30 Mart '02
Sayı: 12 (52)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yaklaşan 1 Mayıs ve görevlerimiz
  Tüm çalışanlara grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı!
  İMF istedi diye onbinlerce işçiyi sokağa atacaklar!
  Hain sendika bürokratlarını sırtımızdan atalım!
  Düzen cephesinden "kriz bitti" tartışmaları
  Gençlikten...
  "Sendikalar ne zaman işçinin tam örgütü olacak?"
  Sermayenin saldırılarına karşı durmak...
  Burjuva toplumu ve burjuva kadın hareketi
  Gülsuyu'nde militan Newroz kutlaması
  Newroz kutlamalarını doğru okumak!
  Roma'dan işçiler geçti!..
  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı...
  1 Mayıs'a hazırlanalım!
  "Teslimiyet asla!.."
  Nazım Hikmet ve emekçi kadınlar
  Bir öykü...
  Baskılar bizi yıldıramaz!..
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Newroz kutlamalarını doğru okumak!

Kürt halkı bir kez daha Newroz bayramına sahip çıktı, Newroz’unu kitlesel boyutlarda kutladı. Amed’den Mersin’e, Mersin’den İstanbul’a, Van’dan Dusseldorf’a ve Kürtler’in yaşadığı hemen hemen her alanda... Amed’de Newroz kutlamalarına şölen havası egemen olurken, Mersin ve İstanbul gibi kutlamaların yasaklandığı alanlarda ise Newroz, Kürt halkı ile sömürgeci sistemin çelişkilerinin en yoğun ve çıplak biçimde yaşandığı bir mücadele gününe dönüştü...

Newroz kutlamalarının kitlesel boyutlarda gerçekleşmesinin ardından başta İmralı Partisi olmak üzere birçok çevre ve kişi Newroz kutlamalarını değerlendirmeye, kendince sonuçlar çıkarmaya çalıştı. Kuşkusuz bu konuda yapılan değerlendirmelerin tümünü ele alacak değiliz. Ancak bugünü anlamak, Kürdistan’da, Kürt halkı içinde var olan eğilimleri kavramak açısından Newroz kutlamalarının açığa vurduğu ve gösterdiği gerçekleri değerlendirmek önemlidir ve bu bağlamda İmralı Partisi’nin Newroz karşısındaki duruşuna bir kez daha bakmakta yarar vardır.

İmralı Partisi yönetenlerine bakılırsa Amed’ten Dusseldorf’a uzanan hatta yüzbinlerin katılımıyla gerçekleşen Newroz kutlamaları kendi çizgilerini doğrulamıştır. Bu “doğrulayışı” “ulusal Kongre” olarak tanımlamaktadırlar. Onlara göre, Newroz kutlamalarıyla Kürt halkı, kendi “ulusal programını” ortaya koymuştur. Burada “ulusal program” derken, İmralı çizgisini, yani Kürt ve Kürdistan kavramını ret ve mahkum eden, Newroz da dahil Kürt ve Kürdistan’a ait bütün kavram ve değerleri tasfiye eden, Kürtleri devletin uysal bir eklentisi haline getirmeyi hedefleyen hain ve karşı-devrimci program ve strateji demek olan İmralı çizgisini kastetmektedirler...

Peki, Newroz kutlamalarının doğruladığı, kanıtladığı ve gösterdiği gerçeklik nedir? Bu sorunun doğru yanıtı, İmralı Partisi’nin iddialarının geçersizliğini de net bir biçimde ortaya koymaktadır. Ancak geçmeden önce İmralı Partisi’nin pişmanlık yasası vesilesiyle yayınladıkları bir bildiride ortaya koydukları programlarının bir özetini hatırlatmamız gerekiyor. Böyle bir hatırlatma, Newroz çizgisi ve kutlamalarıyla İmralı Partisi’nin nasıl karşıt uçlarda durduklarını çok kesin bir biçimde ortaya koymaya yardımcı olacaktır. 5 Mart 2002 tarihli Özgür Politika gazetesinde yayınlanan Başkanlık Konseyi Bildirisi’nin özeti şöyle:

“1- (...) Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü gözeten, her türlü ayrılıkçılığı reddeden ve Kürt halkının özgürlüklerini dikkate alan bir özel yasayla devlete karşıt konuma düşenlerin dağda, zindanda ve diğer alanlarda bulunan herkesin yasal alana çekilmesi daha doğru olacaktır;

2- Ayrılıkçı faaliyetlerin son bulması önemlidir. Kürt halkının özgürlük mücadelesini geliştirirken ayrılıkçı tutumlardan arınması, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü esas alması, hem Kürt halkının hem de devletin yararınadır. Özel yasadan yararlanmak isteyen her kişi bu doğrultuda tutum sahibi olmalıdır. Bugüne kadar içine girdiği ayrılıkçı tutumundan tamamen vazgeçmelidir;

3- Özel yasadan yararlanan her kim olursa olsun gizli ve örtülü çalışmayı bırakmalı, yaşamını yasal temelde düzenlemelidir. Buradan hareketle PKK’nin her türlü çalışmasını açık yürütmesi önem taşımaktadır. Devletin aleyhinde gizli faaliyet yürütmenin gündemden çıkarılmasının gereği vardır.”

Açıkça görüldüğü gibi bu bildiri ile ortaya konulan “program”, sadece PKK ve çeyrek yüz yılı aşan mücadelesini ret ve mahkum etmekle kalmıyor, aynı zamanda Türk devletinin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün yılmaz savunuculuğu utanç verici pişmanlık temelinde ilan ediliyor. Kürtleri inkar ve imha etmeyi varoluş gerekçesi ve stratejisi sayan bir devletin sınır bekçiliği rolünü üstlenmenin, ne en sıradan Kürt halk istemleriyle, ne Kürt onuruyla, ne onurlu bir barışla, ne de en sıradan özgürlükle ilişkisi vardır.

Evet, Kürt halkı bu Newroz’da en genel çizgileriyle bir “ulusal program” ortaya koymuştur, ama bu, kendi onuruna, kimliğine, değerlerine, en asgari ulusal istemlerine, kendi kaderine sahip çıkma, özgürlük ve eşitliği içeren programından başka bir şey değildir. Bu anlamıyla Newroz ve Newroz kutlamaları, devleti, devletin birliği ve bütünlüğünü esas alan, onun sınır bekçiliği rolünü üstlenen İmralı Partisi’ni yalanlar ve iflasını belgeler...

Bu noktayı biraz açmamız gerekiyor:

İster bir şölen havasında geçen Amed, isterse yoğun çatışmalarla gerçekleşen Mersin ve İstanbul kutlamaları olsun, Newroz kutlamalarının ortak noktası şu: Kürt halkı, teslimiyet ve ihanet platformuna, devletin Newroz’u özden boşaltma ve bastırma politikasına rağmen, tarihsel Newroz çizgisine, onda somutlaşan değerlerine ve onuruna sahip çıkmıştır. İşte Kürt halkını alanlara çeken de bu bilinç ve yılların mücadele birikimidir. Başka bir ifadeyle yüzbinlerin alanlara akışını sağlayan, Newroz ateşlerini yaktıran, kendi ulusal istemlerinde ve onurunda ısrarı koşullayan Newroz çizgisinde somutlaşan devrimci yurtsever değerler ve birikimdir; Mazlumların mücadele ruhudur! Yoksa son üç yılda halkımıza dayatılan teslimiyet ve ihanet çizgisi, Kürdü ret ve mahkum eden İmralı çizgisi değildir. İmralı çizgisi, devrimci yurtsever birikimleri, deurren;erleri “iktidar olmanın” avantajlarını da arkasına alarak kullanmakta ve tasfiyeciliğin hizmetine sunmaktadır.

Kürt halkı herşeye rağmen Newroz’una sahip çıkmıştır. Bu, sahiplenilmesi gereken temel olgudur. Newroz kutlamaları bir kez daha gösterdi ki, teslimiyet ve tasfiye çizgisine, onun tahribatlarına, Kürt halkının tüm mücadele değerlerine ve birikimlerine, geleceğine el koyma gerçekliğine, devletle el ele devrimci yurtsever mevzileri ve kazanımları yok etme çabalarına, ayrıca devletin aralıksız bastırma ve Türkleştirme çabalarına rağmen, Kürt halkı kendi içinde güçlü bir devimci potansiyeli ve dinamiği taşımaktadır. Devleti korkutan budur; İmralı çizgisinin planlarının önündeki en büyük engel de yine budur! Ve çok kısa bir süre içinde bu potansiyeli ve her fırsatta kendini ortaya koyan bu birikimi bastırmaları ve yok etmeleri de mümkün değildir.

Bu nokta önemli, ancak unutulmamalıdır ki bu, gerçekliğin sadece bir boyutudur. Öteki boyutu ise Kürt halkının karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi anlatmaktadır. Kürt halkı açısından Newroz’a sahip çıkma ve mücadele ruhuna uygun kutlama çizgisinde bir süreklilik var; bu, PKK öncülüğünde gerçekleşen bir sürekliliktir. Bugün de İmralı Partisi devrimci yurtsever PKK’nin tam karşıtı, inkarı ve reddi olmasına rağmen anılan bu sürekliliğe ve onun iktidar ve maddi olanaklarına dayanarak tasfiye çizgisini daha rahat bir biçimde sürdürmektedir. Bu noktada tasfiyeciliğe karşı politik bir seçeneğin gündeme dayatılıp geliştirilememesi, tasfiyecilerin daha rahat at koşturmalarını koşullamaktadır. Newroz çizgisinde ısrar ve süreklilik, teslimiyet ve tasfiyeciliğe alternatif bir politik seçeneğin gelişrilememesi nedeniyle, kendini kaçınılmaz olarak egemen platformda ifade etmesine yol açmaktadır. Bu paradoks, aynı zamanda Kürt halkının ve mücadele değerlerinin karşı karşıya bulunduğu tehlikeye işaret etmektedir.

Kürt halkı Newroz’una sahip çıkıyor, ancak bunu teslimiyet ve tasfiyeci çizginin egemen olduğu bir platformda gerçekleştirmek durumunda kalıyor. Kürt halkı açığa çıkardığı devrimci enerjiyle bu platforma sığmadığını gösteriyor, ama bu, kendi başına tehlikeyi savuşturmaya yetmiyor. Bu noktada Diyarbakır kutlamaları daha ayrıntılı değerlendirmeyi hak ediyor.

Her alandaki kutlamada egemen platform ile halkın devrimci yurtsever duruşu arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, paradoksal durum çok nettir. Bu netliği Diyarbakır kutlamalarında da görmek mümkün. Kutlamaların iki yönü var. Biri, Kürt halkının bastırılamayan ve özü boşaltılamayan devrimci yurtsever istemleri ve bugüne dek kazandığı mücadele birikimi ve bunların harekete geçirdiği dinamizm; diğeri ise, İmralı Partisi’nin bu devrimci yurtsever birikimi ve dinamizmi denetleme, bastırma, özünü boşaltma ve devlete bağlama çizgisidir! Halkımız Newroz’una sahip çıkmak amacıyla alanlara döküldü, halaya durdu, ateşler yaktı ve Newroz türkülerini söyledi... Ama Kürt egemen sınıflarına dayanan ve teslimiyetçi platformun yasal izdüşümü olan HADEP yönetimi, halkın yurtsever coşkusunu bastırmak, saptırmak, Sezen Aksu’yla Newroz146;u dejenere etmek ve devletin istediği sınırlara çekmek için özel bir çaba sergiledi. Böyle bir platforma devlet de onay vermiş, hatta planlanmasında açık bir rol oynamıştır. Diyarbakır’da böyle bir Newroz düzenlenmesine ve yönetimine izin veren devlet, Mersin ve İstanbul’da Newroz kutlamalarını yasaklamış, gençliğin, Kürt emekçilerinin Newroz’u sahiplenme ve kutlama direnişlerini kırmak için hunhra kan dökmekten geri durmamıştır. Mersin ve İstanbul, sömürgeci düzenle Kürt halkı arasındaki çelişkinin, Newroz ile “Nevruz”un karşıtlığını, uzlaşmaz karakterini bir kez daha kanıtlamıştır. Açık ki, Türk devleti Diyarbakır’da HADEP yönetimi eliyle Newroz kutlamalarının “Nevruz”laştırma çizgisine yakınlaşacağını bildiği ve gördüğü için buna onay vermiştir. Ama Mersin ve İstanbl&146;da da Kürt sorunu ve Newroz karşısındaki tutumunu ikirciksiz bir biçimde gösterme, bu konudaki ödünsüz duruşunu anlatma ihtiyacını hissetmiştir. Kuşkusuz Türk devletinin “Nevruz”laştırma çabalarıyla Newroz’u bastırma yaklaşımı birbirini tamamlayan bir bütündür. Ve bu ikisi de devlet politikasıdır, yoksa İmralı Partisi’nin iddia ettiği gibi “barış sürecini baltalamak isteyen Çiller türü &ccdil;eteler ve rantçılar” değildir.

Türk devletinin Newroz günü Güney Kürdistan’daki eski gerilla kamplarını bombalaması da, verilmek istenen bir mesajdır. Devlet, “benim hakkımda yanılmayın, ben bildiğiniz devletim. Kürt sorununda en sıradan bir taviz yok, siz de ancak pişmanlık yasasıyla bir yaşama olanağını bulabilirsiniz!”

Kısacası, halkımız Newroz’una sahip çıkmıştır. Teslimiyet ve ihanet platformuna sığmadığını bir kez daha göstermiştir. İmralı Partisi, devletin “Nevruz”laştırma politikasının etkili bir aleti olmuştur. Kutlamalar tasfiyeci platformun egemen olduğu alanlarda gerçekleşse de nesnel olarak onu aşmış ve ona rağmen bir düzey kazanmıştır. Öyle de olsa bu gerçeklik paradoksaldır, tasfiyeci çizgi mücadele kazanımlarını bitirme ve Newroz’u “Nevruz”laştırma hareketini nihai amacına götürme kararındadır. Devlet ise bizim bildiğimiz inkarcı ve imhacı devlet...

Kürt halkının devrimci dinamikleri ve potansiyeli ile karşı karşıya bulunduğu “ulusal felaket” ortadadır. Bu noktada, devrimci dinamikleri ve tarihsel birikimleri esas alan, kendisini devrimci emekçi çizgide yeniden üreten politik bir alternatifin yaratılması kaçınılmazdır.

Newroz kutlamalarının öğrettiği en temel ders budur!

PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları