2002 yılına girdiğimiz günlerde emperyalizm (özelde ABD emperyalizmi) güdümlü İsrailin Filistini işgali tüm vahşetiyle devam ediyordu. Öncesi bir yana, siyonist İsrail devletinin resmen kurdurulduğu 1948den bu yana 53 yıl geçti. Bu uzun yıllar boyunca ölüm makinesi İsrail devletinin katliamları aralıksız devam etti. İşgal edilen Filistin topraklarının oranı günden güne arttı ve bir halk dünyanın gözleri önünde topraklarından sürülerek yarısı mülteci konumuna düşürüldü. Ama bu halkın iradesi, direnişçi kimliği kırılamadı. Onyıllara yayılan kahramanca mücadele Yarım asrı aşan bu tarih kesitinde siyonizmin acımasızlığı ne kadar sınırsızsa, Filistin halkının direnişi de o kadar kahramancaydı. ABD emperyalizminin akıttığı dolarlardan (İsrailin kuruluşundan beri ABDnin bu ülkeye verdiği karşılıksız yardımın 100 milyar doları aştığı hesaplanıyor) en modern silahlara, gerici Arap yönetimlerinin ihanetlerine rağmen, hiçbir bedel ödemekten çekinmeden militan gelenek günümüze kadar taşındı. Son 15 yıllık mücadelede bu halkın çocukları en ön safta yer almaya başladılar. Ölüm kusan namlulara sapanları ve yürekleriyle karşı koyarak, eli kanlı siyonist orduyu acz içinde bıraktılar. Onursuzca yaşamayı reddeden, kendi toprağında özgürce yaşamanın en doğal hakkı olduğunun bilincinde olan Filistin halkı, ödediği ağır bedellere rağmen zafere kadar devrim şiarından vazgeçmemiştir. Filistinde mücadelenin dinsel gerici akımların kanalında akmaya başlaması yanıltıcı olmamalıdır. İslami akımların güçlenmesi ilerici, devrimci güçlerin zayıflamasıyla doğrudan bağlantılıdır. Siyonizmi ayakta tutan emperyalistlerdir Filistin işgali uluslararası hukuk kurallarının ihlali anlamına geliyordu. Ortadoğuda emperyalizmin ileri bir karakola duyduğu ihtiyaç, bu haydutlara kendi kurallarını çiğnetti. BMde gündeme gelen İsrail karşıtı bütün karar önerileri şimdiye kadar hep ABD tarafından veto edildi. Zoraki alınan kararlara ise İsrail zaten uyma gereği duymuyor. Zira bunların hiçbir yaptırım güçleri bulunmuyor. Oysa dizginlerinden boşalan emperyalist haydutlar, BM kararlarına uymadığı gerekçesiyle ülkeleri işgal ediyor, bombalayarak harabeye çeviriyorlar. 53 yıldır terör estiren İsraili ise destekliyorlar. Filistin, çifte standarda dayalı ikiyüzlü politikaların en çarpıcı örneklerinden biridir. Gerici Arap yönetimleri ise masa başı konuşmalarda Filistin halkına tam destek verirler, ancak iş uygulamaya geldiğinde kıllarını kıpırdatma cesareti bulamazlar. Son süreçte söylemlerinde bile siyonizm karşıtlığını terkettiler. Bu gerici rejimlerin aldığı tutum fiilen İsrailin işine yarıyor. Bu rejimler de Arafat gibi sorunun çözümünü, sorunun gerçek kaynağı ABDden bekliyorlar. Kirli hesaplar ve bölgesel çıkarlara endeksli dış politika, Arap egemen sınıflarını emperyalizmi rahatsız edecek en ufak bir adım atmaktan alıkoyuyor. Hamasi nutukların bir işlevi varsa, o da Arap halklarını aldatmaktır. Zira Arap halklarının, Filistin halkının haklı davasına sempati ve siyonist vahşete karşı büyük bir öfke duyduklarını emperyalizmin uşağı bu rejimler çok iyi biliyorlar. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan gibi bölgede etkili olan ABD kuklası yönetimler; Amerikan emperyaizminin bölgeye dönük politikalarının hayata geçirmesinde aktif rol alarak Filistin davasına zarar veriyorlar. Emperyalist "barış planının iflası Oslo Barış Anlaşmasıyla beraber Filistin halkı bir bekleyiş sürecine girdi. Bu anlaşmaya çok güvenmese de barışa duyulan özlemin etkisiyle süreci sessizce izledi. Ancak görüldü ki, bu anlaşma bir aldatmacadan ibarettir. Buna rağmen siyonistler anlaşmaya uymadılar, Filistin topraklarını işgal edip yeni Yahudi yerleşim alanları açmaya devam ettiler. Dört milyonu aşkın Filistinli mültecinin ülkeye dönüşlerine karşı çıkmaktan da vazgeçmediler. Oslo Barışının mimarı ABD İsrailin bu küstahlığını desteklemeyi sürdürdü. Bu süreçte hızlanan Türkiye-İsrail ilişkileri stratejik düzeye taşındı. ABD öncülüğünde saldırgan üçlü ittifak kuruldu. Bu ittifakın İsraili güçlendirdiği ve daha saldırgan politikalar izlemesine imkan tanıdığı son gelişmelerle beraber kanıtlandı. Gelinen aşamada İsrail ordusu isediği zaman Filistin kent, kasaba ve köylerini işgal etmekte, savaş uçaklarıyla bombalamakta, füze yağdırmaktadır. Filistin örneği emperyalizmin halklara barış getiremeyeceğini bir kez daha ortaya koydu. Beklemenin zaman kaybı olduğunu anlayan Filistin halkı direnişi yeniden yükseltmekte gecikmedi. Kendi toprağında onursuzca yaşamayı reddeden bu mücadeleci halk, yeniden direnişi kuşandı. Artık ne barbarca katliamlar, ne de CİAnın hazırladığı planların yaşam karşısında bir hükmü kalmıştır. İsyan ateşi yakılmış, Filistinin her tarafına yayılmıştır. Tüm tehdit, katliam, papazlık vb. uygulamalar bu ateşi söndürmek içindir. Ancak Filistin halkı özgürlüğüne kavuşmadığı sürece hiçbir güç bu isyanın önünü kesme şansına sahip değildir. Ödenen tüm bedellere rağmen kazanan direnişçi çizgi olacaktır.
Tüm sol, demokratik, barışsever parti ve örgütlere çağrı Selam arkadaşlar, Gazeteniz SY Kızıl Bayrakta yay?nlam?ş olduğunuz yaz? için teşekkürler ve tebrikler. Ne var ki sizlere göndermiş olduğumuz çağr?ya yer verilemediğini fark ettik. Sizlerden ricam?z, bu çağr?y? yay?nlayabilirseniz memnun oluruz. Amac?m?z gerek Türkiye, gerek Yunanistan, gerek İngilteredeki tüm devrimci, sosyalist, demokratik örgüt, kuruluş veya kişilerin K?br?s konusunda ortak tav?r tak?nmalar?n? sağlamak ve bu çerçevede K?br?staki devrimci ve sosyalist örgüt ve kuruluşlara kavgalar?nda yard?mc? olmak. Yay?nlam?ş olduğunuz yaz?da da belirttiğimiz gibi K?br?s?n 'çözümü' (işçi ve çal?şan s?n?flar aç?s?ndan) Türkiye, Yunanistan ve İngilteredeki devrimci güçlerin birliği ve dayan?şmas? sonucu gerçekleşebilir. Bu nedenle yapm?ş olduğumuz çağr?yı mümkün olduğunca geniş kesimlere duyurmam?zda yard?mc? olman?z? rica ediyoruz. KIBRISTA SOSYALİST GERÇEKLondra Bürosu Britanyada Sosyalist Emek Partisi 6-7 Kasım 1999daki Genel Kongresinde, KIBRISTA SOSYALİST GERÇEKin Kıbrıs Sorununun çözümü için uzun bir dönemdir savunmakta olduğu Birleşik Cephe siyasetini onayladı. Böylece, KIBRISTA SOSYALİST GERÇEKin Birleşik Cephe siyasetinin elzem bir parçasını oluşturan Kıbrıs işçi sınıfının Britanya işçi sınıfıyla birlikte emperyalizme karşı ortak bir cephe oluşturulması yönünde önemli bir adım atıldı. Türkiyede Sosyalist İktidar Partisi Türkiye, Yunanistan ve Britanyadaki tüm partilere Kıbrıs Sorununu çözmek amacıyla anti-emperyalist cephe çalışmasını örgütlemek için ortak bir komitenin kurulması çağrısı yaptı. SİP ve Emek Partisi (Türkiye) Kıbrıs Sorununun işçiler tarafından çözümü amacıyla KIBRISTA SOSYALİST GERÇEK ile yakın işbirliği içindedir. "GİRİŞ 1. 1950'lerde İngiliz emperyalistleri Kıbrıslı Ulusal Savaşçıları Örgütünün (EOKA) Kıbrıslı Rum üyelerini kurşunluyor ve asıyordu. EOKA, Kıbrıs'ı ABD'nin bir yarı-sömürgesi olan monarşist-emperyalist Yunanistan'la birleştirmek isteyen anti-komünist gerici bir örgüt olduğundan değil. İngiliz emperyalistleri onları Kıbrıs'taki hakimiyetlerini tehdit ettiği için öldürüyorlardı. İngiliz emperyalistleri sadece EOKA üyelerini öldürmekle kalmadı. Kıbrıslı Rumları ve Türkleri birbirlerine düşman etmek için pek çok provokasyonlar da düzenledi. Kıbrıslı Rum köylülerin, Kıbrıslı Türk köylüler tarafından ilk kitlesel katliamının düzenleyicisi bunlardır. Bugün bile, "üslerini" koruyabilmek için Rumlarla Türkler arasındaki bu düşmanlığa dayanmaktalar ve bu düşmanlığı artırmak ve korumak için her haltı yemeye hazırdırlar. 2. Yunan emperyalistleri EOKAyı "Kıbrıstaki Rum kardeşlerini" İngiliz baskısından kurtarmak için örgütlemediler. Ne de olsa onlar kendileri Yunanistanı ABD'ye dolar karşılığı satmış ve Yunanistan'ı Amerikan üssüne dönüştürmüş milli hainlerdir. 15 Temmuz 1974, onların ve Kıbrıslı Rum işbirlikçilerinin Rum milli hainleri olduklarının canlı bir ispatıdır. El ele vererek darbeyi düzenlediler. Binlerce Kıbrıslı Rum demokratı, yurtseveri ve komünisti öldürdüler. Türk emperyalistlerinin adayı işgalinin zeminini hazırlama pahasına bunu yaptılar ve bu işgal sırasında da binlerce Kıbrıslı Türk köylüsünü, çoluk çocuk demeden katlettiler. Bu milli hainlerin ardında duran güç ABD emperyalistleriydi. Türk emperyalistleri Türk Mukavemet Teşkilatı'nı (TMT) "Kıbrıstaki Türk kardeşlerini" İngiliz ve Rum baskısından kurtarmak için örgütlemediler. Ne de olsa onlar kendileri Türkiyeyi ABD'ye dolar karşılığı satmış ve Türkiyeyi Amerikan üssüne dönüştürmüş milli hainlerdir. 20 Temmuz ve 14 Ağustos 1974, onların ve Kıbrıslı Türk işbirlikçilerinin Türk milli hainleri olduklarının canlı bir ispatıdır. El ele vererek Kıbrıs'ı işgal ettiler. Binlerce Kıbrıslı Rum'u çoluk çocuk demeden katlettiler. On binlerce Kıbrıslı Rum ve Türk'ü göçe zorlayıp ülkemizi etnik temelde ikiye böldüler. Bu Türk emperyalistlerinin ardında, tüm bu gelişmelerde Kıbrıs'taki üslerini koruma imkanını gören ve gelişmeleri zevkle seyreden İngiliz emperyalistlerini görürüz. 3. İngiliz, Türk ve Yunan emperyalistleri ve onların Kıbrıslı işbirlikçileri hala Kıbrıs'ı yönetmekteler. Tüm bunlar milli düşmanlıkları körüklüyor ve yeni bir 1974, yeni katliamlar ve savaş hazırlığı yapıyorlar. Dolayısıyla; Bu toplantı şunları kararlaştırır: 1. Kıbrısın bağımsızlığını sağlamak için: Britanya, Türkiye ve Yunanistanın 1959 Zürih ve 1960 Londra antlaşmalarına dayanarak Kıbrısta sahip oldukları tüm haklar ve B.M.in bu hakları tanıyan tüm kararlarının geçersizliği ilan edilmelidir. 1-A. Kraliçenin Emek Partisi Hükümeti o sözde kendilerine ait olan tüm üsleri Kıbrıs halkına iade etmeli ve bu üslerdeki silah ve askerleri hiçbir itirazda bulunmadan ve derhal geri çekmelidir. 1.B- Türkiye ve Yunanistan adadaki tüm üslerini Kıbrıs halkına iade etmeli ve bu üslerdeki silah ve askerleri hiçbir itirazda bulunmadan ve derhal geri çekmelidir. 2. "Kıbrıs Sorununu çözmek için: Britanya, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ın tüm demokratik ve devrimci güçleri Kıbrısta bir Anti-Emperyalist Birleşik Cephe Hükümetini iktidara getirmek için birleştirilmelidir. 2.A- Bu amaçla Türkiye, Yunanistan ve Britanyada işçilerin iktidarı için yürütülen örgütlü çalışmalar ve birleşik cephe çalışmaları, Kıbrısta yürütülen birleşik cephe çalışması ile ortak bir enternasyonal cephe örgütünde birleştirilmelidir. 3. Kıbrısta mevcut savaş tehdidinin gerçek bir savaşa dönüşmesini önlemek için: Derhal, tüm emperyalist güçlerin ve onların Kıbrıslı işbirlikçilerinin savaş hazırlıklarını ve tüm provokasyonlarını teşhir eden bir kampanya başlatmalıdır. Emperyalizme, emperyalist burjuvaziye ve onların yerli uşaklarına karşı olan herkesi birleştirelim. KIBRISTA SOSYALİST GERÇEKLondra Bürosu |
|||||