30 Mart '02
Sayı: 12 (52)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yaklaşan 1 Mayıs ve görevlerimiz
  Tüm çalışanlara grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı!
  İMF istedi diye onbinlerce işçiyi sokağa atacaklar!
  Hain sendika bürokratlarını sırtımızdan atalım!
  Düzen cephesinden "kriz bitti" tartışmaları
  Gençlikten...
  "Sendikalar ne zaman işçinin tam örgütü olacak?"
  Sermayenin saldırılarına karşı durmak...
  Burjuva toplumu ve burjuva kadın hareketi
  Gülsuyu'nde militan Newroz kutlaması
  Newroz kutlamalarını doğru okumak!
  Roma'dan işçiler geçti!..
  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı...
  1 Mayıs'a hazırlanalım!
  "Teslimiyet asla!.."
  Nazım Hikmet ve emekçi kadınlar
  Bir öykü...
  Baskılar bizi yıldıramaz!..
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
BİR-KAR Avrupa’da yaygın ve etkin bir savaş ve gericilik karşıtı kampanya örgütlüyor...

Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı ezilen halklarla dayanışmaya!

11 Eylül saldırısını bahane eden ABD emperyalizmi ve onun etrafında birleşen öteki emperyalistler, “terörizme karşı mücadele” adı altında, dünya ölçüsünde ezilen halklara, devrimci ve ilerici güçlere, sistem karşıtı toplumsal muhalefete karşı kendi deyimleriyle “uzun süreli ve acımasız” bir savaş yürütüyorlar.

Her türlü yöntemin ve denenmemiş silahların kullanılacağı belirtilen bu saldırganlığın ilk hedefi Afganistan oldu. Afganistan aylarca bombalandı, yakılıp yıkıldı. Barbarlık uygulamaları eşliğinde kurulan kukla hükümet, efendisi ABD ile birlikte halka zulüm uyguluyor. Afganistan hala ABD tarafından bombalanıyor.

Afganistan’a yönelen barbarlık, uzun süreceği ilan edilen emperyalist savaşın ilk adımıydı. Sıranın başka ülkelere ve halklara geleceği, tekellerin uşağı Bush tarafında döne döne ilan ediliyordu.

Nitekim şimdi Irak hedef tahtasına konulmuş bulunuyor. Ortadoğu’ya tam olarak yerleşmek ve bölgedeki çıkarlarını güvencelemek için ABD şimdi de kanlı namlularını Irak’a doğrultmuş bulunuyor. Irak üzerinden bir bütün olarak Ortadoğu halkları köleleştirilmek ve siyonist vahşete karşı kırılamayan Filistin direnişi ezilmek isteniyor.

Halkların yaşamı tehdit altında. Temel demokratik hak ve özgürlükler adım adım gasp ediliyor, sosyal haklar budanıyor, devrimci ve ilerici güçler emperyalist terör kuşatması altında bulunuyor. Böylesi bir süreçte emperyalizme karşı mücadele hayati bir önem taşıyor. Emekçilerin birleşik mücadelesi çok daha yakıcı bir ihtiyaç, halkların kardeşliği büyüyen bir özlem haline geliyor.

“Teröre karşı mücadele”, “ülkenin güvenliği” ve “iç huzurun sağlanması” demagojilerinin ne anlama geldiğini, emperyalist metropollerde peşpeşe açılan paketlerle yürürlüğe giren uygulamalar üzerinden biliyoruz. Emperyalist savaşın faturası kapitalizmin en gelişmiş kıtası olan Avrupa’da da savaş vergileriyle işçi ve emekçi kitlelere fatura ediliyor. Savaş ve kriz bahane edilerek yüzbinlerce işçi sokağa atıldı, birçok sektörde büyük işçi kıyımına gidileceği açıklandı. Çıkarılan yasalarla ve alınan “güvenlik” önlemleriyle demokratik hak ve özgürlükler saldırının hedefi haline getirildi, sosyal haklara saldırıldı. Bütün bunların özellikle göçmen işçileri vurduğunu ise belirtmeye gerek yok. Birçok bahane ileri sürülerek yabancıyasası sertleştirildi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı körüklendi.

Bu gelişmeler işçi ve emekçilerin nasıl bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu göstermekle birlikte, ilerici ve devrimci güçlerin görev ve sorumluluklarına da işaret etmektedir.

Kapitalizmin acımasızlığını ve emperyalizmin barbarlığını işçi ve emekçi kitleler önünde teşhir etmek, savaşa karşı mücadelenin emperyalizme karşı mücadeleyle kopmaz ilişkisine dikkat çekerek anti-emperyalist bilinci geliştirmek, savaşın emekçi kitlelere işsizlik ve yoksulluk olarak fatura edildiğini döne döne anlatabilmek özel bir önem taşıyor. Bu, işçi ve emekçiler arasında yaygın bir siyasal propaganda, ajitasyon ve teşhir faaliyeti demektir. Bu içinden geçtiğimiz süreçte en yakıcı bir ihtiyaç haline gelen “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarını daha güçlü bir biçimde yükseltebilmek demektir.

Bu bilinçle ve bunun gerektirdiği sorumlulukla, BİR-KAR olarak, “Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı ezilen halklarla dayanışmaya, demokratik ve sosyal hak gasplarına karşı mücadeleye” şiarı altında politik bir kampanya örgütleme ve yürütme görevini önümüze koymuş bulunuyoruz.

Almanca, Fransızca, Hollandaca ve Türkçe olarak hazırladığımız afiş, pul ve bildirilerimiz kampanyamızın temel propaganda araçlarını oluşturuyor. Hazırladığımız yaklaşık 20 bin afiş ve pullarla Avrupa sokaklarını donatacağız. Onbinlerce bildiriyle işçi ve emekçilere sesleneceğiz. Bütün yürüyüşleri, mitingleri ve değişik etkinlikleri en iyi bir şekilde değerlendirme yoluna gideceğiz. Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde standlar açacak, yerli kurum ve kuruluşlarla birlikte olma, onlarla ortak etkinlikler örgütleme olanaklarını zorlayacağız. Seminer ve paneller örgütleyeceğiz, vb.

Geçen Ekim ayında resmi kuruluşunu ilan eden BİR-KAR, böylece uluslararası gelişmelerle gündeme gelen en yakıcı sorunlar üzerinden ilk etkin kampanyasını da örgütlemiş oluyor. Kampanyanın ilk etabı 1 Mayıs’a kadarki dönemi kapsıyor. Bu çerçevede Nisan ayının son iki haftasında kampanya 1 Mayıs gösterilerine dönük istemler üzerinden daha somut bir içerik ve yön kazanacak.

Çabamızı, enerjimizi ve dikatimizi kampanyanın başarısı için harcayacak, bu sayede 1 Mayıs’ı güçlü bir biçimde karşılama imkanı elde etmiş olacağız.

BİR-KAR/Avrupa



Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı

Ezilen halklarla dayanışmaya!

ABD emperyalizmi “terörizme karşı mücadele” adı altında ezilen halklara, toplumsal muhalefete ve ilerici güçlere karşı çok yönlü bir savaş açmış bulunuyor. Öteki tüm emperyalistler de bu saldırganlık ve savaş politikasında ABD’nin yanında yer alıyorlar.

Savaşın ilk hedefi Afganistan aylarca bombalandı, yakılıp yıkıldı, 5 bini aşkın masum insan katledildi. İşbaşına getirilen ABD kuklası hükümet ABD ordusuyla birlikte vahşet uygulamaya devam ediyor.

ABD emperyalizmi halklara boyun eğdirerek dünyaya hükmetmek istiyor. Yürütülen emperyalist savaş bunun içindir. ABD hükümdarlığına karşı olan tüm ülkeler ve halklar savaşın hedefidir. Bugün hedef tahtasında Irak bulunuyor. ABD Irak’a saldırarak Ortadoğu’daki emperyalist egemenliğini pekiştirmek istiyor. Öteki herşey bahanedir. Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların en alası ABD’de ve müttefiklerinde var. Bunları bahane ederek şu veya bu ülkeye saldırmak haydutça bir ikiyüzlülüktür. ABD’nin bölgedeki vurucu gücü İsrail en ileri teknoloji ürünü imha silahlarını yıllardır Filistin halkına karşı kullanıyor. Filistin hergün bombalanıyor, Filistinliler katliamdan geçiriliyor. Bu vahşetin arkasında da ABD duruyor.

Emperyalist savaş demokratik haklarımıza saldırı demektir

“Terörle mücadele” ve “halkın güvenliği” iddiasıyla demokratik hak ve özgürlükler adım adım gasp ediliyor. Peşpeşe açılan anti-terör paketleriyle gerçekte polis devleti uygulamaları meşrulaştırılıyor. ABD ve İsrail’de işkencenin yasallaşması tartışılıyor. Gizli servislerin ve polisin yetkileri artırılıyor. Kişi hakları en kaba biçimde çiğneniyor. Yabancılar yasası sertleştiriliyor, sınır dışı edilmeler kolaylaştırılıyor. Özetle adım adım polis devletine geçiliyor.

Emperyalist savaş sosyal haklara saldırı, işsizlik ve ağır sömürü demektir

Emperyalist savaşın faturası yeni vergi paketleriyle işçilerin ve emekçilerin omuzlarına yıkılıyor. Sosyal haklar budanıyor. Savaş ve kriz işten atmaların ve işçi haklarını gaspetmenin bahanesi yapılıyor. Ücretler düşürülüyor, işçiler ağır çalışma koşullarına mahkum ediliyor. 11 Eylül sonrasında Amerika ve Avrupa’da yüzbinlerce işçi sokağa atılmış bulunuyor.

Emperyalist savaşın hedefi ilerici toplumsal muhalefettir

AB ülkeleri “terörizm”i, “politik, ekonomik ve sosyal düzeni bozmak ve yıkmak hedefi” olarak tanımladı. Yani baskı, sömürü ve hak gasplarına karşı mücadele eden işçi ve emekçiler, doğanın tahribatına ve savaşa karşı çıkan ilerici güçler, ülkesinin işgaline karşı çıkan ezilen halklar ve onların örgütleri “terörist” olarak nitelenecek ve hedef haline getirilecektir.

Avrupalı işçilere ve emekçilere sesleniyoruz!

Kapitalist dünyanın efendileri, sömürücü asalaklar ve emperyalist haydutlar, “terörizm” adı altında dosdoğru bizi, baskıya, sömürüye ve savaşa karşı haklı mücadelemizi tanımlıyorlar. Gün gerçek teröristlerin, yani kapitalist sömürücülerin ve emperyalist haydutların karşısına dikilme günüdür. Temel hak ve özgürlüklerimiz için, geleceğimiz için, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için birleşelim ve direnelim! Emperyalist haydutları durduralım! Tüm dünya işçileriyle birleşelim ve ezilen halklarla dayanışmayı yükseltelim!

Kahrolsun emperyalist saldırganlık ve savaş!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

BİR-KAR
Mart 2002

(BİR KAR’ın kampanya ile ilgili bildirisinden...)