12 Ocak '02
Sayı: 02 (42)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD gezisi ve "Irak sorunu"
  Sermaye iktidarını sınıfın örgütlü gücü yıkacak!
  Ziyaretin ana ekseni, Irak'a karşı emperyalist savaş
  Yıkıma karşı birleşik mücadele!
  Banka kurtarma operasyonu
  2002 yılı saldırı programı ve bütçe
  Sınıfa saldırıların Adana'daki sonuçları
  Gerçek kazanım sendika bürokratlarını defetmekle mümkün
  Kriz, siyasal gericilik ve savaş...
  Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
  Devrimci irade teslim alınamaz!
  Direniş tüm kararlılığıyla sürdü... Direnişte şehit düşen devrimcilerin sayısı 85'e ulaştı...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  Filistin'in kırılamayan direniş geleneği
  Ortadoğu'ya yönelik çirkin hesaplar
  Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye...
  Anıları kapitalist barbarlığa karşı mücadele çağrımızdır!
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Uşak Ecevit efendi Bush’un huzuruna çıkıyor...

Ziyaretin ana ekseni,
Irak’a karşı emperyalist savaş

Ecevit’in ABD ziyaretine sayılı günler kala, ziyaretin içeriği ve olası sonuçları şimdiden netleşmeye başladı. Ecevit’in ABD ziyaretinin bir pazarlıktan ibaret olduğu biliniyor. Bu pazarlığın ne üzerinden yapılacağı ise bugün artık kimse için bir sır değildir. Görüşmenin ana içeriği Irak ve Türk devletinin gelecekteki bir Irak savaşında nasıl bir rol alacağıdır. Bundan dolayı bu ziyaret ABD’nin Irak planlarına somut biçim vermenin adımı olarak gerçekleştirilmektedir. Bu, ABD’nin ziyarete yüklediği anlam ve beklentileri açıklamaktadır.

Ziyaret ABD’nin Irak planının parçası

Uluslararası planda bugünün öncelikli gündemi ABD’nin Irak’a olası saldırısıdır. Bugün hiç kimse ABD’nin Irak’a saldırmayacağını ileri sürememektedir. Çünkü saldırı kararı verilmiş, artık hazırlıkları yapılmaktadır. Emperyalist savaşın kiminle, nasıl ve ne şekilde yürütüleceği planlanmaktadır.

ABD, tıpkı Afganistan’a dönük gerçekleştirilen yıkım savaşında olduğu gibi, Irak’a karşı da kendisinin komutasında bir savaş koalisyonu oluşturmak istemektedir. ABD’nin 11 Eylül sonrasında tüm emperyalist ve gerici rejimlerin önüne koyduğu “ya benim yanımdasınızdır, ya da karşımda” ikilemi Irak konusunda da geçerlilidir. Afganistan’da bu ikilem bir iki istisna dışında ABD’nin lehine sonuç vermişti. Ancak Irak konusunda durum bambaşkadır. Çünkü, Irak, gerek ülke ve gerekse bulunduğu bölge açısından emperyalist çıkar çatışmalarının yoğunlaştığı bir hedef durumdadır. Emperyalistlerin çıkarları Irak konusunda farklılaşmakta, bir çatışma biçimine dönüşmektedir. ABD komutasında bir Irak savaşının bölgedeki dengeleri yeniden kurması, ABD lehine güçlendirmesi kaçınılmazdır. Bundan dolayıdır ki, emeryalist koalisyonun diğer bileşenleri Irak konusunda farklı bir tutum geliştirebilmektedir. Çünkü Irak’a karşı ABD’nin yanında yeralmak, kendi çıkarlarından ABD lehine vazgeçmek, onun hegemonyasına boyun eğmek anlamına gelmektedir. Bu tutumun sınırlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Tüm bunlar bir yana, ABD Irak’a saldırmakta kararlıdır. Öyle ki bu konuda ABD açısından ittifaklarını ikna etme amaçlı yürütülen diplomatik temkinlilik yerini açık bir savaş hazırlığına bırakmıştır. ABD açıktan rakip emperyalist güçlere meydan okumakta, Irak’ın işini Türkiye gibi bölgedeki birkaç ülkenin yardımıyla bitireceğini dillendirmektedir.

ABD’nin Irak seferinin birkaç ay sonra başlayacağı burjuva medya üzerinden ifade edilmektedir. Buna göre hazırlanan savaş planı, ABD’nin bölgedeki birkaç “stratejik ortağı”na dayanarak Irak’ın işini bitirmesi şeklindedir. İşte Ecevit’in ABD ziyaretine ABD cephesinden yüklenen anlam tümüyle bu savaş hazırlıkları çerçevesindedir. Türk sermaye devletinin savaşa katılımınının hangi düzeyde olacağı, savaş senaryolarında nasıl bir rol üstleneceği bu ziyarette netleştirilecektir.

Pazarlık gücünü artırma manevrası

Türk sermaye devleti uşak konumu gereği ziyaretin gündemini belirleme güç ve iradesinden yoksun olduğu gibi, bugünden tüm çabası savaşta oynanacak role karşılık kopartabileceği tavizlere yöneliktir. Bundan dolayıdır ki, olası bir Irak operasyonuna tümüyle karşı çıkmak yerine, kendi çıkarlarına ters düşecek olası bazı gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı dillendirerek, pazarlık gücünü artırmaya çalışmaktadır.

Ziyaretin öngünlerinde sermaye devletinin en yetkili organları yer yer bu yönlü çıkışlar yaptılar, hatta bunu yaparken zaman zaman efendi-uşak ilişkisinin sınırlarını dahi zorladılar. Genelkurmay Başkanı yaptığı açıklamada, ABD’nin Irak’a müdahalesinin on yıllık eskimiş gerekçelere bağlanamayacağını söyledi. Böylece sermaye devletinin kararlılığı en yetkili organ tarafından ABD’ye dolaylı olarak iletilmiş oluyordu. Ardından Ecevit bu açıklamaya tümüyle katıldığını açıkladı. TÜSİAD da bunu yineledi.

Bu kadarı ABD çıkarlarına ters bir düzleme geçmek anlamına geliyordu. Sermaye devleti böylece sadece savaşın bir Kürt devletinin kurulmasına yolaçma tehlikesine değil, bizzat savaşın kendisine karşı çıkıyordu. Bu açıktan “stratejik ortaklık” ya da doğru bir ifadeyle uşaklık hadlerini aşmak demekti. Bu nedenle burjuva basında açıktan ifade edildiği üzere, ABD, resmi kanallardan sınırın aşıldığına ilişkin ikazlarda bulundu. Elbette bu resmi ikazlarla da yetinilmedi. Amerikancı medya, Irak’a dönük saldırıya karşı gelmenin mümkün olmadığı, bunun Saddam yandaşlığı anlamına geldiği şeklinde bir kampanyaya başladı. Bu açıktan, ya ABD’nin yanındasın, ya da karşısındasın demekti. Mesaj muhataplarınca anlaşıldı: Pazarlık gücü artırılmaya çalışılırken sınırlar aşılmıştı. Sınırların gerisine dönüldü.

ABD’nin Irak seferinde aktif rol

İktisadi krizin derinleştirdiği kölelik ilişkileri sermaye devletini ABD’nin elinde bir oyuncağa dönüştürmüşken, bizzat Irak saldırısının yarattığı siyasal açmazlar ise bu durumu katmerleştiren ve ona yeni boyutlar ekleyen bir rol oynamaktadır. Söz konusu olan, sermaye devletinin olası bir Irak saldırısının doğurması muhtemel Kürt devletine ilişkin çekincelerinin ortaya çıkardığı bir açmazdır. Bu açmaz (belki tek başına değil) sermaye devletinin ABD’nin Irak seferinde daha aktif ve hatta vurucu güç olarak yeralması sonucunu doğuracaktır. Öyle ki, sermaye devleti ya savaşın vurucu gücü olma misyonunu yerel Kürt aşiretlerine bırakacak (bu ABD emperyalizminin tam denetiminde kukla bir Kürt devletinin yolunu açabilecektir) ya da doğrudan bu savaşın aktif gücü olarak konumlanacaktır. Halihazırda yaşanan bazı gelişmeler sermaye evletinin ikinci yolu seçtiğini göstermektedir: Geçen hafta ABD Irak muhalefetine dönük desteğini askıya aldı. Bunun hemen ardından ise Türk ordu birlikleri Kuzey Irak’a sevk edildi.

Tüm bu göstergeler ışığında denilebilir ki, ABD ile Amerikancı iktidar arasındaki Irak pazarlığı ne bugünden başlatılabilir, ne de ziyaretle sınırlandırılabilir. Saflar netleşmiş, kapalı kapılar ardında süren pazarlıkların sonuçları belirginleşmiş, Irak’a karşı bir yıkıcı emperyalist savaş ufukta görünmüştür. Bugünkü haliyle ABD’nin gerici Irak seferinin birinci dereceden suçortağı olma payesi Türk sermaye devletine biçilmiştir. Bu açıktan ABD lejyonu olmak demektir. Ecevit’in Amerika ziyareti bu durumda Bush’un huzurunda sadık bir lejyonerin kutsanma merasiminden başka bir şey olmayacaktır.