ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Ortadoğu ve Türkiye gezisine başladı... Cheneyin çantasında Ortadoğu halklarının kıyım planı ve kan parası var... Halkların katili Cheney Türkiyeden defol! ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, İngiltere, Türkiye, İsrail ve 9 Arap ülkesini kapsayan gezisine başladı. Gezinin ana gündemi Iraka dönük Amerikan savaşı. Gezi, savaş hazırlıkları ve planlarına ilişkin son rötuşların yapılması bakımından önem taşıyor. Cheney ziyaret edeceği ülkelerin savaşta üstlenecekleri rolü kesinleştirecek, bu rolün karşılığı olarak bu ülkelerin satış fiyatı üzerine pazarlık yapıp sonuca bağlayacak. ABD sözcüleri ve muhatapları bunu saklama gereği dahi duymuyorlar. Gezi savaşın temel güçleri ve harekat planı konusunda önemli açıklıklar sağlıyor. Bu savaşta kimin, nasıl ve ne şekilde yeralacağı açığa çıkıyor. Kirli pazarlıklar ve saflaşma daha net görülmeye başlanıyor. Gezinin her durağında savaş planının bir parçası yerli yerine oturuyor. Cheneyin ziyaretiyle belirginleşen yeni savaş koalisyonu Cheneyin gezisinin amacı, gezinin kapsadığı ülkelerin niteliklerine bakıldığında da net biçimde görülüyor. İngiltere, Türkiye, İsrail ve bazı Arap ülkeleri ABDnin Irak savaşının bugün kesinleşen ortaklarıdır. Her biri şu ya da bu düzeyde bu savaşta rol alacaktır. Dolayısıyla bu ülkelerin ABDnin savaşına girip girmeyecekleri gezinin gündemi değildir. Onlar için böyle bir tartışma ya da belirsizlik kalmamıştır. Cheneyin çantasında bu ülkelerin işbirlikçi iktidarlarının önüne koyacağı savaş planı vardır. Herşey somut olarak konuşulup, kimden ne kadar silahlı güç isteneceği, kimin savaşta nasıl bir rol üsteleneceği masaya yatırılacaktır. İngiltere durağında, ABDnin İngiltereden 25 bin kişilik askeri güç istediği burjuva medyanın önemli kalemlerinin ağzından ayyuka çıkmış durumdadır. Gezinin diğer duraklarında yapılacak görüşmeler farklı olmayacaktır. AB emperyalistlerine gözdağı Cheneyin gezisi yeni savaş koalisyonunun bileşenlerini ortaya koyarken, Afganistan savaşının emperyalist koalisyonunun yaşadığı dağılmaya da ayna tutuyor. ABD, AB emperyalistleri karşı çıksa da savaşı başlatacağını kesin bir dille ortaya koymuştu. Geziyle birlikte hem bu kararlılığını somutluyor, hem de bunu AB emperyalistlerini yola getirmek için gözdağı olarak kullanıyor. Öyle ki, Cheneyin gezisiyle paralel olarak, savaş koalisyonuna katılmaktan uzak duran AB ülkelerine karşı saldırgan bir kampanya yürütülüyor. Bush, Cheneyin İngilterede bulunduğu günlerde, 11 Eylülün 6 ayı dolayısıyla yaptığı konuşmada, ABye sert ve tehditkar bir üslupla şöyle sesleniyor: Hareketsiz kalmak kabul edilemez. Tarafsızlık da mümkün değildir. AB ülkelerini hayırsız olmakla suçlayan Bushun daşınmanı Richard Pearle de muhataplarına ders verircesine şunları söylüyor: ABD, soğuk savaş döneminde Avrupayı savundu, ama şimdi Irakla mücadelede bazı Avrupalı müttefiklerimiz karşılıklılık esasına fazla itibar etmiyorlar, bizi desteklemiyorlar. Bu saldırganlığın dolaylı hedefler taşıdığına da kuşku yoktur. Savaş koalisyonunun şimdilik dışında kalan, ABye dayanarak ABD karşısında tutunmaya çalışan ya da pazarlık gücü arayan işbirlikçi iktidarlara da açık bir mesaj sayılmalıdır bu aynı zamanda. Kararlıyız, savaş başlıyor, yanımızda yer alırsanız kârlı çıkarsınız! Cheney maşaları savaş düzenine sokuyor Cheney ziyaret ettiği ülkelerden savaş planında belirlenen rolün gereklerini yapmalarını isteyecek, onlarsa bunun karşılığı olarak ya pay ya da bir satış fiyatı talep edeceklerdir. Hemen belirtelim ki, kimileri için bu satış tamamlanmıştır; onlar yalnızca pazarlık gücünü artırmaya çalışmaktadırlar. İngilterenin neyi ne kadar yerine getireceği yürütülecek pazarlığın sonucuna göre şekillenecek. Bu, somutta Ortadoğuyu paylaşma mücadelesidir. Ama diğerleri böyle bir şansa sahip değiller. Cheneyin ziyareti yaklaştıkça, ABDnin istekleri karşısında kayıplarını ortaya koyarak, bir pazarlık gücü oluşturmaya çalışıyorlar. Sahtekarca savaşı istemediklerini, bunun bir felaket olacağını öne sürüyorlar. Örneğin, tescilli ABD uşaklarından Ürdün kralı, Cheneyin ziyareti öncesinde tamı tamına böyle konuşuyordu. Ama daha şimdiden Ürdündeki ABD üslerinin ana saldırı karargahlarından biri olacağı kesinleşmiş bulunuyor. Türkiyeden de benzer sesler yükseliyor. Ecevit sanki ABD ziyaretinde satış tamamlanmamış gibi, yaşanacak ekonomik kayıpların büyüklüğünden dem vuruyor, bunu Cheneye de anlatacaklarını söylüyor. Ama diğer yandan İncirlikte savaş hazırlıkları hızla devam ederken, burjuva medyada Konya Üssünün savaşın merkez karargahı olabileceği dillendiriliyor. ABD bu geziyle elde etmek istediği sonuçları sadece Cheneynin yeteneğine bağlamıyor. İpleri sıkı tutmak ve muhataplarını yola getirmek için, farklı kollardan geziye paralel bir kampanya yürütüyor. Tıpkı Cheneyin gezisiyle paralel olarak ABye karşı başlatılan saldırı gibi, işbirlikçi devletlere de farklı biçimlerde mesajlar veriliyor, önden heyetler gönderilerek istenilen sonuçlar için koşullar uygun hale getiriliyor. Bush yukarıdaki konuşmasında, taşeron olarak kullanılacak ülkelere ilişkin olarak da şunları söylüyor: Dünyanın her yerinde, terörizmle mücadele için devletleri eğitmeye ve askeri yardım sağlamaya gönüllüyüz, ABD, diğer ülkeleri, mücadele için aktif olarak hazırlayacaktır, Terörle savaşın ikinci aşamasında net bir politika ortaya koydum. Amerika, her yerdeki hükümetlere yardım edecek, onlardan yardım bekleyecek. Söylenenler yeterince açık. ABD yürüteceği savaşlarda taşeron devlet kullanacak, bunları savaş için teçhizatlandırıp eğitecek ve yaşadıkları sıkıntıları (ekonomik, iç siyasal baskı vb.) aşmaları için yardım edecek. Yani taşeronluğun bedeli ödenecek ve elbette bunun karşılığında maşalık görevini etkin olarak yerine getirmeleri istenecek. İşte Cheneynin bölgenin işbirlikçi iktidarlarıyla yapacağı görüşmelerin özü-özeti de bu. Türk sermaye devletinin Cheney karşılaması: Gezinin Türkiye ayağı da bu çerçeveye oturuyor. Sermaye devleti, kimi kaygıları olsa da, ABDnin savaşında en aktif unsurlardan biri olarak koalisyonun parçasıdır. Bu artık tartışmasız bir gerçekliktir. Satış tamamlanmış, Türkiye savaşa aktif olarak katılacağı ortaya çıkmıştır. Düzen cephesinden artık hiçbir ağız savaşa katılmamak gibi bir seçeneği tartışmaya dahi açmıyor. Sadece ve özellikle Cheneyin ziyaretinin öngününde yeniden dillendirilmeye başlanan kaygılar var, ama bunlar da esasa ilişkin değil. ABD sermaye devletinin kaygılarını (Kürt devleti) dindirecek güvenceler vermiş, bunu bölgedeki Kürt liderlerin Ankaraya gelip doğrudan verdikleri güvenceler izlemiştir. Kendisi de savaşla ortaya çıkabilecek olası riskleri en aza indirecek tedbirler almış, sistemli adımlar atmıştır. Teslimiyetçi platforma dayanarak Kürt sorununu denetimine almak ve Kürt halkının mücadele potansiyellerini ezmek yönünde önemli bir mesafe daha almıştır. Dolayısıyla Kürt sorunundan gelen kaygıları önemli ölçüde yatışmıştır. Ama derinleşen kriz ile Körfez Savaşı kayıpları, İMFnin satış bedeli olarak açtığı kredilere rağmen, ekonomik kaygıları hala diri tutuyor. Bunun içindir ki, Ecevitin Cheneyin ziyaretine ilişkin yaptığı açıklamalarda ekonomik kaygılar dile getiriliyor. Ancak bu kaygılar da savaşın kendisinden çok zamanlamasına yönelik. Savaşın turizm mevsiminde başlatılması halinde bu sektörde doğacak ağır ekonomik sonuçlara dikkat çekiliyor. ABD cephesinden savaşın en az 6 ay sonra başlayabileceği yönündeki açıklamalar ise kaygıları bir ölçüde yatıştırıyor. Ama yine de sermaye iktidarı bu kaygıları Cheneynin önüne getirerek, maşalığın karşılığını alabileceği kadar almak istiyor. Cheneyi karşılama hazırlıkları bu yönde yapııyor. Sonuçta işbirlikçi sermaye iktidarı Cheneyden savaşta üstleneceği aktif bir görev alacak. Önüne bu görevin gereklerine uygun bir plan konulacak. Bundan sonrası, savaş koalisyonunun bir parçası olarak bu planın gereklerini yerine getirmek, uygun adım savaş düzenine geçmektir. Tanrı koalisyonu korusun ya da marş marş cepheye! Tanrı koalisyonu korusun! İşbirlikçilerin kanımızı pazarlanmasına Türkiyenin işçi ve emekçileri, ABD uşağı işbirlikçi sermaye iktidarı tarafından, Ortadoğuyu kana bulayacak bir kirli savaşın içerisine sokuluyor. Bu, ABD hesabına kardeş bölge halklarının kırımında aktif rol almak demektir. Bölge halkları kadar kendisinin de köleleştirilmesini amaçlayan emperyalist savaşta kurşun asker olmak demektir. İşte Cheney bunun için Ortadoğuyu dolaşıyor, bunun için Türkiyeye geliyor. Türkiyenin işbirlikçi iktidarı İMF kredisi karşılığında işçi ve emekçilerin kanı üzerinde pazarlıkları çoktan yapmış bulunuyor. Şimdi Cheneyden biraz daha kırıntı koparmaya hazırlanıyor, emekçi halkın ve gençliğin kanına kendince değer biçiyor. Savaşa hazır, efendisinin isteklerini yerine getirmekten başka bir seçeneği bulunmuyor. Türkiyenin işçileri, emekçileri ve gençleri, ABDnin kirli çıkar ve hesapları için savaşa sürülmeye hayır demeli, ülke egemenlerinin düştüğü bu onursuzluğun suç ortağı olmayı reddetmelidirler. Ortadoğunun kardeş halklarına değil, ABDye ve onun yerli işbirlikçilerine karşı Ortadoğu halklarıyla birlikte bir cephe açmalıdırlar. Özgürlük ve kurtuluşun yolu buradan geçiyor. Geleceğimiz için ayağa kalkalım. İşbirlikçilerin kanımızı pazarlamasına izin vermeyelim! Çantasında Ortadoğu halklarının kırım planlarıyla gelen Cheneyi ülkemizden kovalım! Aşağıdaki talep ve şiarlarlarla, emperyalist savaşa ve suç ortaklığına karşı mücadeleyi yükseltelim! Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
Süveyşten Pasifike ABD üsleri * Pakistan: Afganistan ve İran sınırında ABD askerleri kol geziyor. (The Guardianden...)
Reddedecek cesaretimiz var Onlar, İsrailin 1967 sonrası işgal ettiği topraklarda çalışmayı, savaşmayı reddediyorlar. 14 Mart 2002 itibariyle, onbaşı, başçavuş, teğmen, yüzbaşı ve binbaşı rütbesinde, işgal edilmiş topraklarda savaşmayı reddeden ihtiyat askerlerinin sayısı 322. BİA (Kudüs) - Bizler, bütün halkı perişan eden, yerinden eden, açlıktan öldüren 1967 sınırları ötesindeki savaşa devam etmeyeceğiz. Bu deklarasyon, İnternette, www.seruv.org adresindeki sitede, Reddecek cesaretimiz var diyen İsrailli ihtiyat subay ve askerlerine ait. 14 Mart 2002 itibariyle, onbaşı, başçavuş, teğmen, yüzbaşı ve binbaşı rütbesinde, işgal edilmiş topraklarda savaşmayı reddeden ihtiyat askerlerinin sayısı 322. Onları destekleyen, dayanışmacıların sayısı da 7288. Her gün, her an listeye yeni isimler ekleniyor. Onlar, İsrailin 1967 sonrası işgal ettiği topraklarda çalışmayı, savaşmayı reddediyorlar. İşte son iki örnek! Yair Yefeth, 37 yaşında, savcı, evli 10 aylık kız bebek babası. Salı günü işgal edilmiş topraklarda hizmet etmeyi reddetti. Itay Haviv, 29 yaşında, evli. Topçu subayı. Geçen hafta, işgal edilmiş topraklarda savaşmayı reddetti. Retçilerin deklarasyonu, Bizler, her zaman ön saflarda ve her misyonda ilk akla gelen, İsrail devletini güçlendirmek ve korumak için Siyonizmin temel prensipleriyle büyümüş İsrail savunma kuvvetlerinin ihtiyat subay ve askerleriyiz. İsrail halkı ve devleti için canımız pahasına fedakarlık ediyoruz sözleriyle başlıyor. Reddedecek cesaretimiz var diyen imzacılardan Amit Gal , Sharon Shmila ve A.M. hapis cezalarına çarptırıldılar. A.M. dışındaki iki kişinin kısa öyküsü şöyle: Amit Gal, 31 yaşında, dört yaşında bir oğul babası, 1989dan bu yana komando olarak hizmet yapıyor. Dayısı, 1968de öldürüldüğünde komandoydu. Amcası ise, 1973de öldürüldü. Babası askerlik hizmeti sırasında yaralandı, engelli oldu. Amit Gal, komutanlarından işgal edilmiş topraklar dışında bir yere tayin edilmesini istedi. Komutanı, ona küfretti, sonra da özür diledi. Askeri hapishanede 28 gün hapsedildi. Sharon Shmila, 29 yaşında, evli. 10 aylık kız bebeği var. Golan tepelerinde, bir piyade birliğinde subay olarak hizmet veriyor. Son hizmet yerinden önce, komutanlarından işgal edilmiş topraklar dışında bir yere tayin edilmesini istedi. Bunun üzerine askeri hapishanede 28 gün hapsedildi. Bize verilen değerleri mahvedeceğini hissettik İsrail ordusu, halkı ve dünyaya seslenen deklarasyon şöyle sürüyor: * Bizler, bize verilen emirlerin bu ülkede büyüdüğümüz sırada bize verilen değerleri mahvedeceğini hissettik. * Anlıyoruz ki, işgalin bedeli, insan karakterinin ve bütün İsrail toplumunun bozulmasıdır. * Bizler bu toprakların İsrail olmadığını biliyoruz. Ve bütün yerleşimlerin sonunda boşaltılmak zorunda olduğunu da biliyoruz. * Bu yerleşimlerdeki savaşta savaşmayacağımızı deklare ediyoruz. * Bizler, bütün halkı perişan eden, yerinden eden, açlıktan öldüren 1967 sınırları ötesindeki savaşa devam etmeyeceğiz. * Burada, İsrailin savunmasına hizmet edecek her görev için İsrail Savunma Kuvvetlerinde hizmet vermeye devam edeceğiz. * İşgal ve baskı bu misyona hizmet etmiyor. Biz bu işte yokuz. BİA Haber Merkezi |
|||||