8 Haziran'02
Sayı: 22 (62)


  Kızıl Bayrak'tan
  Avrupalı emeryalistlerin sözde demokrasisi
  Düzen politikalarına meşruluk arayışı
  Bahçeli'nin manevraları ve faşist MHP gerçekliği
  AB'ye bağanan umutlar batağa sürüklüyor
  Faşist çete mensupları serbest bırakıldı, devrimci tutsaklar hücrelerde!..
  Belediye işçisi işvereni ve hükümeti uyardı
  Grev hakkı için grev!..
  SASA işçisinin denetiminden uzak grev satışla sonuçlandı!
  Emperyalist sermaye bir ülkeye ne için gelir?
  Grev hakkı ancak grev silahı kullanılarak savunulabilir
  ODTÜ'lüler geleneklerine sahip çıkıyor
  15-16 Haziran Direnişi ve sınıf hareketinin güncel sorunları
  Çukurovo'da öncü-devrimci kamu emekçileri ortak platform kurdu
   Kürdistan devrimi ile Türkiye devrimi arasındaki ilişkiler üzerine düşünceler VI
   Filistin halkı kıskaca alınmaya çalışılıyor!
   Keşmir sorunu ve emperyalist ikiyüzlülük
   İspanya'da genel grev havası
   Ekim Gençliği'nin Haziran sayısından...
   Aşık Mahzuni Şerif
   Sefaköy İşçi Kültür Evi yürüklerimizdeki isyanın bir mevzisi olarak açılıyor!
   Nazım Hikmet'e büyük saygısızlık!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
ODTÜ’lü emekçi ve öğrencilerin Gökçesu işçileriyle dayanışma gecesi...

ODTÜ’lüler geleneklerine sahip çıkıyor

Yaklaşık iki aydır çadır kurup direnerek sendikalaşma mücadelesi veren Gökçesu Maden işçileriyle dayanışma gün geçtikçe büyüyor. Son olarak ODTÜ’de, ODTÜ Eğitim Sen 5 Nolu Şube temsilciliği ve ODTÜ’lü öğrenciler tarafından bir dayanışma gecesi düzenlendi. Gökçesu direnişinin toplumun geniş kesimlerine anlatılması, bu yolla maddi ve manevi bir dayanışma köprüsünün kurulması amacıyla yapılan geceye yoğun bir katılım oldu. Böyle bir gecenin böylesine anlamlı bir katılımla birlikte gerçekleştirilmiş olması, ODTÜ payına, geçmiş olumlu geleneğe sahip çıkılması anlamında büyük bir değer taşıyor.

Yıllardır sermayenin sistemli çabalarıyla işçi ve emekçi hareketine ve genel toplumsal-siyasal sorunlara karşı duyarsızlaştırılan ODTÜ’lü emekçilerin sisteme bir yanıtıydı bu gece. Elbette gerçekleştirilen bu dayanışma etkinliğinin bir geceyle sınırlı kalmaması, beraberinde eylemli bir sınıf dayanışmasına doğru büyütülmesi, ODTÜ’lü emekçiler için ODTÜ’nün devrimci mirasına sahip çıkmanın yegane yolu olacaktır.

Yüzlerce işçi, emekçi ve öğrencinin katıldığı dayanışma gecesinde devrim ve emek mücadelesinde şehit düşenler için yapılan saygı duruşundan sonra, Eğitim-Sen Şube Başkanı bir konuşma yaptı. Konuşmasında Gökçesu direnişinin anlamı ve sınıf dayanışmasının önemine vurgu yaptı. Bu konuşmadan sonra kendisi de bir emekçi olan Gülay Akgün sahne aldı. Coşkulu marşları eşliğinde kitleyi coşturan Gülay Akgün’den sonra, Mehmet Özer ODTÜ’nün devrimci geçmişi ve bir biçimde bu geçmişin önemli yapıcıları olan Mayıs şehitleri konulu bir şiir dinletisi ve dia gösterimi yaptı.

Mehmet Özer’den sonra sahneye çıkan Dev. Maden Sen Genel Başkanı Çetin Uygur, ODTÜ’nün devrimci mirası ile bugün yapılan gecenin anlamına ilişkin belli vurgular yaparak, Gökçesu direnişinin anlamına ve direnişi sahiplenmenin önemine dair bir konuşma yaptı. Çetin Uygur’dan sonra Gökçesu direnişçilerini temsilen bir konuşma yapan maden işçisi, direnişle birlikte yaşadıkları bilinç evrimini ve duygularını sade ve doğal bir dille anlattı. Sık sık alkışlarla kesilen konuşmasını “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!” şiarıyla bitirdi.

Daha sonra sahneye çıkan Nurettin Rençber ve Grup Dalga türkü ve marşlarla kitleyi coşturup, gecenin anlamına uygun bir atmosfer oluşturdular.

Sanatçıların programından sonra etkinlik bitirildi.

Gecede Ankara Öncü İşçi-Emekçi Platformu, Mamak İşçi Kültür Evi ve ODTÜ Ekim Gençliği’nin dayanışma mesajları da diğer mesajlarlarla birlikte okundu.

SY Kızıl Bayrak okuru işçi ve öğrenciler/ODTÜ



Gökçesu işçileri adına geceye katılan işçinin konuşması:

“Kimin gerçekten işçi sınıfının dostu kimin düşmanı olduğunu yaşayarak gördük...”

Merhaba arkadaşlar,

Hepinizi Gökçesu’da sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde aylardır kararlı bir şekilde direnen maden işçileri adına saygıyla selamlıyorum. Böyle bir günde dayanışmanızla bize ve mücadelemize sahip çıktığınız için sağolun varolun diyorum.

Değerli dostlar,

Sizlerin de yakından izlediği gibi biz Gökçesu Maden İşçileri geçen yılın ilkbaharına doğru sendikalaşmaya karar verdik ve Haziran 2001’de Dev. Maden-Sen’e üye olduk. O dönemde Nurullah Ercan’ın Gökçesu havzasında 3 şirketi linyit üretimi yapıyordu. İki şirkette toplam 228 işçi sendikaya üye olurken bizim çalıştığımız şirkette ise 88 işçi sendikaya üye oldu. 228 arkadaşımızın çalıştığı ocakların mülkiyeti 1987 yılında özelleştirme sonucu işverence satın alınmış, bizim çalıştığımız ocak ise TKİ’den rödevansla kiralanmıştı. İşveren bizim çalıştığımız ocağa ilk etapta müdahale etmezken diğer ocakları anında kapatarak arkadaşlarımızı işten attı. Ancak işveren bizi de rahat bırakmadı ve sendikadan istifa ettirmek için aylarca süren baskı uyguladı. İşveren sendikayı ortadan kaldırmak için her türlü yasadışı uygulamaları denedi ancak karşısında kararlı bir şekilde direnen işçiyi buldu. 97 kişinin çalıştığı ocakta 88 sendika üyesi varken ancak 30 kişiyi sendikadan istifa ettirdi. Bizim işverenin saldırılarını püskürtmemiz ve direnişe devam etmemiz üzerine, çalıştığımız ocağı Aralık ayında kapatarak hepimizi ücretsiz izin adı altında işsizliğe ve sefalete mahkum etti.

Ocak kapatıldıktan sonra da işveren bizi rahat bırakmadı ve sürekli sendikadan istifa ettirmek için uğraştı durdu. Yöredeki kimi güçlerin bizim hak mücadelemizi baltalamaya dönük tutumları da işe yaramadı. Gökçesu’da bize sokaklar yasaklandı, işverenin asılsız ihbarlarıyla hakkımızda bir sürü davalar açıldı, gecenin köründe evlerimizden toplanılarak karakollarda sabahlatıldık. Ancak bunlar bizi yıldırmadı, bütün bunlar artık geride kaldı. İşveren Haziran ayında kapattığı ocakları Nisan ayında üretime geçirdi ancak sizin çalıştığınız yer başka diye iş isteğimizi reddetti. İşveren bir yandan bizimle uğraşırken diğer yandan beldedeki esnafları tehdit ederek bize veresiye vermemelerini istedi. Ancak esnaflar işvereni ciddiye almadı bizimle dayanışmaya devam etti.

Nisan ayında ocakların üretime geçmesiyle birlikte biz de Gökçesu’ya 7 kilometre uzaklıkta ocakların bulunduğu bölgede ve ocakların hemen yanı başında çadırlarımızı kurduk. O günden bu yana direnişimizi çadırda sürdürüyoruz.

Her birimizin 2-3 çocuğu var ve büyük bir kısmı okula gidiyor, onların ihtiyaçlarını bile karşılamak artık mümkün değil. Ev sahiplerimiz bizim içinde yer aldığımız mücadeleye saygı duyuyor ve kira için sık boğaz etmiyor. Sendikamız Bolu ve Ankara’da devam eden kampanyalarla her ay evde ve çadırda tükettiğimiz gıda malzemesini temin ediyor. Ayrıca her ay kampanya çerçevesinde sendikamız bizlere maddi yardım da yapıyor. Ekonomik sıkıntımız çok ama huzurluyuz, çünkü ne yaptığımızın bilincindeyiz. Gökçesu’da özel sektör linyit ocaklarında yaklaşık 2000 işçi çalışıyor ve hepsi de sendikasız. Çoğunun sigortası bile düzenli yatmıyor. Ocaklarda gerekli önlemler alınmıyor ve işverene servet yaratan ocaklar maden işçisinin hayatını karartıyor. Organ kaybına neden olan ve sürekli hale gelen iş kazları ise çoğu zaman örtbas ediliyor. Şikayetlerimiz işe yaramıyor, müfettiş geliyor mu gelmiyor mu bilmiyoruz, ama geliyorsa da işçiyi görmeden, dinlemeden yazıyor-çiziyor gidiyor.

Gökçesu’da 21 Ocakta basın açıklaması yapıp derdimizi Türkiye’ye anlatacaktık ama Kaymakamın talimatıyla bu engellendi ve gözaltına alındık. 26 Ocakta otobüslerle eşimiz ve çocuğumuzla birlikte Ankara’ya geldik. Çalışma Bakanlığı’nda bir görüşme yaptık. İşverenin şirket binası önünde protesto gösterisi yaptık. Madenci anıtına çiçek bıraktık ve iş cinayetlerinde kaybettiğimiz arkadaşlarımızın anısına saygı duruşunda bulunduk.

9 Şubat’ta Gökçesu’da bir yürüyüş ve miting yaptık. Kahve köşelerinden kurtulmak için sendikamıza yer açtık. İşverenlerin örgütünü protesto etmek için 9 Mart’ta Abant’a gittik. 1 Mayıs’ı Bolu’dan gelen dostlarımızla birlikte direniş çadırında kutladık. Bolu’da 25 Nisan’da dostlarımızın bizim için düzenlediği şenlikte hep birlikte güldük oynadık.

Yaşadığımız son bir yıl içinde sendikamızın rehberliğinde çok şey öğrendiğimizi düşünüyorum. Daha önce hiç karakol yüzü görmedik ama Gökçesu’da jandarma gözaltına aldığında epey tedirgin olmuştuk. Televizyonlarda zaman zaman Ankara’da yapılan gösterileri ve polisin göstericilere dayak attığını gördüğümüzden Ankara’ya giderken çok korkmuştuk. Anladık ki korkumuz bilgisizliğimizden kaynaklanıyor, bilgiyle kendimizi donattığımızda korkumuz da yok olmaya başladı ve kısa zamanda korkuyu üstümüzden attık. İşçi olduğumuzun farkına vardık ve işçi sınıfı lafını kullanmaya başladık. Destek için gelen dostlarımızı “Yaşasın sınıf dayanışması!” diye hep birlikte bağırarak uğurladık. Kimin gerçekten işçi sınıfının dostu kimin düşmanı olduğunuyaşayarak gördük. Biz sadece kendimiz için mücadele etmiyoruz. Gökçesu’da örgütsüz çalışan 2000 işçiyi düşünüyoruz. Sadece işimizi, aşımızı değil şimdi geleceğimizi, ülkemizde yaşayan emekçilerin geleceğini de düşünüyoruz. Önce düşüncelerimiz evimiz ve işimizle sınırlıydı, şimdi bu sınırı ortadan kaldırdık, artık her şeyi düşünüyoruz. İnsanlı¤ı, dostluğu, dayanışmayı ve paylaşmayı bir kursa gitmiş olsaydık bu kadar güzel bir şekilde öğrenemezdik. Hep hakkımızı verirler diye bekledik biz, bu kavgada hakkın birlik içinde örgütlü mücadeleyle alınacağını öğrendik.

Bizler onca sıkıntılara rağmen mücadele içinde dimdik ayakta kalmayı başardık. Kararlı bir şekilde mücadelemiz devam ediyor. Gökçesu havzası bir gün mutlaka işçilerin başarısına tanık olacaktır, biz buna yürekten inanıyoruz.

Bizimle dayanışmak amacıyla yapılan bu geceyi düşünenleri, düzenleyenleri ve emek verenleri bir kez daha kutluyor, İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ diyor, sözlerimi YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI diyerek tamamlıyor ve hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.