Yerel çalışmanın hızından bir şey yitirmeksizin, merkezi eylem örgütleme alanında çabalarımızı yoğunlaştırdık. Bu çabanın ürün¨ olarak iller bazında genelleşen eylemlilikler, sonunda 18 Mayıs eylemiyle Türkiye çapında merkezi bir düzey kazandı.

Tüm bu süreç beraberinde platformların sınırlılıklarına da ayna tutmuş oldu. Çeşitli illerde oluşturulmuş bulunan platformlar gerek harekete geçirdikleri kitle niceliğindeki zayıflık, gerekse de merkezi eylemi örgütleyecek bir örgütlülük düzeyinden yoksun olmaları nedeniyle görünürde geri planda kaldılar. Bu aşamada siyasal örgütlenmeler ve siyasal örgütlenmelerden menkul eylem birliktelikleri öne çıktı. Esasında gençlik hareketinin ve yasa karşıtı hareketliliğin mevcut durumu göz önünde bulundurulduğunda anlaşılır olan ve bir o kadar da doğal karşılanması (elbette bunu platform çalışmalarını güçlendirmenin ve mesafe almanın bir olanağı saymak gerekirken) gereken bu durum saflarımızda (özellikle platform çalışmaları içerisinde sürükleyici konumda bulunan bazı yoldaşlarımız üzerinde) ya platorm çalışmalarının uzun vadeli hedefleri planında bir belirsizlik ya da siyasal eylem birliklerinin ürünü eylemlere uzaklık gibi tutumlarla karşılanabildi. Oysa sürecin bütünü, yukarıda ve sürecin belli evrelerinde ortaya koyduğumuz değerlendirmelerin tam bir doğrulaması olmuştur. Dahası 18 Mayıs eylemi şahsında geri planda kalmış gibi görünse de, katılım açısından platformlar önemli bir gücü temsil etmişlerdr. Ancak dikkat çekici biçimde kitle katılımı açısından olumlu bir tablo sunan platformlar metropol üniversitelerinden değil taşralardan gerçekleşmiştir.

Bunun nedenleri ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, bu durum, metropol üniversitelerindeki politik örgütlenmelerin ağırlığı ile taşra üniversitelerindeki zayıflığı arasındaki mesafenin bir ifadesi sayılmalıdır. Metropol üniversitelerin gençlik hareketi içerisindeki nesnel sürükleyici konumlarıyla, aynı üniversitelerin bünyelerindeki politik yapıların öznel zayıflıklarının çarpıcı bir aynasıdır bu durum. Politik örgütlenmelerin inisiyatif ve örgütlenme planında zayıflığı, beraberinde taşranın içe kapalılığına dayalı birlikte davranma eğilimi, taşra üniversitelerinde platformlar üzerinden gerçekleşen kitle katılımını metropollere nazaran yükseltmiştir.

Hareketin toplam ihtiyaçlarının yakıcı bir biçimde birleşik mücadele ve örgütlenmeyi bir ihtiyaç haline getirdiği bugünkü koşullarda, metropol üniversitelerinde, politik yapılanmalara güvensiz, ancak aynı ihtiyacı yakıcı biçimde hisseden geniş bir gençlik kitlesinin varlığı bilinmektedir. Bu durumda bahsedilen güvensizliği aşma, mevcut güçleri merkezi eylemin moral-motivasyonuna dayanarak çok daha ileriden seferber etmek görevi duruyor önümüzde. Bu görev merkezi eylem-siyasal eylem birlikteliklerine, bunun yarattığı imkan ve olanaklara dayanarak platform çalışmalarına dayalı yönelimimizde ısrar ve yoğunlaşmak anlamına geliyor. Daha özelde ise, platform çalışmalarıyla ileri çekilen güçlerin politik planda örgütlenmesi ve politik gençlik çalışması içerisinde yetiştirilmiş güçer olarak komünist gençlik örgütünün kadroları haline getirilmeleri görevi duruyor önümüzde. Bu hem gençliğin politik önderlik boşluğunu doldurma yönünde atılmış politik-örgütsel bir adım olacak, hem de bununla iç içe gelişerek mevcut kitle çalışması pratiğine yeni bir düzey kazandıracaktır.

Hedef devrimci bir gençlik hareketi yaratmak, buradan alınacak mesafeye bağlı olarak komünist gençlik örgütünün kızıl bayrağını yükseltmektir.

(Ekim Gençliği’nin Haziran 2002 tarihli
53. sayısından alınmıştır...)

 
s