8 Haziran'02
Sayı: 22 (62)


  Kızıl Bayrak'tan
  Avrupalı emeryalistlerin sözde demokrasisi
  Düzen politikalarına meşruluk arayışı
  Bahçeli'nin manevraları ve faşist MHP gerçekliği
  AB'ye bağanan umutlar batağa sürüklüyor
  Faşist çete mensupları serbest bırakıldı, devrimci tutsaklar hücrelerde!..
  Belediye işçisi işvereni ve hükümeti uyardı
  Grev hakkı için grev!..
  SASA işçisinin denetiminden uzak grev satışla sonuçlandı!
  Emperyalist sermaye bir ülkeye ne için gelir?
  Grev hakkı ancak grev silahı kullanılarak savunulabilir
  ODTÜ'lüler geleneklerine sahip çıkıyor
  15-16 Haziran Direnişi ve sınıf hareketinin güncel sorunları
  Çukurovo'da öncü-devrimci kamu emekçileri ortak platform kurdu
   Kürdistan devrimi ile Türkiye devrimi arasındaki ilişkiler üzerine düşünceler VI
   Filistin halkı kıskaca alınmaya çalışılıyor!
   Keşmir sorunu ve emperyalist ikiyüzlülük
   İspanya'da genel grev havası
   Ekim Gençliği'nin Haziran sayısından...
   Aşık Mahzuni Şerif
   Sefaköy İşçi Kültür Evi yürüklerimizdeki isyanın bir mevzisi olarak açılıyor!
   Nazım Hikmet'e büyük saygısızlık!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
CİA şefi George Tenet Filistin’de...

Filistin halkı kıskaca alınmaya çalışılıyor!

CİA’nın kanlı icraatları dünya halkları tarafından biliniyor. Faşist askeri darbelerin, toplu katliamların altına imza atan; işkencecileri, ajan-provokatörleri yetiştiren; para-militer faşist örgütleri, Taliban, El-Kaide gibi şeriatçıları eğitip silahlandıran hep CİA’dir. Şimdi, dünya işçi ve emekçilerinin, ilerici-devrimci insanlığın baş düşmanı bu örgütün şefi George Tenet Filistin’de bulunuyor. Üstelik “barış” adına. Tenet’in muhatabı, uzlaşmacı çizgisiyle günden güne köşeye sıkışıp saygınlık kaybeden Yaser Arafat’tır.

Bir kez daha kirli “Amerikan barışı”!

“ABD barışı”nın ne anlama geldiği artık yeterli açıklıkta biliniyor. ABD’nin temel amacı, Amerikan tekellerinin çıkarlarını azami ölçüde korumak, güvence altına almaktır. Demagojik söylemler dışında bu kirli niyetler gizlenmemekte, özellikle 11 Eylül’den sonra kanlı planlar açıkça dillendirilmektedir.

Beyaz Saray’ın akıl hocalarında William Safhire, ABD saldırganlığının teorisini yapan bir yazısında şunları söylüyor: “Bir yönetici organ kendi sınırları içinde terörizmi engelleyemiyorsa terörizmin kurbanlarının devleti, sınırları aşarak, gereken durdurma işlemi yapılabilir.” (Aktaran Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet) Safhire, ABD’nin Afganistan müdahalesini (Taliban El-Kaide’yi durduramadığı için) kasap Şaron öncülüğünde Filistin’de yapılan katliamları (Arafat intihar eylemlerini durduramadığı için) buna örnek gösteriyor.

Amerikan çıkarlarına ters düşen her devlet, örgüt, parti vb. “terörist” ilan edilip saldırı hedefi haline getiriliyor. Filistin’de işgale karşı direnen her güç, hatta Filistin yönetiminin kendisi bu kapsama alınıyor. Böylece İsrail siyonizminin işgal ve katliamları meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Nitekim ABD’de İsrail’in Filistinlilere karşı giriştiği vahşi askeri işgallere tam destek veren yasalar çıkarıldı. Şaron gibi bir eli kanlı katil “barış adamı” ilan edildi.

Bu amaçla Amerikan yönetimi basın tekelleri ile elele bir yalan kampanyası başlattılar. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı, Hizbullah örgütünün ABD’de saldırı planladığını duyurdu. Ardından bir Amerikan televizyonu; Hizbullah, Hamas ve El Kaide’nin ABD’ye saldırmak için Lübnan’da gizli bir toplantı yaptıklarını “açığa çıkardı”. Elbette bu iddiaların hiçbir dayanağı yok. Bu tür yalan haberler yaymada ABD yönetimi ve medyasının oldukça deneyimli olduğu biliniyor.

Amerikan emperyalizmi Filistin işgaline destek vermekle kalmıyor, Arap ülkelerinde de yönetim değişiklikleri yapmanın yolunu arıyor. ABD’li eski büyükelçi Martın Inky’nın “11Eylül’den sonra Arap devletlerinde ekonomik, siyasi ve kültürel reform, ABD için bir ulusal güvenlik sorunu haline geldi” sözleri, emperyalist saldırganlığın tüm Arap halkları açısından ciddi bir tehlike oluşturduğu anlamına geliyor. İran, Lübnan, Suriye ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından “terörist ülkeler” listesine alınarak tehdit ediliyor. Irak bombalanıp, ambargoyla halk açlığa mahkum edilirken, Amerikan uşağı diktatörlükler himaye altına alınıyor. Saldırganlığa maruz kalan ülkeler, Irak, Yugoslavya, Afganistan ve Filistin halkları ağır bedeller ödediler. Tüm bunlar “Amerikan barışı”nın, “Filistin sorununu çouml;zmek” iddiasının ne anlama geldiğini ortaya koyuyor.

CİA “barış” değil işbirlikçi arıyor!

Filistin’de bulunan CİA şefi Tenet, Arafat’la görüşmeler yapıyor. Görüşmelerde “Filistin’i yeniden yapılandırma planı” ele alınacak. Bir süredir ABD-İsrail tarafından Filistin yönetimine “köklü reform” yapılması dayatılıyor. Tenet bu sözde reformların yapılması için tehditler savurarak masaya oturdu. Arafat ise yeni tavizler vermeye devam ediyor. Bu tavizlerin nerede son bulacağı belli değil. Arafat’ın gittikçe uzlaşma batağına saplanmakta olduğu açık.

CİA şefi İsrail tarafından da onaylanan planlarını dayatıyor. Bu arada İsrail işgali, toplu tutuklama, işkenceli sorgular ve katliamlar devam ediyor. Buna karşın Filistin yönetimi “reform” yapmak, “yeni hükümet kurmak” ile uğraşıyor.

Oysa Filistin’de temel sorun devam eden işgale karşı direnmektir. Filistin halkının verdiği tepki, sorunun bilincinde olduğunu gösteriyor. Arafat’ın “yeni kurulacak hükümete katılın” çağrısı FHKC ve Hamas tarafından reddedildi. Bu önerinin CİA kaynaklı olma ihtimali yüksek. Bu sayede işgale karşı direnen örgütleri denetlemek çok daha kolay olacaktı.

Arafat’ın Tenet’le yaptığı görüşmeler de halk tarafından protesto edildi. Filistin halkı kendi katilinin ABD emperyalizmi olduğunu, Amerika’nın yardımını reddederek de göstermişti. İşgalden dolayı gıda ve ilaç bulmakta zorlanan Filistin halkı, “bizi katledenlerin yardımını istemiyoruz” diyerek onurlu tavrını ortaya koymuştu. Arafat’ın karargahı önünde toplanarak, CİA şefi ile yapılan görüşmeleri de protesto eden Filistinliler, “İsraillilere silah vermeyi durdurun”, “54 yıldır acı çekiyoruz, ama Sam Amca bizi duymuyor”, “Yalnız özgür insanlar müzakere yapar” sloganlarını içeren pankartlar açtılar. ABD’nin Filistin’in içişlerine karışmasına karşı olduklarını belirttiler. Sınırlı olsa da anlamlı tepkilerdi bunlar.

Filistin güvenlik örgütlerini denetimi altına almaya çalışan CİA, kurulacak hükümetin yapısını da belirliyor. Buna göre; “bir ulusal birlik hükümeti” olarak nitelenen hükümette, FKÖ İcra Komitesi üyelerinin yanı sıra “sivil toplum” temsilcileri de yer alacak. Ayrıca, on kişiden fazla olan güvenlik şefi sayısının dörde düşürülmesi bekleniyor.

Kurulacak yeni Filistin devleti ile ilgili açıklamalar ise, haydut başı Bush tarafından yapılıyor. Amacın ABD kuklası bir devlet kurmak olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. “Gelişmiş güvenlik sistemiyle demokratik ilkelerin uygulanmasının bu devletin temelini sağlamlaştıracağı”nı; CİA şefi Tenet ile ABD Dışişleri Bakan yardımcısı William Bruns’un Ortadoğu’daki görevlerinin yeni kurumların oluşturulmasını amaçladığını Bush’tan öğreniyoruz. Bunu, “kurulacak Filistin devletinin temelini güçlendirecek bir strateji üzerinde gelişme sağladık” ifadeleri tamamlıyor. Bush’un Arafat’a biçtiği görev ise, “İsraillilere yönelik saldırıların önlenmesi için güvenlik güçlerini elden geçirmektir.” Tüm bunlar CİA şefinin Ortadoğu sorununa nasıl bir “çözüm” bulmaya geldi&urren;ini ortaya koyuyor.

Arafat’ın yerini alacak varis hazırlığı

Uzlaşmacı tutumuyla gittikçe sıkışan Arafat, Filistin halkından aldığı desteği tüketme noktasına sürükleniyor. İsrail-ABD baskısıyla tutuklanan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi liderlerinden Ahmet Sedat’ın serbest bırakılmasını Filistin meclisi engelliyor. Filistin mahkemesi yeni aldığı bir kararla Sedat’ın derhal serbest bırakılması istedi, ancak Arafat bu kararı tanımadı. Bunun gerekçesi, Ahmet Sedat serbest bırakılırsa İsrail tarafından öldürüleceği. Bilindiği gibi Sedat, İsrail’in faşist turizm bakanının öldürülmesiyle ilgili tutuklanmıştı.

Bu gelişmelerden sonra Arafat’ın saygınlık ve inandırıcılığını yitirme noktasına yaklaşması kaçınılmaz. Arafat bu duruma sürüklenirken, ABD kendisiyle işbirliği yapacak yeni bir lider hazırlamak için kolları sıvadı. Arafat’ın alternatifi olarak düşünülen isim, Gazze Güvenlik Şefi Muhammed Dahlan’dır. Dahlan, İsrail, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan istihbarat şefleriyle birlikte CİA başkanı George Tenet ile toplantı yapmak için Amerika’ya gitmişti. Bu ziyaret sonrasında Dahlan’ın ABD yönetimi tarafından beğenildiği yönünde açıklamalar yapıldı.

Kirli planları engellemenin tek yolu...

Emperyalist-siyonist ittifak geniş kapsamlı kirli bir plan hazırlamıştır. Bu planla, Ortadoğu’da devrimci direnişin sembolü, emperyalist güçlerin önündeki temel engel olan Filistin direnişinin bitirilmesi hedeflenmektedir. Eğer bu plan başarı sağlarsa, Ortadoğu halkları ağır bir fatura ödeyecektir. Filistin halkının mücadelesi ciddi bir darbe alacaktır.

Bölgede geçmişe dayanan, son yıllarda yeni boyutlar kazanan anti-Amerikan, anti-emperyalist bilinç ve tepkiler, bu saldırının başarıya ulaşması önündeki temel engellerden biridir. İsrail’in işgal ve katliamlarına karşı tepkiler yeni boyutlar almaktadır. Birçok Arap ülkesinde Amerikan mallarına karşı boykot başlatılmıştır. Örneğin Suriyeli bir kadın, eşinin Şam’da çalıştırdığı lokantaya gelen ABD Konsolosu Robert Povers’i, “Bay Roberto, George Bush’unuza söyleyin, hiçbiriniz hoş gelmediniz, lütfen dışarı çıkın” diyerek kovmuştur.

ABD’nin bölgeyle ilgili politikaları bu tepkileri daha da arttırmaktadır. ABD’nin İsrail siyonizmine verdiği sınırsız destek sürüyor. Cenin katliamında önemli rol oynayan askerlere madalya takılıyor. Hızla devam eden yeni Yahudi yerleşimleri ABD tarafından finanse ediliyor. Filistin toprakları çitlerle çevrili açık hapishaneler haline getiriliyor. Şaron’un planı olan, Kafr Salem’den Kafr Kassem’e kadar olan bölgeyi ayıran 110 kilometrelik tel örgünün yapımına başlandı. Bu hatta askeri birliklerle sınır polisi devriye gezecek.

Bunlara ek olarak, “terörist ülkeler” listesine alınan bölge ülkelerinin tehdit edilmesi, emperyalizme karşı olan tepkiyi besleyip güçlendirmeye devam edecektir. Bu tepkiyi örgütlü bir bölgesel direniş düzeyine yükseltmek, intifadayı tüm bölge halklarına maletmek dışında, bu kirli planları boşa çıkarmanın bir yolu bulunmuyor.